TENKİT KENDİNE, BİLGİ EHLİNE, SEVGİ SEVENEDİR...

SAYFA 1 SAYFA 2 SAYFA 3 * RUHSAL BİLGİ SİTESİ * DOĞRU YAŞAM BİLGİLERİ *                                 *ARAMADIĞIMIZ  HAZİNEYİ  BULAMAYIZ.* SAYFA 4 SAYFA 5 ARŞİV
  Bugün: 28 Mart 2024 Perşembe

Bize Ulaşmak İçin
[email protected]
Yazdırılabilir Versiyon


HAFTANIN KONUSU

 

 Gerçeğin gücünü giyinmek

 

 

Bizler genelde gücü fizik veya felsefe açısından düşünüyoruz. Varoluşun tüm devinimini yaratan, var eden, yükselten ve alçaltan, yok eden ruhsal güç üzerinde konuşurken de konu bizim için hala fizik ve felsefenin sınırları içinde algılanıyor. Gücün ruhsal yasaların işleyiş biçimi olduğu ve bizim tarafımızdan harekete geçirildiği anlaşılabilseydi çok hızlı bir değişim sağlar, bilincimizi zamanın hızıyla denk hale getirirdik.

Bugün bilginin, sevginin, doğruluk ve iyiliğin, hizmetin, zamanın özellikle düşüncenin, iyi niyetin var edici, yükseltici güçlerinin ne kadar farkındayız? Ek olarak nefretin, korkunun, olumsuz duygu ve düşüncelerin, kötü niyetlerin, boşuna geçen zamanın, eylemsiz bilgilerin yıkıcı, yok edici güçleri üzerinde düşünüyor muyuz?

Şunu bilmeliyiz ki her eylemimiz ki düşünce de bir eylemdir ve yerine göre eylemsizlik de aslında bir eylemdir, bizi ya geliştiriyor, ya da yıkıp çökertiyor. Çünkü her davranışımız, her düşüncemiz fizik ve fizik ötesi bir veya pek çok yasayı harekete geçirir ve o sayede gerçekleşir.

Başka bir ifadeyle düşünce başta olmak üzere eylemlerimiz veya eylemsizliklerimiz yasa veya esas dediğimiz enerjileri, bugün anlayamadığımız biçimiyle canlı alanları, iki türlü harekete geçirir: bizi ya O'na yaklaştırır, ya da O'ndan uzaklaştırır.  Bunu denizin dalga hareketlerine de benzetebiliriz. O'na yaklaştığımız kadar var oluruz, güçlü ve sağlıklıyız, uzaklaştığımız kadar, yok oluşa doğru güçsüz ve sağlıksız durumdayız. O'nun Rızasına uygun olan eylemlerle O'na yaklaşır, uygun olmayan eylemlerle uzaklaşırız. Yakınlık ve uzaklığı bizim şuur seviyemizin belirlediği hal tayin eder.

Herkes şuur seviyesine göre sorumludur. Ancak herkes şuurunu yükseltmekle de sorumludur. Çünkü gücün kaynakları emanet olarak elimize verilmiştir. Akıl, kalp, gönül, vicdan tek bir mekanizma olarak çalıştığında bizim güç kaynağımızdır. Bu nedenle insanın eğitimi önce bunları bir araya getirmek üzere beş esasla başlar. Düşüncede ve eylemde iyilik, doğruluk, hizmet ve bilgi birleştiğinde akıl, kalp, gönül ve vicdan da kendi aralarında birleşir tek ve büyük bir güç kaynağı haline gelir. O güç sevgidir. Bunu başarmadan şuurda şu veya bu bilgilerle adım atamayız. Çünkü bunun başarmadan ikilik ortadan kalkmaz, sevgi ortaya çıkmaz.

Gücümüz kadar şuurca yükseliriz. Kimsenin gücü olmamak gibi bir mazereti yoktur. Çünkü şuurumuzun açıkça gördüğü yanlışlardan uzaklaşmak ve yine şuurumuzun açıkça gördüğü doğruları yerine getirmek güç yasalarını çalıştırır ve biz bunu biliyoruz. Fakat gücümüz dâhilinde olanları küçümsüyor yerine getirmiyor, gücümüzü aşan durumlarda da aciz kalıp "ne yapayım elimden bu kadarı gelmiyor, gücüm yetmiyor" diyoruz. Bizi güçsüz bırakan, yok oluşa götüren o bildiğimiz fakat küçümsediğimiz hatalardır. Neden küçümsüyoruz? Çünkü inancı doğuran eylemdir. Eylem bizi güçlü kılar. Güç, yeni eylemleri kolaylaştırır.  Biz ufak inançlarımızı sürdürelim ki, O’nun inanç yağmuruna tutulalım. Aksi halde hareket etmeden bulunduğumuz yerde beklemek, inanç kuraklığının devam etmesine sebebiyet verir.

Güç sadece sağlık ve doğruları yerine getirme eyleminin aracı değildir. Güç önce şuura ait bir özelliktir. Sevgi, inanç, teslimiyet, yaşadıklarımızdan rızalı olma, kabul, cesaret, sakin olma; bunların hepsi gücün bize kazandırdıklarıdır. Gerçeği anlama, hissetme, eylemlerimizin sonuçlarını hesaplayabilme, zamanın getirdiği ve o anda yapılması gereken işi anlama ve yerine getirme, söylenecek olanı söyleme veya asla söylenmeyecek olan için susabilme şuur gücüyle mümkündür. Bunlarla gücümüze güç katılır, yapamadığımız kadar güç kaybına uğrarız. Güç kaybı demek şuurca gerilemek demektir.

Aslında güç bize ait değildir. Güç Gerçeğe aittir. Bizim için Gerçek Odur. Biz O'na yakın olduğumuz kadar gücü teneffüs ederiz, gücü giyiniriz ve kullanırız.

İnsanlar hep "ab-ı hayat" dedikleri ebedi hayatı sağlayan suyu arar. O'na yakın olduğumuz kadar, O Gücü giyindiğimiz kadar "O Su"dayız, uzak olduğumuz kadar pis, mikroplu sulardayız.

Güney Haştemoğlu  3.10.2016 
*ruhsalboyut.com*

 

 

 

 

<< geri
Ana Sayfa | Hakkımızda | Ziyaretçi Defteri Bugüne kadar sitemizi  kişi ziyaret etti, Şu anda  kişi sitede.