TENKİT KENDİNE, BİLGİ EHLİNE, SEVGİ SEVENEDİR...

SAYFA 1 SAYFA 2 SAYFA 3 SAYFA 4 SAYFA 5 ARŞİV
  Bugün: 28 Nisan 2024 Pazar

Bize Ulaşmak İçin
[email protected]
Yazdırılabilir Versiyon


HAFTANIN SORUSU / OKUYUCU YAZILARI





Önyargılarımız Bize Neler Kaybettiriyor?




         Önyargılı olmak, evrensel ve ruhsal bilgilerden kısmen veya tamamen yoksun ve habersiz olarak, kanaat ve öngörülerinin somut şekilsel temellere dayalı olduğu bir durum göstermesidir. Önyargılı olan insan karşısındakinin davranışları, tavırları ve sözlerine göre fikir ve kanaat yürütme eğiliminde olan insandır. Önyargılı olanlar için maddi değer ve olanaklar ile şekilsel görünüm çok önemlidir. Bu yüzden çok sık yanılgı ve hataya düştüklerinden insanlara karşı güvensiz, ürkek ve mesafeli olarak yaşamda zaman kaybederler.

         Aslında hepimiz az veya çok önyargılıyızdır. Bunu temel nedeni evrensel ve ruhsal bilgileri bilmemize rağmen bilincinde olmamamızdır. Şekilsellik boyutunda eski alışkanlıklarımızın ve anlayışlarımızın, somut şekilselliğe dayalı olması çoğumuzun önyargılı olmasının nedenidir. Dışsallığın ihtişamı ve cazibesi, aldatıcılığı ve kolaycılığı bizleri daima yanıltmasına rağmen cazibesinden kolayca kendimizi kurtaramayız. Hâlbuki somut dünyada geçici olarak yaşayan insan ve varlıklar aslında ruhsal varlıklar olup, realiteleri de ruhsallıklarına dayanmaktadır. Bu yüzden içsel dünyamız, düşünce ve içsel etkinliklerimiz er veya geç gerçeklikleri önümüze koyar. Bu yüzden içsel sesimizi bastırmamalı ve onu susturmamalıyız. Sabır ve sükûnetle ne demek istediğini anlayıp derinlemesine hiçbir ön kanaat ve fikir yürütmenden gözlem ve tespit ile gerçek sonuçlara ulaşabiliriz.

Orhan Yarat - 17.8.2009  *ruhsalboyut.com*

 

 

 

Önyargı akıl süzgecinden geçmemiş bir kanıdır. İnsanın öncelikli sermayesi aklı olduğundan önyargısı daha işin başında kayıp nedenidir. Yaşamımızda başarılması gereken önemli işlevlerimizden biri de diğer insanlarla olan güzel v doğru ilişkilerdir. Bu konudaki en büyük engelimiz ise önyargılarımızdır. Çünkü kimse karşısındakinin neyi, neden, nasıl düşündüğünü bilemez. Önyargılarımız, gördüklerimizi perdeler, anlamamızı engeller. Orta yerde olan bir olayı herkesin başka başka anlatmasının nedeni budur ve herkesin anlattığı yanlıştır. Bu bağlamda biriktirdiğimiz ama eyleme sokamadığımız bilgi yığınları aklımızı süpürür, kalp gözümüzü göremez hale getirir, yaşam enerjilerimizi karman çorman eder ki bu birçok hastalığa açık duran bir kapıdır. Toplumda herkesin farklı derecelerde paranoyak olduğunu ifade eden bir gazete haberi okumuştum. Bana dik dik baktı diye insanlar birbirini bıçaklıyor. Hepimizin az çok önyargısı vardır ve bu bozuk zihinsel tutumdan uzaklaşmak için sevgi ve merhametimizi ön plana almalı empatiyi başarma yolunda yürüme iradesi göstermeliyiz.

 

Günal Gölhan – 20.8.2009 *ruhsalboyut.com*

 

 

 

 

Olaylar karşısında tüm canlılar gibi tepki veririz. Bu tepkinin olayla tam örtüştüğü, olayın birebir karşılığı olduğu durumlar çok enderdir. Çünkü bir olayın meydana gelmesindeki tüm faktörleri göremediğimiz gibi tepkimizi etkileyen o andaki kendi sübjektif durumumuzu da hesaba katmakta zorlanırız. Kısaca bir A olayı bizde B olayı olarak iz bırakır. Bu bir önyargıdır. Çünkü biz artık A ve A benzeri olayları B olarak algılar, yargılar ve tepki veririz.

Ön yargılar düşünme tembelliği yaratır. Çünkü onlar hazır kalıplardır ve onlara göre davranmak kolay gelir. Gerçekte ise yaşamımızı zorlaştıran o hazır kalıplar yani önyargılardır. Çünkü olaylar karşısında hazır reçeteler değil, o ana has çözümler gerekir.

Günlük yaşamda bizi yönlendiren ön yargılarımızın çok azı kendimiz tarafından, geri kalan büyük kısmı bizi eğiten ailemiz, okuduğumuz okullar, arkadaş ve iş çevrelerimiz tarafından zihnimize yüklenmiştir. Devletlerin vatandaşlarını yönetirken kullandığı en etkin metotlardan biri de, amaçlanan iç ve dış politikalarla ilgili önyargıların insanlara benimsetilmesidir.

Kısaca önyargılarımız, kişiseldir, toplumsaldır, ulusaldır, siyasîdir, ahlakîdir, dînîdir; aklımıza değil duygularımıza dayanır.

Bu derece önyargı ile yüklü zihinler yükselemez. Önyargı demek robotik davranış demektir. Çünkü kişilerin özgürce düşünme olanağı kalmamıştır; inancı, sevgisi, iyilik ve doğruluk anlayışı, herşey hakkındaki bilgisi bir taklitten ibarettir; bu nedenle yaşadığı sorunlar da zengin, fakir veya okula gitmiş gitmemiş, kariyer sahibi olmuş olmamış hep eşittir, ortaktır.

Önyargılar düşünceyi engelleyerek, her seviyede gerçekleri görmemizi engeller, yaratıcılığı ortadan kaldırır ve kalpleri mühürler.

Bizi yaratılış gerçeğine götürecek, kendimizi ve “Vareden” imizi tanımamızı sağlayacak yolun yolculuğu ise bir eylem yolculuğudur ve en önemli eylem ön yargılarımızı terk etmek, her kuralı, her olayı ve bilgiyi yeniden düşünmektir. Bu en önemli eylemin enerjisini nasıl bulacağız? Çünkü bu eylem hızla akan bir nehrin yönünü çevirmek, ters tarafa akmasını sağlamak gibidir. İşte bu zor eylemin büyük, güçlü enerjisi Yaratana ve yarattıklarına karşı duyacağımız sevgidir. Sevgi herşeye kadir bir enerjidir. Başaramadığımız her olayda içimize dönüp o işteki sevgi derecemizi ve eylem kararlılığımızı kontrol etmek gerekir.

Güney Haştemoğlu – 20.8.2009 *ruhsalboyut.com*

 

 

 

         Önyargı, bir konu hakkındaki eksik düşüncedir. Bir veya birkaç açıdan görüş, bir konu hakkındaki gerçeğin tamamını göstermeyeceği için eksiktir. Eksik görüş o konuyla alakalı pek çok durumda yerine doğru oturmadığı için yanlış görüş olarak algılanır ve tartışmalara neden olur. Bu yüzden “Yargısız olun" ve "Yuvarlağı tam görene teslim olun” denmiştir. Bu teslimiyet, hiçbir konuda “Bu böyledir” şeklinde kesin görüşe sahip olmamayı gerektirir. Kesin görüşler gerçekle aramızdaki engellerdir.

İnsan düşüncesi baştan sona önyargıdır, çünkü algıları sınırlıdır. Sınırlı algılarla yaptığı gözlem onu önyargılı yapar; önyargıları algılarını daha da sınırlar. Böylece giderek daha küçük bir bakış açısı içinde hapsolur. Yargısız bakmak ise henüz varlığını bilmediğimiz algılarımızı açar, beynimizin farklı bölümleri aktifleşir, beş duyumuz dahi olağanüstü duyuşlar içine girer. Yargılar organlarımızın işlevlerini kısıtlar. Gizli bir sakatlık oluşturur.

Tüm önyargılarımız bitene kadar özgür olamayız. Başka bir ifadeyle, tam görene tam teslim olmayı öğrenene kadar... O zaman biz de farklı bir halde oluruz. Her şeyin mümkün olduğu bir harikalar diyarında yaşarız.

Altan Gürol - 22.8.2009 *ruhsalboyut.com*

 

 

 

Önyargı; yaşanmamışlıkların, bizce yaşanabilirlik senaryolarıdır. Bu senaryolar da bizim nerede olduğumuzu ortaya koyar. Ön yargılarımız, bir nevi dedikodu işlevi görmektedir. İlgilendiğimiz konular ve kişiler üzerindeki düşünce biçimimiz, yaşanacakları şekillendirebileceğinden, düşüncelerimizin de yapıcı olmasına dikkat etmeliyiz.

Yıkıcı olan, gerçek dışı (egosal) önyargılarımız, yerimizde sayıp, daha da küçülmemize neden olur. Çünkü gerçek dışı olan önyargı, yaşanmışlıktan uzak, önümüzü kesen bir süreçtir. Bizler dünya deneyimi için buradayız, yaşamadan neyin gerçek, neyin gerçek dışı olduğunu da algılamamız çok güç olur. Ancak, sistem bilgisi ve desteğine açık olduğumuz sürece bazı şeylerin birebir, yaşanmadan algılanması sağlanır. Önyargılarımız, bizi biz yapmaktan öte, dünyevi oluşumun içine sürükleyerek, etrafta dolaşan algısı açılmamış, farkındalığı olmayan, zamanı iyi kullanamayan, yanlış düşüncelerle sevgiden uzak oluşumlar üreten biri olmamızı sağlamadadır. Bizlerin önyargısız oluşu, sistemin istediği şekilde, O’ndan aldığımız sevgi tohumlarını birbirimize serpmekle olacaktır.                 

Tarık Öztürk – 23.8.2009
*ruhsalboyut.com*

 

 

<< geri
Ana Sayfa | Hakkımızda | Ziyaretçi Defteri Bugüne kadar sitemizi  kişi ziyaret etti, Şu anda  kişi sitede.