LBL_YAZI
SAYFA 1 SAYFA 2 SAYFA 3 SAYFA 4 SAYFA 5 ARŞİV
  Bugün: 2 Mayıs 2024 Perşembe

Bize Ulaşmak İçin
[email protected]
Yazdırılabilir Versiyon


Birlik Bilinci


           Bilim dünyası birdenbire alt üst olmuştu. 1982 yılında, Paris’teki kuramsal ve uygulamalı optik enstitüsünde, 20. yüzyılın en önemli deneylerinden biri gerçekleşmişti. Einstein-Podolsky-Rosen paradoksu üzerinde çalışan fizikçi Alain Aspect ve ekibi, kuantum fizikte ”nonlocality / mekânsızlık” olarak bilinen teoriyi ispatlayarak, Einstein’i yalancı çıkarmışlardı.

           Fizik evrenimizi oluşturan atomaltı parçacıkları, aralarındaki mesafe ne olursa olsun birbirleriyle iletişim halindeydiler. Evrenin bir yerindeki atomaltı parçacığı, evrenin diğer bir yerindeki atomaltı parçacığı ile herhangi bir sinyal göndermeden iletişim kuruyordu. Yani her an, birbirlerinin ne yaptıklarından haberdardılar. Zaman ve mekânla sınırlanmadan. Oysa ki Einstein, ”Gerçeğin makul izahının buna izin vermeyeceğini,” söyleyerek, hiçbir bilginin saniyede 300 bin kilometre hızla hareket eden ışığı aşamayacağını savunmuştu.

           Aspect’in bu deneyi, evrendeki her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğunu iddia ederek ”bütünselliğin” gerçekliğine işaret eden mistik görüşün de ispatıydı. ”Evren bir hologramdır,” diyen meşhur fizikçi David Bohm ise bir adım daha ileri giderek, atomaltı parçacıklarının ayrılığının bir illüzyondan ibaret olduğunu kanıtladı. Biyologların son bulguları ise çok ilginç. Biyolojik ritimleri, kozmosun ritimleriyle aynı olan ”mikrokozmos” insanın bedenindeki 53 trilyon hücrenin her biri birbirlerine sinyal göndermeden, saniyede 5 trilyon işlev görüyor.

           Uzun lafın kısası, bize uzaktan göz kırpan yıldızlar ve galaksiler, evren denilen sonsuz bilinç okyanusundaki her şey gibi, kendi içimizden başka bir yerde değiller... Ama biz; kim ne derse desin, değişken bir ümitkârlıkla acılarımızdan, çatışmalarımızdan, korkularımızdan, yargılarımızdan kurtulmaya çabalarken, hâlâ ayrılık sanrısına yeniliyoruz. Gerçeği hissedemediğimiz, yaşayamadığımız için.

           ”Dünyayla karşı karşıya durduğumuzu, kopuk ve ayrı olduğumuzu hissetmenin, düşünce ve eylem üzerinde çok büyük etkisi vardır,” diyen Allan Watts, Güvencesizlikteki Bilgelik adlı kitabında şöyle sürdürüyor sözlerini: ”Filozoflar, örneğin, genellikle evrenle ilgili söylediklerinin aynı zamanda kendileri ve kendi sözleri için de geçerli olduğunu anlamakta güçlük çekerler. Evren anlamsızsa, bunun böyle olduğunu belirten ifade de anlamsızdır. Bu dünya acımasız bir tuzaksa, onu suçlayan da böyledir tencere dibin kara, seninki benden kara.”

           Yaşamın bir sinema ekranı gibi sadece kendi algılarımızın projeksiyonlarıyla renklenip, şekillendiğini ve bunu da bize geri yansıttığını fark edip, kabullendiğimizde; tüm yaralarımıza merhem gibi gelecek mucizevi bir hafiflik benliğimizi saracak. İşte bu, ”her şeyi olduğu gibi kabul edin,” klişesinin gizlediği sihirli bir formüldür.

           Dış dünyanın içimizdeki duygu ve düşüncelerin yansımasından ibaret olduğunu savunan, Fransız üstat Jean Klein”ın öğrencisi Erik Baret, Le Sacre du Dragon Vert isimli yapıtında bakın ne diyor: ”Duyguların gelmesine izin verin: Keder, sevinç, kıskançlık, korku, endişe, bırakın yaşamın tüm modaliteleri kendilerini ifade etsinler. Göreceksiniz ki, bütün bunlar sizsiniz; var olan her şey sizsiniz. Başkasında tahammül ve tolere edemediğiniz kendinizdir. Dışarıda olan bir şey yoktur.” Yutulması biraz zor bir lokma değil mi bu, Değerli Okurlarım? Ama bilgelik kolay kazanılmıyor. ”Birlik bilincine” çabasız ulaşılmıyor.

           Kadim bilgiler ve onları yineleyen bilgeler, ”İçinize dönün; kendinizi keşfettiğinizde, Tanrı’yı orada bulacaksınız,” dememişler miydi? Yukarıda anlatılanlar doğruysa eğer; kendimizden kaçmamız, farklılık, ayrılık ve ayrıcalık taslayarak aydınlanmamız mümkün değil.

           Uykusundan uyanarak, yavaş yavaş düşlerinin farkında olmaya başlayan insanoğlunu bütünlüğe ve evrenselliğe davet ediyor, evrenin sevgi ve şefkatle titreyen ruhu. Yok artık, ”Biz, siz, onlar” teranesi! Egonun tekelciliğindeki bilgi hazinesi. Hepimiz el ele, kucak kucağa, kalp kalbe geçeceğiz nicedir vaadi edilen cennetin eşiğini.

           Bütün parçasını geride bırakabilir mi?

Işık Menderes, Radikal- Cumartesi, 06/03/2004

(Güncelleme: 13/10/2006)

<< geri
Ana Sayfa | Hakkımızda | Ziyaretçi Defteri Bugüne kadar sitemizi 94477133 kişi ziyaret etti, Şu anda 544 kişi sitede.