Güç Sizinle Olsun
Gerçekliğimizi ya her zaman yaratırız ya da hiç. Evrensel planda, bizim bazen yaratan olduğumuzu söyleyen hiçbir uyarı yoktur. Hiçbir zaman, hiçbir şeyin, başka bir insanın enerjisinin, kontrolünün ya eylemlerinin insafına bırakılmış değiliz. Ve Tanrı olaya müdahale edip bizi zarardan korumaz; eğer korunuyorsak, dönüp kendimize teşekkür etmeliyiz, başkasına değil. Bizim düşünce, tutum ve inançlarımız bizi bazı durumlara sürükler ve bizi oradan çıkaracak da yine onlardır.
1930'larda teyzem Marie, Atlanta'da yaşadı. O günlerde evinin yakınlarında şehre inmek isteyenlerin araç bekledikleri bir köşe varmış. Bu çok dostane bir durummuş ve yıllardır yapılan bir şeymiş. Marie teyze, gideceği yere bırakabileceğini söyleyen bir yabancının aracına bindiği zaman ikinci defa düşünmemiş. Ancak bu yabancı aynı kurallarla oynamıyormuş. Teyzemi boş bir binanın yanına götürmüş ve motoru kapatmış. Teyzem bana, üzerine bir "serinkanlılık" geldiğini söyledi. Güvende olacağını hissetmiş. Onun gözlerine bakmış ve ona güvendiğini ve onun kendisini incitmeyeceğine inandığını söylemiş. Şimdi, demiş, konuştuğumuz gibi beni şehre bırakır mısın? Teyzemi köşede aldığından beri yabancı adam hiçbir şey söylememişmiş ve yine ağzını açmamış. Atlanta'ya vardıklarına, arabadan inmiş, teyzemin kapısını açmış ve sessizce selamlamış. Teyzem arabadan inmiş ve dizleri titremiş.
Marie teyze bu adamı gerçekliğine davet etmiş, adam da katılmış. Sonra teyzem adamın gerçekliğinden çıkmasını istemiş, adam da kabul etmiş. Teyzem boş ve karanlık binada tecavüze uğrayabilir miydi? Bu sorunun yanıtı, teyzemin inanç sisteminde gizli. Ancak yine de ben, "serinkanlılık" sayesinde incinmeyeceğinden emin olduğunu düşünüyorum. Belki de bu serinkanlılığın sebebi, geleneksel düşünce sisteminin aksine, kendini gerçekliğine inandırmış olmasıydı.
On Bin Fısıltı, Lynda Madden Dahl, Butik yayınlar - 2008
25.01.2008