Sevgi Çeşmesine “Geri Dön” Çağrısı
Bir gün motivasyonumu kaybettiğimi fark ettim. Eski hevesim kalmamıştı. Önceden derse giriş zilinin çalmasını beklerken, şimdi çıkış zilinin çalmasını bekliyordum. Gözlerimin parıltısı azalmıştı. Sıradanlaşmaya, monotonlaşmaya başlamıştım. Derslerde geriliyor; öğrencilerimi, hiç kıyamadığım canım çiçeklerimi azarlıyordum. Artık hiçbir şeyden zevk almamaya başlamıştım. İyice durgunlaşmıştım. Sanki ruhum ölmüştü de ben sadece bedenimi götürüp getiriyordum. Evden okula, okuldan eve...
Evde mutsuzdum. Okuldan geliyor, yemeğimi yedikten sonra televizyonun karşısına geçiyor ve elimde kumandayla uyuyup kalıyordum. Ne eşimle konuşuyor ne de çocuklarımla oynayıp şakalaşıyordum. Eşim "Neyin var?" diye sordukça, "Bir şeyim yok, iyiyim." diye geçiştiriyordum. Sorusunu tekrarlayınca da "İyiyim dedim ya duymadın mı?" diye tersliyordum onu. Çocuklarla iletişimim iyice zayıflamıştı.
Bir gün büyük kızım Zühal -o zaman beşinci sınıfa gidiyordu- yanıma gelip "Niye üzgünsün baba?" dedi. Yavrum, öyle duru öyle masum bir şekilde sormuştu ki, yüreğime dokunmuştu ve ben ağlamaya başladım. Kendisini kucaklayıp bağrıma bastım. Hem ağlıyor hem saçlarını okşuyor hem de "Canım kızım!" diyordum fısıltı gibi bir sesle. Yanıma oturdu ve konuşmaya başladı:
"Sen bir çeşmesin baba. Sevgi çeşmesi... Ne güzel akıyordun. Yüreğindeki sevgi ağzından, gözlerinden ve sözlerinden fışkırıyordu. Sevgiye muhtaç öğrencilerin gelir, senin sevgi çeşmenden kana kana içerlerdi. Ne oldu baba sana? Suyun azalmaya başladı, kurumaya yüz tuttuğunun farkında mısın? Yoksa sevgin mi bitti babacığım? Farkında mısın baba, çiçeklerin ellerinde tasla sevgi çeşmesinin başında bekliyorlar. Seni bekliyorlar baba. Önceden öğrencilerin için sevgiden ağlarken şimdi oturmuş burada sebepsiz yere ağlıyorsun. Sen böyle değildin. Ne oldu baba sana?"
Canım yavrum öyle güzel konuşuyordu ki sanki ben onun çocuğuydum, o da benim babamdı, annemdi...
Alişan Kapaklıkaya, [email protected]
12.04.2008 *ruhsalboyut.com*