LBL_YAZI
SAYFA 1 SAYFA 2 SAYFA 3 SAYFA 4 SAYFA 5 ARŞİV
  Bugün: 29 Mart 2024 Cuma

Bize Ulaşmak İçin
[email protected]
Yazdırılabilir Versiyon

HAFTANIN KONUSU



Dünya oyunundaki rolümüzü biz tayin ediyoruz

 

Dünyada oynanan oyun insanın eğitilmesi, bilinçte yükselmesi ve adım adım gerçeği yaşayarak, daha üst gerçeklere hazırlanması için tertiplenmiştir. Dünya oyunu bilinç açısından çok katmanlı bir oyundur. Burada "oyun" ve "rol" sözcükleri, yaşamın ciddiyetini hafife almak için değil dünyadaki olaylara farklı bakmamız için kullanılmaktadır.

Bu oyunda her insan kendine ve kendi dışındaki her şeye istese de istemese de bilinçlenme yönünde hizmet eder. Yalnız insan değil tüm varlıklar bizatihi var olmakla dahi varlık sistemlerine hizmet eder. Hizmet var henüz olgunlaşmamış, dalına sıkıca tutunamamış meyveyi koparır atar, hizmet var kopmayan meyveyi olgunlaştırır. Çiçek var ilk rüzgârda uçar gider, çiçek var rüzgârla tozlaşır, güneşle meyve bağlar.

Toplum bilinci insanı gerçekten uzaklaştırırken, bir üst gerçek yakın olanı daha yukarı gerçeklere taşır.

Biz insanlar dünya üzerindeki bilinç katmanlarından hangisinde bulunduğumuza bağlı olarak bu ruhsal oyuna katılırız. Bu oyunu kimi insan bilinçle oynar ve yükselir, kimi insan bilinçsiz oynar ki yükseliyor mu dalından kopup düşüyor mu biz bilemeyiz ki bu da oyunun bir kuralıdır. Kuşkusuz yükseleni anlamak da yükselenin harcıdır.

Tüm olaylar insanın bilinç kazanması içindir. Öyle olaylar vardır ki toplumları uyandırır, topluca daha üst bilince çıkarır. Kişisel veya toplumsal yükseliş fırsatı her andır. Doğru olanı seçerek kazanırız, yanlışa döndüğümüzde kaybederiz.

Bir defa, beş defa veya ara sıra doğruyu seçmek değişim değildir. Değişim doğru davranışın süreklilik kazanmasıdır. Süreklilik denge halidir. Her konuda doğrunun bilgisi var, bilginin yerine getirilmesinin gerekli olduğu hususundaki imanın gücü var sonuçta doğru olanın sürekli eylemi var. Bu öyle bir dengedir ki korkular silinir, sevgi anlam değiştirir, bilgiler açılır ve gerçek dünya yaşamındaki rolümüzün ihtiyacı olan gücü kazanırız. Bugün yapamam dediğimiz büyük değişimleri hem kendimizde hem çevremizde yaratmaya muktedir oluruz. İnsanların iyiliği için dua etmek, çekilen ıstırapları acısını çekmek tek başına anlam taşımaz. İnsana dengeyi başardığı zaman her şeyi değiştirme gücü verilmiştir. İnsanın dünyada oynaması gereken rol ve tüm bilgiler açıkça ortada iken üzücü olan gereken adımların atılamayışıdır.

Denge kişiyi kaldırabileceği, anlayabileceği, uyabileceği gerçekler üzerinde tutar. Başka bir deyişle denge gerçeği güzel karşılamamızı, hizmeti güzel yapmamızı sağlar. Güzel karşıladığımız her gerçek bizim dengemizi daha sağlamlaştırır ve daha üst gerçeğe, daha üst hizmete hazırlar. Küçükten ve en gerekli olandan başlayıp yukarı doğru tedricen çıkış O'nun İlmi ve Merhametidir. O çok meraklı olduğumuz büyük gerçekler, gerekli adımlar atılmadan verilseydi en azından aklımızdan olurduk. Nitekim kıyamet günü çoğu kişinin çıldıracak olması da aynı anlamdadır. Çünkü gerçeğe adım adım yaklaşmak üzere zaman tanınmıştır. Zaman bitip gerçek belli bir seviyede karşımıza çıkınca zamanı doğru kullanmış olanlar o gerçeği karşılayabilecek, diğerleri ise karşılayamayacaktır.

Kimdir dengeli olan? Yaşadıklarını şikâyet etmeden güzel karşılayandır. Güzel karşılayan yükselendir. Yükselen bilmediklerini bilmeye başlayandır. Bilmeye başladıkları nedir? Kendileri için en gerekli olan, yerine getirmek için yeterli güçleri olan, güzel karşılanan her olay, her görevdir ki kişinin yükselişini sağlaması için hayırlı zamanda karşısına çıkarılmıştır. Kimse haksızlığa uğramıyor. Yaşanılan her şeyi doğru ve güzel karşılamak zamanı kazanca çevirmektir. Doğru ve güzel karşılama sadece bizim kötü olay, kötü durum dediğimiz şeyler için değil çok iyi, çok güzel ve büyük fırsat olduğunu düşündüğümüz durumlar için de söz konusudur. Biz o lütufların değerini kaybedince anlarız. Bütün bunlar düşünce gücümüzün kullanılıp kullanılamaması ile ilgilidir. Sonuçta oyundaki rolümüzü seçen biziz. Bu rol, dünyaya gelirken seçtiğimiz rol müdür yoksa seçtiğimiz rolü unutup veya başaramayıp oynadığımız mıdır?

Zaman dolduğunda cevaplamamız gereken tek bir soru var: Sağladığım imkânlarla, tanıdığım süre içinde seçtiğin rolü esaslara uygun oynadın mı, görevini yaptın mı, yoksa yaşam boşa mı geçti? Yapman gereken iş ortada mı kaldı?

Güney Haştemoğlu 20.12.2016
*ruhsalboyut.com*

 

<< geri
Ana Sayfa | Hakkımızda | Ziyaretçi Defteri Bugüne kadar sitemizi 93432585 kişi ziyaret etti, Şu anda 212 kişi sitede.