LBL_YAZI
SAYFA 1 SAYFA 2 SAYFA 3 SAYFA 4 SAYFA 5 ARŞİV
  Bugün: 25 Nisan 2024 Perşembe

Bize Ulaşmak İçin
[email protected]
Yazdırılabilir Versiyon


HAFTANIN SORUSU
OKUYUCU YAZILARI

 

 

Akışa Teslim Olmak Nedir?

 

 

 

Maksatsız, amaçsız ve kararsız, nefis ve arzuların etki ve tesirleri altındaki akışlara teslim olmak, zaman kaybetmek ve dejenere olmaktır.

          İnsan için en büyük tehlike, mevcut olan yol ve akışlar karşısında bilgisiz ve bilinçsiz olmasıdır. İnsanın işi bu durumda gerçekten çok zordur. O hayvanlar gibi içgüdüleri ile donanmış, otomat bir varlık değildir. Akıl, mantık ve şuuru ile yolunu bulmak zorundadır. Bu yüzden bir şeyi deneyimlerken büyük bedeller öder ve ödemek de zorundadır. Çünkü insanüstü varlık olabilmesi için tabiri caizse “feleğin çemberinden” geçmesi onun kaderi olmuştur. Nitekim insanın aydınlığı ve mutluluğu, çilesi ve ızdırapları üzerinde yeşermiş ve yeşermektedir.

         Gerçek ve doğru olan akış, evrensel olana kancayı takıp onunla birlikte hareket haline olmaktır. Bilgi ve bilinç olarak hiçbir engel ve takıntıya maruz kalmadan alabildiğine geniş bir özgürlük ile İlahi sistemin murat ettiği istikamette uyum içinde olmaktır. Bunun yolu ve kaynakları ise kutsal metin, tebliğ ve yasalarla açık bir şekilde anlatılmıştır.

Orhan Yarat - 12.4.2010 *ruhsalboyut.com*

 

 

 

         Ne biliyoruz ki? İşleyiş hakkında bildiğimiz ne var, ya da bildiğimizi sandığımız şey nereye kadar doğru? İcraata geçtiğimiz yerden işleyişin farkına varabiliriz belki, bir şeylerin farkına vardığımız an ise, nereden bakıp görmeye çalıştığımız çok önemlidir.

         Bizler hayatımızı şuurlandığımız yerden şekillendiririz. Şuurluluğumuz, bir yeninin öğrenimine kadar bizde bulunan en doğru mertebedir. Yeniye olan açıklığımız şuurlu bir yaşam sürmemiz için gereken açıklığı sunacaktır. Her yeni öğreniş bizde bir şeyler açarak daha iyiyi, daha doğruyu gösteren olmalıdır. Yenilikler, bilinmezin içine atıldığımız durumlardır. Keşfimiz sırasında, öğrenmek adına vermiş olduğumuz çaba kadar da görüş açısı yakalamış oluruz. Ulaşabileceğimiz yer görüş açımız kadardır, onun ötesi ise çözülmeyi bekleyen daha çok şeyin olduğunun hissedilişidir. Her birimizin ayrı ayrı görebileceği sınır kendini yetiştirdiği yerden, görevi yönünden farklıdır. Bizim yapmamız gereken, şuurumuzun yettiği yere kadar eyleme geçip, gerisini yüce sistemin akışına bırakmaktır. Hak edişimiz, yüce sisteme olan teslimiyetimiz kadardır.

Tarık Öztürk – 16.4.2010 *ruhsalboyut.com*

 

 

 

Yüksek anlamı ile düşünürsek, akışa teslim olmak, yüce mekanizmanın bizi daha üst bir noktaya taşımak için üzerimize yönelttiği çekim alanına direnmemektir. Yücelik, her insanın üzerinde böyle bir çekim alanı bulundurur ve onu gerçeğe yönlendirir. Hayatın ve her şeyin esasına, bir deyimle sadede getirmeye çalışır. Olaylar tertip eder, işaretler ve mesajlar gönderir. Bildiğimiz veya tam olarak farkında olmadığımız her türlü iletişim yollarını kullanır. İnsan bir yönüyle bunları talep eder ve anlamaya çalışır, ancak bir yönüyle akışın meydana getireceği değişime direnir. Olayları kontrol etmeye çalışır. Oysa kontrol etmesi gereken, alışkanlıklarına olan bağımlılığı, kendisini aşağı çeken, durduran ve pasifleştiren etkilerdir. Bu etkilere kapılmamak için bir anlık bir boşluğun bile bulunmayacağı tam bir hâkimiyet gerekir. Bu etkiler yaşamın yüzeyinde olan doğal akışlardır. Bizi akıbeti belirsiz, temiz olmayan, en düşük yerlere doğru sürükler. Biz ise derinden akan ve kaynağa götüren akıntıyı hissetmeye çalışmalıyız. Bu iki akışın farkını  görebilmek zor değildir. Doğru olanla birlikte akmak büyük bir gayret ister. Yüzeydeki akıntılara kapılmak çok kolaydır. Bu yüzden her an  dikkati gerektirir.

İstekli, iradeli, yüce akışı anlamaya çalışan ve doğru yönde değişebilen kişiler, büyük yardım alarak, gerçeğe en kolay dönebilecekleri şartlar içinde bulundurulurlar. Engellerinden kurtulmaları kolaylaşır. Doğru akışa teslim olmak, onunla birlikte akabilmek sürekli aktif bir zihin, çalışma ve disiplin ister. Belli derinlikte yaşamayı sürdürebilirsek, yüzeyin istenmeyen akışlarına hakim olmak kolaylaşır. Böyle bir yaşam, planlı ve programlı olmayı, zamanı ziyan etmeden kullanmayı gerektirir. Rastgele ve düzensiz bir yaşam yüce akış ile uyum sağlayamaz.

Programlarımız bizim kişisel akışlarımızdır. Yüce akış o programa göre bize iniş yapar ve karşılıklı olarak anın gereği olan şeyler yapılır. Kişisel programımızın akışı, yüce akışa göre yönlenir ve birlikte ahenk içinde akarlar. Anda olmak, anda yapılacağın ne olduğunu bilmek için zamanımızı boşaltıp beklemek değildir. An bilgisi önceden planladığımız işe aktif olarak başladıktan sonra ulaşan bir bilgidir. Boşluğun, pasifliğin ve hazırcılığın yücelikle işbirliğinde yeri yoktur. Gevşemek için yaptığımız bazı uygulamalar kendi iç dengemizin ilk adımıdır. Bir iç sükunet sağladıktan sonra aktif düşünceye geçişimiz gereklidir.

Altan Gürol - 18.4.2010 *ruhsalboyut.com*

 

     

 

 

<< geri
Ana Sayfa | Hakkımızda | Ziyaretçi Defteri Bugüne kadar sitemizi 94086994 kişi ziyaret etti, Şu anda 262 kişi sitede.