TENKİT KENDİNE, BİLGİ EHLİNE, SEVGİ SEVENEDİR...

SAYFA 1 SAYFA 2 SAYFA 3 * RUHSAL BİLGİ SİTESİ * DOĞRU YAŞAM BİLGİLERİ *                                 *ARAMADIĞIMIZ  HAZİNEYİ  BULAMAYIZ.* SAYFA 4 SAYFA 5 ARŞİV
  Bugün: 19 Nisan 2024 Cuma

  ZAMAN SONRASINA ...
  SAHİP OLMA DUYGUMUZ
  İRADE NİYETLE GÜÇLENİR
  YEDİ SES, YEDİ RENK...
  GÖNÜL DEĞERLERİMİZ -1
  KAZANÇ EMEK KARŞILIĞIDIR
  UYANIŞ İÇİN BAŞLANGIÇ
  UYANIŞ İÇİN AKTİFLEŞME
  DİLEKLER GERÇEĞE AİT...
  BİLGİ, HİZMET VE GÜÇ
  KOŞULSUZ SEVGİ NEDİR?
  ZAMAN IŞIK ANAHTARDIR
  VİCDANDA YASA, GÖNÜLDE O'
  ANLAMAK AHENK SAĞLAR
  İKİNCİ ZAMAN
  ZAMANI YAŞIYOR OLMAK
  İYİ VE DOĞRU
  DİKKAT ÜST BİLİNCİMİZİN...
  SEVGİ VE YAŞAM
  ZİHİN VE SEVGİ
  İYİLİK BÖYLE BİR ŞEYDİR
  UMUDU DAHA GENİŞ DÜŞÜNMEK
  HAYRI BİLMEK O'NA ERMEKTİR
  EYLEM YOKSA BİLGİ...
  IŞIK OLMAK
  KORKU VE ENDİŞE
  BİRLEŞTİRİLEN DEĞERLER
  BAŞEDEMEDİĞİMİZ SINAVLAR
  DÜNYA OYUNU...
  SEVGİ ÜZERİNE...
  RUHSAL İNCELİK
  ŞUUR VE BOYUT ANLAMLARI
  GÜCÜN KAYNAĞI AŞK...
  GERÇEĞİN GÜCÜNÜ GİYİNMEK
  TV'DE NELER VAR?
  ÖZGÜR MÜYÜZ?
  KURTULUŞ KENDİNİ BİLMEKTİR
  BİLGİ, SEVGİ VE HAYIR
  RUHSAL DENGE VE DÜZEN
  RUHSAL GERÇEK
  GERÇEK BİZ KİMİZ?
  RUHSAL YOLUN ÖNCELİKLERİ
  BİRLİK VE HAYIR İLİŞKİSİ
  BÜTÜNLENMEK
  ALLAH İNANCI
  TV'DE NELER VAR?
  RUHSAL ÖZGÜRLÜK
  ÖZGÜR OLMAK
  DİLEKLERİMİZ
  ÖZ BİLGİ
  HİZMET YARATMAK
  O'NUN ADALETİNİ ANLAMAK
  İLAHİ ADALETİN TECELLİSİ
  KADERİMİZİ BİZ Mİ YARATIYORUZ?
  SEVGİ VE AYDINLANMA
  TV'DE NELER VAR?
  YÜKSEK HİSSEDİŞ
  HAYRI BİLMEK
  SEVGİ VE KENDİNİ BİLME
  SEVGİ VE İNSANÎ DEĞERLER
  YENİ BOYUTA HAZIR MIYIZ?
  TV'DE NELER VAR?
  KARDEŞLİK ANLAMI
  YALAN SÖYLEMEK
  O'NUN SELAMI
  ATEŞ VE YANMAK
  DÜŞÜNCE SEVGİ VE İYİ OLMAK
  ANLAMAK DÜŞÜNMEK ARAMAK
  SEVGİ, İNANÇ, BİLGİ, VE NEŞE
  TV'DE NELER VAR?
  VAROLUŞ SORUMLULUĞU
  İNSANIN ÖZ DÜZENİ
  RUHSAL BİLGİYE UYMAK
  ŞUURLANMA
  KENDİMİZİN SORUMLULUĞU
  YALNIZ İYİLİK
  BERABERLİKTEN BİRLİĞE
  BİLGİNİN HAKEDİLİŞİ
  İNANMAK İLE YAPMAK
  İNANÇ VE SABIR
Bize Ulaşmak İçin
[email protected]
Yazdırılabilir Versiyon


HAFTANIN SORUSU
OKUYUCU YAZILARI

 

 

Hayal kurmanın işlevi nedir, hayaller nasıl olmalıdır?

 

 

Pek çok insana göre gereksiz, saçma, boşa zaman harcama gibi tanımlamalarla ifade edilen hayal dünyası gerçekte nasıl bir dünyadır hiç düşündünüz mü? İnsanın yaratılış programında kullanıma açık kılınan bu düşsellik boyutu acaba onun gelişimine nasıl bir katkıda bulunmadadır ki, izin verilmiştir kullanılmasına. Esriklik midir, yoksa insana O’nca verilen tüm değerlerin çarpıtılarak kullanılması gibi, kullanılırken değerinden çok şey kaybederek, sıradan insanın zihninde ve duygularında ışıltısını yitirmiş, değersizleşmiş, küçümsenmiş, hatta hastalık olarak tanımlanabilecek seviyelere mi inmiştir!

Hayata mantığıyla bakmaya özen gösteren, genelde düz mantığı kullanan, bu özellikleriyle övünen insanların bile yüzleşmekten korktukları ya da hayal olduğunun farkında bile olmadıkları hayalleri her zaman olmuş ve olacaktır da... “Ben gerçekçiyim boş hayallerle uğraşamam ya da hiç hayal kurmam” diyenlerin düşüncelerindeki ve yaşamlarındaki katı bireysel gerçeklik, bir anlamda içselliklerindeki düşük seviyeli birikimlerden, gerçekleştiremedikleri hayallerinden kaynaklanmaktadır, kendilerince bir korunma ve savunma mekanizmasını işleterek. Kişinin gerçek hayalin ne olduğu hakkında bilgisi, hissedişi, ya da sağlıklı bir duygusal yapısı olsa, hayali bu seviyeden gören ya da yaşayan anlayış içinde olamaz. Hayal, varlıksal ihtiyacın geleceğe yönelik düşüncede anlam bulduğu safhadır. Varlığın gelişmişlik seviyesi ve o seviyedeki deneyim/ değişim/ gelişim ihtiyacı neyse, hayalleri de o yönde gelişir, düşünceleri, yaşama bakışı, çalışmaları o yöndedir ve bu onun geleceğini yaratır. Onun için her varlığın hayali ve ona giydirdiği güç farklıdır. İnsanın bıkmadan usanmadan tekrar hatırlattığımız bilinçlenmesi gereği bunun için çok önemlidir. Hayalde duyguların da en az bilinç kadar yeri vardır. Duygu gelişimi bilinçle aynı seviyede gelişmişlik gösteremezse hayal olgusuna bakış ya katılaşır ya da esrikleşir.

İnsanlar bir akış bütünlüğünün dünyasal gösteri sahnesindeki oyuncuları olduklarını anlayıp, oyunun gerçek temasının birbirinin ihtiyacını tamamlayıp birleşik bütünlüğü sağlamak olduğunu anladıklarında, göreceklerdir ki tüm dünyasal varoluşlar bağlıdırlar birbirlerine. Biri olmazsa diğeri de olamaz. Bugün hiçbir şeye yaramadıkları düşünülen her şey, varoluşta asla gereksiz değildir. Değerinin ve özelliğinin bilinmezliği insanın cehaletindendir. Burada anlatılmak istenen hayalin bireysel tatmin yönünde kurulması değil, bütüne hizmet yönünde zenginleşmesidir. İnsanların bugün yönlendirilmeye çalışıldığı sistem ne yazık ki bütünselliğe değil, kişiselliğedir. Sistemin temelinde insanın önce kendisi için istemesi, onun hayalini kurması yatar. Güzel mi olmak istiyorsunuz, aynanın karşısına geçip ne kadar güzel olduğunuzu hayal edin övgüler düzün hani olumlama diye betimlenir ya. Sağlıkl ımı olmak istiyorsunuz, bedeninizin şifayla dolduğunu düşünün, şifa enerjsini tüm hücrelerinize yayın, çünkü beden akıllıdır gerekeni yapacaktır. Zengin mi olmak istiyorsunuz, parayı kazanmanın yollarını hayal edin ve bu uğurda birilerinin hakkının üzerine oturmak da dahil olmak üzere. Hükmetmek mi istiyorsunuz, önce paylaşmayı unutun. "Ben önemliyim" betimlemesinin ardında pusuya yatın. Önünüze çıkan her değeri üzerinizde biriktirmeye uğraşın. Kendinizden başka hiçbir insana önem vermeyin. Önem verecekleriniz kişisel çıkarlarınıza hizmet edenler olmalı sadece, o da ettikleri müddetçe. Diğerleri mi? Onlar gereksizdir. Onlar için her türlü olumsuz düşünceyi üretebilir, haklarında her şekilde konuşabilir, sinmeleri, bir anlamda yok olmaları için düşünebildiğiniz, ulaşabildiğiniz her şeyi yapabilirsiniz. Hayallerinizdeki tek şey hükmeden gücünüzün size yaşattığı hazzı sonsuza dek yaşamaktır. Bunun için her şeyi göze alabilirsiniz. Zamanın gerçek insanlıktan sapkın eğitimi, kişisel gelişim cazibesinin ardında bunu yaratmadadır; hükmetmeyi... Hayaller bunun için kurulur, duygu ve vicdan yoksunluğunda. Çocuklar bu hayallerle beslenir, iş hayatları onunla devam eder. İnsanın insana muhtaç olduğu unutulur, “ben” olabildiğince ortaya çıkar. Bu sahneleri dost bildiğiniz insanlar arasında bile izleyebilirsiniz. Size dost görünenler ardınızdan söylemediklerini bırakmazlar. Çünkü hayallerinde sizin sahip olduklarınıza sahip olma vardır.

Oysa ki, hayaller hizmet duygusu altında, hükmetmekten vazgeçerek ki, bu ego terbiyesiyle elde edilir, her insanın bir diğer insan, insanlık ve evren için nasıl hizmet ettiğinin şükrünü yaşayarak ve her hizmete teşekkür edebilmeyi başararak kurulmalıdır. Bu üst bilinç, üst duygu ve üst bilgiyle gerçekleşecek muhteşem hayallerin başlangıcını yaşatacaktır. Asla çıkar hayalleri değildir. Tüm varoluşu kapsar ve özünde ben, benim başarım, benim hizmetim, benim fedakârlığım, benim sevgim, benim param, benim zamanım, benim, benim, benim duyguları yatmaz.

Siz çok hayırlı hayaller kurabilirsiniz. Hatta bir kısmını da gerçekleştirmiş olabilirsiniz ama bilin ki sizin seviyenize yükselememiş pek çok insan bu hayalleri yıkmak için elinden gelen her şeyi yapar. Hatta aynı amaca hizmet edecek yolda olsanız bile. Bunlar yaşanmışlıklardır. Üzülmeyin, gün gelir devran döner ve bir de bakarsınız ki ektiğiniz tohumlar filiz vermeye başlamış, zihin biraz daha gönle açılmıştır. Yapmak istediklerinizi yapmak isteyenler ortaya çıkmıştır zaman evveli sizi çok üzmüş olsalar da. Yine de hayallerinize devam edin. İnsanlığın, doğanın size değil, hayallerinizde gerçeklik bulan yerine ihtiyacı var aracılar farklı olsa da...

Aysel Ongun / www.ayseli.org - 5.12.2011 *ruhsalboyut.com*

 

 

 

Hayal kurmak bir bakıma ümit etmektir. O’ndan ümit kesilmez! Ümit etmek O’na inanmaktır, varlığın canlılığıdır. Ümidi olmayan yok oluşa gider. Ümit etmemiz O’nun bizden beklediğidir. Çünkü ümitlerimizin gerçekleşmesi için gereken her türlü fırsat verilmektedir.

Ne yazık ki sözcükler yaşamdaki yanlış kullanımlar dolayısıyla içlerindeki öz anlamı kaybediyor. Hayal kurmak da bu talihsiz sözcüklerden biri. Hayal günümüzde hafife hatta alaya alınan bir sözcük. Hâlbuki hayal kurmak kesin bir inanç içinde proje yapmakla eşdeğerdir.

Proje yapmak ise ciddi bir iştir.  Projemizin gerçekleşmesi, bizim içimizde meknuz bulunan gücü kullanabilme becerimize, liyakatimize bağlıdır. Mustafa Kemal gibi hayal kurarsak bir harabeden, bir yangın yerinden ortaya sadece yepyeni bir devlet çıkmakla kalmaz dünyanın çehresi değişir, kitlesel bilinç yükselir. Eğer içindeki gücün farkında olmayan, yaşamdan ümit kesmiş biri gibi hayal kurarsak en gerekli günlük işleri bile başaramayız. 

Gerçekte her insanda dünyayı değiştirecek güç vardır. Ne var ki o gücün gerçek kaynağını bilelim.  Güç O’ndan gelir, güçsüzlük bizden. Gönül dediğimiz O’nun bizdeki yeri kabul ettiğimiz noktada Vareden’in bize bağışladığı tüm gücü vardır. Gerçek adaletin, gerçek düzenin, Yüceliğin adeta fışkırdığı yer gönüldür. Gönül sözcüğü bir edebiyat, bir hoşluk, ince duygular değildir. O bizim içimizdeki kudrettir ve onu kullananlar karşımızdadır.

Gücün ortaya çıkması, kullanılabilir olması bizim düşüncelerimize bağlıdır. Önce kendi hayrımıza sonra insanlık hayrına ve tüm dünya hayrına düşünceler ve bu düşüncelerin eyleme geçirilmesi içimizdeki gücü ortaya çıkarır. Bugün önce kendin için bir hayır yap. Kendine hayrı olmayanın kimseye de hayrı olmaz, onun kalbinde yüksek hayaller için güç de olmaz. Önce bugün bir yanlışını terk et. Bu bir adımdır. O adımlar devamlı ise ve başka yanlışlarımı görüp terk ediyorsam yürümeye başladım demektir. Yeni yeni düşünceler zihnimde ortaya çıkıyor ve onları da eyleme geçiriyorsam koşmaya başladım. Yüksek düşüncelerim kılavuzum olmuş ve ben güçlü bir iradeyle eski yanlışlara hiç dönmeden yola devam ediyorsam artık ileri şuurdan haberdarım, ileri şuurla alışverişe geçtim demektir. İşte güç buradadır. Yoksa “Allahım bana güç ver, bana sabır ver, vs” dualarla eylemsiz güç kazanılmaz.

Hayaller proje ciddiyetinde ise gerçekleşir. Bir proje bilgi işidir, kesintisiz eylem ve kesintisiz doğruluk işidir. Hayal kendimiz için, herkes için, dünya için bir iyiliğin, yükselişin, hayrın gerçekleşmesi için yaptığımız projedir. Bu bir anlamda topyekûn arınma projesidir. Arınma adım adım başlamışsa güç de adım adım büyüyecektir. Arınmışlık olmadan güç olmaz, sevgi olmadan arınma olmaz. Hizmet olmadan sevgi ortaya çıkmaz.

Bütün bunların üzerinde içtenlikle düşünürsek pek çok konudaki güçsüzlüğümüzün kendi yarattığımız bir kader olduğunu da görürüz. Güç O’nun önünde haddini bilerek, O’nun Rızasına uygun bir zihinsel yaşamla O’nun bizden ve tabii ki herkesten, her varlıktan beklediği hizmeti sevgiyle yerine getirdiğimizde ortaya çıkacaktır. Çünkü o zaman Yücelik elimizi tutacaktır.

Güney Haştemoğlu – 5.12.2011 *ruhsalboyut.com*

 

 

 

Hayal, yeni bir toplumsal gerçeklik kurmak için her yönde kurulmalıdır. İnsan şuurunun yükselmesine yönelik gerçeğin ve insanın kendi gerçekliğinin hayalini kurması insanı özgürleştirecektir. Bir bilgide insan yaratıcıları kadar özünde yaratandır denilmiştir.  Düşünceleriyle yaratmaya devam eden insan neyi nasıl yarattığının maalesef farkında bile değildir, çünkü kısıtlı duyularıyla bunu algılaması mümkün olamamaktır.  Bugün kendi yarattığımız gerçekliğimizi yaşamaktan pek memnun görünmüyoruz sebebi çok açıktır.  Bizler bildiklerimizle ego güdümlü hayaller kurmayı öğrendik, maddiyatımız ve kariyerimiz için hayal kuruyoruz. Kişisel hayallerimiz içinde yaşadığımız toplumu ve Dünyayı yaşanmaz kılmıştır. Artık bunun farkında olmak durumundayız çünkü bizi geri çeken düşük enerjileri yaratmaktayız. Bundan vazgeçmek zorundayız.

Hayali olmayanlar başkalarının hayallerini yaşarlar. Bizler, düşüncelerimizle yeni fikirler,  yeni modeller,   yeni yaşam formları (Morfogenetik alan teorisi) yaratmaya devam ediyoruz.

Hayallerimiz hiç enerji kaybetmeden (sönümlenmeden) ortam ve şartlardan etkilenmeden sonsuza kadar sürebilir.  Düşüncelerimizi ve hayallerimizi gerçekleştirmek bizlerin insani yönümüzün de ötesinde bir durumdur sonsuza kadar etkili olabilecek bir enerji gücünden bahsetmekteyiz.

Nasıl hayal kurmalıyız?  Yukarıda biraz değindiğimiz hayallerimizin yaratıcı gücünün farkındalığı içinde neleri yapmalıyız?  Nelerden kaçınmalıyız?  Kısıtlanmış hayal olur mu demeyin, çünkü hayallerimizin daldan dala atlayarak ego güdümlü olmasından kaçınmalıyız.

Kurduğumuz hayallerle hangi boyutta neleri yaratmaktayız bunları bilemiyoruz. Kimleri zengin ediyoruz ve hangi varlıkları zor durumda bırakıyoruz?  Hayallerimzle yarattıklarımız sadece kendimizi değil gelecekte olanları da etkilemektedir.

Bir bilgiyi deneyimlerken kurulan hayalin bize geri dönüşümü o bilgi üzerinden duyduğumuz hazla gerçekleşmektedir.  Gerçek hayal kurmak Gerçek bilgi üzerinden olması bizleri şuursal olarak yükseltecektir.  Ruhsal melekelerimiz geliştiğinde özümüzden gelen nasıl bir gücün içinde olduğumuzun farkına varabileceğimizin inancındayım.

Oğuz Demir - 5.12.2011 *ruhsalboyut.com*

 

 

 

Hayal kurmak yaratıcı zihnin bir işaretidir. Bugün hayal kelimesi sahip olduğu anlamın tamamen zıddı yönünde olumsuz bir anlamda kullanılmaktadır. Hayal kuran insanlar “hayalci” diye küçümsenip, çoğunun bu konudaki şevki kırılmaktadır. Maalesef yadırganan ise insanın en temel gerçeklerinden birisi olan yaratıcılığıdır. Tarihte başarılı olan liderleri, kâşifleri, sanatçıları v.s insanların hayat hikayeleri incelendiğinde, ortak olan özelliklerinin hayal edebilme konusundaki üstün becerileri olduğu görülecektir.

Büyük İskender, Pers İmparatorluğunun ötesinde çok daha uzak mesafeleri hayal etti. Kennedy, aya çıkmayı hayal etti. Wright kardeşler, uçmayı hayal etti.  Da Vinci, denizaltıyı hayal etti. Örnekler sonsuz sayıda… Bu tarz insanların hayal gücü olmasa belki de bizler halen taş devrinde yaşayan insanlar olarak kalacaktık. Peki bu insanlar bizden üstün, bizden daha çok olanağa sahip olan kişiler mi? Bence hayır. Onlar sadece ortak olarak kullandığımız kolektif bilinç alanından kendilerine uygun parçaları hayal kurabilme becerileri ile birlikte çekebilen insanlar. Bir insanın düşünebildiği hayal edebildiği bir şeyi, diğer bir insanda düşünüp hayal edebilir. Aradaki farkı yaratan ise bu hayale inanıp, ona sımsıkı sarılıp, onun için disiplinli bir şekilde çalışabilmektir. Ancak bazı hayallerde insanları büyük yıkımlara götürebilmektedir. Hitler’in tüm Dünyayı işgal edecek Almanya hayali gibi.         

Dolayısı ile düzenimizin bildirdiği “düşüncelerinizden sorumlusunuz” sözündeki gibi aynı zamanda hayallerimizden de sorumluyuz. Kelebek etkisi misali, kurduğumuz hayaller ister Dünyamızda ister Evrenimizde olsun, isterse bilemediğimiz evrenlerde veya boyutlarda olsun diğer pek çok varlığı olumlu veya olumsuz yönde etkileyebilmektedir.  Yüce bir Düzenin eğitiminden geçen bizlerin sorumluluğu ise çok daha yüksektir. Kuracağımız hayallerin egomuzun veya nefsimizin hayali olup olmadığına çok dikkat etmeli, tüm insanların birliğine, bütünlüğüne dair hayaller kurmamız gerekmektedir. Günün belirli anlarında hayal kurma egzersizleri yapmamız gerekmektedir. Bu sayede yaratıcı güçlerimizi devreye sokmuş olur, düşüncelerimizde daha derinleşebilir, bu derinleşme neticesinde de pek çok yeni bilgi ile karşılaşmış oluruz. Bu bilgilerin hayatımıza tatbiki ile birliktede tekamül yolumuzda hızla ilerlemeye devam ederiz.                                                         

Turgut Özbek – 5.12.2011 *ruhsalboyut.com*

 

 

 

Kendimizi bildiğimizden bu yana hayaller kurarız. Çocukluğumuzda dinlediğimiz ve okuduğumuz masallar ve hikâyeler hep hayal kurmamıza yardımcı olmuş, hayal kurmamızda ve hayal dünyamızı geliştirmekte etkili olmuşlardır. Hayal kurma insan olarak temel işlevimiz olup, hazırlığına ve öğrenimine çocukluğumuzda sessiz ve sedasız alışırız. Farkında olsak ta, olmasak ta bütün eylemlerimizin, işlerimizin, yaratımlarımızın ve başarılarımızın arkasında düşünce ve hayallerimiz vardır.

         Bizler hayallerimizle umduklarımızı, beklentilerimizi ve isteklerimizi soyut âlemde tasarlar ve yaratırız. Aslında olmayan bir şeyi düşünemez ve hayal edemeyiz. Ancak boyut şartları, olanak ve olasılıklar, ortamın bütünsel bilinci ve tekâmül sistem, nizam ve düzeni bireysel olarak hangi düşünce ve hayallerimizin yaşadığımız ortamlarda gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini belirler. Düşünce ve hayaller bizim yaratım aracımız olup, tanrısal tarafımızdır. Somut olarak gördüğümüz ve dokunduğumuz her şeyin oluşumunda bir arka planı, bir düşünce ve hayal boyutu vardır. İnsan olarak en büyük özelliğiniz düşünce ve hayallerimizdir. Bizler düşünce ve hayal enerjilerimizin bütünselliği ile kendimizi ve âlemlerin sürekliliğini sağlar, enerji olarak besleriz. Düşünce ve hayaller olmasa hiçbir şey olmaz, hiçlik olurdu.

         Düşünce ve hayallerin sorumluluğunu bilerek ve bilinçli olarak taşımak, etki ve tesirlerinin neleri harekete geçirip, olumlu olumsuz hangi sonuçları meydana getireceğini kestirmek, sorumluluğunu üstlenmiş, kabul etmiş bilen hakiki insana has bir haslettir. Düşünce ve hayal gücü, yaşadığımız bu zamanlarda tedricen insanlığın iradesine, bilincine ve mesuliyetine teslim edilmektedir. Hayal edenin, hayallerinin gerçekleşeceği, düşünenin, düşündüklerinin etkisi, tesiri ve yaptırımlarının alenen olacağı zamanlara doğru hızla yaklaşmaktayız. Kıyamet olarak vasıflandırılan zamanlara hazırlanamayan, hazır olmayanların bir acemi şoförün aracını kullanmaktaki beceriksizliği, kontrolsüzlüğü ve hâkimiyetsizliği gibi korkular, karışıklıklar ve çaresizliklerin olmaması hepimizin ortak arzusu olmalıdır. İnsanın kendini tanıması, ne olup veya ne olmadığını, kişiliğini, şahsiyetini ve sorumluluğunu anlaması gerekir. Artık şartsız, amaçsız ve çıkarsız, içinde sevginin olduğu pozitif düşünce ve hayaller kurmanın ve öylece yaşamanın gereği ve önemi apaçık ortadadır.

Orhan Yarat – 5.12.2011 *ruhsalboyut.com*

 

 

                 

Hayaller, ulaşmak istediğimiz idealler seviyesindeki uç noktalardır. Ulaşılmayacakmış gibi gözükürler, fakat ulaşılması için, ufak adımları beklerler.

         Hayallerimiz, Dünya üzerinde birbirimizin üzerinden şekillenir. Genelde ulaşmak istediğimiz hayallerimiz materyalist bir düşünce üzerine kurulur. Evim olsun, arabam olsun v.s. gibi. Tabii bu hayallere ulaşabilmemiz ise, bunlara ulaşacağımız ilk adımı atabilmekten ve üzerinde çalışabilmekten geçer. Çalışmadan, üzerinde çaba sarf etmeden hiçbir hayalimiz gerçek olamayacak ve hayal olarak kalmaya da devam edecektir. Tabii madde üzerine inşa ettiğimiz hayallerimiz elde edilinceye kadar düşüncelerimizde sürekli yer eder ve elde ettikten sonra ise, sıradan kullanılan bir eşyamız halini alır. İşte maddenin cezbi aslında bu kadar geçici bir şeydir. Bunu bu haliyle görebilmemiz, hayallerimizin çok daha sağlam temeller üzerine kurulması gerektiğini düşündürtmelidir. Bizler kendimize ruh varlığı diyor ve bu konuda çalışıyoruz diyorsak eğer, bizlerin kurması gereken hayaller de her birimizin ruhsallığı üzerine olmalıdır diye düşünüyorum. Bizlerin en büyük sermayesi birbirimiz üzerinden ruhsallığımızı beslemek için oluşmalıdır. Hayallerimizi de bu sermaye üzerine kurmamız gerekmektedir. Her birimizin ruhsal manada doğru bir yaşam sürmesi adına, elbirliği ile verdiği çaba, toplumsal hayallerin de şekillenmesini sağlayacaktır. Hayallerin toplumsal hale dönüşebilmesi, O’nun bizler için istediği yaşamı üzerimize giyinerek, birbirimize göstermemizle olacaktır.

         Hayallerimiz, gerçekleşmesini istediğimiz şeyler üzerine kurulur. Bizler gerçekten ruhsal bir yaşam da hep beraber yaşıyoruz ve her birimizin birbirine olan hizmetini düşünüyorsak eğer, kuracağımız hayallerin de artık bireysel düşüncelerden uzaklaşıp, tamamen beraberliklerimiz üzerine, toplum ve genelin üzerine şekillenmesi gerekir. Bu manada atacağımız her adım ve göstereceğimiz çaba, genelin O’nun bizde görmek istediği gibi bir yaşam sürmesini sağlamak adına olmalıdır. Bunun için de ilk önce birey olarak kurmamız gereken hayal, O’nun istediği gibi bir insan olmaktır.          

Tarık Öztürk – 6.12.2011 *ruhsalboyut.com*

 

 

 

“Zihinde tasarlanan, canlandırılan ve gerçekleşmesi özlenen şey, imge”

“Belli belirsiz görülen şey, gölge.”

“Ruh”

Hayal, enerjisel olarak hem süptil, hem de kurgu esasına dayanan bir olgudur ve hayal kurmak insana özgü en önemli özelliklerdendir. Bu noktadan bakıldığında hayal kurma gücü aslında düşünce gücünün ikiz kardeşi gibidir. Düşünemeyen bir insan olmadığı gibi hayal kurmayan bir insan da yoktur aslında.

Düşünce gücü, ruhsal yasalar esası altında çalışan ve bizleri evrende var edilmiş bilgiye ulaştıran bir mekanizmadır. Elbette ki var edilmiş bilgiye ve tüm esin kaynaklarına ulaşabilmemizi sağlayacak düşünce, farkındalık ve yüksek şuur işleyişi ile düşünebilmekle mümkün olacaktır.

Bilgiler, derin düşünceye girebilmenin, derin düşünce etkisi altındaki insana şuur yüksekliği kattığını belirtmektedirler. Derin düşünmek evrendeki bilgiye şuur yüksekliğimiz oranında ulaşmamızı sağlar ise, hayal kurmak ta aynı nispette evrene kendi şuurumuzu katmamız, evrene niyetimizi gerçekleşmesi için yollamamız olarak anlaşılabilir.

Bu noktada hayal kurmak, hayati olarak dünya üzerindeki her şeyi etkileyebilir, değişim–dönüşüme yol açabilir. Bu bilginin bizlere verdiği mesaj ise Evrende ve Dünyadaki tüm yaratımın kolektif bir olgu içerdiği ve her şeyin birbiri ile az ya da çok bir şekilde etkileşim içinde olduğu gerçeğidir. Dünyanın asıl hakimi Dünya üzerinde yaşayan insanlığın ortak şuur seviyesidir ve bu seviye ortak olarak değişmektedir, kimse tek başına yada kendini insanlıktan soyutlayarak ortak olan bu bilinçten ve onun etkilerinden kaçamayacağı gibi, kimse bu bilince tek başına hüküm edemeyecektir. Hepimiz bu büyük kolektif bilinç sofrasından yeriz ve içeriz keza hayallerimiz bu büyük sofraya koyduğumuz ikramlarımızdır.

Bu noktada insanlığın öncelik ve ivedilikle bunun farkında olması ve hem düşüncelerinde hem de hayallerinde bu olguyu barındırması şu anki Dünyamızın en büyük ihtiyacı ve insanoğlunun en büyük başarısı olacaktır.

Mazhar Volkan Topaloğlu – 6.12.2011 *ruhsalboyut.com*

 

 

 

 

<< geri
Ana Sayfa | Hakkımızda | Ziyaretçi Defteri Bugüne kadar sitemizi 93903847 kişi ziyaret etti, Şu anda 190 kişi sitede.