Şuur "GERÇEK OLAN" üzerinde ışığını dolaştıran bir projektör gibidir. Birden bire bir gerçek aydınlanır, orada kendimizi görürüz, eksiklerimiz ve yanlışlarımızla. Reddetmek mümkün değildir, çünkü açıkça gördük. Aydınlanan gerçekle, yaşama verdiğimiz anlam, eylemlerimiz çelişir. Ancak gerçeği bir defa görmekle kendimizi değiştiremeyiz. Aydınlanan gerçek de öyle devamlı karşımızda durup bizi zorlamaz, fakat bizim bilinç seviyemize bağlı olarak kendine göre periyotlarla sık sık sahnede görünür. Her görünüş bizim borç hanemize bir kayıt düşer.
Bu zaman zaman ortaya çıkışın devamlı bir aydınlık haline geçmesi, bizim uygun eylemimizle mümkündür. Bir eksiği tamamlamak, bir yanlışı düzeltmek. Bu yapılabilirse aydınlık daimi olur. Yüzünü devamlı Güneş'e çeviren günebakan çiçeği ne kadar etkileyici ve zarif bir örnektir. Zariftir, sanatsaldır, çünkü gerçek insana her zaman bu üslupta gösterilmektedir.
Bilgi ile değil eylemle varız. Tüm Evren, fizik ve fizikötesi eylemle var.
Gerçeğin bu zarif aydınlığını, neşe ile benzer zarafetle eyleme geçirmediğimiz takdirde insanda huzursuzluk, azap ve hastalıklar başlar. Evvelce başarılı olduğu alanlardaki gücünü de kaybeder. Ne var ki kişi eski zihniyetinden vazgeçemez ve üzerindeki ağırlık artarken, gerçeklerden çeşitli bahanelerle kaçmaya başlar. TV ‘den naklen verilen mevlitlerde, insanların ağladıklarını görürüz. Çünkü bildiği, gerçeğin bir kırıntısıdır ve kişi ona dahi sahip çıkmadığı için, derinden yaşadığı azap su yüzüne çıkmış, gözyaşlarına dönüşmüştür. Gerçek eyleme dönüştüğünde çelişki, mazeret, engel kalmaz. "Sen içini düzelttin de BİZ dışını düzeltmedik mi?" diye sormazlar mı?
Ayşe Turhan
(Güncelleme: 17/01/2007)
Bilip de yapmamak yaşamdaki büyük ıstıraplardandır. Bilmek, bildiğini uygulamak sorumluluğu ile beraberdir. Bugün düşüncemizin önemini, bedenimiz ve yaşamımız üzerindeki etkisini her gün daha fazla anlamaya başladık. Artık başkalarının bize pek fazla bir şey yapamayacağını, ama birçok şeyi sadece düşüncelerimizle yaşamımızda nasıl meydana getireceğimizi öğrenme yolunda hızla ilerliyoruz da, bu bilginin sorumluluğunun ne kadarını yerine getirme gücü ve cesaretindeyiz?
Bu çalışma, azim ve disiplin uygulamasıdır. Madde hâkimiyetine giden yolun ilk taşlarıdır ve bu da insandan beklenendir. Bütün bunlar biliniyorken, bu bilgiye boş vermek, uygulama ve alıştırmalarını zor bulup tembellik etmek, göze alamamak, gelişigüzele kürek çekmek işin kolay tarafı gibi görünse de, içimizdeki o kolaya karşı koyan sesi susturamayacağımızı iyi biliriz.
Yapsak zor geliyor, yapmasak rahat huzur yok. İşte insanı yoran acı çektiren bu ikilemdir. Bu nedenle yaşamak çok tehlikelidir, büyük sorumluluktur. Her esintinin bilinmesi gereken nedeni vardır, her gelen etkiye uygun cevap verilmelidir. Veremezseniz ne kaybettiğinizi bile bilemezsiniz. Üstelik cevap birden çoktur; kazandım dediğinizde kaybedebilir, kaybettim dediğinizde kazandığınız olabilir, her şey öyle belirsizdir ki. Hepimize Allah kolaylık versin.
Günal Gölhan
(Güncelleme: 17/01/2007)
Bilinçlenme bir anlamda tekliğe yaklaşma böylece gönül mekanizmasının da devreye daha fazla katılmasıdır. Bu mekanizma devreye girdikçe kendine has duyu hissedişlerini de beraberinde getirir ve böylece kişi beş duyunun ötesine geçmiş bulunur. Yani hissedişleri değişir, görüşü açık olmayanın görüşü açılır, kısaca duyular dışı algılamayı başarır. Lobsang Rampa ilk duyular dışı deneyimini dışsal müdahalelerle yaşadığında insanların auralarını görüp korktuğunu anlatır. Açıklı koyulu veya kirli tonlarda kırmızı bulutlar içinde gördüğü birçok insan onu dehşete düşürmüştür. Aurada ki kırmızılık öfkenin rengidir ve renkle birlikte enerjisini de yaymadadır. Bu bulut doğal, mutlu, neşeli, çalışan dikkatini bir noktaya toplamış insanlarda da farklı renk ve enerjiyle bedeni sarar ve tabii etrafına da ait olduğu enerjiyi yayar.
Bilinçlenme de derece derecedir. Kimi insanda bilinç seviyesine göre bir özel fark ediş devrede, kiminde bu daha fazla hissediş- görüş şeklinde olmadadır. Bilinçle deneyimin ve ruhsal kazancın başa baş olmadığı yerlerde insan gördüklerinden, yaşadıklarından büyük rahatsızlıklar duyabilir ve bu kişinin hayatını zorlaştırır. Bilinçlenme yolunda giden kişinin denge bozukluğuna neden olabilir. Bu yüzden deneyimle kazanılmamış bilinç yükselmesi tehlikelidir de.
Kundalini enerjisi yükseldiğinde güçlü bir yaşam enerjisi olarak bilinç açıklığını da beraberinde getirir. Buna hazırlıksız, her hangi bir dürtüyle açılmış olan insanda da çeşitli ruhsal bozukluklar ortaya çıkar. Önemli olan her zaman üst bilinç enerjisini kaldırabilecek beden/ zihin/ ruh yükseltisine bir arada sahip olabilmektir. O zaman görülen, hissedilen, yaşanan farklı bir boyuttan algılanacağı için sorun yaratmaz. Ama birinin eksik olduğu yerde kişi iki ateş arasında gider gelir. İlahi aşkla başarısızlığın ateşidir bu. Ne o yükseltidedir ne de eski bilincinde. Sorunlar içinde savrulur bir o yana bir bu yana. Dengede olmadığı için bir yeri de yoktur.
Varlık hak etmeye programlanmıştır. Burada “varlık” kelimesiyle anlatmak istediğim sadece insana ait değil, tüm yaratılışı kapsayan varlıktır. Dünyamızın varlığıdır, üstünde yaşayanların varlığı olduğu gibi. Ve varlık bilinçlenerek hak edecektir. Bu günkü kaos bilinçte yükselmeye çabalayan toplumun, üst boyut bilincine ulaşmaya çalışan dünyamızın henüz dengeye ulaşamamış yaşamındandır. Bu basit örneklerde de görüldüğü gibi bilinçlenme yolu sorunlar yoludur. Onlarla baş edebilmek için enerjinin tek akışta hakim olması gerekir. Bu da sevgiyi içerir, gönlü içerir.
Selay Gunon
(Güncelleme: 18/01/2007)
Bilinçlenme arttıkça insan davranışlarının da çok daha farklı olacağı yadsınamaz bir gerçektir. Ne var ki, bu farklı davranış, en azından aynı bilinç seviyesine yaklaşamamış kişilerde kıskançlık duygusunu uyandırarak kişiler arasında tatsızlığa sebep olabilecektir. Bu ifademden, bilinçlenmenin sınırlanması anlamı asla çıkarılmamalıdır. Aksine böyle bir tepkiye maruz kalan kişinin, itidalle karşısındakini ikna etmeye çalışması o kişiye doğru yolu gösterecek ve de o kişiye hiç olmazsa o konuda daha bilinçlenmesi gereğini hatırlatacaktır.
Bilinçlenme arttıkça, iç dünyamızdaki çalkantılar ile çevremizden kaynaklanan sorunlara yaklaşım tarzımız olumlu yönde farklılık gösterecektir. Ancak böylesine yüklenilmiş kişiliklerde etrafı küçük görme, değer vermeme gibi olumsuz davranışlar sonucu yalnızlık kaçınılmaz olacaktır.
Aybars Ongun
(Güncelleme: 18/01/2007)
Bilinçlenmeye bağlı sorunlar olarak gördüğümüz nedenler; aslında gerçeklerle her karşılaşmamızda vazgeçemediğimiz, bizleri dünya nimetlerine bağlıyan, isteklerdir. Bilinçlenme ile farkındalığımız ve sorumluluğumuz artmaktadır. Daha önce değer verdiğimiz, olmazsa olmaz dediğimiz para, mülk, mücevher, gösteriş, üstünlük gibi maddeye bağlı duyguların bizleri olgunlaştırmadığını, arınma yolunda engel oluşturduğunu fark ettiğimizde bunları sorunlar olarak görmekteyiz.
Esasında bilinçlenme; çok zorlukla, fedakarlıkla, çaba ile, özveri ile elde edilecek bir yolda ilerlemedir. Küreselleşen, ekonomi ve sosyal durumu farklılık gösteren dünya yaşamında varlığın düşüncelerini doğruda kullanması ve disiplin içinde yürütmesi bir yönü ile sorunlar olarak karşımıza çıktığı varsayılmaktadır. Oysa varlık bir bir yüklerinden kurtulup sadelik ve yalnızlıkla bütünlüğe doğru yol almaktadır.
Sevim Mutlu
(Güncelleme: 19/01/2007)
“Bilinçlenme” kavramına özel bir açıdan bakılınca adeta iki farklı yapı ortaya çıkmaktadır:
1) Kişinin yaşamında o zamana kadar kazanılmış tüm bilgilerin ve bunların biriyle yapılmış bağlantılarından oluşan sabit bir iskelet (bir yapının beton iskeleti gibi),
2) Bu sabit yapının üzerine; genişlemekte olan bilinç tarafından algılanarak yağdırılan yeni bilgi ve kavramların oluşturacağı hareketli ve değişken özellikli ikinci bir iskelet yapı…
Şüphesiz ki bu iki yapı; bağımsız gibi görünmelerine karşın tüm şuursal etkinliklerde aktif bir iletişim içinde bulunmak zorundadırlar. Bu konudaki sorunlar en çok bu etkinlikler sırasında kendilerine temel olacak sabit ve hareketli yönlerden ortaya çıkabilir. Bunları başlıklar olarak özetlersek:
* Temel şuur yapısında sabit görünümdeki önceki bilgi, deneyim ve değerlendirmelerin yetersiz kalması,
* Hareketli yapı tarafından çevreden algılanması gereken bilgi ve izlenimlerin doğru ve tam olarak algılanamaması,
* Bunların birbiriyle bağlantılarının kurulmasında ve yeni değerlendirmelerin de bilince intikalinde yukarıdaki nedenlerle eksik ve hatalı kalması v.s gibi…
Sonuçta her şey kişinin bilinçlenme sürecinde göstereceği etkin çabalara bağlı olmaktadır ki sorunlar en iyi şekilde ele alınabilsin ve eksiltilebilsin.
Zafer Ergül
(Güncelleme: 19/01/2007)
Metafizik ve ince anlamlar açısından bilinçlenme kavramını herhalde şuur, şuurlanma, aşkın şuur v.s.gibi birbirini tamamlayan boyutlarda görmek gerekmektedir. Ancak soruda da belirtildiği gibi; bir genişleme ve buna paralel olarak ortaya çıkacak sorunlar söz konusu olacaktır. Çünkü bir resim ekranı gibi büyüyecek şuur alanında daha önce algılanmamış yepyeni öğeler belirecek ve bunlar kişide bir değerlendirme ve saklama sürecine girecektir.
Bu süreçlerde kişinin bilinç yetenekleri ve daha önceden birikmiş çeşitli bilgileri sonucunda birçok düşünce değişimleri ortaya çıkabilir. Aslında tüm sorunlar bu noktada doğabilir. Şöyle ki: Acaba kişinin şuur birikimi ve daha önceki bilgilerle yol yapacağı yeni birleştirmeler ne derece doğru ve gelişim plânına uygun olabilecektir? Çünkü her yeni öge şuurda sindirilinceye kadar nice sınavlardan geçmek zorundadır.
Akla gelen şuur rizikolarını “gelişen sorunlar” olarak sıralamak konuya bir yaklaşım olabilir:
* Algılanan her yeni bilginin uzun süre denenmesi, sonuçlarının iyice değerlendirilmesi ve ancak ondan sonra şuurda yer alması konusunda aceleci olmak,
* Bu değerlendirmelere yön verecek bilgi birikimlerinin yetersiz olması,
* Keza, algılanan yeni noktaların daha yüksek bilgilerle bağlantılarını yapmada yetersiz kalmak.
Sonuç olarak; bilinçte genişlemenin, kişinin tekâmülünde, çok önemli bir basamak olduğu gerçeğini devamlı göz önünde tutarak, yukarıdaki sorunların en aza indirilmesi bir gelişme yönü ve hedef olarak kabul edilmelidir.
Gür Ergül
(Güncelleme: 19/01/2007)
Bilinçlenme insan hayatında aşamalar halinde kendini hissettirir. Birinci aşama merak ve şaşkınlık doludur. İnsan, dünyaya geldiği andan itibaren, farkında olmadan bilinçlenmenin peşindedir. Önce içgüdüsel olarak yapılan davranışları zamanla tercihler olarak farklılaşır. Yaşadığı toplumun gelenek görenek ve kültür yapısına göre belli bir yol alır. Bu gelişim kişiden kişiye farklılık arz eder. Bazı çocuklarda daha erken yaşlarda başlar. Kendi yaşıtları ile uyum sağlaması zorlaşır, büyüklerle arkadaşlık yapmak ona daha cazip gelir.
İkinci aşama biraz zorludur, acı verir, korkutur hatta bilinçlenme duraklar. İnsan, yaşadığı ortamda bilinç gelişimi kendisinden daha yavaş olan bazı insanlar tarafından dışlanmaya başlar. Yaşadığı her gelişim bu farkı daha da büyütür ve hiç kimsenin onu anlamadığını düşünmeye başlar. Toplum içinde fakat yapayalnızdır. Uyum sağlamak ister diğer insanlara. Bu yüzden farkında olmadan bilinçlenme yolundaki gelişimine engeller koyar. Kendini psikolojik olarak hasta zanneder. Ve psikolog desteğine ihtiyaç duyar. Birçok insan bu ikinci aşama içinde hayatını bitirir.
Üçüncü aşama, kişinin bilincinin gerçek kıymetini anlamaya başladığı zaman başlar. Kişi bazı sınavlardan geçmiş, hatalar yapmış, acılar ve pişmanlıklar yaşamıştır.Tüm yaşadıkları karşısında farklı duygular ve düşünceler geliştirmiş kendini tanımaya başlamış, farkındalığı artmıştır. Etrafındaki insanlar içinde kendisi gibi bilinçlenme yolunda olan insanlarla karşılaşmaya başlamıştır. Hayata, insanlara, olaylara artık farklı bir gözle bakmaya başlar. Etrafına ışık ve sevgi saçar. Her şeyi anlamak ve öğrenmek ister. Paylaşır, görür düşünür ve gerçek bir insan gibi yaşar. Bulunduğu topluma yararlı olmaya çalışır. Sorumluluk taşır. Dünyanın yaşanır olması için çaba sarf eder.
Bundan sonraki bilinç seviyesi ise hak ediş ile ilgilidir. Kişi yaşadığı sınavlar sonucunda farklı bir hal içinde olur. Her şey karşılığını bulur. Aydınlanma gelir. Yardım alır. Öğrenme durumundan bilme durumuna geçer. Diğer insanların Aydınlanmasına yardım eder. Varlık olarak gerçek görevini yapmaya başlar...
niRVana
(Güncelleme: 19/01/2007)