İyilik Yapmanın Esası

 

         İyilik yapmanın önemi; yeryüzünde apaçık anlaşılabilsin diye formülleştirilmiştir. “Size yapılmasını istemediğiniz şeyleri siz de başkalarına yapmayınız” ya da “İnsanları iyiliğe teşvik et, kötülükten men et” tarzında güzel aforizmalar veya deyişler vardır.

 

         İyiliği daha ziyade beşerî ilişkiler içerisindeki bir durum olarak ele alıyoruz. Eğer insanlara iyilik etme arzusu içinizden geliyorsa, bunun zihninde mantıklı bir şekilde tartışması olamaz. Bu tamamen sizin üst seviyedeki duyularınızın, üst şuurunuzla alakalı hissiyatınızın ve vicdanınızın ortaklaşa çalışmasından ortaya çıkan bir harekettir. Bunun makul bir tarza dökülmesi zordur. Makul vicdan uygulaması yapmak yani vicdan ile aklî verileri kolaylıkla bir araya getirerek ikisini bir anda kullanabilmek o kadar kolay değildir. Bunu yapabiliyorsak, başarabiliyorsak, elimizde bir ölçüler varsa; öncelikle o insanların liyakat durumlarına bakmamız gerekir.

 

         Elbette, bizim insanlara bir yardımımız olabilir. İyilikler; bazı insanların zor bir durumu yenebilmeleri için onlara yapılan ilave yardımlar, enerjiler tarzında ortaya çıkar; aslında işin temeli budur. Demek ki, cehit faktörü bahis konusudur. Bu cehit faktörünü azaltmayacak, gayret göstermelerine mani olmayacak şekilde insanlara yardımda bulunabiliriz. Önemli olan, bizim o insanın işini kolaylaştırmamızdır. Ancak onun cehdini, çabasını, eforunu azaltacaksa yaptığımız iyilik olmaz.

 

         Kişinin ihtiyacı olan olaylarla karşılaşması ve ihtiyacı olan bir hedefe ulaşabilmek için de bir çaba harcaması, bir gayret göstermesi lazımdır. Bizim o kişinin gayretini azaltıcı, gayret gösterme eyleminin gücünü düşürücü şekilde hareket etmememiz gerekir. Bu şekilde olacak bir yardımlaşma ve dayanışma her zaman için makbuldür. Ancak buna iyilik ve yardım diyebiliriz. Yoksa “Sen dur, ben senin yerine yaparım!” demek iyilik değildir.

 

         Hiçbir kimsenin denemesine engel olacak bir harekette bulunmamalıyız; bırakalım kendi kararlarını kendisi versin. Fakat karardan önce, eğer gerçekten bize başvurmuşsa, yakın çevresinden ya da bizden bir şey talep ediyorsa, işte o anda o liyakat sahibidir. Bizimle karşı karşıya gelip bizden yardım isteyebilecek kadar ciddi bir hali vardır. O zaman onun cehdini kırmayacak şekilde, bütün işlemin yine kendisi tarafından yapılmasının söz konusu olduğunu düşünerek, gayret göstermesine mani olmayacak şekilde gereken enerji ilavesini veya ondaki bir enerjinin akışını sağlayacak olan bir yol temizliğini, bir takım engellerin onun önünden çekilmesi meselesini yerine getirebiliriz.

 

         Aynı anda, kendimiz için de bir iyilik yapmış oluruz, çünkü onun bizden yardım istemesi de bizim için bir iyiliktir. Bizim yardım etmek yeteneğimizin, şuurumuzun arttırılmasına, uygulama sahasına sokulmasına neden olduğu için o kişi de bize bir iyilik yapmaktadır. Bunları düşünerek hareket ediyorsak, fevkalade şuurlu bir şekilde, sadece zekî değil, çok bilinçli ve terbiye edici bir biçimde hareket ediyoruz demektir. Bu sistem, ruhsal rehberlerimizin bizim üzerimizde kullandıkları sistemin aynısıdır. Onu kavrayıp, aynı şekilde hareket etmek lazımdır.

 

(Güncelleme: 11/10/2006)