Neden Endişeliyiz

 

Doğa mekanik ve kesindir. Her şey sebep sonuç ilişkisine göre düzenlenmiştir. Ama insan bilinçlendiğinde ortaya belirsizlik çıktı. Artık hiç bir şeyde kesinlik yok, gelişme olabilir de olmayabilir de. Potansiyel var ama seçim tümüyle her bireyin elinde. İşte bu yüzden endişe insana has bir fenomen. Bilinçli insandan önce endişe yok çünkü seçim yok. Seçim olanakları ortaya çıktığında endişe bir gölge gibi takip eder. Artık her şeyin seçilmesi gerekir. Her şey bilinçli bir çaba gerektirir. Sorumlu tek başına bizzat kendimiziz ve her seçim bir anlamda sondur, geri dönüşü yoktur. Onu unutamayız, seçileni seçilmemiş hale getiremeyiz. Seçim kaderimiz olur. Seçmek bir kumardır, her seçim karanlıkta yapılır, çünkü hiç bir şey kesin değildir. İşte insan bu yüzden endişelidir, acıları olmak mı, olmamak mı ile başlar. Yapmak mı yapmamak mı, bunu mu yapmalı şunu mu yapmalı...

 

Şu gerçek ki, insandaki onur, vakar, güzellik ve görkem bilinçli olmasından kaynaklanır. Ne var ki bu bilinç aynı zamanda ağır bir yüktür. Bilinçle birlikte insanın yükü de ortaya çıkar, attığı her adım bu ikisi arasındadır. Bilinçte adım ancak seçim yaptığımız zaman başlar. Bilinçli bir çaba olmadan hiç bir şey başaramayız. Seçmek büyük bir maceradır ve insanın yaşayabileceği yegâne macera. Ona giden yol tehlikelerle doludur. Hatalar, başarılar, acılar, üzüntüler, sevinçler, kahkahalar köşe başında bekler. Kesin olan bir şey yoktur. Bu durum zihnimizde gerginlik yaratır. Nerede olduğumuzu, nereye gitmekte olduğumuzu bilemeyiz. Her durumdan sadece biz sorumluyuz. Bunu farkettiğimizde gelişimimiz için önemli bir kapıyı açıyoruz demektir. Farkında olmak, her şeyin bize bağlı olduğunu bilmektir. Tanrımız bile bize bağlıdır, çünkü O’ bizim hayalimizde yaratılmıştır. Her şey sonuçta bize bağlıdır ve tek sorumlu biziz.

 

Bahanelerimizi duyacak kimse de yoktur, başvurabileceğimiz bir mahkeme de. Ve yalnızız, son derece kesin bir biçimde yalnızız. Bunu çok iyi kavramalıyız. Bir kişi bilinçlendiği anda yalnız olur. Bilincimiz, farkındalığımız ne kadar artarsa o kadar yalnızız. Ve aydınlanmaya ancak yalnızlık içinde ulaşabiliriz. Yalnızlık duygusu, yalnızlıktan kaçarken duyduğumuz yalnız olmayı kabullenmeye hazır olmadığımız zaman hissettiğimiz duygudur. Eğer tümüyle yalnız olabilirsek ego ölür. Ego başkaları varsa vardır. Yalnız olduğumuzda ise bir mucize gerçekleşir, ego zayıflar. Yalnız olma yürekliliğini gösterdiğimizde yavaş yavaş egosuz hale geliriz. Yalnız olmaya hazır olduğumuzda büyük bir fırsatla karşılaşırız. Yalnız olmak, yegâne ve gerçek değişimdir. Bu ailemizi ve dünyayı terk anlamına gelmiyor. Bu arayış, insanın yalnız olduğu o ilahi olanla bir olduğu tek ve gerçek mutluluk anı içindir. Ancak o zaman aydınlanma başarılır.

 

Gerçek cesaret, yalnız olma cesaretidir. Yalnız olduğumuzun ve başka türlü olamayacağımızın bilinçli olarak farkında olmaktır. Seçim bizim, ister kendimizi aldatırız, ister bu gerçekle yaşarız. Yalnız olduğumuzun farkındaysak, herkesin yalnız olduğunu da biliriz ve bu bilgi bizi şefkatli ve sevecen yapar. İnsanın bu durumunu tamamen kavradığımızda kendi kendimizin efendisi oluruz. İşte bu özgür olmaktır. Sartre, bir yerde şöyle yazmış: İnsan özgür olmaya mahkûmdur.

 

İster cenneti seçersiniz ister cehennemi, özgürlük iki şeyden birini seçmektir. Yalnız cenneti seçebilme olanağınız varsa bu seçim olmaz. Cehennem seçeneği olmadan cenneti seçmek cehennemin ta kendisidir. Eğer hazırsak içimizin derinliklerinde yeni bir boyut açılır. Bu bireyseldir ve içsel bir zaferdir, mutluluktur, nedensiz sevinçtir.

 

OSHO

 

(Güncelleme: 20/12/2006)