LBL_YAZI
SAYFA 1 SAYFA 2 SAYFA 3 SAYFA 4 SAYFA 5 ARŞİV
  Bugün: 30 Nisan 2024 Salı

Bize Ulaşmak İçin
[email protected]
Yazdırılabilir Versiyon


HAFTANIN SORUSU 
OKUYUCU YAZILARI


 

O'nun nasibi nedir, nasıl oluşur?

 

 

İnanç ve iman bir insanda öyle tecelli etmeli ki, zihinlerde hiçbir kuşku ve şüphe bırakmamalı ve hiçbir konu kişinin mantığına ters düşmemelidir. Bir insanın düşündüğü ve anlamaya çalıştığı bir konuyu geçiştirmek yerine, o konu hakkında bilgi ve fikir sahibi olması, onun için bilmemekten çok daha iyi ve hayırlıdır.

        “O’nun nasibi nedir ?” sorusunun cevabını biz üçüncü boyut varlıklarının bilmesi mümkün değildir. Kendi yaşantımızdan başka bir şey bilmeyen, geçmişinde ne yaptığını, nerden geldiğini ve ne olduğunu anlayamayan insanların kavrayabileceği bir konu değildir. Ancak böylesine yüksek bilgiler hakkında kutsal kitaplardaki gizemli ve şifreli bilgilerden ve birçok tebliğlerden bilgi ve fikir sahibi olduk ve olmaktayız.

         Nitekim tebliğlerden ifade edildiği üzere; mutlak olan ALLAH hiçbir şekilde varlık âlemi tarafından, tarif edilemeyen, anlatılamayan ve ulaşılamayan, ancak etkisi, tesiri ve yansımaları ile kendini belli eden bir güçtür. O’nu, bütün hak boyutları, gürzler ve gürzlerin içindeki bütün evrenler, kâinatlar ve âlemleri oluşturan güç dahi bilmemektedir… Ancak bütün boyut ve katmanlardaki yüce ve ulu varlıklar, O’ndan aldığı tesirler, etkiler ve yansımalar ile görevlerini yapmaktadırlar.

         Yaşamın ve tekâmülün bir tek gayesi vardır. Oda öz enerjinin mikrodan makroya tekâmül ederek hakiki insan olmasıdır. Ve bütün varlıkları gözeten, koruyan ve yetiştiren, adı ne olursa olsun, bu gücün gayesi ve nasibi budur. Kutsal kitaplarda ifade edilen ve kendini cennette insanlara göstereceği ifade edilen bu güçtür. Hakiki insan evrende kendi görevini devraldıktan sonra, bu güç yeniden başka bir boyutta mikro enerjileri ele alıp yeniden insan yapmak için yeni maddi sistemlerini kuracaktır.

Orhan Yarat – 29.11.2010  *ruhsalboyut.com*

 

 

 

Bir anlamda her şey O’nun Nasibidir. “O’nun Nasibi, Gücü her şeyin üzerindedir. Bu anlamın önüne hiçbir bilgi geçirilemez.” O’nun Nasibini dilemeliyiz. Dilek sözden ibaretse bu gerçek bir dileyiş değildir. Dilek hak ediş için gayret göstermek, kendini adamaktır.

Nasip vardır, insanın kendini bilmesi, hizmet etmesi, hak ediş gücünü kazanması için dünyaya gelirken peşinen verilmiştir. Nasip vardır hak edişle kazanılır.

Bu nedenle önce, bize nasip edilmiş yaşam fırsatı ve bu yaşamdaki özellikler, olanaklar için her zaman şükür içinde olmalıyız. Bunları egomuzla değil gönülce değerlendirmek gerekir. Yani bazen bizi zorlayan durumlar O’na dönüşümüzü kolaylaştırmak için verilmiştir. “Herkes O’na en kolaylıkla döneceği noktada tutulmaktadır” bilgisi bu anlamdadır. Şükür şikâyetle bir arada olmaz. Şükür hiçbir şeyden şikâyet etmeme ve teslimiyet halidir. Bu durum yaşamda iken kazanmamız gereken ilahî nasipleri hak etmemiz için mutlak gereklidir. Bunlar gerçekte iç dünyamızın yakmamız gereken ışıklarıdır. Bunları anlayamazsak âmâlık başlar.

Hak edişle nasip kazanma, ilahi kanuna doğrudan giriştir, geçiştir.

Yaşamda her yönden yoklanırız. Gerçekte O’ bizi yoklamadan da bilir. Yoklamalar bizi bize göstermek içindir. Kimi zaman sınav dediğimiz yoklamalar gücümüzün eksik kaldığı noktalardır. Bunların bize gösterilmesi ilahî bir nasiptir, bunu anlamamız, şükretmemiz ve yararlanmamız gerekir. Aksi halde bindiğimiz dalı kesmiş oluruz.

Olaylar ve ilâhî bilgilerin taşıdığı anlam karşısında bizde oluşan doğru ve yüksek düşünce ve eylemler ilâhî yasalarla rezonansa girişi farklı bir şuura ulaşmayı hak etmemizi sağlar.

“Düşünceyi yükselten sevgidir, gerçek İlmidir” İçimizde sevgi yoksa ne gerçek ilmine girebiliriz ne de anlamı ve olayları doğru karşılamamız mümkün olur.

Yaşamın gerçek amacını kaybetmeden yaşamak şuurlu yaşamdır; şuurlu yaşamla ilahi nasiplere ve armağanlara erişilir.

Görülüyor ki ilahi nasiplerin kazancı için daima şuur bütünlüğü içinde olmak gerekiyor. Bir iki zaman iyi bir hal takınmak, birkaç doğru iş yapmak, bilgileri ezberlemek, nasip beklentisi içinde olmak vs,vs ile O’nun Nasibini kazanmak mümkün değildir.  

Güney Haştemoğlu – 29.11.2010  *ruhsalboyut.com*

 

 

 

"Mevlam neler eyler, neylerse güzel eyler" cümlesinde her varlığın NASİBİ gizlidir. O'nun nasibine mazhar olmak, kişinin tekâmül basamağına bağlıdır. O,nasip ederse; kulunun erişemeyeceği mertebe yoktur. İnsanın yaşamı boyunca başından sayısız olay geçer. Bunlara iyi veya kötü denirse de hepsi kişinin tekâmülü içindir; olayların altındaki hikmeti bulup, şikâyet etmeden, şükrederek, büyük bir teslimiyetle dersini almalıdır. Gönlündeki sevgi, iyilik, doğruluk, bilgi ve çalışma azmiyle O'na doğru yükselmeye ve nasibine daha fazla nail olmaya hak kazanmalıdır...            

Irmak  Nacar – 2.12.2010  *ruhsalboyut.com*

 

 

 

Kâinatta her şey O’nun bilgisinde işler, her şey O’nun yasaları çerçevesinde hareket eder. O’nun nasibi, bu işleyişten gelir.

         Her birimiz algıladığı hayatı yaşamadadır. Algıladığımız yaşam üzerindeki farkındalıklarımız, sorumlu tutulduğumuz bölümleri işaret eder. Bu anlamdaki her hissediş, O’nun yasaları karşısındaki hak edişimize neden olur. Hak ettiğimiz yer, sorumluluklarımız karşısında yaptıklarımız ve yapamadıklarımızın bileşkesidir. Yapacaklarımıza O’nun rızası, teslimiyeti ve kabulü ile başlayıp sürdürmek, karşımıza çıkanları O’nun nasibi olarak bildirtecektir. Yaşadığımız, yaşatılacağımız her şey bizlerin gelişimi içindir. Nasibimiz O’na olan kulluk hakkımızdan gelir ve yapabildiğimiz kulluk kadar da nasip olur.        

Tarık Öztürk – 9.12.2010  *ruhsalboyut.com*

 

<< geri
Ana Sayfa | Hakkımızda | Ziyaretçi Defteri Bugüne kadar sitemizi  kişi ziyaret etti, Şu anda  kişi sitede.