|
HAFTANIN KONUSU
Aydınlık yollar aydınlığa, karanlık yollar karanlığa açılır
İçim dışım bir ise, niyetim ile davranışım aynı ise şeffaf bir insan olurum. İçim aydınlıktır.
İnsanlar o aydınlığı görür ve bana güvenir. Haliyle yolum da aydınlıktır. Aydınlık yollar daha aydınlık güzel yollara açılır.
Kuşkusuz apaçık aydınlık bir insan olmak için iyilik ve doğruluk gerekir. Neyin daha doğru daha iyi olduğu üzerinde düşünmek gerekir. Düşünmek için yeni bilgiye ihtiyaç var. Eski iyiye eski doğruya, eski bilgiye saplanmamak, yeni zamanın yeni bilgisini anlayabilmek yeni doğrularla yürümek. Eski doğrular bugünü aydınlatmaz. Eski bilgiler akıl sağlığımızı bozar.
İnsan inatla eskiye batıla ... | | | devamı... | |
|
|
HAFTANIN KONUSU
Sırat köprüsü alında sevgidir
Sırat köprüsü aslında sevgi köprüsüdür. İnsanı bedensiz boyuta geçerken azap çukuruna düşmekten koruyacak köprü sevgidir. Ne kadar çok seversek köprü o kadar geniştir. İnsanları, doğayı, yaşamı her koşulda sevdiğimiz kadar varız ve köprümüz o kadar geniş. Yunus Emre bir şiirinde, "Sırat köprüsü kılıçtan ince, kılıçtan keskin derler, varıp üstüne evler yapasım gelir" diyor. Çünkü o bir Hak aşığıdır...
İnsan insana âşık olur ama Yaratan'a aşk değil, saygı duyar. Çünkü insan, insanı severken sevdikleri beş on kişidir. Egosuyla sever, kızınca küser, sevmez olur. İnsanı olduğu gibi görmek ve sevmek çok başka bir şeydir. Bu sevgi sanıldığı gibi yanlışa, haksızlığa yüz vermek değildir. Çok sevdiğiniz çocuğunuz, bile bile etrafına zarar verince o zararın karşılığı olan bir yaptırımınız olur... | | | devamı... | |
|
|
HAFTANIN KONUSU
Ektiğimizi biçmekle, O'ndan gelenleri karıştırmamak
Devamlı olarak ekip biçmekteyiz. Bu her türlü düşünce ve eylemimizden sorumlu olduğumuzun ifadesidir. Güzel eken güzel biçer. Herkesten bilinci oranında güzellik, iyilik beklenir. Ne var ki İlahi Düzen hep aynı bilinç seviyesinde kalmamıza izin vermez. Bizi bazen ağlatan, bazen sevindiren olaylarla sınar, ikaz eder, dürter. Ağlamakla gülmek aynı şeydir, derler. Çünkü ikisinin de amacı aynıdır: Bize bilinçte adım attırmak! Burada insan ektiklerinin sonucunu mu almaktadır, yoksa O'ndan geleni mi yaşamaktadır? Her yaşadığımız hal için bunu düşünmek ve çözmek zorundayız. Bu bir dikkat ve farkındalık meselesidir. Her iki durumda da gereken dersi çıkarıp ona göre davrandığımızda adım atmış oluruz.
İnsan yanlış yaptığı için yaşadıklarından hep başkalarını sorumlu tutar. Cezaevinde herkes "kader mahkûmu" olduğunu söyler... | | | devamı... | |
|
|
HAFTANIN KONUSU
Her zaman dua edelim, her zaman şükredelim
Tüm var oluşu Yaratan, bir takım şeyleri bizim talebimiz olmadan vermez. Şöyle düşünenler var: "O' bizim halimizi, ihtiyaçlarımızı biliyor, vermek isterse verir. Ayrıca dua etmeye gerek yok." Çok yanlış bir düşünce, çünkü dua yüzünü, gönlünü Yaratan'a çevirmek ve ruhunu arındırmaktır. Arındığımız kadar O'na yakınız, arındığımız kadar dualar kabul olunur, bedensel ve ruhsal şifada oluruz.
Dua etmek, O'nun karşısındaki yerini bilmektir. Bu tevazu içinde olmak, kul* olduğunun farkında olmaktır. Dua etmek bir anlamda O'na yalvarmaktır. Çocuktuk, annemize babamıza bir şeye izin vermesi için yalvarırdık. Çünkü çocuklar kibir bilmez. Büyüdük kibir sahibi olduk. Çok ağır bir durum olmadıkça O'na yalvarmıyoruz. Kuşkusuz gönülce, yürekten dua ettiğimiz zamanlar da var. Ama bu yürekten dualar da o kadar sık değil...
| | | devamı... | |
|
|
|
|
HAFTANIN KONUSU
İkilikten tam kurtulmak ölmeden ölmekle mümkün
İkilik basitçe tarif edildiğinde içi başka dışı başka olmaktır; riyakârlık, iyiliğe karşılık beklemek, yalan söylemek, çıkarına göre tavır almak, beyaz yalanlar vs. Bunlar çok kolay anlaşılan ikilikler. Ancak bu yanlışlardan uzak durma konusunda bir kararlı bir gayret ve eylem olmadıkça daha derindeki ikiliklerimizi göremiyoruz. Zaten, kolay dediğimiz ikiliklerden kurtulmadıkça daha derindekiler ifade edilse bile insan bunları asla anlamaz ve kabul etmez. Çünkü birinci adım atılmadan ikincisi atılamaz. O nedenle ne dini ne de spiritüel metinler bu ikinci adım ikiliklerden söz ederler. İkinci adımı kişi kendisi keşfedecektir. Şüphesiz bunu anlamak için yardımlar vardır. Tabii anlamak mümkün olursa!
Bir zamanlar küçük bir ipucu verilmişti: "Edebiyat dünya sevgisidir" denilmişti. Demek ki... | | | devamı... | |
|
|
HAFTANIN KONUSU
Öğrendiği ve gördüğü durumlarda insanın sorumluluğu
İnsan hizmet, iyi ve doğru olma konusunda düşünebildiği en üst çizgiyi yerine getirmek zorundadır. En üst çizgi işinin ehli olma, elinden gelenin en güzelini yapma anlamındadır. Ve en üst çizgi bilgide, sevgide yeni açılımların kapısıdır.
İnsandan beklenen eylemlerinde o en üst çizgiyi takiptir. Düşünceyle erişilen en üst çizgi sorumluluğumuzun da alanını tayin eder. Öğrendiğimiz ve gördüğümüz her durumdan sorumluyuz. Bu sorumluluk insanın dünya üzerindeki başlangıcından beri var. "Komşusu açken tok yatan" iyi bir insan değildir. Bir insan zor durumda ise ve çözümü bende varsa bende sorumluluk da var demektir. İnsanlar ne çok söylerler: Param olsa okul yaptırırım ya da hastane veya çocuk parkı. Ama param yok. Neden ihtiyacı olan bir çocuğa okul önlüğü veya ... | | | devamı... | |
|
|
HAFTANIN KONUSU
Sessiz ve sakin bir zihin, yolculuğumuzun şartıdır
Ruhsal yolda sessizlik ve sakinlik gönülden gelen sesi duymak için gereken durumdur. Bu zihnimizin sessiz ve sakin olması demektir. Bunu başaramıyorsak zihnimizin sessiz ve sakin olmasını engelleyen ortamlardan ve konulardan uzak durmamız icap ediyor. İdeal olan kuşkusuz her ortam ve konuda zihnimizin sakin ve sessiz kalabilmesidir. Roma İmparatoru Marcus Aurelius* savaş alanında, çadırında "Kendime Düşünceler"i yazıyordu. Çünkü savaş alanında dahi zihni sakin ve sessizdi. Muhteşem bir durum ve bilinç seviyesi!
Dünya olaylarına ruhsal seviyeden bakan insan bilir ki olup biten, kötü veya iyi dediğimiz durumlar, olaylar insanın gerçeği anlama yolundaki öğrenecekleri için yaratılan fırsatlardır. Olayları okumayı ve anlamayı öğrenmeliyiz. Bunu öğrenen insanın zihni sakin ve sessizdir. Çünkü o gördüğü yaşadığı her şeyin ne anlattığını anlıyordur... | | | devamı... | |
|
|
HAFTANIN KONUSU
"Hayatını yaşamak" sevgi boyutuna geçmektir
Hayatını yaşamak nedir? Bu soruya aşağı yukarı herkes aynı cevabı veriyor: Sağlıklı, mutlu ve güçlü yaşamak; sıkıntı, üzüntü, acılar olmadan canının (veya nefsinin) istediği gibi yaşamak!
Toplum bilincindeki düşünceleri kopyalayarak yaşayanlar, daha fazlasını bilemezler. Ne var ki ruhsal bilgileri alanlar da kendilerini bu ağdan kurtaramıyorlar.
Neden dünyadayız, tekâmül için! Tekâmül nedir? Varlığımızın gerçeğine ulaşmak! Varlığımızın gerçeğine nasıl ulaşırız? Ruhsal gerçeklik bilgilerini ezberleyerek değil yaşayarak! Yaşamadığımız bilgiyi öğrenemediğimiz günlük sıradan işlerde bile açıkça ortadadır. Tecrübeli insanlara güvenilir. Tecrübenin değerini bilmeyen yoktur. Ruhsal Bilgileri yaşamanın ilk adımı, vicdanımızın, kalbimizin, aklımızın birlikte tartarak iyi ve doğru kabul... | | | devamı... | |
|
|