|
Kalbi Sevgi Dolu Çocuklar
Sitemizde okulu seven kargayı okumuş olmalısınız. Rize’nin Çayeli İlçesine bağlı Büyükköy bel desindeki ilköğretim okulunda öğrencilerle arkadaş olan, kapıyı gagasıyla vurup derse giren, bir yıldır tabir caizse bu okulda okuyan sevimli karganın öyküsü hem şaşırtıcı hem de düşündürücü. İnsanların birbirleriyle arkadaş dost olamadıkları, hatta birbirlerinden korktukları bir dünyada yaşıyoruz. Gençlerin, arkadaşlarına, ebeveynlerine, öğretmenlerine silah çekebildiği, yasalarla ihtilafa düşen çocuk sayısının her gün biraz daha arttığı bir ülkedeyiz. Ve birdenbire bir ilköğretim okulundaki...
| | | devamı... | |
|
|
HAFTANIN SORUSU
OKUYUCU YAZILARI
Varoluştaki Denge Esası Nasıl Oluşmaktadır?
Denge, bir sistemin kendi yasası içinde, hiç aksamadan, bozulmadan işleyişidir. Dengedeki bir sistem, yasası içinde işler ve dıştan gelecek olumsuz etkilere karşı korunaklıdır. Çünkü o sistem yasanın kendisi olmuştur ve O’nun Yasası bozulmaz. Dengeli bir insan her zaman doğru tepki veren, yanlış etkiler karşısında tepkisi değişmeyendir. İnsanda bu denge, bilginin kalpte duyuluşu demek olan bilgi ve eylem dengesidir. Başka bir ifadeyle insanda denge bilgi ve eylemin tekliği durumudur. Ancak bu tek oluş, kendi dışındaki teklerle birleşerek daha üst bir tekliği, birliği oluşturan ve yüksek yasa bilgilerinin eyleme geçirilmesiyle sağlanan durumdur. Eylemin bilgiye uymaması dengesizliktir ve adına azap dediğimiz yıkılışı getirir.
| | | devamı... | |
|
|
HAFTANIN SORUSU
OKUYUCU YAZILARI
Gerçeğin Hiyerarşik İşleyişi Nasıl Anlaşılmalıdır?
Gerçeğin anlaşılması, aynı zamanda gerçeğin tezahür ettiği sistemin, dolayısıyla hiyerarşinin anlaşılmasıdır. Hiyerarşinin olmadığı yerde yönetim, ortak fonksiyon söz konusu olamaz, var olmak dahi mümkün değildir. Dünya yaşamında da bunun sayısız örnekleri vardır. Ancak bir sisteme, dolayısıyla bir hiyerarşiye girerek yaşayabiliriz. Biyolojik varlığımız bir hiyerarşi içinde kendini sürdürmekte, hiyerarşiyi dikkate almadığı noktada hastalanmaktadır. Varoluş bir hiyerarşi içinde mümkün olduğu için, hiyerarşi eşyanın tabiatına uygundur. Hiyerarşinin olmadığı yerde kaos vardır. | | | devamı... | |
|
|
Hayattan Ne İstediğimizi Gerçekten Biliyor muyuz?
“Alice Harikalar Diyarında” adlı eserdeki şu hikâyeyi sizlerle paylaş mak isterim: Alice, bahçedeki delikten aşağı düşmüştür. Önünde iki tane kapı vardır. Hangisinden gideceğine karar veremez. Peşine düştüğü tavşan da onu izlemektedir. Alice tavşana sorar: "Hangi kapıdan gitmeliyim?" Tavşan cevap verir: "Nereye gitmek istiyorsun?" Alice: "Bilmiyorum" der... Bunun üzerine tavşanın verdiği cevap, hayatımıza ışık tutacak cinstendir: "Nereye gideceğini bilmiyorsan, hangi yoldan gittiğinin bir önemi yok..."
| | | devamı... | |
|
|
|
|
Beden ve Zihin İlişkisi
Beden ile zihin bir bütünün sibernetik parçalarıdır. Birbirlerini etkilerler. Burada, bedenin en gizemli sistemleri olan nöro-transmitterlerden söz etmek gerekiyor. Sinir sistemindeki impulsları hücrelere ileten bu kimyasallar sayesinde, beynin nöronları bedenin geri kalan bölgeleriyle konuşur ve haberleşirler. Transmitterler bir tür mesaj taşıyıcılardır. Bunlar, bütün hücrelerin yaşamlarına etki ederler.
Düşünmek, beynin kimyasını devreye sokmak ve hücrelerin, bedenin her yanına tepkiler göndermelerini teşvik etmek anlamına gelir. Uyuyan bir kedinin omurilik sıvısından ufak bir miktar alıp, uyanık bir kediye şırınga ederseniz, o da derhal uyumaya başlar. Hayvanı uyandırmak için de, uyandırıcı bir kimyasalı omuriliğe şırınga etmek...
| | | devamı... | |
|
|
HAFTANIN SORUSU
OKUYUCU YAZILARI
Gerçek İnsan Olmanın Temel Prensipleri Nelerdir?
Gerçek insan olma prensipleri izafi prensipler olup, neye göre gerçek insan olunması gerektiği kişinin evrim ve anlayışı ile doğru orantılıdır. İnsanoğlu beden olarak üçüncü boyutta olmasına rağmen düşünceleri ile çok ileri boyutlara ulaşma kabiliyeti vardır. Ancak düşünceleri ile ulaştığı o çok ileri boyutlara kendisinin ulaşması ancak ileri tekâmül merhaleleri ile mümkündür. Nitekim insanoğlu tekâmül ettikçe düşünsel olarak ulaştığı bu ileri boyutun prensip ve bilgileri onda bir beklenti ve istek meydana getirmektedir. Bu durum tutku boyutlarına ulaştığında kendinde bir yoğunlaşma ve telkin ile insan kendini yüksek boyutların varlığı gibi sanmakta veya yüksek boyutların bilgilerini layık olmadığı halde kendine mal ederek öyle davranmaktadır. Bunu en belirgin alameti kendinde suni bir üstünlük meydana getirerek başkalarını tenkit ve dışlama eğilimleri meydana getirmesidir.
| | | devamı... | |
|
|
HAFTANIN SORUSU
OKUYUCU YAZILARI
Ruhsal Yasaları Yaşamımızda Nasıl Kullanabiliriz?
Gerçekte yeryüzündeki tüm yasalar, ahlak ve toplum kuralları Ruhsal Yasaların yansımasıdır. Ne var ki bu yasa ve kurallar ortalama bir beşer şuuruna göre ayarlanmış, çoğu kere amacından sapmış, egosal tesirlerle gerçek rengini kaybetmiş ve yakın bir ceza tehdidi olmadıkça uygulanır olmaktan çıkmıştır. Yine de ne kadar bozulmuş olursa olsun bu yasalar ve kurallar ruhsal kaynaklıdır ve toplumları ayakta tutmaktadır. İnsanlar vicdanlarının elverdiği ölçüde bu yasa ve kurallara uyarlar. Yüksek vicdana sahip insanlar ise ortak yasa ve ahlaki kurallara tam olarak uyduktan başka, bunların arkasındaki büyük ruhsal amacı hissettikleri için yaşamlarını daha yüksek ruhsal yasalar çerçevesinde geçirmeye çalışırlar.
| | | devamı... | |
|
|
Anneler Günü ve Komşu Teyzeler, Komşu Amcalar Günü
Anneler gününde bu “Komşu Teyzeler Günü” de ne ola diyebilirsiniz. Neden bir anneler günü var? Demek ki annelerin yaşamımızdaki yerini o kadar sıradanlaştırmışız ki, bunun böyle olmadığını hatırlatacak, düşündürecek bir güne gereksinim duyulmuş. Ya komşularımızın yaşamımızdaki yeri nedir? O yer artık sıradan bile değil, yok! Ondan dolayı bu kadar yalnızız. Bireysellik artık yalnızlığa dönüştü. Yalnızlık, sevgi ve dostluk alışverişinin, empatinin, şefkatin, ilginin, saygının dayanışmanın olmadığı, hatta tanışıklığın dahi yokluğu ile her türlü tehlikeye karşı çelik kapılar ardına sığınılan bir yaşam biçiminin adıdır. | | | devamı... | |
|
|