TENKİT KENDİNE, BİLGİ EHLİNE, SEVGİ SEVENEDİR...

SAYFA 1 SAYFA 2 SAYFA 3 * RUHSAL BİLGİ SİTESİ * DOĞRU YAŞAM BİLGİLERİ *                                 *ARAMADIĞIMIZ  HAZİNEYİ  BULAMAYIZ.* SAYFA 4 SAYFA 5 ARŞİV
  Bugün: 25 Nisan 2024 Perşembe

  ZAMAN SONRASINA ...
  SAHİP OLMA DUYGUMUZ
  İRADE NİYETLE GÜÇLENİR
  YEDİ SES, YEDİ RENK...
  GÖNÜL DEĞERLERİMİZ -1
  KAZANÇ EMEK KARŞILIĞIDIR
  UYANIŞ İÇİN BAŞLANGIÇ
  UYANIŞ İÇİN AKTİFLEŞME
  DİLEKLER GERÇEĞE AİT...
  BİLGİ, HİZMET VE GÜÇ
  KOŞULSUZ SEVGİ NEDİR?
  ZAMAN IŞIK ANAHTARDIR
  VİCDANDA YASA, GÖNÜLDE O'
  ANLAMAK AHENK SAĞLAR
  İKİNCİ ZAMAN
  ZAMANI YAŞIYOR OLMAK
  İYİ VE DOĞRU
  DİKKAT ÜST BİLİNCİMİZİN...
  SEVGİ VE YAŞAM
  ZİHİN VE SEVGİ
  İYİLİK BÖYLE BİR ŞEYDİR
  UMUDU DAHA GENİŞ DÜŞÜNMEK
  HAYRI BİLMEK O'NA ERMEKTİR
  EYLEM YOKSA BİLGİ...
  IŞIK OLMAK
  KORKU VE ENDİŞE
  BİRLEŞTİRİLEN DEĞERLER
  BAŞEDEMEDİĞİMİZ SINAVLAR
  DÜNYA OYUNU...
  SEVGİ ÜZERİNE...
  RUHSAL İNCELİK
  ŞUUR VE BOYUT ANLAMLARI
  GÜCÜN KAYNAĞI AŞK...
  GERÇEĞİN GÜCÜNÜ GİYİNMEK
  TV'DE NELER VAR?
  ÖZGÜR MÜYÜZ?
  KURTULUŞ KENDİNİ BİLMEKTİR
  BİLGİ, SEVGİ VE HAYIR
  RUHSAL DENGE VE DÜZEN
  RUHSAL GERÇEK
  GERÇEK BİZ KİMİZ?
  RUHSAL YOLUN ÖNCELİKLERİ
  BİRLİK VE HAYIR İLİŞKİSİ
  BÜTÜNLENMEK
  ALLAH İNANCI
  TV'DE NELER VAR?
  RUHSAL ÖZGÜRLÜK
  ÖZGÜR OLMAK
  DİLEKLERİMİZ
  ÖZ BİLGİ
  HİZMET YARATMAK
  O'NUN ADALETİNİ ANLAMAK
  İLAHİ ADALETİN TECELLİSİ
  KADERİMİZİ BİZ Mİ YARATIYORUZ?
  SEVGİ VE AYDINLANMA
  TV'DE NELER VAR?
  YÜKSEK HİSSEDİŞ
  HAYRI BİLMEK
  SEVGİ VE KENDİNİ BİLME
  SEVGİ VE İNSANÎ DEĞERLER
  YENİ BOYUTA HAZIR MIYIZ?
  TV'DE NELER VAR?
  KARDEŞLİK ANLAMI
  YALAN SÖYLEMEK
  O'NUN SELAMI
  ATEŞ VE YANMAK
  DÜŞÜNCE SEVGİ VE İYİ OLMAK
  ANLAMAK DÜŞÜNMEK ARAMAK
  SEVGİ, İNANÇ, BİLGİ, VE NEŞE
  TV'DE NELER VAR?
  VAROLUŞ SORUMLULUĞU
  İNSANIN ÖZ DÜZENİ
  RUHSAL BİLGİYE UYMAK
  ŞUURLANMA
  KENDİMİZİN SORUMLULUĞU
  YALNIZ İYİLİK
  BERABERLİKTEN BİRLİĞE
  BİLGİNİN HAKEDİLİŞİ
  İNANMAK İLE YAPMAK
  İNANÇ VE SABIR
Bize Ulaşmak İçin
[email protected]
Yazdırılabilir Versiyon

Yeni Çağın Eşiğinde

Gençlere Çağrı


Sevgililer,

         Gençlik bir cevap arıyor, cevap ise her birinin içinde, derinlerde mevcut. Cevap çok basit, onlar onu kabul etmekten korkuyorlar. Cevap, Tanrı’nın ufak, fısıltı halindeki sesini dinlemek ve ona itaat etmektir. İtaat esastır. Çalışmaktan korkmayın, çünkü çalışma, hareket halindeki Sevgi’dir ve hareket halindeki Sevgi, sizin içinizde faaliyet gösteren Tanrı'dır. Öyle ise, sevgi ile, sevgi için ve sevgi içinde çalışın ve her şeyin gerçek mükemmeliyet içinde yapıldığını görün ve her şeyde O’nu görün.

         Şu sözler üzerinde düşünün: “Çalışma hareket halindeki Sevgi’dir”. Sevgi hakkında konuşmak faydasızdır, onu yaşayınız. Hiçbir şey yapmadan sadece oturarak yaşayamazsınız. Her varlığın disipline ihtiyacı vardır. Disiplinsiz bir hayat sürmek demek, düzensiz bir gemiye benzemek demektir. Her çocuk, ana-babasından disiplin öğrenmek ihtiyacındadır. Çünkü disiplin ona bir güvenlik duygusu verir ve böylece duracağı yeri ve hakkının hududunu tam olarak bilebilir. Büyüdükçe, kendi kendisini terbiye etmek zorundadır, çünkü her zaman yanında onu terbiye edecek ana-babası olmayacak. Pek çok sayıda genç, bugün disiplinden mahrum ve bu yüzden yollarını kaybetmiş haldedirler. Kendi isteklerine “hayır!” demesini bilmiyorlar. Onlar zannediyorlar ki disiplin onları kısıtlar, hürriyet arama yolundaki o çaresiz çabalarını engeller. Hâlbuki ruhun yolu her an kendini kontrol etmeyi gerektirir; O, hakkından vazgeçmeyi gerektirir, bu da yine gençliğin kabul etmekte zorluk çektiği bir şey. Gençliklerinde ana-baba otoritesini reddettikleri ve bu da yanlarına bırakıldığı için, şimdi onlar her türlü otoriteyi reddediyorlar. Bu sebeple, Allah’ın otoritesini kabul etmek ve tanımak onlara en zor geliyor. Onlar sadece var olmak üzerinde derin düşüncelere dalarak saatler geçirdiklerine göre, O’nun fısıltı halindeki sesini işitebilirler, fakat onu işitmek başka, O’na sorgusuz sualsiz itaat etmek ise büsbütün başka bir şeydir.

         İçteki Ses’e uygun yaşamak, küçük benliğin ve o bencil arzu ve emellerin tam teslimiyetini gerektirir. Bu hayatta yarım ölçüler yoktur, Allah, tam teslimiyet ister, ve siz her şeyi çekinmeden verdiğiniz zaman, o zaman ve ancak o zaman sizin içinizde ve sizin vasıtanızla harikalarını, mucizelerini gösterebilir. Ancak o zaman siz; – herkes her şeyde O’nun elini görebilsin diye – O’nun kanunlarını kendi hayatınız ve yaşayışınız içinde belli edecek şekilde yaşamayı öğrenebilirsiniz.

         O’nun Işık Merkezi’nde yapılan budur. Çevrenizde her yerde, görmesini bilen gözleri olanlar, O’nun kanunlarını görebilirler. Buraya gözleri açık olarak gelenler, gördükleri her şeyde O’nun elini tanıyacaklar ve yüceliği görecekler. Hayatlarınız O’na tam teslim edildiği zaman vaki olanlar pratik bir gösteridir: Şöyle ki, siz, kendi başınıza hiçbir şey değilsiniz, fakat O, sizin içinizde ve sizin vasıtanızla faaliyet halinde iken imkansız bir şey yoktur sizin için. Ruhani bir hayat yaşamanın çok pratik bir hayat olduğunu göstermeniz icap ediyor. Çünkü o zaman her yaptığınız işi O’nunla yapıyorsunuz. Bu demektir ki her zaman durmadan duada’sınız, çünkü hayat o zaman sürekli bir duadır. Şu halde, dünyadan büsbütün el çekmeye ihtiyaç yoktur, siz dünyanın içinde olabilir, fakat dünyadan olmayabilirsiniz. Dünyada bazı şeyler vermeniz gerekiyor, dünyayı terk etmenin, ondan uzaklaşmanın hiçbir faydası olmaz. Hayattan kaçmaya asla kalkışmayın, onu sevinçle, korkusuz karşılayın ve her yaptığınız işte elinizden gelenin en iyisini ortaya koyun.

 

En Katı Yürekler Yumuşayacak


Sevgililer,

         İnancınız ne ise ona göre muamele göreceksiniz. Ulaşacaklarınız inancınız kadar olacak. Size söylendi: İnsan nasıl düşünüyorsa öyledir. Gönlünüzü Yaratan’la doldurduğunuz zaman her şeyi yapabilirsiniz. Zira O’nun adına olabileceklere sınır yoktur. Gelecek günlerde, önceden ruhlara ekilmiş ve şimdi karanlıkta uyuyan tohumlar artık filizlenmeye başlayacak ve siz, karanlıktan muhteşem ışığa çıkacak nice ışık tohumları bulacaksınız. Birçok gönüllerde büyük değişmeler olacak, çok beklenmedik değişiklikler. En katı yürekler yumuşayacak ve Sevgi yeniden serbestçe akacak.

         Işık güçlerinin büyük ölçüde birleşmesi, birbiri ile kenetlenmesi meydana gelecek. Bir çok eski gruplar parçalanıp dağılırken, bir taraftan yeniden teşekkül eden yeni gruplar olacak ve oralarda gerçeğin ruhu, ışığa mensup olanları kendinde toplayıp, ışık taşıyıcılardan meydana gelen parçalanmaz bir kuşak teşkil edecek. Eski geçip gidecek ve siz, bütün harikaları ve ihtişamı içinde Yeni’yi göreceksiniz. Bileceksiniz, zafer çok yakın ve kat’i. Sevinçle seslenin ve kalpleriniz şükürle terennüm etsin.

         O’nun sevgilileri! Bütün kalbiniz, aklınız ve ruhunuzla inanıyor musunuz ki O sizde ve siz gerçekten O’ndasınız. Öyle ise siz hakikaten gerçeği biliyorsunuz ve gerçek yolda yürüyorsunuz. Gerçeği tam bir çocuk inancı içinde kabul edin. O zaman o sizi öyle bir sevinçle doldurur da siz Yaradan’ın sevgisinin hudutsuzluğunu duyarsınız. Dikkatli olun ve kendinizi tetkik edin. Boş sözler sarf etmeyin fakat sadece hikmet ve gerçek olanı söyleyin. Allah’a duyulan sevgi ile dolu olduğunuz zaman sükût altındır.

 

         Tembelce düşünceler ve hayallerle zaman harcamayın, fark edin ki siz kendi içinizde bütün kuvvete, bütün zekaya, bütün hikmete, bütün anlayışa sahipsiniz, siz evrensel zihnin ve evrensel şuurun ta kaynağından durmadan alabilirsiniz.

Arayın, bulacaksınız ve sizden hiçbir şey gizlenmeyecek.

 

Verdiğiniz mi Fazla, Aldığınız mı? 


Sevgililer;

         Şimdi yeryüzünde bu mevsimin iyi niyet ve barış mevsimi olması gerekirdi, halbuki dünyada iyi niyet ve barış değil, sadece büyük bir kargaşalık, şaşkınlık ve tatminsizlik var. İnsan hayattan mümkün olduğu kadar çok şey almak ve mümkün olduğu kadar az vermek istiyor ve sonra da, her şeyin neden dolayı yolunda gitmediğine şaşıyor. Kendinize dürüstçe ve iyi bakın; siz hayattan mümkün olduğu kadar çok almak ve mümkün olduğu kadar az vermek mi istiyor musunuz? Siz, hayatın öz gücünü boğan ve yeryüzünde bu kargaşalığa sebep olan hastalığın bir parçasını mı teşkil ediyorsunuz, yoksa siz şifa veren kuvvetin safında mısınız? Gerçekten, siz veren mi yoksa alan mısınız? Bunu ancak siz bilebilirsiniz. O, sizin bu suali kendi kendinize sormanızı istiyor, birbiriniz hakkında sormanızı değil. Bu konuda her biriniz kendi kararınızı kendi başınıza vermelisiniz ve bir başkasının size yardım etmesini beklememelisiniz. Kendi içinize derinlemesine bakın ve maksatlarınızın ne olduğunu tam doğru olarak görün. Siz hayata ne veriyorsunuz?

         Siz hayata sizde olanın en iyisini vermedikçe, ondan en iyiyi almayı beklemeyin. Toprak da böyledir; siz en iyiyi koymadıkça, onu besleyip ona sevgi ile bakmadıkça, ondan harikulade neticeler bekleyemezsiniz. Verdiğinizce alırsınız. Siz sadece en asgariyi verirseniz, ancak en asgariyi alırsınız, ama siz verebileceğinizin azamisini verirseniz, o zaman sadece azamiyi almakla kalmaz, gelen bereketin dolup taştığını görürsünüz. Bu, hayatta her şey için böyledir.

         Yirmi dört saat içinde vaktinizin ne kadarını Yaradan ile birlikte geçiriyorsunuz? Yaptığınız işlere O’nu ne ölçüde dahil ediyorsunuz? Her şeyiniz O’nunla ne derece paylaşıyorsunuz? Bu soruları ancak siz doğru şekilde cevaplandırabilirsiniz. Neden kendinize bir zaman ayırıp, bu

soruları dürüst bir şekilde cevaplandırmaya çalışmayasınız ve alacağınız cevapları görmeyesiniz? Çünkü ancak cevapları bildiğiniz zaman siz ne yapmanız gerektiğini bilebilirsiniz.

         Siz bütün için mi yaşıyor, bütün için mi çalışıyor ve bütüne mi veriyorsunuz, yoksa sadece kendiniz için mi yaşıyorsunuz?  Hayatınız mutluluk ve tatmin içinde midir, yoksa, hakkınızı alamadığınız, hayatın size gerçekten bazı şeyler borçlu olduğu gibi bir duygu içinde misiniz? Ara sıra insanın kendi içine bakması ve hayatta tutmuş olduğu istikameti görmesi hiç kimseye zarar vermez.

         Hatırlayın, çalışıp didinmek, mutlaka, sizde olanın en iyisini vermek demek değildir, fakat asıl mühim olan, sizin davranışlarınızın bütünüdür. Çalışma, bazen hayattan bir nevi kaçış olur, işleriniz bazen sizin hayatı ve kendi doğru ve gerçek yerinizi görmenize engel olabilir. Öyle ise kendinizi iş-güç ardına gizlemeye kalkışmayın, fakat ışığın sizin içinize girmesine, içinizden geçmesine, her yanınızı aydınlatmasına imkan verin ki, hiçbir şey saklayamayasınız. Şeffaf olmaktan korkmayın, çünkü hayatta gerçek hürriyeti ve sevinci ancak bu suretle bulabilirsiniz. O’nun sevgisi ve huzuru her birinizi doldursun ve kucaklasın. O’nun emrini yaparken, O’nun yolunda giderken, O’nu yüceltirken, gönülleriniz derin sevgi, övgü ve şükürle dolu olsun ve siz tam huzur içinde olun.

 

Siz Sadece Spiritüel Bir Topluluktan İbaret Değilsiniz


Sevgililer;

         Bu merkez, daha iç ve üst planlarda cereyan edenlerle kıyaslandığında, ancak ufak bir kısmı meydanda gözüken bir aysberge benzetilebilir. İşte onun için, aranızdan bazıları, bu merkezin neyi temsil ettiğini henüz tam takdir edememektesiniz, çünkü siz, yüzeyde cereyan edenlerin ötesinde nelerin olduğunu göremiyorsunuz. Siz onu sadece, benzer düşüncelere sahip bazı kimselerin bir araya toplandığı, aheste fakat sürekli şekilde genişleyip büyüyen bir spiritüel topluluktan ibaret görüyorsunuz. Siz, yapılmakta olan muazzam, dünya çapında bir işi göremiyorsunuz. Siz, düşünce birliği içinde olduğunuz, fertlere ve dünyaya sevgi ve ışık neşrettiğiniz zaman, buradan her gün yayılan vibrasyonların gücünü fark edemiyorsunuz. Bu yerin yeni arz ve sema’nın giriş kapısı olarak nasıl hayret verici şekilde kullanıldığını göremiyorsunuz.

         Siz kendi küçük şahsi dertlerinize ve sıkıntılarınıza, kendi bencil, egosantrik hayatlarınıza ve olayların sizin şahsınızı nasıl etkilediği kaygısına öylesine dalmışsınız ki, kendinizden ötesini göremiyorsunuz. Artık her birinizin bu ruh halinden sıyrılmanız, yapılmakta olan gerçekten harikulade yüce işi fark etmeye başlamanız ve bu işte size de en çok hayati bir rolün düştüğünü anlamanızın zamanı gelmiştir. Sizlerin buraya sevk edilmiş olmanız tesadüf değildir. O’nun size ihtiyacı var ve O’nun size şimdi, bu anda ihtiyacı var, öyleyse, küçük, değersiz düşünceleri terk edin ve varlığınızın genişlemesine imkan verin, varlığınız açılsın, genişlesin ki olayların o harikulade şeması içinde o sizleri gitgide daha çok kullanabilsin. İşte o zaman siz gerçekten kendinizi bütün’ün bir parçası olarak hissedebileceksiniz, artık kendinizle değil, fakat bütün’ün kurtuluşu ile ilgilenecek, onu düşüneceksiniz.

 

         Olmakta olanların farkına varmanız, kullanıldığınızı hissetmeniz ve yapılması gereken işi bu idrak içinde yapmanız çok mühimdir. Siz şuurunuzu yükselttikçe bu idrake mutlaka ulaşırsınız. Bunu yapmak için asla kendinizi zorlamayın, yoksa bir engel yaratmış olursunuz. Sadece uymayı ve olmayı öğrenin ki o sizi dilediğince kullanabilsin. Sizler O’nun kanallarısınız ve o sizin kanalınızdan ve sizin vasıtanızla iş görecektir. Bunu ne kadar erken öğrenir ve kabul ederseniz, O’nun sizi kullanması ve harikalarını herkesin gözleri önüne sermesi ve gönüllerde yer etmesi o kadar kolay olacaktır. O’nun sevgisi ve O’nun huzuru her birinizi doldursun ve sarsın. Gönüllerinizi O’na açın ve ebedi şükrünüzü yapın. O’nun yüce lütufları için sevinç ve sevgi ile terennüm edin. O’nun yolunda yürür, O’nun iradesini yerine getirirken, O’nu överken tam bir huzur içinde olun.

O’na hamdolsun.

 

Şimdi


Sevgililer;

         Şimdi birleşmenin, bir olmanın, birbiri ile anlaşmayı öğrenmenin, birbirini anlamanın, tanımanın vaktidir. Bu da öyle kendi kendine oluvermez. Bu size bağlıdır, birbirinizi o kadar çok sevmelisiniz ki, iç âleminizde neler olup bittiğini ve zahiri olanın altında, gerçekten mühim olanı bulmayı ve anlamayı gerçekten isteyesiniz. Sizi birleştiren işler ve bütün şeyler üzerinde konsantre olmayı ayrılığa ve ahenksizliğe yol açan her şeyden kaçmayı öğrenin, bir ruhun içindeki en iyiyi görebilmeyi gerçekten özlerseniz, onu elbette bulacaksınız. Oraya varmak sabır, sebat ve gayreti gerektirebilir, fakat bulunmaya değer olan herhangi şey zaten sabır ve zaman gerektirir, öyle ise onu bulabilmeniz için kendinizi bir kenara koyun, bunu yapabilmek için, alıştığınız yolun dışına çıkın. Bu hiçbirinizin pek o kadar kolay bulamayacağınız bir şeydir. Alışkın olduğunuz rutin’in dışına çıkmak ve bir başkası uğruna gerçek bir gayret sarf etmeye mecbur olmak hoşunuza gitmez, ama işte O’nun sizden istediği şey budur.

         Birbirinize karşı çok daha büyük bir hassasiyet geliştirmeniz ve birbirinizi asla “Olsa da olur, olmasa da” tarzında düşünmemeniz lazım. Böyle bir düşünceye kapılmak çok kolaydır ve bu, bir ruhtaki bütün sevinci ve spontaneliği öldürür. Sevilmediğiniz, övülmediğiniz ve öylesine önemsenmezlik gördüğünüz zaman, içinizi nasıl ölü gibi hissettiğinizi hepiniz bilirsiniz. Bir bitki büyüyebilmek, güzelliğini ve mükemmelliğini ortaya koyabilmek için sevgiye muhtaçtır. Her biriniz, yaptığınız iş her ne olursa olsun, yapabileceğinizin en iyisini ortaya koyabilmenize yardım edecek sevgiye ve takdire muhtaçsınız. Bu demek, durmadan birbirinizin sırtını sıvazlayarak, birbirinizin en iyi kişiler olduğunuzu birbirinize söyleyip durmanız demek değildir. Övgü, kalbin derinliklerinden gelmelidir. Ancak o zaman gerçekten hissedilebilir ve hedefini bulur ve harikalar yaratabilir.

 

         Sevgililer; birlikte geçirdiğiniz bu zamanların, belirli bir sebep ve maksat için size verildiğini hatırlayarak, bundan azami istifade etmeye çalışın ki, birbirinizi gerçekten tanıyabilesiniz ve hiçbir sonuca varmadan boşuna gün geçirmeyesiniz. Çoğunuz işte bunu yapıyorsunuz. Siz, sadece durumu idare etmek istiyorsunuz, bir kilometre fazladan yol kat edip, kendinizi şu veya bu şekilde ortaya koymakta isteksiz gösteriyorsunuz. Kendinizi ele alın ve bunu hemen şimdi yapın. Birliğe ulaşmak, ahenkleşmek ve birbirinizi anlamak için size verilmiş bu kıymetli zamanı kullanın ki ilerde, sizden sevgi ve ihtimam bekleyecek pek çok kişi yüzünden birbirinize ayıracak zaman bulamayacağınız gelecek günlerde pişmanlık duymayasınız. Şimdi bunun zamanıdır. Şimdi.

 

Findhorn Celseleri, Çeviren: Jale Gizer Gürsoy.

 

(Güncelleme: 10/04/2007)

<< geri
Ana Sayfa | Hakkımızda | Ziyaretçi Defteri Bugüne kadar sitemizi 94098416 kişi ziyaret etti, Şu anda 235 kişi sitede.