|
HAFTANIN SORUSU OKUYUCU YAZILARI
İçimizdeki O' ile bağımız hakkında neler söyleyebiliriz?
İçimizdeki O', içimizdeki gerçek, varlığımızın Tanrı'sı, içsel güneşimiz, Tanrısal benliğimiz, ışık bedenimiz gibi çeşitli deyişler aynı gerçeği ifade etmektedirler. "Adına ne derseniz deyin sizden içinizdeki yüce size giden bağ gerçektir" denmiştir. O'nun içimizdeki varlığı anlaşılmayı ve keşfedilmeyi beklemektedir. İçinde O'nu biraz hisseden bazı kimseler kendileri ile karıştırdılar, ben O'yum dediler. Biz Tanrı'nın kendisi değiliz, ulaşmamız gereken ve kendimize has Tanrısal bir yüce benliğimiz var. "Yine siz ama bir başka siz" şeklinde ifade edilmiş. Bazı öğretilerde geçen "Siz Tanrı'sınız" ifadesini bu şekilde düşünmemiz gerekiyor.
İçimiz, düşünce ve duyuşumuzun erişebildiği kadar büyüyebilen manevi âlemimizdir. Dışımız ise belli bir zaman kadar varolacak olan madde âlemidir. | | | devamı... | |
|
|
HAFTANIN SORUSU OKUYUCU YAZILARI
Sosyal zeka nedir, ruhsal çalışmada niçin gereklidir?
Sosyal zekâ, insancıl olma zekâsıdır. İnsanlarla iletişim kurabilmektir. İletişim, değer alış verişidir. Sosyal zekâ, insanı bir değer kaynağı olarak görmek ve bu hazineyi doğru biçimde işletebilmektir. Birbirimizdeki kaynağı aktif hale getirmek, verim almak ve böylece birlikte gelişmektir. Sosyal zekâ bunları başarmak için ruhsal ve duygusal zekâ ile işbirliği yapar. Ruhsal zekâ gelişim zekâsıdır. Duygusal zekâ insan ilişkilerinde duyguları birlik yönünde kullanabilmek, anlaşmazlıkları anlayışa çevirmektir. Sosyalleşme değerden yoksun olduğunda üstünlük kurma ve enerji sömürüsü şeklinde yaşanır. Bu sosyal zekâ değildir çünkü kimse için gerçek bir kazanç yoktur.
Sosyalleşmek temel bir ihtiyaçtır. İletişimin olmadığı yerde rahatsızlık meydana gelir. İnsanlar... | | | devamı... | |
|
|
HAFTANIN SORUSU OKUYUCU YAZILARI
Ruhsal zeka nedir, nasıl kazanılır?
Ruhsal zekâ, bilinmeyeni görünmeyeni algılayabilmek, yaşamda görünenin ardında bir yaratılış amacı olduğunu sezebilmek ve yaşamının merkezine bu amacı gerçekleştirebilme isteğini ve gayretini koymaktır. Yaşamın doğumla başlayan ölümle biten bir süreç olmadığını, öncesi ve sonrası olabileceğini, bedeninden ayrıldığı zaman asıl varlığı olan özünün varolmayı sürdürdüğünü farkedebilmektir. Üçüncü göz ya da gönül gözü diyebileceğimiz bir algıyla varoluşun ardındaki yaratıcıyı hissedebilmek, varoluşun güzelliğini ve kusursuzluğunu görebilmek ruhsal zekâya bağlıdır.
Özünün ihtiyaçlarını anlamak, kendini geliştirebilmek, gönülce olabilmek, sevebilmek, iradeli olabilmek, çalışkan olabilmek, vicdanını duyabilmek gibi özünde gizli bulunan ruhsal erdem ve hasletleri... | | | devamı... | |
|
|
HAFTANIN SORUSU OKUYUCU YAZILARI
Duygusal zeka nedir, nasıl kazanılır?
Sık sık enerjiniz düşüyor, zihinsel netliğiniz zayıflıyor, başkalarıyla olan ilişkilerinizde sorunlar yaşıyor musunuz? Büyük bir olasılıkla hayatınızın herhangi bir alanında yolunda gitmeyen şeyler var. Hayatımızda yolunda gitmeyen şeyler varsa kontrol edemediğimiz duygularımız var demektir. Biz duygularımızı yönetemiyorsak duygularımız bizi yönetir.
Duyguları yönetebilme becerisine duygusal zekâ diyebiliriz. Bir başka değişle; duygularımızı yönetebildiğimiz ölçüde duygusal zekâya sahip olduğumuzu söyleyebiliriz. En çok, bilinmeyene karşı verdiğimiz tepkide ortaya çıkar duygusal zekâmız. Bilinmeyen, bizde ya endişe yaratır ya da heyecan. Beklediğimiz şeye göre değişir hissettiklerimiz. Beklentimiz olumsuzsa, olumsuz düşüncelerin yaratacağı duygular da olumsuz olacaktır; olumluysa, duygularımız ... | | | devamı... | |
|
|
|
|
HAFTANIN SORUSU OKUYUCU YAZILARI
İçgüdü nedir, yaşamımızı ne kadar etkilemektedir?
İnsana ait bir bedeni kullanabilecek evrim liyakatine ulaşmayı başarmış varlığın evrimsel serüveni milyar asırlar sürmüştür. Evrim süreçleri ile göksel ve ilahi sistem, nizam ve düzene uyum gösterebilecek, yüksek enerjisini kaldırabilecek kadar hazır duruma geldiğinde, evrim sürecinin en mükemmel kalıbı, göksel ve ilahi esas, teknoloji ve prensiplerle donatılarak, insanımsı varlık olan beşerin yaşamasına cevap verebilecek hale gelmiştir.
Beşer dünya ortamında, dünyaya ait olan bir kalıpla hayatı deneyimlemek ilke ve esasları içinde yaşamın genel şartları ve icaplarına tabii olmuş ve olmaktadır. Nitekim mineral, bitki, hayvan ve beşer safhalarının bilgilerini genlerinde taşıyan beşerin milyar asırlık geçmişi ile olan her türlü bağları birçok şekillerde, buut safhalarını aşmakta iken zamanla su üstüne çıkması doğaldır... | | | devamı... | |
|
|
HAFTANIN SORUSU OKUYUCU YAZILARI
Koşulsuz sevgi ile hakediş prensibini nasıl bağdaştırıyorsunuz?
Neden sebep ve sonuç esaslarının geçerli olduğu yaşam sistem nizam ve düzeninde koşulsuz hiçbir şey olmayacağı gibi sevgi de koşulsuz olmaz. Muhakkak bir sebep, etki ve çekim alanı olması ve oluşması gerekmektedir. Maksatlı eğilim, hizmet ve tevekkül varlığın kişisel gelişim tedrisat ve araçları olduğundan amaç çıkıntılardan sıyrılıp kurtulmaktır.
Doğaya ve canlılığa karşı duyduğumuz karşılıksız sevgi dahi, bizim de bir parçası olduğumuz, bütünlüğe karşı ilişkimiz, bağlılığımız ve iletişimimizin bir sonucudur. Hiçbir şey bizden ayrı değildir. Gördüğümüz ve dokunduğumuz her şey bizimle bir bütündür. Ancak evrimsel olarak bilgi, bilinç ve farkındalık sonucu algılamalarımızdaki noksan ve farklılıklar bu gerçeği değiştirmez.
Hakediş prensibi suyun nehirde akışı gibi olmalıdır. Sürekli bir ahenk içinde, takılmadan, kalmadan, sapmadan ve değişmeden... | | | devamı... | |
|
|
HAFTANIN SORUSU OKUYUCU YAZILARI
Ego insanın gelişimine katkıda bulunabilir mi? Nasıl?
Ego beşerin gelişimine negatif yönde katkıda bulunabilir. Temelde kendine hizmet olarak bilinen negatif, deformasyon ve yozlaşma yasasına göre kişinin kendini dejeneraktif süreçte yüzde oran olarak kayıtlayacak bir gayret gösterirse Orion'un şeytani karantina boyutlarına kayıtlanarak kendini kilitletebilir.
Mineral, bitki, hayvan ve insanımsı varlıklar dâhil bütün beşer, yaşam süreçlerini devam ettirebilmek için egoyu vasıta olarak kullanırlar. Tamamen üçüncü boyut alfa ışıkî dünya yaşam süreçlerinde hayat denen olguyu devam ettirebilmesi için egoyu makul, mantıklı ve yerinde kullanması gerekmektedir. Çünkü evrim için ilk üç şakra da bulunan zevksel, düşünsel, duyumsal ve duygusal olguları yaşayarak yaşamı deneyimlemesi beden sağlığı, işlevi ve devamlılığı için gereklidir. | | | devamı... | |
|
|
HAFTANIN SORUSU OKUYUCU YAZILARI
O'nun aşkının ateşi gönüllerde nasıl yanar?
O'nun insan için var ettiği Gerçeğin bizce yaşanmasını ifade eden ve Aşk sözcüğü ile tarif edilen duyuşun nasıl bir hal olduğunu bilemiyoruz. O Aşk her zaman ateşle birlikte anılır. O yüksek duyuşu yaşatan enerji hem bir ateştir, O'nun Gerçeği'nin dışında ne varsa yakar yok eder, hem bir ışıktır, etrafımızı aydınlatır ve aynı zamanda insana belli bir sınıra kadar bahşedilen yaratıcı görevin gücüdür.
Yüce Bilgilerde ateş simgesi iki yönlü kullanılmıştır. Nefis de bir ateştir, ancak gönlündeki ateşi yakamayanın, kendini yakar. Beyti Dost'un ifadesiyle "Ateş vardır söndürülmesi gerekir, ateş vardır yakılması büyütülmesi gerekir". "İnsanlığın en güzel tarafı, en yüce özelliği insanlığını anlayabilmektir. Ne güzeldir insanüstünde yol alan. Pek enderdir, lakin güzelden bezenmiş ve etrafına ışık saçan ateştir onlar. İsteyeni gönülden yakarlar, istemeyenin bedenini, kalbini bağlarlar ve yanar." | | | devamı... | |
|
|