HAFTANIN SORUSU
OKUYUCU YAZILARI
Görev sorumluluğu yüklenilmeden tekamül edilir mi?
Sorumluluk ve görev almadan hiçbir iş tam anlamıyla yapılamaz, mutlaka bir tarafı eksik kalır. Eksik yapılan iş ise zaman içerisinde enerjisi zayıflayarak gücünü kaybeder ve kendini tekrarlayarak kendine ve etrafa hiç bir faydası dokunamaz duruma gelir. Eğer yapılacak şey, diyelim bir çalışma sürdürülebilir bir plan içinde uygulanırsa bizi doğru hedefe hem daha çabuk yaklaştır, hem de bize bilgide birçok koldan açılmayı, dolayısıyla bilinçlenmeyi de getirebilir.
Bilgiyi yaşamak inançla mümkündür. İnançlı yaşamak ise insanı aşkla doldurur. Gerçek aşkın çok büyük bir güç olduğunu aşk ateşiyle yanmadan aşkın bilinemeyeceği ve tarif edilemeyeceği söylenmektedir. İnsan da aşk olmadan tam olarak bir görevi ve buna bağlı hiç bir sorumluluğu sonuna kadar sürdürmek kolay değildir. İnsan şu anda sahip olduğu güçlerle ancak bir yere kadar gidebilir. O yer insanın gerçek aşkı ve gerçek inancı bulduğu yer olacaktır belki de.
Gerçeği sürekli kılmak ve bilgiyi yaşamak bizlerden beklenendir. Bu anlamda görev ve sorumluluk insanın tekamül yolculuğunda onu belli bir seviyeye taşımak için oldukça önemli ve yapılması gereken bir durumdur. Bugünkü bilgilerimize baktığımızda tekâmül Dünya zamanına göre oldukça uzun bir yolculuk gibi anlaşılmaktadır. Bu noktada bizlerinde az da olsa bir tekâmül seyri içinde olduğumuzu söylememiz pek de yanlış olmaz diye düşünmekteyim. Ancak beklenen noktada mıyız? Bu sorunun cevabı aynı zamanda belirli bir çalışma disiplini içinde olmadan gelinen noktanın seviyesini de bizlere gösterebilir.
Ruhsallığımızı anlamamız ve yaşamamız bizler için başlıbaşına bir görevdir zaten. Yaşamımızın sorumluluklarını yerine getirmek seçmiş olduğumuz hayatın gerekliliklerinden başka bir şey değil. Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir nokta; eğer bir bilgi veya bir davranış kendini tekrarlıyor, gelişerek kendini yenilemiyorsa burada bir görevden söz etmek doğru olamaz. Görev her an gelişen ve genişleyen zamanın getirdiği her zaman bir üst bilgiye yani yüceliğin bilgisine açılmak onu aramak ve yaşamak olmalıdır.
Oğuz Demir - 15.7.2013 *ruhsalboyut.com*
Ruhsal Yol'un tekâmül yolcusu her kavramı ruhsal anlamı ile yeniden tarif etmek zorundadır.
Görev dediğimiz eylem, önce düşüncelerimizden başlar ve hem kendimize hem çevremizdeki herkese, her şeye yönelik karşılıksız hizmettir. "Kim ki en güzel düşüncelerde bulunur, işte o hem kendine ve hem de etrafa o gerçeği dağıtmakla en büyük görevi yapmaktadır." (ayseli.org / öğretilerden 3)
Görev adı altında sevgi, saygı içermeyen, çıkar gözeten, karşılık bekleyen, ön plana çıkma ve gösteriş isteği ile yapılan eylemler güzel düşüncelerden kaynaklanmayan, O'nun Rızası'na aykırı, hayırsız işlerdir.
Görevin ilk adımı çok küçük yaşta öğrendiğimiz verme, paylaşma eylemidir. İlk defa elindeki yiyeceği veya oyuncağı başkasına veren çocuk belki ilk şuurlu eylemini yapmış olur. Koşulsuz vermekle, koşulsuz paylaşmakla başlayan şuur adımı, eğer biz ebeveynler, öğretmenler o gelişimi bozmazsak, ilerde görev şuuruna açılır.
Sadece ailemize, kabul ettiğimiz üç beş insana kendimizce yaptığımız hizmet ruhsal anlamda yeterli hizmet değildir. Çünkü nefisle birliktedir. Nefis ve görev bir arada olamaz, nefis gerçek çalışmaya engeldir. Nefis karşılık bekler, karşılığını bulamazsa evladını dahi reddeder. Nefsin bulunduğu görevde heyecan kısa zamanda tükenir. Görev mecburen sürse bile kerhen yapılır.
Görev, en mükemmel biçimde yapma gayreti ve çabası ile sürekli yapılandır. Bir yapılıp bir yapılmayan görev değildir. Görev insana yeni güçler, yeni bilgiler kazandıran, hayırda birleşmeyi sağlayan, çalıştıkça daha çok çalışma şevki, çalışma heyecanı yaratan, içinde teslimiyeti, şükrü, inancı, cesareti barındıran çok boyutlu eylemler ağıdır. Bu ağ çalışmaya başladığında değişiriz, sevgiyi yaşamayı hak ederiz. Buna da zaten tekâmül diyoruz.
Burada asla unutmamamız gereken bir husus, görevi kendimizin hissetmesi ve bulması gerektiğidir. Dünya telaşını bırakanlar ki bu dünya işini bırakmak asla değildir, görevlerini küçükten hissederler. Küçük görevler büyük görevlere açılır. Dünya telaşı içindeki insanlar dünyaya gelirken kendilerine verilen şuur avanslarını, şuurlanma fırsatlarını da kaybederek acı çekerler. Şuurca yükselmiyorsak, şuurca geriliyoruz demektir.
O' hepimize görevimizi görme ve yerine getirme mutluluğu nasip etsin!
Güney Haştemoğlu - 15.7.2013 *ruhsalboyut.com*
Bir beşer için bilgi, bilinç ve farkındalık, evrimsel yoldaki uzay, zaman ve form süreçlerinde yerini, mekânını ve şartlarını bildirir. İlk üç şakrasında devinen bir beşerin düşünce ve algıları sevksel, düşünsel, duyumsal ve duygusal olduğun için görev sorumluluğu gibi yüce haslet, davranış ve düşünceleri gösterebilmesi zordur.
Varlık evrim süreçlerinde tekâmül ederek yaşadığı değişim, gelişim ve dönüşümün görev sorumluluğu bakımından etkisi, tesiri ve yansıması önemlidir. Açılımla birlikte görev sorumluluğu kalp şakrasının aktifleşmesi ile varlıktaki dengenin somuttan soyuta doğru değişimi sonucu kendini göstermeye başlar.
İlahi ve evrensel sistem nizam ve düzen ile tedricen başlayan iletişim süreçlerinde hislerin etkinliği, sevgi, hoşgörü ve diğerkâmlık gibi kavramların bireysel olarak içlerinin doldurulmaya başlanması, görev sorumluluğunun bilgisine, bilincine ve farkındalığına ulaşmakta bir düşünsel ve kavramsal derinlik kazandırır.
Nitekim görev sorumluluğu, bireydeki pozitif gelişimlerin bütünsel olarak ifadesi olan tekâmülün bir parçasıdır. Gelişim olmasa görev sorumluluğu algılaması da zihinsel bilinçte egosantrik düzeyde kalır. Bir bilgi ve kavramın etki, tesir ve yansıması olması için öz bilinç düzeyinde anlaşılması ve algılanması gerekir ki, hiçbir tereddüte, kaygıya ve endişeye mahal bırakmadan fiiliyata, icraata ve uygulamaya dönüşebilsin.
Orhan Yarat - 16.7.2013 *ruhsalboyut.com*