TENKİT KENDİNE, BİLGİ EHLİNE, SEVGİ SEVENEDİR...

SAYFA 1 SAYFA 2 SAYFA 3 * RUHSAL BİLGİ SİTESİ * DOĞRU YAŞAM BİLGİLERİ *                                 *ARAMADIĞIMIZ  HAZİNEYİ  BULAMAYIZ.* SAYFA 4 SAYFA 5 ARŞİV
  Bugün: 27 Nisan 2024 Cumartesi

  ZAMAN SONRASINA ...
  SAHİP OLMA DUYGUMUZ
  İRADE NİYETLE GÜÇLENİR
  YEDİ SES, YEDİ RENK...
  GÖNÜL DEĞERLERİMİZ -1
  KAZANÇ EMEK KARŞILIĞIDIR
  UYANIŞ İÇİN BAŞLANGIÇ
  UYANIŞ İÇİN AKTİFLEŞME
  DİLEKLER GERÇEĞE AİT...
  BİLGİ, HİZMET VE GÜÇ
  KOŞULSUZ SEVGİ NEDİR?
  ZAMAN IŞIK ANAHTARDIR
  VİCDANDA YASA, GÖNÜLDE O'
  ANLAMAK AHENK SAĞLAR
  İKİNCİ ZAMAN
  ZAMANI YAŞIYOR OLMAK
  İYİ VE DOĞRU
  DİKKAT ÜST BİLİNCİMİZİN...
  SEVGİ VE YAŞAM
  ZİHİN VE SEVGİ
  İYİLİK BÖYLE BİR ŞEYDİR
  UMUDU DAHA GENİŞ DÜŞÜNMEK
  HAYRI BİLMEK O'NA ERMEKTİR
  EYLEM YOKSA BİLGİ...
  IŞIK OLMAK
  KORKU VE ENDİŞE
  BİRLEŞTİRİLEN DEĞERLER
  BAŞEDEMEDİĞİMİZ SINAVLAR
  DÜNYA OYUNU...
  SEVGİ ÜZERİNE...
  RUHSAL İNCELİK
  ŞUUR VE BOYUT ANLAMLARI
  GÜCÜN KAYNAĞI AŞK...
  GERÇEĞİN GÜCÜNÜ GİYİNMEK
  TV'DE NELER VAR?
  ÖZGÜR MÜYÜZ?
  KURTULUŞ KENDİNİ BİLMEKTİR
  BİLGİ, SEVGİ VE HAYIR
  RUHSAL DENGE VE DÜZEN
  RUHSAL GERÇEK
  GERÇEK BİZ KİMİZ?
  RUHSAL YOLUN ÖNCELİKLERİ
  BİRLİK VE HAYIR İLİŞKİSİ
  BÜTÜNLENMEK
  ALLAH İNANCI
  TV'DE NELER VAR?
  RUHSAL ÖZGÜRLÜK
  ÖZGÜR OLMAK
  DİLEKLERİMİZ
  ÖZ BİLGİ
  HİZMET YARATMAK
  O'NUN ADALETİNİ ANLAMAK
  İLAHİ ADALETİN TECELLİSİ
  KADERİMİZİ BİZ Mİ YARATIYORUZ?
  SEVGİ VE AYDINLANMA
  TV'DE NELER VAR?
  YÜKSEK HİSSEDİŞ
  HAYRI BİLMEK
  SEVGİ VE KENDİNİ BİLME
  SEVGİ VE İNSANÎ DEĞERLER
  YENİ BOYUTA HAZIR MIYIZ?
  TV'DE NELER VAR?
  KARDEŞLİK ANLAMI
  YALAN SÖYLEMEK
  O'NUN SELAMI
  ATEŞ VE YANMAK
  DÜŞÜNCE SEVGİ VE İYİ OLMAK
  ANLAMAK DÜŞÜNMEK ARAMAK
  SEVGİ, İNANÇ, BİLGİ, VE NEŞE
  TV'DE NELER VAR?
  VAROLUŞ SORUMLULUĞU
  İNSANIN ÖZ DÜZENİ
  RUHSAL BİLGİYE UYMAK
  ŞUURLANMA
  KENDİMİZİN SORUMLULUĞU
  YALNIZ İYİLİK
  BERABERLİKTEN BİRLİĞE
  BİLGİNİN HAKEDİLİŞİ
  İNANMAK İLE YAPMAK
  İNANÇ VE SABIR
Bize Ulaşmak İçin
[email protected]
Yazdırılabilir Versiyon

HAFTANIN SORUSU OKUYUCU YAZILARI

İfadeye Dökülen Sevgi, Nasıl Korunmalıdır?

 

                   Sevgi kelimesi, dünya dillerinde ifade bulduğu gibi aynı mana ve olguları ifade eden çok yüksek değerlerin Türkçe ifadesidir.

 

                   Her evrim kademesindeki insanların anlayıp paylaşabildiği tek kavram olan Sevginin vasıta olması da taşıdığı anlam ve manadan kaynaklanmaktadır. Tamamen pozitif ve yüksek boyut enerjileri taşıyan her çeşit dildeki sevgi kelimesi, ifadelere dökülürken, idrak ve bilincinde olunmasa dahi düzenleyici, uyumlaştırıcı ve güzelleştirici enerji gücü hemen fark edilir. Onun için hangi maksatla kullanılırsa kullanılsın yinede pozitif enerjisi bir şeylere tesir edip olumlu yönde harekete geçirecektir. 

                   Sevgi enerjisinin insanda yer edebilmesi, tekâmülde en üst seviyelere ulaşabilmenin tezahürüdür. Ruhsal ve evrensel bilinç ile yol alınacak yaşam şeklinde sevgi enerjisi insanda akış haline gelebilir. O zaman sevgi enerjisini kullanma ve koruma liyakati kişide ortaya çıkar. Diğer hallerde bir vasıta, tamamlayıcı veya katalizör olarak kullanılma ihtiyacı doğacaktır.

 

Orhan Yarat

 

(Güncelleme: 13/11/2006)

 

 


 

        

          İfadeye dökülen Hallac-ı Mansur’a “Enel Hak” dedirtebilen, Yunusun dizelerine dökülen, Mevlana’yı evrensel kılan sevgi ise, onu korumak için hiçbir şeye gerek yoktur. O kendi kendini koruduğu gibi, gerçek sevgiye adım atmak isteyen samimi ve açık gönüllere de koruyucu olur. Yok, eğer sevgi zannettiğimiz bir hali yaşayıp da onu ifadeye dökmüşsek, o apayrı bir sınıfa girer ve korunması içinde yapılması gereken çok şey vardır. Bu sevgiye insansı sevgi diyebiliriz, çünkü aslından uzak, insan duygu ve düşünceleriyle şekillendirilmiş, adeta kalıplara ve şartlara sokulmuş bir garip sevgi anlayışıdır bu. Çoğunlukla dengesizdir. Beklentilere göre şekil değiştirebilir. Bir zaman çok sevdiğini zannettiği birini ya da her hangi bir şeyi, gün gelir sevmez olur.

 

          Yeni bir sevgi doğurur tükenen sevginin küllerinden, bir zaman sonra bitip tükenmesi için. Bu sevgi korunmaya muhtaçtır. Ve onu koruyacak olan kişinin öz varlığıdır, şayet ona ulaşıp onun sesini duyup, önerilerine uygun davranışa girerse. Daha dünyasal ifade edersek sevgi öncelikle saygıyla baş başa yürüyebilmelidir. Buradaki saygı başta kişinin gerçekten varlığına saygı duyması, sonra da karşısındaki varlığa duyacağı saygıdır. Egoyla beslenen sevgi pek saygı barındırmaz. Oysaki gerçek saygı, şayet anlaşılabilirse eğer, sevginin temelinde yatar. Yaratıcı Yaratan’ına duyduğu saygıyla sevmiştir var olan her şeyi. Bu nedenle duymak gerek saygıyı, anlayabilmek için sevgiyi ve gücünü yaşayabilmek için. Öyle korunur sevgi yola çıkıldığında ve sonra devam edilirse yolda, sapmadan, yavaşlamadan, büyür içinde insanın hem yok ederek, hem de varederek.  

 

Selay Gunon

 

(Güncelleme: 13/11/2006)

 



 

 

Dünyanın sevgi enerjisine en fazla ihtiyacı olan zamanları yaşıyoruz. Bireysellikte başlayan bu olgunun toplumsallığa dönüşmesine ve tüm evrene yayılması konusunda duygularımızı yoğunlaştırmalıyız.

 

Sevginin ifade edilmesinin en basit ve yalın şekli dile getirmektir… Oysa her düşüncenin temeline oturtulmuş sevginin anlatımına gerek yoktur. Sevgiyi en saf hali ile yaşayan varlıklar zaman içinde, sevgi barındıran kişi olmaktan çıkar “kendisi sevgi” olur. Ve onun yaşamında sevgi ile ilgisi olmayan her şey uzaklaşır.

 

Bu sevgiden oluşan varlık, bulunduğu zaman birimine ve birlikte yaşadığı diğer varlıklara bu enerjiyi aşılar. Etrafına yayılan bu ışık sevgiyi tanıyan diğer varlıkları kendine çeker.  Bu birliktelikten oluşan sevgi enerjisi evrenin kozmik yapısına tesir eder.

 

Yaradılışın temelinin, sevginin bir tezahürü olduğunun bilincinde olmak gerekir. Yaradılış konusundaki inancımız bizi sevgiye ve onun en saf haline götürür. Sevgiyi korumak, inancı korumakla mümkün olur. İnancı kuvvetlendirmek ve bu yolda çaba sarf etmek gerekir. Devinimin olmadığı yerde hak ediş olmaz… Hak edilen sevginin,  izlerini hayatımızda mutlaka görürüz.

 

“niRVana”

 

(Güncelleme: 14/11/2006)

 


 

 

 

Sevginin ifadeye dökülmesi, seven ya da sevenlerin sevdiklerine duydukları cazibeyi söylemeleri, izhar etmeleri, açıkça ortaya koymalarıdır. Bu ifadeyi hiçbir kaygı, utanç, korku engelleyemez. Ve bu duyuş seven-sevilen arasında mutlaka bir karşılıklılık doğurur. Bu karşılıklılık zirve yönünde hep aynı noktalarda kesişerek yükselir gider.

Çoğunluğun sevgi zannettikleri cinsel ya da egosal çekim ise ya tek taraflıdır, ya da geçicidir. Tamamen dünyasal anlamda olan bu ilişki, gerçek sevginin yolunu kapatan bir alt düzey göstergesidir. Sevgi diye diye gerçek sevginin istismarıdır. İnsanların büyük kısmı gerçek sevgi denilen büyüklüğü bilmekten henüz uzaktır. Yazı başlığındaki “sevgi” kelimesi ile insanın bilmeden özünde taşıdığı yüksek sevginin kastedildiğini düşündüğümden böyle başladım.

Bu sevgi evrenlerin yaratılmasına vesile olan sevgidir. Önce bunun öğrenilmeye, hissedilmeye çalışılması lazımdır. Dünyevi sevgilerden, küçük sevgilerden ana sevgiye yönelmek bir ruhsal seviye meselesidir. İşte bu yükselişe geçen bir sevgi ancak korunmaya değerdir. Bir seviyenin korunması, onun elde edilmesinden zordur. Fakat maddesel sevgiyi geride bırakanlar için sevginin karşılıklılığı daha kolay sağlanabilir ve duyuşların aynı noktada buluşarak yükselmesi mümkündür. Bu dahi özen gerektirir. Çünkü dünya ortamında çeliciler her zaman iş başındadır. Dolayısıyla, gerçek sevgi arayıcılarına korunma konusunda saygı ve itina başta olmak üzere çok iş düşmektedir. Ve bu hep gündemde kalacak bir çalışmadır. Çünkü bu sevgi geçici değil kalıcı, ömrü, büyük yok oluşla sona erecek bir sevgidir.

Osman Türkmenler 

(Güncelleme: 15/11/2006)

 



 

 

         Tek tek her insanda güzel olan bir şey vardır. Kimse güzellikten yoksun olarak doğmaz, ne kadar insan varsa, o kadar güzellik vardır ve ''insan güzelliği'' ile iletişim kurmak sevgiyi korumaktır. Tüm yaratılanlar sevgiyi bilirler çünkü ondan yaratılmışlardır ve insan hariç hepsi sevgiyi doğal bir biçimde korurlar ve onun akışı içinde hepsi mutludurlar ne ölümü bilir onu beklerler ne de öldükten sonra anıt mezar isterler, sessizce ölürler. Sadece insan bilinç sahibi olduğundan, geçmiş baskısı ve gelecek endişesi taşıdığından, sevgiyi kullanır. İnsan sevgisi öylesine koşulludur ki, kendi çocuklarını bile farklı sever, dostlarını siz hesaplayın. Ama sevgi öyle bir enerjidir ki her şeye rağmen yaşamı iyilik ve güzellikle doldurur, kişiyi gerçek insan olma yolunda geliştirir ve umulur ki bir gün insan da koşulsuz sevgiyi başarır.

                           

         Bir başka bakış açısı daha var. Sevgi korunmaz. Sevgi korur. Cumhuriyet Gazetesi'nde denizci yazar Atatürk'ümüzden bahisle şöyle diyor. ''87 yıl önce gecenin içinde Samsun’a doğru bir gemi akıp gidiyordu Karadeniz’de. Ülkenin kaderini yüklenmişti'' bu büyük yükü aşktan ve sevgiden başka ne taşıyabilirdi, üstelik o küçücük bir gemiydi, pek de eskiydi yavaş yol alıyordu. Ve Sönmez şöyle devam ediyor ''Güvertede karanlık geceye karşı bir mucize adam duruyordu. Kafasında aydınlık düşünceler yarışıyordu. Güneş ufuktan doğacaktı. Rotayı çizmişti'' Atamızın düşüncelerindeki ümidi, sevgiden başka ne büyütüp aydınlatabilirdi. yolculuğu o günün şartları altında çok tehlikeli idi, O'nu koruyan sevgisi idi.

Günal Gölhan

 

(Güncelleme: 15/11/2006)

 

 


 

        

         Sevgi, insanda en mükemmel şekliyle ve koşulsuz olarak, doğuştan var olandır. Ne var ki, yaşam koşulları insanı bir taraftan yoğurup güçlü kalmaya alıştırırken, öte yandan doğasında olan en güzel erdemden; koşulsuz sevgiden, uzak kalmasına neden olur.

         Seviyorum diyebilmek, bunu karşıya hissettirebilmek ve de böylesine bir erdemin hazzına varabilmek son derece güzel, güzel olduğu kadar da huzur vericidir. Bu güzelliği ve huzuru, karşı taraftan da duymak kaydıyla, yaşam boyunca tatmak ister insan. İşte bu noktada asıl zor dönem başlar. Çünkü bir kere seviyorum demiştir demesine amma bu sözden caymamak için, kişinin kendisine karşı vereceği savaş herhâlde çok zor şartlarda gerçekleşir. Bu savaş sadece kendi cephesinde mi verilecektir? Hayır, karşısındaki kişinin de vereceği sözden caymamasını temin etmek gibi ek bir gayret içinde bulunması bir başka deyişle, o kişideki sevgi duygusunun büyütülmesi için gereken dikkati göstermesi gerekir. Sözün özü, çok zor.


Aybars Ongun


(Güncelleme: 16/11/2006)

 

 

 

 

 

         İfadeye dökülen sevgi artık işlem görmüş üzerimizden geçerek bir anlam kazanmıştır. Eğer konuda geçen sevgi ifadeye dökülebilmiş ise bu bizim kazanmış olduğumuz, üzerinde bulunduğumuz bir sevgi anlamına geliyor.
 

         Koruma kısmına gelince, bir şeyi elde etmek özellikle de bir sevgiyi elde edip onu korumaya almak illüzyonların yaşandığı bir ortamda bir hayli çaba sarfetmemize neden oluyor. Önemli olan tabii ki her illüzyon içine sevgiyi enjekte edip yaşayarak, yaşatarak korumaktır. Üzerinde bulunamadığımız, kullanıma açmadığımız sevgiyi ise koruyamayız. Kazanmış olduğumuz Sevgiyi yaşadığımız her konu üzerinde yerinde kullanarak korumuş oluruz.


Tarık Öztürk

(Güncelleme: 16/11/2006)

 


 

 

 

         İfadeye dökülen sevgi sadece dille (sözcükle) anlatım değildir. Soruyu değişik şekilde açıklayabiliriz. Sevgi; seviyorum, hoşlanıyorum, ilgi duyuyorum, onsuz yapamıyorum, aşığım, özlüyorum, istiyorum sözcükleri ile ifade edilen durum değildir bence. Bir yönü ile topluma ve zamana mâl olmuş; müzik, resim, mimarî, felsefe, heykel, destan, hikaye ve roman, şiir, tıp, olumlu düşünceye yol gösteren, eğiten, gelişimi geliştiren hissediş, hayal ve çalışmanın somut ürünleridir.

         Diğer yönü ile sevgi; ifadeye dökülen veya dökülmeyen yüksek düşüncelere açılmaktır. Enerjiden hissetmektir. Yaratılışın esasıdır. İfadede değil özdedir. O bir bakıştır, bir gülüştür, bir ışıktır. Yunus’un “Ben gelmedim dava için, benim işim sevi için dost evleri gönüllerdir. Gönüller yapmaya geldim.” dizeleri gerçek sevginin ifadesidir.
 

         Sevgi kazanılması, açığa çıkarılması, muhafaza edilmesi, örnek alınması ve sürekliliğinin sağlanması çok çalışmanın, bilgi ile özverinin sonucudur. İnsanların doğru yönde; birbirine saygı ve karşılıksız hizmeti ile gerçekleşecektir sevgi. Sevgi ifadeye dökülse de dökülmese de varlığın ruhsal gelişimi ve şuursal kazanımları ile korunur.

 

Sevim Mutlu

 

(Güncelleme: 16/11/2006)

 


 

 

 

         “Sevgi kavramının ifadeye dökülmesi” deyimi açıkça göstermektedir ki konu çok boyutlu ve çeşitli bileşenlerden meydana gelmektedir. Örneğin: En basitinden sözle, davranışlar ile beden dili ve gerektiğinde yazı ile sanatçılarda müzik, resim, heykel gibi duygu yansıtan yapıtlarla ifadesini kazandığı düşünülebilir.

         O zaman tüm bu değişik boyutlarda anlatılacak ‘sevgi’ yi korumak için (en ideal durumda) bu farklı boyutlarda çaba ve güç gösterilmelidir. Örneğin: Bir sanat eserini ele alırsak sanatçının yarattığı bu eseri üzerinde devamlı bir çaba göstermesi ve hatta aynı eseri gelişen ‘sevgi’ duygularına paralel olarak sanatçı gözüyle tekrar tekrar yenilemesi düşünülebilir. Yani aynı eserin âdeta fotokopisi gibi tekrarlanması şeklinde düşünülmelidir Örneğin: Bir resim sanatçısının tüm sanatçı yaşamı süresince yaptığı bütün tabloları ‘sevgi’nin birbirini tamamlayan yansımaları olabilmektedir. Eserin hitap ettiği izleyici çevre de aynı şekilde ortaya çıkmakta olan eserleri gittikçe artan bir ilgi ve duygu yoğunluğu ile izlemeye devam etmelidir. Bu örnekte ‘sevgi’nin bir kavram ve titreşim olarak devamlı korunduğunu ve hem sanatçı ve hem de izleyici yönünden devamlı olarak gelişip arttığını görmekteyiz.

         Aynı şekilde tüm sevgi ifadelerinde de verici taraf ile hitap ettiği çevresi benzer şekilde çaba göstererek bu kavramı korumaya, canlı tutup geliştirmeye önem vermeli ve âdeta bir görev sorumluluğu göstermelidir. Şüphesiz ki; çok yönlü bu konuya birçok taraftan yaklaşmak düşünülebilir. Yukarıda (ayrıntılı olarak) yalnızca bir sanat yönünden ele alınmıştır. ‘Sevgi’ yi müzik eserlerinin de birçoğunda duyabiliyoruz. Örneğin: Ünlü besteci Beethoven’in 9. Senfonisi’nde dinleyicileri ile orkestradaki icracılarını dostluk ve sevgiye çağırması herkes için unutulmayacak bir ‘sevgi’ selini ortaya koyması en güzel bir hissediş olarak kabul edilebilir. Beethoven’in bestelediği bu senfoni yüz yıllardan beri insanlığa ‘sevgi’ ve dostluğu müzik dili ile ifade ede gelmektedir.

         Kanımca ‘sevgi’nin yansıtılması kadar devamlı çaba ile (âdeta saksıdaki çok özel ve nadide bir çiçeğe bakar gibi) büyütülmesi, yani korunması gerekmektedir. Bana göre ‘sevgi’nin ifade edilmesi bazıları için çok güç, bazı kimseler için ise çok kolay olabilir; ama gönüllere kazılmış olan köklü bir ‘sevgi’nin sözcüklere dökülmesindense onun davranışlarla, bakışlarla ve hatta ufacık bir gülümseme ile ifâde edilmesi çok daha kıymetli olabilir.

         Hakiki sevgi; kişiler birbirlerine aykırı davranışlarda bulunsalar veya duyulmasalar da gönüllerdeki köklü ‘sevgi’yi oradan çıkartamazlar; çünkü bu köklü ‘sevgi’ herkes tarafından hissedilemeyecek kadar derinlere işlenmiştir ve gönüldeki yeri de çok emniyettedir. Sevgi’yi, hissedenlere bırakmak daha iyi bir davranış şeklini alabilir.

Muzaffer Güler

(Güncelleme: 16/11/2006)





         Sevgi; her şeyden önce kelime anlamının ötesinde çok yoğun bir duygu, titreşim ve güç kaynağı olarak ele alınmalıdır. Eğer bu kavram basitinden sözcükler ile sınırlı olsaydı, birkaç ansiklopediye veya sözlüğe ve bazı kitaplara başvurarak herkesin kabul edebileceği bazı yüzeysel anlam ve kavramlara ulaşılabilirdi. Ama bu; şüphesiz ki çok katı ve dogmatik bir yaklaşım olurdu. Böylece ‘sevgi’nin bir güç ve enerji oluşturan kaynak özelliğinin tamamen ihmal edilmesi sonucunu ortaya çıkarırdı.

         O zaman bu konuyu incelerken; ‘sevgi’ kavramının çok dinamik, hızla değişen, çeşitli titreşim ve güçleri yayan başlı başına yoğun bir duygu kaynağı olduğu gerçeği esas olarak ele alınmalıdır. Her enerji akışında (fiziksel bir gerçek olarak) kaynaktan çevreye doğru bir yayılma söz konusudur. Bu yayının çok boyutlu, yani çok değişik görüntü ve şekillerde olduğu göz önüne alınmalıdır. Tüm bunların oluşturduğu demet âdeta ‘sevgi’nin ifadesi olmaktadır. Bu açıdan bakarsak; bu ifadenin korunması (her şeyden önce) kaynağın son derece aktif olmasına ve yayımlanacak ortamın da keza sağlıklı bir iletişim sağlanmasına bağlı olduğu görülecektir.

         Sevgi duygularının yönlendiği çevrenin de keza bunları kayba uğratmadan alıp, doğru bir şekilde yorumlanacağı şuurda olması en önemli şartlardan biridir. Sevgi ifadesinin korunmasında saydığımız bu öğelerin etkinliği kadar; alıcı çevrenin pasif bir bekleyiş yerine, kavramı geliştirecek bir çaba ve titreşim içinde olması mutlaka gerekmektedir. Aksi hâlde doğada kaybolup giden nice oluşum ve titreşimler gibi ‘sevgi’ ifadesi de maalesef sönümlenmeye mahkûm olacaktır. Bu nokta kişilerin arınmasında ve ruhsal tekâmülünde muhakkak bir görev ciddiyetiyle ele alınmalı ve (her şeyden önce) şuurca bir genişleme çabasının temeli olmalıdır. Yâni karşılaşılan her kavramda olduğu gibi; ‘sevgi’ ifâdesi de değişik öğelerin görülüp anlaşılmasına, bunların geniş bir açı ile algılanmasına ve devamlı bir çaba ile ilerletilmesine bağlı olacaktır. Kanımca; bir ifadenin korunması hiçbir zaman onun dar bir çevreye hapsedilmesi ve ezberlenerek yerli-yersiz tekrarlanması olmamalıdır. Bu husus anlamın, durgunluğa ve zamanla aşınarak yok olmasıyla sonuçlanabilir. Bu nedenle koruma olgusu son derece aktif bir çaba olarak kabul edilmelidir.

         Şimdi bir adım daha ilerisini düşünmeyi deneyebiliriz. Yani kaynaktan yayımlanan ve çevre tarafından algılanan ‘sevgi gücü’; aynı şekilde ters yönde de oluşturulabilmelidir. Bu şekilde çevre; bir ‘sevgi’ kaynağı olarak gerekli güç ve titreşimleri hem birbirine ve hem de kaynağa ulaştırabilmelidir. Böylesine oluşacak bir mozaik; renk renk, ışık ışık parıldayan ne güzel bir tablo olacaktır. Bu tablo canlı bir oluşum şeklinde şuurlara akacak dersek, herhâlde hayalci ve romantik bir kişi olmayız kanısındayım.

Gürmen Güler 

(Güncelleme: 16/11/2006)




Sevgi eyleme çevrilmişse, ifade edilmiş olur. Sevginin eyleme çevrilmesi sevgi enerjisinin yaşandığının tek delilidir. Her realitenin bir sevgi gerçeği vardır. İnsanın bilinç evrimi, sevgi yolunda sürekli üst gerçeklere ulaşmasıdır. Bilincin genişlemesi, yükselişi sevgi dediğimiz enerjiyle olmaktadır.

 

Herkes içinde bulunduğu realite basamağına göre bir sevgi yaşamakta, ancak bir üst basamağın erişemediği sevgisine dair bilgiyi de söze dökerek bir nevi çaba göstermektedir. Bir üst basamağın sevgisi zaman zaman gönlümüzde yanıveren bir ateştir. Bu ateşin yanması üst sevginin ifadeye dökülmesidir. Bu çok önemli, çok kritik bir durumdur. Çünkü bir üst basamağın şu veya bu sebeple yanıvermiş ateşini, içinde bulunduğumuz realitenin tüm eylemleri hemen söndürür.  Sönmemesi için ateşe gece boyu devamlı odun atan kampçıları düşünelim. Ateşe dikkat etmek, yanar durumda tutmak için asla dalgınlığa düşmemek gerekir. Yüksek sevginin ateşi de uyanık kalmayı,  kısa aralıklarla o ateşi beslemeyi ve söndürücü etkilerden korumayı gerekir.

 

Realitemizin her alışkanlığı, her hükmü, yaşam tarzımızı oluşturan her ayrıntısı aslında o ateşe atmamız gereken odunlar veya çalı çırpıdır. Korku, öfke, güvensizlik, kararsızlık, teslimiyetsizlik, inançta zayıflık, dikkatsizlik, sevgi ateşini söndüren su gibi, rüzgâr gibi karşıt eylemlerdir. Tüm bunların farkındalığını yaşamak ve sevgiyi gerçekten sürdürmek ve büyütmek isteği, ifadeye dökülen sevgiyi koruyabilir.

 

Ayşe Altınbaşak

 

(Güncelleme: 17/11/2006)

 

 

Tüm varlıkları ilişkiye sokan sevgi, ifade edilinceye kadar tek taraflı ve sessizdir. Tıpkı verilen söz gibi karşılıklı saygı, güven, destek, paylaşım ve özveriyle korunur.

 

Fahire Öztekin

 

(Güncelleme: 26/11/2006)

<< geri
Ana Sayfa | Hakkımızda | Ziyaretçi Defteri Bugüne kadar sitemizi 94203114 kişi ziyaret etti, Şu anda 501 kişi sitede.