TENKİT KENDİNE, BİLGİ EHLİNE, SEVGİ SEVENEDİR...

SAYFA 1 SAYFA 2 SAYFA 3 * RUHSAL BİLGİ SİTESİ * DOĞRU YAŞAM BİLGİLERİ *                                 *ARAMADIĞIMIZ  HAZİNEYİ  BULAMAYIZ.* SAYFA 4 SAYFA 5 ARŞİV
  Bugün: 25 Nisan 2024 Perşembe

  ZAMAN SONRASINA ...
  SAHİP OLMA DUYGUMUZ
  İRADE NİYETLE GÜÇLENİR
  YEDİ SES, YEDİ RENK...
  GÖNÜL DEĞERLERİMİZ -1
  KAZANÇ EMEK KARŞILIĞIDIR
  UYANIŞ İÇİN BAŞLANGIÇ
  UYANIŞ İÇİN AKTİFLEŞME
  DİLEKLER GERÇEĞE AİT...
  BİLGİ, HİZMET VE GÜÇ
  KOŞULSUZ SEVGİ NEDİR?
  ZAMAN IŞIK ANAHTARDIR
  VİCDANDA YASA, GÖNÜLDE O'
  ANLAMAK AHENK SAĞLAR
  İKİNCİ ZAMAN
  ZAMANI YAŞIYOR OLMAK
  İYİ VE DOĞRU
  DİKKAT ÜST BİLİNCİMİZİN...
  SEVGİ VE YAŞAM
  ZİHİN VE SEVGİ
  İYİLİK BÖYLE BİR ŞEYDİR
  UMUDU DAHA GENİŞ DÜŞÜNMEK
  HAYRI BİLMEK O'NA ERMEKTİR
  EYLEM YOKSA BİLGİ...
  IŞIK OLMAK
  KORKU VE ENDİŞE
  BİRLEŞTİRİLEN DEĞERLER
  BAŞEDEMEDİĞİMİZ SINAVLAR
  DÜNYA OYUNU...
  SEVGİ ÜZERİNE...
  RUHSAL İNCELİK
  ŞUUR VE BOYUT ANLAMLARI
  GÜCÜN KAYNAĞI AŞK...
  GERÇEĞİN GÜCÜNÜ GİYİNMEK
  TV'DE NELER VAR?
  ÖZGÜR MÜYÜZ?
  KURTULUŞ KENDİNİ BİLMEKTİR
  BİLGİ, SEVGİ VE HAYIR
  RUHSAL DENGE VE DÜZEN
  RUHSAL GERÇEK
  GERÇEK BİZ KİMİZ?
  RUHSAL YOLUN ÖNCELİKLERİ
  BİRLİK VE HAYIR İLİŞKİSİ
  BÜTÜNLENMEK
  ALLAH İNANCI
  TV'DE NELER VAR?
  RUHSAL ÖZGÜRLÜK
  ÖZGÜR OLMAK
  DİLEKLERİMİZ
  ÖZ BİLGİ
  HİZMET YARATMAK
  O'NUN ADALETİNİ ANLAMAK
  İLAHİ ADALETİN TECELLİSİ
  KADERİMİZİ BİZ Mİ YARATIYORUZ?
  SEVGİ VE AYDINLANMA
  TV'DE NELER VAR?
  YÜKSEK HİSSEDİŞ
  HAYRI BİLMEK
  SEVGİ VE KENDİNİ BİLME
  SEVGİ VE İNSANÎ DEĞERLER
  YENİ BOYUTA HAZIR MIYIZ?
  TV'DE NELER VAR?
  KARDEŞLİK ANLAMI
  YALAN SÖYLEMEK
  O'NUN SELAMI
  ATEŞ VE YANMAK
  DÜŞÜNCE SEVGİ VE İYİ OLMAK
  ANLAMAK DÜŞÜNMEK ARAMAK
  SEVGİ, İNANÇ, BİLGİ, VE NEŞE
  TV'DE NELER VAR?
  VAROLUŞ SORUMLULUĞU
  İNSANIN ÖZ DÜZENİ
  RUHSAL BİLGİYE UYMAK
  ŞUURLANMA
  KENDİMİZİN SORUMLULUĞU
  YALNIZ İYİLİK
  BERABERLİKTEN BİRLİĞE
  BİLGİNİN HAKEDİLİŞİ
  İNANMAK İLE YAPMAK
  İNANÇ VE SABIR
Bize Ulaşmak İçin
[email protected]
Yazdırılabilir Versiyon

HAFTANIN SORUSU OKUYUCU YAZILARI

Bilinçlenmeye Bağlı Gelişen Sorunlar Nelerdir?

 

               Ruhsal varlıklar olarak aynı kaynaktan çıkmış olmamıza rağmen evrim için aldığımız yol itibariyle, her birimiz sorunlarımız ve sorumluluklarımız doğrultusundaki bilinç düzeylerinde yaşamaktayız. Bu nedenle farklılıklar arz eden yaşam tarzlarımız ile bilinçlendikçe var olan iç ve dış sorunlarımızın farkına varmaktayız.

               Bilinçlenme arttıkça fark edilen iç ve dış sorunlar, aslında var olup bizler bilinçlendikçe farkına vardığımız sorunlardır. Bu durumları anlayabilmek için, nedenlerin nedenlerini ele almamamız konunun bilincine derinlemesine hâkim olmak bakımından çok önemlidir.

               Örnek olarak; Gelişmekte olan ham meyvenin, daha olgunlaşmadan olmuş meyve bilincine ulaşması ancak yaşamakta olduğumuz zaman şartları ile izah edilebilecek bir durumdur… İçsel olarak “kendini bilme” olgusu ile ortaya çıkan sorunların dayanılmaz ağırlığı yanında, dışsal olarak makro düzeydeki kuralsızlıklar, düzensizlikler ve yanlışların farkındalığı ile ortaya çıkan sorunlar, kişiye göre değişen ama çözülmesi kolay olmayan sorunlardır.

               Peki, neden böyle bir gelişim olmaktadır? Normal evrim kurallarına uymayan bu hızlanmayı, zamanın hızlandığını fark edenler daha iyi anlayacaktır. Bazı bilgilerde; bin yılda yapmamız gereken evrimi bir yıl gibi kısa zamanda yaptığımız ifade edildiğine göre, bu hızlı değişime ayak diretsekte, anlamasak ta etkisini arttırmakta olan tesirler ve teknolojinin kuvvetli ışıkları gözlerimizi kamaştırmaktadır. Mucizevî şekilde anlamadan, bilmeden olduğu gibi kabul etmekle başlayan fikir sahibi olmak ve daha sonra bilgi sahibi olmakla devam eden süreçte farkındalıklar bizlere yaşadığımız devrin icabı olarak zamansız yükler ve sorunlar da yüklemektedir.


Orhan Yarat

 

(Güncelleme: 15/01/2007)



              Başta yalnızlıktır, bilinçlenmenin her adımında hissedilen, ortam ortalamasının ötesine geçildiği için… Her ne kadar bilinç seviyesine göre Bütün’e ait olma, ona karışma, Bütün’ün gücü içine girme ve böylece alt şuurluluktan etkilenmeme anlatımı pek çok ifadede yer alsa da, kanımca bu gerçeğin çok da doğru olan yansıması değil, hoş bir masaldır insana anlatılan. İnsan, dünya yaşamını sürdürdüğü müddetçe onun birleşik şuurundan da etkiler almadadır. Hatta bu çevresindeki en yakın kişilerden bile olabilir.  Ve bu etkiler kişiyi yalnızlığa sürükleyebilir. Denir ki “şuuruna göre benzerini çekecektir yanına ve yalnızlık olmayacaktır yaşamında.” Belki bazen, genelde hiç de öyle değil.” Neden mi? Çünkü bilinçlenen varlık sınavlarını sadece üst bilinç yaşamının değerleri içinde değil, geçtiğini zannettiği alt bilinç seviyesi deneyimlerinde verecektir. Ve tüm insansı sorunlar burada ortaya çıkacaktır. Topluluklar içinde bu çok rahat görülür. İster iş hayatı olsun, ister farklı konular, insanların bilinçte açılan birine çok hoş bakmadıkları, takdir etme bir yana, içten içe yaşanan kıskançlıklarla düşük ve yıpratıcı frekansta yayınlar yaptıkları sıkça yaşananlardır. Hatta bu ruhsal konuları işleyen topluluklarda bile görülen bir olgudur, yükseleni çeşitli şekillerde itham etmek veya kabul etmemek,  çok açık eylemlerle olmasa da.

 

              Bir diğer önemli nokta da bilinçlenmenin neyle ölçüleceğidir. Kişi kendini bilinçlenmiş kabul edebilir, ama neye göre? Daha önceki haliyle mi mukayesededir, bilinçli olduğunu düşündüğü ve örnek aldığı birini mi ölçüt almaktadır, İçinden bir ses mi ona daha bilinçli olduğunu söylemededir, olaylara çok farklı baktığı ve yaklaştığı için mi, bilgi deposu ve iyi bir satıcısı haline geldiğinden mi, yoksa çevresi mi onda bir farklı hava izlemededir? Bunların her hangi biri olabilir ve kişi kendini bilinçli biri olarak kabul edebilir. Ama gerçek önünde gerçekten bilinçli olmuş mudur, bu bilinmez. Bilinç ego/ akıl düzeyinde hükmünü sürdürür de kişiyi yanılgı içine sokabilir. Hani ruhsal konuları kendince üstat düzeyinde işleyen pek çok bilinçsiz bilinçli bu kategoriye dâhil edilebilir. Ve bu şekilde bilinçlendiğini zannedenler için sorunlar hep çevreden gelmededir. Anlaşılamamaktan yakınır. Yersiz yıpratıldığından, hakkının yendiğinden dem vurur.  Oysaki gerçekten bilinçlenmiş bir varlık için çevresinin tüm yıkıcı etkileri gördüğü, anladığı ama kendinden uzak kılmayı başarabildiği olaylardır. Her daim arkalarındaki gizli olanı görür ve yalnızlığını yaşar vakur ve etkilere teslim olmadan. Sorunlar hep olacaktır, bilinç hangi yükseltiye erişirse erişsin ve hep yalnız olacaktır varlık, gerçeğin çok farklı bir yalnızlık olduğunu anlayıncaya kadar!

 

Tahir Arıcan

 

(Güncelleme: 16/01/2007)

 

           Bazen farklı kullanılsa da BİLİNÇ (Türkçe) ve ŞUUR (Arapça) eşanlamlıdır. Ve akılla ve duyular dışı idrakle gelişen en yüksek soyut kavramlardan biridir. Kelimenin ihata alanı çok geniş olduğundan bazen isim bazen fiil halinde kullanılır. Ben, daha kolay cevaplayabilmek için soruyu: “Bilinçlenmeyi zorlaştıran sorunlar nelerdir?” şeklinde aldım. Gördüm ki beş ana engel var: 1) Maddeyle ünsiyet, 2) Ego, 3) Yaşam sınavlarında başarısızlık, 4) Zamanın gereğinde olamamak ve 5) Tembellik.

           Bunların hepsi de dünyevi, yani bedensel yaşamla ilgilidir. Bilincin temel malzemesi akıldır. Aklı olmayanın bilinci de olmaz. Akıl ve ego dünyasal bedene özgü özelliklerdir. Silver Birch ’ün “Ruh efendidir, beden hizmetkâr” sözünü hatırlarsak, Dünyada bulunuşun amacı, tekâmülün Dünyaya ait bölümünü gerçekleştirmektir. Tekâmül şu demektir: Ruhu, kaynağından sadır olduğu (çıktığı) andaki safiyetine, pırıltısına, temizliğine olabildiği ölçüde kavuşturmak. Bunun sonsuz bir süreç olduğunu biliyoruz. O halde Dünyada bilinçlenmek, ruhu var oluşundan sonraki yolculuğunda kaplayan kir ve paslardan arındırmak demektir. Bunda ne kadar başarılı olursak, o kadar gayeye yaklaşırız.

           Bu girişten sonra sırasıyla engellere değinecek olursak, en başta ruhun maddenin yoğunluğuyla kuşatılması geliyor. Bu başlı başına bir engeldir. Sineğin bal kavanozuna düşmesine benzer. O yoğunluğa rağmen aslını ve fonksiyonunu unutmamak zor bir iştir. Üstelik (kısmen birinci zorluğun telafisi için verilmiş olmakla beraber) ego denilen bir bencillik mekanizması da devrededir. Dozunda kullanılmazsa, ego işi daha da zorlaştırır, öyle ki varlığa bütün bulunuş amacını unutturabilir. Arkadan gelen yaşam sınavları, amacın büyük ölçüde unutulmuş olması yüzünden, başarısız sonuçlar verir. İnsandan, içinde yaşadığı zamana göre yapması gerekeni, her şeye rağmen gerçekleştirmesi ve zamanın kendisinde olan değişimleri de izleyerek bulunuşunu bu değişimlere uyarlaması istenilmektedir. Görüldüğü gibi bunların hepsi de duru, akıcı ve gölgelenmemiş bir anlayış istemektedir. Onun için bedenli yaşam aslında hiç kolay olmayan, bünyesinde amacı engelleyen büyük engeller barındıran bir safhadır. Tüm bu koşullarda başarılı olunması büyük bir dikkat, özveri ve son derece akıllıca davranmayı gerektirmektedir. Bunların ağırlığı insanda kendini tembellik olarak gösterir. Yani son neden diğerlerinin üstüne tuz biber olur. Ve böylece bilinçlenme her zaman zor bir epröv olarak karşımıza çıkar.

Osman Türkmenler

(Güncelleme: 16/01/2007)


 

 

 

Şuur  "GERÇEK OLAN" üzerinde ışığını dolaştıran bir projektör gibidir. Birden bire bir gerçek aydınlanır, orada kendimizi görürüz, eksiklerimiz ve yanlışlarımızla. Reddetmek mümkün değildir, çünkü açıkça gördük. Aydınlanan gerçekle,  yaşama verdiğimiz anlam, eylemlerimiz çelişir. Ancak gerçeği bir defa görmekle kendimizi değiştiremeyiz. Aydınlanan gerçek de öyle devamlı karşımızda durup bizi zorlamaz, fakat bizim bilinç seviyemize bağlı olarak kendine göre periyotlarla sık sık sahnede görünür. Her görünüş bizim borç hanemize bir kayıt düşer.

 

Bu zaman zaman ortaya çıkışın devamlı bir aydınlık haline geçmesi, bizim uygun eylemimizle mümkündür. Bir eksiği tamamlamak, bir yanlışı düzeltmek. Bu yapılabilirse aydınlık daimi olur. Yüzünü devamlı Güneş'e çeviren  günebakan çiçeği ne kadar etkileyici ve zarif bir örnektir. Zariftir, sanatsaldır, çünkü gerçek insana her zaman bu üslupta gösterilmektedir.

 

Bilgi ile değil eylemle varız. Tüm Evren, fizik ve fizikötesi eylemle var.

Gerçeğin bu zarif aydınlığını, neşe ile benzer zarafetle eyleme geçirmediğimiz takdirde insanda huzursuzluk, azap ve hastalıklar başlar. Evvelce başarılı olduğu alanlardaki gücünü de kaybeder. Ne var ki kişi eski zihniyetinden vazgeçemez ve üzerindeki ağırlık artarken, gerçeklerden çeşitli bahanelerle kaçmaya başlar. TV ‘den naklen verilen mevlitlerde, insanların ağladıklarını görürüz. Çünkü bildiği, gerçeğin bir kırıntısıdır ve kişi ona dahi sahip çıkmadığı için, derinden yaşadığı azap su yüzüne çıkmış, gözyaşlarına dönüşmüştür. Gerçek eyleme dönüştüğünde çelişki, mazeret, engel kalmaz. "Sen içini düzelttin de BİZ dışını düzeltmedik mi?" diye sormazlar mı?

 

Ayşe Turhan

 

(Güncelleme: 17/01/2007)



Bilip de yapmamak yaşamdaki büyük ıstıraplardandır. Bilmek, bildiğini uygulamak sorumluluğu ile beraberdir. Bugün düşüncemizin önemini, bedenimiz ve yaşamımız üzerindeki etkisini her gün daha fazla anlamaya başladık. Artık başkalarının bize pek fazla bir şey yapamayacağını, ama birçok şeyi sadece düşüncelerimizle yaşamımızda nasıl meydana getireceğimizi öğrenme yolunda hızla ilerliyoruz da, bu bilginin sorumluluğunun ne kadarını yerine getirme gücü ve cesaretindeyiz?

 

Bu çalışma, azim ve disiplin uygulamasıdır. Madde hâkimiyetine giden yolun ilk taşlarıdır ve bu da insandan beklenendir. Bütün bunlar biliniyorken, bu bilgiye boş vermek, uygulama ve alıştırmalarını zor bulup tembellik etmek, göze alamamak, gelişigüzele kürek çekmek işin kolay tarafı gibi görünse de, içimizdeki o kolaya karşı koyan sesi susturamayacağımızı iyi biliriz.

 

Yapsak zor geliyor, yapmasak rahat huzur yok. İşte insanı yoran acı çektiren bu ikilemdir. Bu nedenle yaşamak çok tehlikelidir, büyük sorumluluktur. Her esintinin bilinmesi gereken nedeni vardır, her gelen etkiye uygun cevap verilmelidir. Veremezseniz ne kaybettiğinizi bile bilemezsiniz. Üstelik cevap birden çoktur; kazandım dediğinizde kaybedebilir, kaybettim dediğinizde kazandığınız olabilir, her şey öyle belirsizdir ki. Hepimize Allah kolaylık versin.


Günal Gölhan

(Güncelleme: 17/01/2007)



Bilinçlenme bir anlamda tekliğe yaklaşma böylece gönül mekanizmasının da devreye daha fazla katılmasıdır. Bu mekanizma devreye girdikçe kendine has duyu hissedişlerini de beraberinde getirir ve böylece kişi beş duyunun ötesine geçmiş bulunur. Yani hissedişleri değişir, görüşü açık olmayanın görüşü açılır, kısaca duyular dışı algılamayı başarır. Lobsang Rampa ilk duyular dışı deneyimini dışsal müdahalelerle yaşadığında insanların auralarını görüp korktuğunu anlatır. Açıklı koyulu veya kirli tonlarda kırmızı bulutlar içinde gördüğü birçok insan onu dehşete düşürmüştür. Aurada ki kırmızılık öfkenin rengidir ve renkle birlikte enerjisini de yaymadadır.  Bu bulut doğal, mutlu, neşeli, çalışan dikkatini bir noktaya toplamış insanlarda da farklı renk ve enerjiyle bedeni sarar ve tabii etrafına da ait olduğu enerjiyi yayar.

 

Bilinçlenme de derece derecedir. Kimi insanda bilinç seviyesine göre bir özel fark ediş devrede, kiminde bu daha fazla hissediş- görüş şeklinde olmadadır. Bilinçle deneyimin ve ruhsal kazancın başa baş olmadığı yerlerde insan gördüklerinden, yaşadıklarından büyük rahatsızlıklar duyabilir ve bu kişinin hayatını zorlaştırır. Bilinçlenme yolunda giden kişinin denge bozukluğuna neden olabilir. Bu yüzden deneyimle kazanılmamış bilinç yükselmesi tehlikelidir de.

 

Kundalini enerjisi yükseldiğinde güçlü bir yaşam enerjisi olarak bilinç açıklığını da beraberinde getirir. Buna hazırlıksız, her hangi bir dürtüyle açılmış olan insanda da çeşitli ruhsal bozukluklar ortaya çıkar. Önemli olan her zaman üst bilinç enerjisini kaldırabilecek beden/ zihin/ ruh yükseltisine bir arada sahip olabilmektir. O zaman görülen, hissedilen, yaşanan farklı bir boyuttan algılanacağı için sorun yaratmaz. Ama birinin eksik olduğu yerde kişi iki ateş arasında gider gelir. İlahi aşkla başarısızlığın ateşidir bu. Ne o yükseltidedir ne de eski bilincinde.  Sorunlar içinde savrulur bir o yana bir bu yana. Dengede olmadığı için bir yeri de yoktur. 

 

Varlık hak etmeye programlanmıştır. Burada “varlık” kelimesiyle anlatmak istediğim sadece insana ait değil, tüm yaratılışı kapsayan varlıktır. Dünyamızın varlığıdır, üstünde yaşayanların varlığı olduğu gibi. Ve varlık bilinçlenerek hak edecektir. Bu günkü kaos bilinçte yükselmeye çabalayan toplumun, üst boyut bilincine ulaşmaya çalışan dünyamızın henüz dengeye ulaşamamış yaşamındandır. Bu basit örneklerde de görüldüğü gibi bilinçlenme yolu sorunlar yoludur. Onlarla baş edebilmek için enerjinin tek akışta hakim olması gerekir. Bu da sevgiyi içerir, gönlü içerir.

 

Selay Gunon

(Güncelleme: 18/01/2007)

 

 


 

         Bilinçlenme arttıkça insan davranışlarının da çok daha farklı olacağı yadsınamaz bir gerçektir. Ne var ki, bu farklı davranış, en azından aynı bilinç seviyesine yaklaşamamış kişilerde kıskançlık duygusunu uyandırarak kişiler arasında tatsızlığa sebep olabilecektir. Bu ifademden, bilinçlenmenin sınırlanması anlamı asla çıkarılmamalıdır. Aksine böyle bir tepkiye maruz kalan kişinin, itidalle karşısındakini ikna etmeye çalışması o kişiye doğru yolu gösterecek ve de o kişiye hiç olmazsa o konuda daha bilinçlenmesi gereğini hatırlatacaktır.
 

Bilinçlenme arttıkça, iç dünyamızdaki çalkantılar ile çevremizden kaynaklanan sorunlara yaklaşım tarzımız olumlu yönde farklılık gösterecektir. Ancak böylesine yüklenilmiş kişiliklerde etrafı küçük görme, değer vermeme gibi olumsuz davranışlar sonucu yalnızlık kaçınılmaz olacaktır.

Aybars Ongun

(Güncelleme: 18/01/2007)




 

          Bilinçlenmeye bağlı sorunlar olarak gördüğümüz nedenler; aslında gerçeklerle her karşılaşmamızda vazgeçemediğimiz, bizleri dünya nimetlerine bağlıyan, isteklerdir. Bilinçlenme ile farkındalığımız ve sorumluluğumuz artmaktadır. Daha önce değer verdiğimiz, olmazsa olmaz dediğimiz para, mülk, mücevher, gösteriş, üstünlük gibi maddeye bağlı duyguların bizleri olgunlaştırmadığını, arınma yolunda engel oluşturduğunu fark ettiğimizde bunları sorunlar olarak görmekteyiz.

         Esasında bilinçlenme; çok zorlukla, fedakarlıkla, çaba ile, özveri ile elde edilecek bir yolda ilerlemedir. Küreselleşen, ekonomi ve sosyal durumu farklılık gösteren dünya yaşamında varlığın düşüncelerini doğruda kullanması ve disiplin içinde yürütmesi bir yönü ile sorunlar olarak karşımıza çıktığı varsayılmaktadır. Oysa varlık bir bir yüklerinden kurtulup sadelik ve yalnızlıkla bütünlüğe doğru yol almaktadır.

Sevim Mutlu


(Güncelleme: 19/01/2007)

 

 

 

         “Bilinçlenme” kavramına özel bir açıdan bakılınca adeta iki farklı yapı ortaya çıkmaktadır:

1) Kişinin yaşamında o zamana kadar kazanılmış tüm bilgilerin ve bunların biriyle yapılmış bağlantılarından oluşan sabit bir iskelet (bir yapının beton iskeleti gibi),

2) Bu sabit yapının üzerine; genişlemekte olan bilinç tarafından algılanarak yağdırılan yeni bilgi ve kavramların oluşturacağı hareketli ve değişken özellikli ikinci bir iskelet yapı…

          Şüphesiz ki bu iki yapı; bağımsız gibi görünmelerine karşın tüm şuursal etkinliklerde aktif bir iletişim içinde bulunmak zorundadırlar. Bu konudaki sorunlar en çok bu etkinlikler sırasında kendilerine temel olacak sabit ve hareketli yönlerden ortaya çıkabilir. Bunları başlıklar olarak özetlersek:

* Temel şuur yapısında sabit görünümdeki önceki bilgi, deneyim ve değerlendirmelerin yetersiz kalması,

* Hareketli yapı tarafından çevreden algılanması gereken bilgi ve izlenimlerin doğru ve tam olarak algılanamaması,

* Bunların birbiriyle bağlantılarının kurulmasında ve yeni değerlendirmelerin de bilince intikalinde yukarıdaki nedenlerle eksik ve hatalı kalması v.s gibi…

         Sonuçta her şey kişinin bilinçlenme sürecinde göstereceği etkin çabalara bağlı olmaktadır ki sorunlar en iyi şekilde ele alınabilsin ve eksiltilebilsin.

Zafer Ergül

(Güncelleme: 19/01/2007)


 

 

         Metafizik ve ince anlamlar açısından bilinçlenme kavramını herhalde şuur, şuurlanma, aşkın şuur v.s.gibi birbirini tamamlayan boyutlarda görmek gerekmektedir. Ancak soruda da belirtildiği gibi; bir genişleme ve buna paralel olarak ortaya çıkacak sorunlar söz konusu olacaktır. Çünkü bir resim ekranı gibi büyüyecek şuur alanında daha önce algılanmamış yepyeni öğeler belirecek ve bunlar kişide bir değerlendirme ve saklama sürecine girecektir.

         Bu süreçlerde kişinin bilinç yetenekleri ve daha önceden birikmiş çeşitli bilgileri sonucunda birçok düşünce değişimleri ortaya çıkabilir. Aslında tüm sorunlar bu noktada doğabilir. Şöyle ki: Acaba kişinin şuur birikimi ve daha önceki bilgilerle yol yapacağı yeni birleştirmeler ne derece doğru ve gelişim plânına uygun olabilecektir? Çünkü her yeni öge şuurda sindirilinceye kadar nice sınavlardan geçmek zorundadır.

         Akla gelen şuur rizikolarını “gelişen sorunlar” olarak sıralamak konuya bir yaklaşım olabilir:

   * Algılanan her yeni bilginin uzun süre denenmesi, sonuçlarının iyice değerlendirilmesi ve ancak ondan sonra şuurda yer alması konusunda aceleci olmak,

   * Bu değerlendirmelere yön verecek bilgi birikimlerinin yetersiz olması,

   * Keza, algılanan yeni noktaların daha yüksek bilgilerle bağlantılarını yapmada yetersiz kalmak.

          Sonuç olarak; bilinçte genişlemenin, kişinin tekâmülünde, çok önemli bir basamak olduğu gerçeğini devamlı göz önünde tutarak, yukarıdaki sorunların en aza indirilmesi bir gelişme yönü ve hedef olarak kabul edilmelidir.

Gür Ergül


(Güncelleme: 19/01/2007)

 

 

 

 

Bilinçlenme insan hayatında aşamalar halinde kendini hissettirir. Birinci aşama merak ve şaşkınlık doludur. İnsan, dünyaya geldiği andan itibaren, farkında olmadan bilinçlenmenin peşindedir. Önce içgüdüsel olarak yapılan davranışları zamanla tercihler olarak farklılaşır. Yaşadığı toplumun gelenek görenek ve kültür yapısına göre belli bir yol alır. Bu gelişim kişiden kişiye farklılık arz eder. Bazı çocuklarda daha erken yaşlarda başlar. Kendi yaşıtları ile uyum sağlaması zorlaşır, büyüklerle arkadaşlık yapmak ona daha cazip gelir. 

 

İkinci aşama biraz zorludur, acı verir, korkutur hatta bilinçlenme duraklar. İnsan, yaşadığı ortamda bilinç gelişimi kendisinden daha yavaş olan bazı insanlar tarafından dışlanmaya başlar. Yaşadığı her gelişim bu farkı daha da büyütür ve hiç kimsenin onu anlamadığını düşünmeye başlar. Toplum içinde fakat yapayalnızdır. Uyum sağlamak ister diğer insanlara. Bu yüzden farkında olmadan bilinçlenme yolundaki gelişimine engeller koyar. Kendini psikolojik olarak hasta zanneder. Ve psikolog desteğine ihtiyaç duyar. Birçok insan bu ikinci aşama içinde hayatını bitirir.

 

Üçüncü aşama, kişinin bilincinin gerçek kıymetini anlamaya başladığı zaman başlar. Kişi bazı sınavlardan geçmiş, hatalar yapmış, acılar ve pişmanlıklar yaşamıştır.Tüm yaşadıkları karşısında farklı duygular ve düşünceler geliştirmiş kendini tanımaya başlamış, farkındalığı artmıştır. Etrafındaki insanlar içinde kendisi gibi bilinçlenme yolunda olan insanlarla karşılaşmaya başlamıştır. Hayata, insanlara, olaylara artık farklı bir gözle bakmaya başlar. Etrafına ışık ve sevgi saçar. Her şeyi anlamak ve öğrenmek ister. Paylaşır, görür düşünür ve gerçek bir insan gibi yaşar. Bulunduğu topluma yararlı olmaya çalışır. Sorumluluk taşır. Dünyanın yaşanır olması için çaba sarf eder.

 

Bundan sonraki bilinç seviyesi ise hak ediş ile ilgilidir. Kişi yaşadığı sınavlar sonucunda farklı bir hal içinde olur. Her şey karşılığını bulur. Aydınlanma gelir. Yardım alır. Öğrenme durumundan bilme durumuna geçer. Diğer insanların Aydınlanmasına yardım eder. Varlık olarak gerçek görevini yapmaya başlar...

 

niRVana

(Güncelleme: 19/01/2007)

<< geri
Ana Sayfa | Hakkımızda | Ziyaretçi Defteri Bugüne kadar sitemizi 94101755 kişi ziyaret etti, Şu anda 335 kişi sitede.