Egomuzun Sanal Dünyası

 

Daracık bir yolda yürüdüğünüzü düşünün. Sol tarafınız yüksek bir yar, sağ tarafınız korkunç bir uçurum. Uçuruma bakarsanız, başınız döner ve düşüp parçalanırsınız. Bu nedenle uçuruma bakmamaya özen göstererek devamlı o yüksek yara ve göz ucuyla da önünüzdeki yola bakarsınız. İnsanın gerçek karşısındaki durumuna ne kadar benziyor? Gerçek, içine düşüp parçalanacağımız bir uçurum gibi algılandığı halde dik kayalık, kurtarıcımız gibi. Yürüdüğümüz yolda her an ayağımızın kayabileceğini düşünüyoruz.

 

İşte gerçeklerden kaçarak yaşamı böyle bir sanal kâbusa çevirdik. Gerçeğe uygun bir ruhsal dünya yaşamını reddettiğimiz için gerçek bize çıldırtıcı görünüyor. Günümüzde sayısız kitap, pek çok film, web sitesi, binlerce belki milyonlarca kişi ruhsal gerçeği yüksek sesle ifade ediyor. Acaba sur'un, inanmayanları çıldırtacak olan sesi bu mu? Çünkü insanlar ruhsal gerçekleri duymaktan deliler gibi korkuyorlar; olmayan kayalara tutunup, olmayan uçurumlara düşmekten kendilerini korumaya çalışıyorlar.

 

Mutlaka çıldırmış olmalıyız ki, ruhlarımızı kurtaracak bilgileri, içine düşüp parçalanacağımız uçurumlar gibi görüyoruz. Birisi, hiç unutmadığım, gerçekten yaşadığı bir olayı anlatmıştı; lisede öğrenciyken sınıfında uyuşturucu kullanan bir arkadaşı varmış; bir gün bahçede birlikte dolaşırlarken, uyuşturucu kullanan genç, yerdeki taşların arasında, yağmur sonrası oluşan, incecik bir su akıntısını göstererek, "ben bu suyun karşı tarafına atlayabilirim" demiş ve iki üç adım geri çekilip, son hızla akıntıya doğru koşmuş ve sanki beş altı metre genişliğinde bir akarsuyun üzerinden atlıyormuş gibi kendini öteye fırlatmış ve bunu bana anlatanın şaşkın bakışları altında yere düşmüş. Uyuşturucu etkisi altında insan iplik gibi akan suyu, beş altı metre genişlikte bir akarsu zannedebiliyor. Suyun gerçek durumunu görebilen ise bu davranışa hayretle bakıyor.

 

Ego ile uyuşturulmuş insan, gerçek karşısında halüsinasyon içinde kalıyor. Dost Sistemlerden dehşet duyuyor; gerçeğe, kulaklarını, gözlerini kapatıyor. Eğer o tarafa bakmazsa kendini kurtarabileceğini, dik kayalıklara sıkı sıkı sarılırsa korunabileceğini düşünüyor. Gerçekte ne dik kayalık, ne uçurum, ne daracık bir yol var. Hepsi egonun yarattığı sanal bir manzara. "Sırat Köprüsü dar derler, varıp üstüne evler yapasım gelir." Bu söz Yunus Emre'nin. Onun gerçeği gören kalbi, böyle bir sanal korku içinde değil. Tam tersine yol ev yapacak kadar geniş ve rahat.

 

Biz kendimizi korkutuyoruz. O' kullarını böyle korkutur mu? 

 

Güney Haştemoğlu

(Güncelleme: 06/02/2007)