LBL_YAZI
SAYFA 1 SAYFA 2 SAYFA 3 SAYFA 4 SAYFA 5 ARŞİV
  Bugün: 28 Nisan 2024 Pazar

Bize Ulaşmak İçin
[email protected]
Yazdırılabilir Versiyon


30 Ağustos Türk Fırtınası

 

BÜYÜK ZAFER HEPİMİZE KUTLU OLSUN

 

24 Ağustos 1922

           Gece Afyon’da General Trikupis Yunan Subayları ve eşleri için balo düzenlemişti. Güzel ve şık kadınlar, rugan çizmeli, yakışıklı subaylar, İzmir’ den gelen orkestranın çaldığı müzikle dans ediyorlardı. Aynı saatlerde Birinci ve Dördüncü kolordumuza bağlı tümenlerimiz, ağır top taburları derin bir sessizlik içinde, Afyon, Kocatepe mevkiine sessizce yürüyorlardı; atların, kadanaların ayaklarına, top ve araba tekerleklerine çuval sarılmış, huysuz hayvanların ağızları bağlanmıştı. Son konaklarına gelip yerleştiler.

 

25.Ağustos 1922, günlerden Cuma

           Akşama kadar sessizlik içinde saklanacaklardı. Saat 12.00 de ordulara genel taarruz emri gönderildi. Trikupis, Türklerin Afyon’un güneyinde kuvvet topladıklarını bilmiyordu; güzel bir akşam yemeğini iştahla yedi, keyifle şarabını içti. Erkenden yatacak, cehenneme uyanacaktı. Gün Batıyordu. Sesi güzel askerler, topların, cephane sandıklarının ya da taşların üzerine çıkarak ezan okudular. Cephe boyunca tabur tabur akşam namazı kılındı ve zafer için dua edildi. Sıcak yemek sessizce yenildi.

           23. Tümen’ de bir er onbaşısına fısıldadı: “Alay sabah sancak açacak mı?” “Öyle duydum.” “Açarsa askere rüzgar yetişemez.” Askerler köyden gelmiş mektup, sigara tabakası, yavuklu yadigârı çevre, işlemeli çorap gibi değerli eşyalarını bölük eminine teslim ettiler, birbirleriyle helalleştiler, dargınlar barıştı. Toplan boruları vurmaya başlamıştı. Silahlarını kuşanıp düzene girdiler. Sallanıp da ses çıkaracak ne varsa sıkılayıp bağladılar. Takımlar, bölükler, taburlar, alaylar, bataryalar, cephane ve yiyecek kolları, sıhhiyeciler, muhabereciler, istihkâmcılar, gündüzden yolları öğrenmiş kılavuzların öncülüğünde, taarruz hazırlık mevkiine doğru, büyük bir sessizlik içinde yürümeye başladılar. Üç günlük bir hilal vardı gökyüzünde; ince kollarıyla bir yıldızı kucaklamıştı. Yaşlılar bunu zafere yordular.

 

26 Ağustos 1922

           Tümenler, hazırlık hatlarına ulaşmışlardı. Herkesin Ankara’ da sandığı Başkomutan, ordusunun başındaydı; işaretiyle başlayan emir zinciri ve 05.30 da bataryalar, Yunan mevzilerine, makineli tüfek yuvalarına ateşe başladı. 20 dakika süren bu yoğun ve dehşet verici top ateşiyle Kocatepe bile zangırdıyordu. Sonra 10 dakikalık bir imha ateşi başladı. 06.45 de Kalecik Sivrisi, 06.55 de Tınaztepe alındı. Tınaztepe’ de düşmanın kaçarken bıraktığı iki toptan birinin üzerine çıkan erimiz ezan okudu: Allah-ü ekber!

           Top ateşi Belentepe’ nin yamacındaki otları, çalıları tutuşturmuştu. Subaylar ve erler duraksamadan bu alevlere daldı ve ok gibi geçtiler; bir kısmı yanarak şehit oldu.  Saat 09.00 da Belentepe ele geçti. Top seslerini duyan köylüler silahlarını kuşanıp savaşa girdiler. Ordunun taarruza girmesi, Afyonluları sevinçten havalara uçurdu. Sevincini gizleyemeyen 600 kadar Afyonlu, Yunanlılarca tekme tokat İmaret camisine hapsedildi.

           Saat 14.00 de Yunanlıların İzmir’le ulaşım ve haberleşmesi kesildi. Türk Süvari Kolordusu Yunanlıları cephe gerisinden kuşattı; Başkomutan gözünü kırpmadan, yemeden içmeden, Kocatepe’den savaşı izliyordu. Aşağıda 60 bin insan boğuşmaktaydı. Gece olmuş ama savaş sürüyordu. Asker yorgundu, uykuluydu. Ne yapmalıydı? Tümenin borazanları toplandı, doksan borazan birden hücum havası vurunca kimsede ne yorgunluk ne uyku kaldı. Borazanların uğultusu, Yunan mevzilerine gök gürültüsü gibi yansıdı. Bütün gece tümenler sabah taarruzu için hazırlandılar. Taşlık arazide askerlerin çarıkları parçalanmıştı, artık çıplak ayak taarruz edeceklerdi.

 

27 Ağustos 1922

           Saat 04.00 de süngü hücumu ile Yunan mevzilerine girildi. Tan ağarırken top ateşi başladı. Yunanlılar, Trikupis’ le birlikte Afyon’u boşaltmaya karar verdiler Afyon’ daki binlerce Rum, Ermeni taşıyabilecekleri eşyaları sırtlayıp, yaşlı, kadın, çocuk, hasta, bebekler, köpekler, kuşlar, bavullar, sepetler göç yoluna düştüler. Kaçan Yunanlılar şehri ateşe verdiler. Yunan işgali sona ermişti, camilerden sala verilmeye başlandı. Başkomutana yarım saat içinde Çiğiltepe’ yi alma sözü veren Reşat Bey sözünü yerine getiremeyince intihar etti.

           Saat 13.00 de  bir kısım tümenlerin, ayakları kan içindeki erleri Yunanlıları koştururken, Yunan cephesi yarılmış ve Yunan askerleri perişan durumda kuzeye doğru kaçıyorlardı. Ne var ki bu kaçanları Türk Süvarilerinin kılıçları bekliyordu. 8.Tümen saat 17.30 de Afyon’a girdi. Halk taşlardan parçalanmış kan içindeki ayaklarıyla sanki hiç yorulmamışlar gibi şehre giren aç ve uykusuz askerleri sevinçle,  karşıladı. Kazan kazan ayranlar, tepsi tepsi börekler, kavun, karpuz yol kenarına dizilmişti. İki bölük yangınları söndürmekle görevlendirildi.

 

28 Ağustos 1922

           Sabah erkenden düşmanın peşine düşüldü. 4.Yunan Tümeni ile karşılaşıldı ve taarruz edilerek tümen dağıtıldı. Yunanlılar Olucak Köyüne girdi. Köylüler dağlara kaçmıştı. Türk Ordusu köyü sardı. Yunanlılar buradan çekilirken köyü ve çevredeki ormanları yaktılar. Bu arada haberleşmenin kesilmesi nedenile ne İngilizler ne Yunanlılar savaşın seyri ile ilgili doğru dürüst bir haber alamıyorlardı.

 

29 Ağustos 1922

           Çevredeki halk elinde yiyeceklerle orduyu uğurlamaya gelmişti. Çocuklar askerlerin kucağına çıkıyor, yaşlı bir kadın Alay Komutanının eline sarılmış bir türlü bırakmıyordu. Yunanlılar Dumlupınar’ da önceden hazırladıkları mevzilere çekildiler. Kolordumuzun çok şiddetle yüklenmesi sonucu, Yunanlılar Dumlupınar’ ı terk edip daha gerideki hatta çekildiler.

 

30 Ağustos 1922

           Hava ışırken 2.Ordu ve Süvari Kolordusu yola çıktı; Çalköy’ e geldiklerinde Trikupis’ in Uşak’a doğru yürüdüğünü öğrendiler. Saat 13.30 da şiddetli yağmur altında düşmanın kuşatması tamamlandı ve taarruz başladı. Trikupis bir taşocağına sığınmış faciayı izliyordu. Saat 18.30 da Yunan topları artık susmuştu. Gece oldu, yağmur şiddetlenerek sürüyordu. Yunan Ordusundan on bine yakın subay ve asker, başlarında Trikupis olmak üzere eşya ve cephane yüklü katırlar, 12 dağ topu ve silahlarıyla Kızıltaş vadisine doğru çekildiler. Süvarilerimiz Kızıltaş Vadisinin bittiği geçitte onları bekliyordu.

           Emperyalistlerin donattığı, emperyalizmin yönlendirdiği Yunan Ordusu ezilmişti. Türkiye için yepyeni bir dönem başlıyordu. Falih Rıfkı Atay 30 Ağustos Zaferi için şöyle yazacaktı: “Nemiz varsa, eğer bağımsız bir devlet kumuşsak, hür vatandaşlar oluşsak, şerefli insanlar gibi dolaşıyorsak, yurdumuzu Batı’nın pençesinden, vicdanımızı ve düşüncemizi Doğu’nun pençesinden kurtarmışsak, şu denizlere bizim diye bakıyor, bu topraklarda ana bağrının sıcaklığını duyuyorsak, belki nefes alıyorsak, hepsini, her şeyi 30 Ağustos zaferine borçluyuz.” 

           Yukarıdaki yazıyı Turgut Özakman’ ın meşhur kitabı “ŞU ÇILGIN TÜRKLER” in ilgili sayfalarından özetledik.  Falih Rıfkı Atay’ın bu zafer hakkında yazdıklarından sonra bizim ekleyeceğimiz bir söz yoktur.  Biz ancak,  Cumhuriyetimizin nasıl kurulduğunu unutmayalım ve Sayın Özakman’ın kitabını okumuşsak bile tekrar okuyalım diyebiliriz.

 

Derleyen: Güney Haştemoğlu

 

29.08.2008 *ruhsalboyut.com*

 

<< geri
Ana Sayfa | Hakkımızda | Ziyaretçi Defteri Bugüne kadar sitemizi  kişi ziyaret etti, Şu anda  kişi sitede.