Ruhsal Bir Varlık Olarak

Yaşadığının Farkına Varmak (2)

İnsan, bırakın diğer farkındalıkları, bedeninin dahi farkında değildir. Bedenimizin ihtiyaçları nedir? Ne zaman ve ne kadar su, besin, uyku, hareket, çalışma, dinlenme vs gerekmektedir? Duygusal yaşamın bedenimiz üzerine etkileri nelerdir? Daha pek çok soru. Günümüzde su içmek bile bir sorun oldu; günde şu kadar su iç, hayır daha çok veya daha az su iç. Şunu ye, bunu yeme. Sonunda hasta olacaksan bile, kilon şu kadar olacak, üşüsen bile şöyle, terleyip bayılsan bile böyle giyineceksin. Sen başının neden ağrıdığını bilmezsin ki zaten hiç bir şey bilmezsin; doktora sor (O da çoğu kere bilmiyor).

Bedenimizin özellikleri nedir? Beynimiz, kalbimiz, akciğerlerimiz nasıl çalışıyor? Bunları bilmek için doktor olmak gerekmez. Artık her türlü bilgi, okuryazar herkesin anlayacağı biçimde ortada. Duygularımızı bile, psikolog veya psikiyatrlardan öğreniyoruz. Kendimize bu kadar yabancıyız.

Peki, içinde yaşadığımız fizik çevreyi tanıyor muyuz? Kar neden kimi zaman yağıyor, kimi zaman yağmıyor? Güneşin ışınları hep aynı açılardan dünyaya geldiği halde, kimi kışlar ılık, kimi yazlar soğuk geçer? Yeryüzündeki canlı türleri hangileridir? Eko sistem nedir? Ekolojik denge neden bozuldu ve ne yapmalıyız? Dünyamızın geçmişi, insanlık tarihi, ülkemizin tarihi, bütün bunlar hakkında ne biliyoruz? Bu bilgiler ilköğretimde veya lisede bir miktar öğretilmişti, şimdi ne kadarını hatırlıyoruz?

Aramızdan birini, uzaylılar diyelim, bir süre için kendi boyutlarında misafir etseler ve bize beden yapımızla, sosyal ve fiziksel çevremizle, sevgili dünyamızla ilgili sorular sorsalar, bir tanıtım yapmamızı isteseler ne kadar bilgi verebiliriz? Cehaletimiz karşısında her halde çok şaşırır ve gülerlerdi; bu kadar olağanüstü beden ve beyin olanaklarıyla yeryüzüne gelen insanın bu kadar acınası bir durumda olmasını katiyen anlayamazlardı.

Günümüzde, her konudaki bilgi son derece kolaylıkla erişilebilir haldeyken ve diplomalarımıza rağmen neden bu kadar cahiliz? Kendimize, dünyamıza neden bu kadar yabancıyız? Bizi engelleyen nedir? Yoksa Mevlana'nın sözünü ettiği hırsız, bırakın en kıymetli varlığımızı, ikinci, üçüncü dereceden kıymetli şeylerimizi de mi çaldı, biz, olmadık çekişmeler, kıskançlıklar içinde birbirimize girmişken veya televizyondaki saçma sapan dizileri, inanılmayacak kadar değersiz eğlence programlarını izlerken?

İnsan kendine ve dünyaya bu kadar yabancılaşmışsa yaşadığının farkına varabilir mi? Veya ruhsal farkındalık içine girebilir mi? Kuşkusuz, ruhsal farkındalık için önce her konuda geniş bir bilgi donanımı, kültürü olmalıdır demiyoruz. Ama yaşama dair bir farkındalık yaratabilecek her hangi bir bilgi alanıyla dahi ilgilenemiyorsak, zamanımızı tamamen boş şeylerle geçiriyorsak, doğuştan gelen merak dediğimiz öğrenme dürtüsünü kaybetmişsek farkındalığın hiç bir basamağını yaşayamayız.

Güney Haştemoğlu

(Güncelleme: 16/03/2007)