Sevgi Sanılan Duygular
Birçok şeyi sevgi sandığımız için karmaşa yaşıyoruz. Birisine duyulan yoğun çekim, paylaşılan zevkler, özlemler, arzular... Bu özlem ve arzuların, sevgi objemiz üzerindeki yansıması, onaylanma, kabul görme, sevilme, cinsellik gibi ihtiyaçlarımızın belli bir süre birisi tarafından karşılanması... Şehvet, kıskançlık, tutku... Duygusal çıkarlar... Sevgi sanılıyor. Zaman içinde değişen, gelip giden her şeyin altında bir duygu yatar. Oysa sevgi hiçbir duygudan etkilenmez.
Gerçekten sevdiğimizde, tüm duyguları, tüm ruh hallerini yaşasak da, sevdiğimizi sevmeye ve ona saygı duymaya devam ederiz. Sevgi, öfke ve kızgınlık, utanç ve suçluluk duyguları içinde bile vardır. Hatta nefretin içinde bile sevgi vardır. Sevgi hiçbir duygunun zıddı değildir. Çünkü sevgi bir bilinç boyutudur. Kesinlikle zarar verme gücünden yoksundur. Sevgi sadece yaratmayı bilir.
Sevgi, birisine duyulan hayranlık da değildir. Çünkü hayranlık da nefret gibi bir yansıtmadır. Kendi içimizdeki beyaz ve siyah gölgelerin yansıması. Yadsıdığımız, henüz ortaya çıkmamış boyutlarımızın başka insanlara yönlendirdiğimiz projeksiyonudur hayranlık ve nefret. Bu tür sevgi sanılan aşklar, yani kişinin kendi gölgesini başka bir insanda görüp vurulması, kişiyi duygu çalkantılarının girdabına sokar. Kişi kendi yarattığı büyünün etkisi altındadır artık. Bu gerçek sevgi değildir. Sevgi başka insanların ruhlarıyla oynamaz. Kendi yansımasına bağımlı olmaz. Duygular, arzular gelir ve gider. Koşullar değişir ama gerçek sevgi tüm duyguların içinde bile travmayı, aldatılmayı, boşanmayı, ayrılmayı, ölümü aşar.
Bir çocuğun sarılmasında, bir dostun ilgi ve şefkatinde, kedine köpeğine gösterdiğin ilgide sevgi vardır. Aile üyelerinden bazılarına kızsan da onları desteklemende sevgi vardır. Burada görev ve suçluluk duygusundan kaynaklanan zoraki desteği kast etmiyorum. İçinden gelerek verdiğin destekten bahsediyorum.
Sevginin dilini bildiğinde onu, hayatında bir evcil hayvana, saksındaki bir çiçeğe karşı gösterdiğin ilgi ve bakımda bulabilirsin. Sevginin bilinci, doğa ve hayvan sevgisiyle başlar. İnsan sevgisiyle devam eder. Sevgi bilincinin pratiğinin doğa ve hayvan sevgisiyle başlaması iyidir. Çünkü onlardan kendini koruyacak bir güvensizliğin, korkuların, bir beklentin yoktur. Seni, bir insanı da böyle sevebilmeye hazırlar. Kimi insan, "İnsan severim ama hayvan sevmem" der. Sevmenin en somut ölçüsü zararsızlık ilkesidir. Yoksa sevmek ille de kucaklaşmak, birlikte olmak değildir. Kimi insan, "Ben doğayı ve hayvanları severim ama insanları sevmem" der. Bu kişinin doğayı ve hayvanları da gerçekten sevdiği anlamına gelmez. Evcil hayvanını, kendi yalnızlığını bir nebze olsun giderdiği için seviyordur bu kişi. Bitki, hayvan, insan diye bir hiyerarşinin olduğu yerde Sevgi olmaz.
05.11.2008 *ruhsalboyut.com*