|
HAFTANIN SORUSU
Birlik ve hayır anlamları arasındaki ilişki nasıl açıklanabilir?
Birlik ve hayır yükselen şuur ışığındaki renklerden ikisidir. Şüphesiz diğer renklerle tamamlanarak sevginin aydınlığı ortaya çıkacaktır.
O'nun yolunda yürümemizi, kendi özümüze dönmemizi sağlayan ruhsal esaslar aslında tek olan bir halin yine tek olan esası yani sevgidir. Biz içinde bulunduğumuz şuur seviyesi dolayısıyla çokluktan tekliğe giden varlıklar olarak tek bir Büyük Esası, pek çok esasa ayırarak anlamaya çalışıyoruz.
Ulaşmaya çalıştığımız Sevgi ve Birlik Esası hayrın ta kendisidir. Bunları bilgilenerek, düşünerek, yazılar yazarak yaşayamaz, anlayamayız. Çünkü sevgi, birlik ve hayır sadece eylemdedir, eylemde yaşanır. Ancak hemen bir anda kazanılacak bir şuur da söz konusu değildir. Aynen yeni öğrenim yılına başlayan öğrencinin günü birlik üzerine düşeni yapmasıyla yıl sonunda... | | | devamı... | |
|
|
HAFTANIN SORUSU
"Bütünlendiğiniz kadar aydınlanırsınız" ifadesi size neler düşündürüyor?
Bütünlenme nedir, neyle nasıl bütünleniriz biliyor muyuz? Bugünkü halimizle parça parça bir durumda olduğumuzun bilincinde miyiz? Bedenimizin bütünlüğünü düşünelim. Bedenimiz organları, hücreleriyle bir bütün halinde çalışmasaydı yani her organın her hücrenin görevi birbirini tamamlamasaydı ya ölmüş olurduk ya da makinelere bağlanmış olarak bitkisel hayattaydık. Bedenimiz her hücre her organ diğerlerine uyum içinde hizmet ettiği için bütünlük içindedir ve bütün olduğu için bize hizmet edebiliyor. Bedenin bütünlüğü sadece kendi içi ile bütünlük değildir. Beden dünya ile de bütünlük içindedir. Aksi halde canlı kalamaz. Soluduğumuz atmosferle, yediğimiz yiyeceklerle, içtiğimiz suyla, dünyanın yerçekimi ve manyetik alanıyla, güneşin ışığı, sıcaklığı, enerjisi ve daha bilmediğimiz nice tesirlerle bedenimiz bütünlük içindedir. Bunlardan birindeki ufak bir değişiklik bedeni... | | | devamı... | |
|
|
Allah İnancı
Allah inancı, varlıklarına kadar uzanan ve her şeyi sarıp sarmalayan ilahi ve evrensel enerji ile bağlantı kurma halinde olmaktır. Allah inancı öylesine bir enerjidir ki, bugün gerçek inananların, inançlı olanların her yönde aldıkları mesafe, bu tarif edilemeyen enerjinin hal, düşünce ve davranışlarda inanç olarak yer almasının bir sonucudur. Allah'a inanmak, inanabilmek ve inanç sahibi olabilmek, evrimdeki aşamaların bir sonucu elde edilen bir liyakattir. Onun için Allah'a inanmak basit ve önemsiz, göz ardı edilebilecek bir olgu değildir. İnsanlık O'nun enerjisini kendine çekebilecek yani gerçek inanca ulaşabilecek aşamalara gelebilmek için yüzyıllar boyu doğa olaylarına, şekillere ve putlara takılıp kalmışlardır. İnsanoğlu, çekemediği ve mahrum olduğu bu aydınlatıcı yüksek enerji yüzünden yüzyıllar boyu mağara insanı olmaktan öteye gidememiştir. Nitekim bugün yapmış olduğumuz ve yapacağımız her yöndeki aşamalar Allah'a inanan, onun enerjisini çeken beyinlerin aydınlığı ve ışığı sayesine olmuş ve olacaktır... | | | devamı... | |
|
|
TV 'DE NELER VAR?
TV'lerde ve Vizyonda
Konularımızla İlgili Gösterim ve Yorumlar

GRAN TORINO
Tür: Dram
Yönetmen: Clint Eastwood
Oyuncular: Clint Eastwood, Christopher Carley, Bee Vang, Ahney Her, Geraldine Hughes
Senaryo: Nick Schenk, Dave Johannson
Yapımcı: Clint Eastwood, Bruce Berman
Film müziğinin bestecisi: Kyle Eastwood, Jamie Cullum, Michael Stevens
Yapımı: 2008 - ABD, Almanya
Vizyon Tarihi: 06 Mart 2009
http://filmakinesi.org/gran-torino-turkce-dublaj-altyazili-720p-izle.html
Konu: Film 1972 ve 1976 yılları arasında üretilmiş bir Ford modeli olan Gran Torino'nun adını taşıyor. Walt Kowalski Ford fabrikasından emekli olmuş bir işçi ve Kore'de savaşmış madalya almış eski bir asker. Gran Torino'nun üretildiği yıllarda fabrikada çalışmaktaymış ve bu arabalardan biri şimdi garajında asla kullanılmaksızın ancak pırıl pırıl durumda. Yaşlı Walt Kowalski arabayı kendisinin de emeği geçmiş olan muhteşem bir eser gibi saklıyor. Ne var ki komşusu Koreli göçmen ailenin kendi halindeki oğlu Thao, yine göçmen çocuklardan oluşmuş bir çetenin zorlamasıyla bu arabayı çalmaya kalkar. Konu bir araba etrafında dönüyor gibi olmasına rağmen aslında araba, sadece eşini kaybetmiş, çocuklarıyla bir bağ kuramamış, tek başına yaşayan, huysuz ve yaşlı bir adamın kalbinde yaşattığı bir dönemi temsil ediyor. Asıl konu, insanın içindeki güzel ve iyi özelliklerin iradesi dışında içine itildiği olaylarla nasıl engellendiğidir. Irkçılık gibi toplumsal yanlış değerler, savaş ortamının insan vicdanında açtığı onulmaz yaralar, zamanın getirdiği değişime direnme yaşlı Kowalski'yi geçimsiz ve nobran bir insan haline getirmişken, küçük sevgi dokunuşlarıyla ortaya çıkan yepyeni bir Kowalski görüyoruz...
| | | devamı... | |
|
|
|
|
HAFTANIN SORUSU
Ruhsal bilgilerin kazandıracağı özgürlük nasıl bir özgürlüktür?
Özgürlük anlayışımızı mensubu olduğumuz sosyal ve kültürel ortam biçimlendirir. Farklı bir ortama katıldığımızda çok yeni bir özgülük anlayışı ile karşılaşabiliriz. Özgürlüğü herkes için sağlıklı, mutlu, neşeli, yaratıcı ve güçlü olmayı destekleyen bir gelişme ortamı olarak tarif edersek aslında bir sevgi ortamını ifade etmiş oluruz. Tüm varlık âlemlerini Yaratan'ın yarattığı her varlık ve doğal olarak insan için de öngördüğü sevgiye dayalı özgürlük ortamı budur. Gerçek sevgi, insanın önce zannettiği kadar özgür olmadığını anlamasını, nelerin onu bağladığını görmesini sağlar.
Gerçek sevgi nedir? İnsan yaşamadığı duyguyu bilmez. Akıl yürüterek yaşamadığımız duyguları anlayamayız. Dünya ortamında ne gerçek sevgi ne de gerçek özgürlük anlaşılamaz.
Özgürlük veya sevgi tek başına... | | | devamı... | |
|
|
HAFTANIN SORUSU
Neden özgür değiliz, nasıl özgür olabiliriz?
Varlık Sistemlerinin yaratılışında ve yönetiminde yer alan Büyük Esasların, Büyük Yasaların sonuçta amacı, sevginin ve güzelliğin sonsuz tezahürleri ve bu tezahürlerin yine sonsuz olan devinimleridir. Yaratılmış olanlar bu sevgi ve güzellik alemlerinde kendi sevgileri, kendi güzellikleriyle yer alırlar; sevgi ve güzelliğin sonsuz tezahürleri içinde devinirler. Bu devinime katılabilmek varlığın nihai özgürlüğüdür. Sevgiden bir başka sevgiye, güzellikten bir başka güzelliğe dönüşmek, mutluluk ve sevinçler varlığın özgürlüğüdür.
Bizler bugün çok sınırlı ve koşullu bir sahip çıkma duygusunu sevgi olarak anladığımız gibi toplumsal realitenin baskısı altında yaptığımız seçimleri de kendi özgürlüğümüz olarak görmekteyiz. Ruhsal tebliğler hep "önce bir düşünün" der. Çünkü bizler toplum realitesinin geçer akçe olmuş düşünce kalıpları ile yaşamlarımızı düzenliyoruz. | | | devamı... | |
|
|
HAFTANIN SORUSU
Gerçek önünde dileklerimizin nasıl bir yeri vardır?
Dileklerimiz inancımızın, varlığımız ve Yaratan'la ilgili anlayış ve hissedişimizin, nefse mi yoksa gönüle mi dönük olduğumuzun işaretidir. Kısaca dileklerimiz bilincimizin aynasıdır.
Gün içinde farkına dahi varmadan sayısız istekte bulunuruz. İsteklerimizin farkında olalım. Gönüle dönük isteklerde daima farkındalık vardır. Nefse dönük istekler, farkındalıkla olabildiği gibi çoğu kere bir nevi serhoşluk halinde ortaya çıkar. Nefsin sayısız karanlık çekimi vardır. O karanlık bizi farkındalığında olmadığımız sayısız istekle yönlendirir. Beddua dediğimiz karanlık isteklerin farkında olduğumuzu kim söyleyebilir ki? Yaşamın her alanında, her dakika ortaya çıkan isteklerimiz realitemizin göstergeleridir.İstek ile dilek arasında fark var mı?
Çoğu kere iki sözcüğü... | | | devamı... | |
|
|
HAFTANIN SORUSU
Neden öz bilgi bize en yakın bilgidir?
Bilinç dediğimiz evrensel mekanizma her insanı kuşatır ve her insanın yaşadığı realitenin en üst çizgisinden öz bilgisi ışımaya başlar.
İnsan bilinci yaşla, yaşamdaki deneyimlerle, eğitim ve düşünce ile gelişir. Bu nedenle beş yaşındaki bir çocuğun fark edip anladığı bilgiyi üç yaşındaki çocuğun fark etmesi ve anlaması mümkün değildir. Her insan yaşına, eğitimine, yaşam deneyimlerine uygun olarak ulaştığı gelişmişlik ve bilinç düzeyine göre bir farkındalıkla bilgiyi kavrar. Aynı şekilde içinde bulunduğumuz bilincin sınırlarının ötesinde kalan bilgileri de ne farkederiz ne de bize anlatılsa, gösterilse bile, anlarız.
Bu bilginin ve bilincin ortak mekanizmasıdır. Bilinçtir bilgiyi aydınlatan, bilgidir bilinci genişleten. Bilinç kadar bilgi ve bilgi kadar... | | | devamı... | |
|
|