Hz. Mevlana’dan Hikâye
Bir zamanlar Bağdat'ta yaşayan bir adama rüyasında derler ki: Mısır'ın Kahire şehrinin şu adresinin şu sokağında, şu numaralı evin temelinde şu kadar altın var. Gidip alırsan çok zengin olursun. Adam rüyadır diyor ve pek aldırmıyor. Aynı rüya üç kez tekrarlanınca bunun ilahi bir işaret olabileceğini düşünüyor ve Kahire'ye gitmeye, anılan adresi bulmaya karar veriyor. Adresi buluyor ama bakıyor ki adresin sahibi var. Söylese, 'bana ait' deyip vermeyebilir, söylemese bu kadar yolu boş yere tepmiş olacak. Eğer söylemezsem, adamın da bu konuda bilgisi olmadığından bundan yararlanamayacak, ben de boşuna gelmiş olacağım; eğer söylersem belki müjdemin karşılığı birkaç altın alabilirim, diye düşünür ve söylemeye karar verir. Buna duyan ev sahibi "Bre ahmak adam! Bir rüyaya inanıp da Bağdat’tan kalkıp buraya kadar gelmişsin. Bu evi ben yaptım ve temelinde altın olmadığından eminim. Ayrıca bir zamanlar ben de senin gibi, üstelik üç kez, Bağdat'ın filan mahallesinin filan sokağının şu numaralı adresindeki evin temelinde şu kadar altın var şeklinde bir rüya görmüştüm ama rüyaya inanarak Bağdat'a gitme gereği duymadım." der. Bağdatlı şok olur. Mısırlı’nın rüyasında gördüğü ve tarif ettiği adres kendi oturduğu evdir. O da evinin temelinde aslında altın küpü olmadığından emindir. Birbiriyle tevafuk eden bu iki rüyadan Bağdatlı kendisine şu dersi çıkarır: "Gerçek hazine, mutluluk senin kendi evinde ve gönlündedir. O halde evine, yuvana dön, hazineyi kendi içinde ara."
30.01.2008 *ruhsalboyut.com*