|
HAFTANIN KONUSU
Doğruları çarpıtan sahip olma duygumuzdur
İnsanın yaratılışında, özünde var olan duygularla, sonradan edinilmiş duyguları ayırt etmek gerekiyor. Sahip olma, sahip olduğu şeyi kaybetme, bundan dolayı korkma, üzülme, isyan etme sonradan edinilmiş duygulardır. Bu duygular diğer yanlış duyguları yaratır: öfke, kıskançlık, hırs! Bunlarda diğer alt dallara ayrılır: kin, nefret, intikam! Ve bu duyguların yarattığı iklimde ikilik, kurnazlık, yalan söyleme, egosal sevgi!
Sahip olma duygusu, özden sevgiden kaynaklanan gücü ortadan kaldırıyor, yerine sahip olmanın gücü geçiyor. Gerçekte kendi özüne sahip çıkmaktan başka hiçbir şeyin sahibi olmayan ve olmayacak olan insan, gücü sahip olmada arayınca bir anlamda hem şirke düşüyor, hem gerçek gücünü kaybediyor. Ama farkında değil. Gücün sahibi O'dur. Gerçek kendimize... | | | devamı... | |
|
|
HAFTANIN KONUSU
İrade niyetle güçlenir
SABAHLARI NİYETİNİZİ YÜKLE-DİĞİNİZ BİR BARDAK SU İÇİNİZ.
İrade esas itibariyle O'na aittir. İnsanın iradesi şuurunun elverdiği kadar küçük, kısıtlı bir iradedir. Etkin olabildiğimiz alan sahip olduğumuz realitenin alanı kadar olduğu gibi orada dahi kısıtlıdır.
İrade büyük ve etkin bir güçtür. İrademizi doğru kullanamadığımız kadar vicdan bize azap verir. Çünkü iradenin kullanılamaması gönlü yaralamaktadır. Vicdan gönlün koruyucusu olması nedeniyle her iradesizlikte ateş gibi insanı yakar. Bu insanın hayrına değerli bir mekanizmadır. Çocuğun ateşe dokunmamayı öğrenmesi gibi!
İrade bildiğimiz doğrulara göre yaşamaktır. Bildiğimiz doğrulara göre yaşamak iradeyi güçlendirir ve bizi iradenin Asıl Sahibine yaklaştırır... | | | devamı... | |
|
|
HAFTANIN KONUSU
Yedi ses, yedi renk, yedi güç, yedi zamanda yedi nefes, yedi görevle var oluş yolculuğu
Bilmemiz gereken üst gerçekle uyumlu bir işi, bir görevi, bir hayrı başarmak asla tek başına mümkün değil. Birbirini kabul etmeyenler beraber olsalar da bunu başaramazlar. Birlik muktedir olmanın, yapabilmenin gücüdür. Bu güç şuur görevimizde olduğu kadar, özel yaşamımızda da bizi muktedir kılar. Birlikte herkesin yeri, fonksiyonu ve dolayısıyla gücü katkısı farklıdır. (Bir yemekte tuz yağın yerini alamaz, yağ tuzun yerini alamaz, ama hepsi önemlidir.) Birlikteki yerini bulamayan veya bulunduğu yeri beğenmeyen birliğe katılamaz.
Birlik için önce birbirine güven duymak, güven duyurmak gerekir. Birbirine inanmamak gerçeği görmeyi engeller. Çünkü gerçek birlikle görülmeye başlar.
Kabul ve güven iki yönlü işler... | | | devamı... | |
|
|
HAFTANIN KONUSU
Gönül değerlerimizi yangından kaçırmak - 1
İnsanın hayra tutunması isteniyor ve bekleniyor. Hayra tutunmak, arasıra hayırlı bir iş yapmak değil, kendimiz için, herkes için, tüm varlıklar için koşulsuz olarak devamlı iyide ve doğruda olmaktır.
Şüphesiz arasıra yapılan hayırlar boşa gidiyor demek olmasa da bizi üst şuura ulaştıracak yolda adım atmış olmuyoruz. Hayra tutunduğumuzda ve bırakmadığımızda hayrın gösterdiğinde yol alabiliriz.
Hayra tutunmak demek, iyilik, doğruluk ve hizmetin bilgiyle birleştirilip düşünülmesi ve eyleme geçirilmesidir. Bizler programlanmış robotlar değiliz. Düşünmek gibi doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ayırmamızı sağlayan muhteşem bir güce sahibiz. Gerçek sevgi böyle bir yaşamın en büyük armağanıdır. O sevgi/birlik ki insana nasip edilecek olan Yüce Bir Kudrettir... | | | devamı... | |
|
|
|
|
HAFTANIN KONUSU
Her kazanç emek karşılığıdır, gerçek emek değişim için gayretimizdir.
Başkalarını yargılamak, eleştirmek gerçekte bir kibirdir ve tevazudan çok uzaktır.
Tevazu olmadıkça gerçek bilgiye ulaşamayız. Bilgi ve öz aslında madalyonun iki yüzü gibi tek bir gerçektir. Bilgiyi kullanmak özü kullanmaktır.
Özü kullanmak esası kullanmaktır.
O halde bilgi, öz ve esas tek bir gerçekliktir. (Anlamları birleştirmek de onların tek olduğunu anlamak ve teklik içinde kullanmaktır.) Bilgi, öz ve esas bir arada tek bir anlam olarak kullanıldığında bilgi anlaşılır, öze yakınlık doğar ve esasın gücü ve değeri ortaya çıkar.
Bilgileri birbirlerini tamamlayan anlamlar olarak birleştirdiğimiz kadar... | | | devamı... | |
|
|
HAFTANIN KONUSU
Uyanış için başlangıç: Küçük ve devamlı doğru adımlar
Uyanma bilginin sorumluluğunu idrak edip, görevi yerine getirerek mümkündür. Görevler iç içedir. Etrafına görev yapan aynı zamanda kendine, kendine görev yapan da etrafına görev yapmış olur. Çünkü kendim ve etraf bir bütündür. Görev bizi arındırır. Görev O'nunla aramızdaki bağdır. Görev ince düşünce ve ince bilgiyle yapılan iştir.
Bilgi- Sorumluluk- Görev üçgeni dışında hiçbir şey yoktur. Bilinç bu görev için verilmiştir. Bilincin anlamı bu üçgenin tek yaşam alanı, tek var oluş alanı olduğunu bilmek ve yaşamaktır. Güzellik, huzur, neş'e, sonsuz değişim, sonsuz varoluş oradadır.
Buna göre birinci görev kendini bilmektir. Kendini bilmek, kendine uyanmaktır; kimim ben? Herkes bu cevabı kendisi verecektir. Kitaplardan okuduğumuzla cevap vermek cevap sayılmıyor. Kendini bilmek beş şartla ve en küçükten başlar. Ondan ötesi... | | | devamı... | |
|
|
HAFTANIN KONUSU
Uyanış için aktifleşme
Zaman dünya realitesi ve ruhsal gerçek ile ilgili bilgilerin insanlığa açıklandığı, kimsenin ben bilmiyordum, hiç duymadım diyemeyeceği zamandır. Bilgiler kişiyle sınırlı bir aydınlanma, bir uyanış amacı ile verilmiyor. Bu hem mümkün değil, hem de anlamlı ve fonksiyonel değil! Amaç topyekun uyanıştır. Öncelikle uyanmak görevinde olanlar vardır. Onlar bugün küçük gruplar halinde bir araya getirilmişler ve grupların oluşturduğu ağ dünyayı sarmıştır. Bu ağ içinde her grup sadece kendine ait bir göreve uyanacaktır. Diğer grupların görevinden haberdar olacak fakat yalnızca kendi görevini en mükemmel biçimde yapacaktır. Aynen bedenin organlarındaki iş bölümü ve işbirliği gibi! Aynen bir orkestradaki enstrümanlar gibi! Grup içinde dahi kişiler farklı görevleri yerine getirecekler, ancak görevler uyum içinde her biri diğerini destekleyerek grup görevini bütünleyecektir. Yaratılış sonsuz farklılıkların uyumu ve ... | | | devamı... | |
|
|
HAFTANIN KONUSU
Dilekler gerçeğe, dilekler varılacağa ait olmalıdır
Dilekler her zaman hayır, hizmet ve şuurlanma üzerine olacaktır.
Şüphesiz evlenmek, bir işi olmak, para kazanmak, ev, araba, çocuk sahibi olmak, arkadaşlıklar, gezip eğlenme gibi dünyasal görünen istekler dahi hayra, hizmete ve şuurlanmaya yöneliktir. Ancak tüm bu dilek ve istekler ruhsal yaşamın yasalarına uygunluğu kadar hayra hizmet eder. Hayrımıza olan bu durumlara çok fazla düşkün olma, kabul edilsin veya edilmesin aşırı istekler, bizi hayrın dışına çıkarır ve tüm ruhsal kazançlarımızı silebilir. Kazanmak için esas tekdir, yol bellidir. Fakat dünya bilincinin, o tek esası, o belli yolu gizlemeye çalışan sayısız tuzağı vardır. Çok şükredelim ki tuzaklara kanıp ayrılığa düşmeyelim diye her an yanımızda olan bir bekçimiz, vicdanımız var. Dünya yaşamımızla, ruhsal... | | | devamı... | |
|
|