Geçmişimizin Bilgisinden Kaçmak

         İnsanlığın yeryüzündeki tarihini çok yarım yamalak bildiğimiz bir gerçektir. Bugünkü batı uygarlığını merkez alan tarih bilimi, bunun dışında kalanları rivayet, efsane veya önemsiz kabul ederek dışlamaktadır. Bu konuda yazılmış pek çok kitap ve makale var.

         Tüm dünyada kültürel ve ekonomik hegemonya kurmak, kazanç sağlamak uğruna batı uygarlığını öne çıkarmak diğerlerini dışlamak bir anlamda kendi ruhsal geçmişimizi reddetmektir. İnsanlık tarihini geçmiş devirlerdeki çeşitli uygarlıkların yükseliş ve yokoluşlarıyla bir bütün olarak görmek bize kendimizi tanıtacaktır. Nereden başladık, hangi doğrularla yükseldik, hangi yanlışlarla battık. Yeniden ve yeniden küllerimizden hangi doğrularla, nasıl doğduk? Bunların cevabını bulduğumuzda ruhsal yolculuğumuzun zaman içindeki seyrini anlayacağız. İnsanlık şuuru bakımından bugün bulunduğumuz nokta ile bulunmamız gereken nokta arasındaki büyük fark geçmiş ruhsal yolculuğumuzu bilmemekten kaynaklanıyor. Çünkü ruhsal sistemler insanlığın yetişmesi için kesintisiz büyük bir hizmet veriyor. Bu büyük hizmete rağmen insan hep aynı hataları tekrarlayarak kendi yok oluşunu hazırlıyorsa bunda geçmiş deneyimlerinden yararlanamıyor olmasının çok önemli bir rolü var.

         Uygarlık büyük bir güçtür. Her güç gibi insanlığın hayrına da kullanılabilir, sömürülmesine, yok olmasına da. Eğer günümüzde bir milyar insan aç ve evsiz ise, iki milyar insan içecek temiz su bulamıyorsa, 2050 ler insan nüfusunun büyük  çapta  ölümüyle sonlanacaksa, uygarlık dediğimiz bu gücü şer odakları ele geçirmiş demektir.

         Düşünen,  Yaratan’a olan inancını sevgisi üzerine temellendirmiş kişiler için insanlığa yapılacak en önemli ruhsal hizmetlerden biri de son vernal devredeki bütün uygarlıklarla ilgili olarak ulaşılmış bilgilerin yayılmasına yardımcı olmaktır.

Ruhsalboyut  - 23.9.2009