Beden ve Zihin İlişkisi

 

           Beden ile zihin bir bütünün sibernetik parçalarıdır. Birbirlerini etkilerler. Burada, bedenin en gizemli sistemleri olan nöro-transmitterlerden söz etmek gerekiyor. Sinir sistemindeki impulsları hücrelere ileten bu kimyasallar sayesinde, beynin nöronları bedenin geri kalan bölgeleriyle konuşur ve haberleşirler. Transmitterler bir tür mesaj taşıyıcılardır. Bunlar, bütün hücrelerin yaşamlarına etki ederler.

 

           Düşünmek, beynin kimyasını devreye sokmak ve hücrelerin, bedenin her yanına tepkiler göndermelerini teşvik etmek anlamına gelir. Uyuyan bir kedinin omurilik sıvısından ufak bir miktar alıp, uyanık bir kediye şırınga ederseniz, o da derhal uyumaya başlar. Hayvanı uyandırmak için de, uyandırıcı bir kimyasalı omuriliğe şırınga etmek gerekir.

 

           Bizim acıya karşı direncimizi oluşturan şey, beynin ürettiği "endorfin" ve "enfaklin" biyo-kimyasallarıdır. Örneğin "dopamin" adlı bir transmitterin, şizofrenlerin beyninde anormal denecek düzeyde çok olduğu gözlemlenmiştir. Burada iki türlü düşünebilirsiniz; ya onlar salt bu nedenle şizofren olmuşlardır ya da şizofren oldukları için beyinlerinde bu madde artmıştır.

 

           Zihin, maddi bir şey değildir. Ama yine de bu karmaşık iletişim molekülleri ile birlikte çalışabilecek bir yöntem geliştirmiştir. Örneğin yalan makinesi, yine bu önerme temelinde iş görür. İnsanların o andaki nabız atışları, göz bebeklerindeki değişmeler, ses tonlarındaki frekans değişimleri ya da tükürükleri incelenerek yalan söyleyip-söylemedikleri anlaşılır.

 

           Bazı insanların neden bolluk içinde yaşamak istedikleri halde, yokluk içinde bulundukları ve neden nitelikli ilişkiler kurmak istedikleri halde, çatışmalar yaşadıkları da bu yolla ortaya çıkar. Çünkü zihinde ne varsa, dış dünyada da o olur. Hücresel bellek düzeyinizdeki kayıt neyse, hayat da size onu verir.

 

Derleyen: Halit Yıldırım

 

07.02.2009 *ruhsalboyut.com*