TENKİT KENDİNE, BİLGİ EHLİNE, SEVGİ SEVENEDİR...

SAYFA 1 SAYFA 2 SAYFA 3 * RUHSAL BİLGİ SİTESİ * DOĞRU YAŞAM BİLGİLERİ *                                 *ARAMADIĞIMIZ  HAZİNEYİ  BULAMAYIZ.* SAYFA 4 SAYFA 5 ARŞİV
  Bugün: 29 Mart 2024 Cuma

  ZAMAN SONRASINA ...
  SAHİP OLMA DUYGUMUZ
  İRADE NİYETLE GÜÇLENİR
  YEDİ SES, YEDİ RENK...
  GÖNÜL DEĞERLERİMİZ -1
  KAZANÇ EMEK KARŞILIĞIDIR
  UYANIŞ İÇİN BAŞLANGIÇ
  UYANIŞ İÇİN AKTİFLEŞME
  DİLEKLER GERÇEĞE AİT...
  BİLGİ, HİZMET VE GÜÇ
  KOŞULSUZ SEVGİ NEDİR?
  ZAMAN IŞIK ANAHTARDIR
  VİCDANDA YASA, GÖNÜLDE O'
  ANLAMAK AHENK SAĞLAR
  İKİNCİ ZAMAN
  ZAMANI YAŞIYOR OLMAK
  İYİ VE DOĞRU
  DİKKAT ÜST BİLİNCİMİZİN...
  SEVGİ VE YAŞAM
  ZİHİN VE SEVGİ
  İYİLİK BÖYLE BİR ŞEYDİR
  UMUDU DAHA GENİŞ DÜŞÜNMEK
  HAYRI BİLMEK O'NA ERMEKTİR
  EYLEM YOKSA BİLGİ...
  IŞIK OLMAK
  KORKU VE ENDİŞE
  BİRLEŞTİRİLEN DEĞERLER
  BAŞEDEMEDİĞİMİZ SINAVLAR
  DÜNYA OYUNU...
  SEVGİ ÜZERİNE...
  RUHSAL İNCELİK
  ŞUUR VE BOYUT ANLAMLARI
  GÜCÜN KAYNAĞI AŞK...
  GERÇEĞİN GÜCÜNÜ GİYİNMEK
  TV'DE NELER VAR?
  ÖZGÜR MÜYÜZ?
  KURTULUŞ KENDİNİ BİLMEKTİR
  BİLGİ, SEVGİ VE HAYIR
  RUHSAL DENGE VE DÜZEN
  RUHSAL GERÇEK
  GERÇEK BİZ KİMİZ?
  RUHSAL YOLUN ÖNCELİKLERİ
  BİRLİK VE HAYIR İLİŞKİSİ
  BÜTÜNLENMEK
  ALLAH İNANCI
  TV'DE NELER VAR?
  RUHSAL ÖZGÜRLÜK
  ÖZGÜR OLMAK
  DİLEKLERİMİZ
  ÖZ BİLGİ
  HİZMET YARATMAK
  O'NUN ADALETİNİ ANLAMAK
  İLAHİ ADALETİN TECELLİSİ
  KADERİMİZİ BİZ Mİ YARATIYORUZ?
  SEVGİ VE AYDINLANMA
  TV'DE NELER VAR?
  YÜKSEK HİSSEDİŞ
  HAYRI BİLMEK
  SEVGİ VE KENDİNİ BİLME
  SEVGİ VE İNSANÎ DEĞERLER
  YENİ BOYUTA HAZIR MIYIZ?
  TV'DE NELER VAR?
  KARDEŞLİK ANLAMI
  YALAN SÖYLEMEK
  O'NUN SELAMI
  ATEŞ VE YANMAK
  DÜŞÜNCE SEVGİ VE İYİ OLMAK
  ANLAMAK DÜŞÜNMEK ARAMAK
  SEVGİ, İNANÇ, BİLGİ, VE NEŞE
  TV'DE NELER VAR?
  VAROLUŞ SORUMLULUĞU
  İNSANIN ÖZ DÜZENİ
  RUHSAL BİLGİYE UYMAK
  ŞUURLANMA
  KENDİMİZİN SORUMLULUĞU
  YALNIZ İYİLİK
  BERABERLİKTEN BİRLİĞE
  BİLGİNİN HAKEDİLİŞİ
  İNANMAK İLE YAPMAK
  İNANÇ VE SABIR
Bize Ulaşmak İçin
[email protected]
Yazdırılabilir Versiyon


HAFTANIN SORUSU
OKUYUCU YAZILARI


 

Gerçek ve gerçeklik nedir, gerçeği aramak nasıl olur?

 


        

Zamanla sınırlı dünya yaşantısı içinde "hatırlamamız" gereken unsurlardan bir tanesi de "Gerçek" konusu. İnsan doğası itibarı ile dual bir algılamayla, farkındalığını ve neticede şuurunu yükseltebiliyor. Gerçek nedir, hayal nedir, doğu ve yanlış nedir bütün bunları yaşayarak algımızı arttırabildiğimiz kadar, "zaman" içinde öğrenebildiğimiz kadar öğreniyor ve kendimizce doğru olanı uygulamaya çalışıyoruz, yani gerçekliği doğrudan anlayamıyoruz. Neyin gerçekte olup olmadığını yaşamadan öğrenmeden bilemiyoruz. Bu yüzden yaşamlarımız gerçekliğe gidilen yolda bize verilmiş en önemli imkandır.

Bizler için gerçeklik konusunda en dikkat edilmesi gereken unsur,  "saf" niyetlerimiz ve yüzümüzün "O"na dönüklüğüdür. Ego'nun şaşırtmalarından mümkünce uzak kalmaya bakmaktır. Safiyet ve gerçeklik arasında çok ince bir çizginin var olduğunu varsaymalıyız, çünki "gerçek gerçeklikte" manipülasyon, kandırma ve işi duruma göre uydurmak yoktur, yalan yoktur. Bilgimiz ve görgümüzün ne kadar olduğu hiç önemli değildir eğer "gerçekten" ve saf bir iyi niyetle hareket edemiyorsak...

Gelişime dair 5 basamağın ilk basamağı "iyiliktir", iyi olamayan hiç bir zaman gerçek "gerçek"liği göremeyebilir, dolayısı ile 5 basamağın diğer basamakları da yerinde olmayacaktır.

Yaşadığımız, üzerinde ve takibinde olduğumuz kadar, ilgimiz ve kalp duyuşuyla canlandırdığımız sezgilerimiz kadar, bize bildirilen ve anlatıldığı kadar, çalışıp anlamaya çalıştığımız, neticede "hak" ettiğimiz kadar "hayal" kurabiliriz.

Hayallerimiz, irade gösterdiğimiz ve üzerinde olduğumuz, anlayabildiğimiz "gerçek"lik kadar gerçeğe yakın ya da gerçeğin bir ifadesi olabilirler. Hikayedeki daha önce hiç gemi görmemiş kızılderililerin önlerindeki kocaman gemileri fark edememesi gibi, bizler de ancak bildiğimiz kadarını görebiliyoruz. Bildiğimiz kadarı ise bilebileceğimizin çok gerisinde.

Zamanın değerlerini yakalamak, zamanla "birlik" içinde olmak için çok çalışmalı ve çok sevmeliyiz. Yüce bir ifadeye göre "Zaman var yanlışlığına düşmek" bizleri diğer adı "Zaman" olan, gerçek olandan koparacaktır. Bunun için şimdi, hemen, farkedebildiğimiz "an"dan itibaren "zaman"da var olmak için, "gerçeklik" için "güzel hayallerin gerçek yansımaları için" var gücümüzle çalışmalı ve sevginin nefesini alıp vermeliyiz.

Mazhar Volkan Topaloğlu - 5.3.2012 *ruhsalboyut.com*                                   

 

 

            Gerçek ve gerçeklik, bulunduğumuz boyut ve evrim olarak mutlak olmadığı gibi bizim üstümüzde olan boyutlar içinde mutlak değildir. Bizim gerçek ve gerçekliğimiz tekâmülümüz ile doğru orantılıdır. Ve ulaşabileceğimiz gerçek ve gerçeklik sınırlı olup, tekâmülde gelebileceğimiz kadardır. Ondan öteye olan gerçek ve gerçeklikleri ne beden olarak, ne enerji olarak, nede düşünce olarak kaldırabiliriz. 

            Bireysel gerçeklikler farklı olduğu gibi toplumsal gerçekliklerde farklıdır. Ebedi olan gerçek ve gerçeklikler, mutlak olanın uhdesinde ve tasarrufundadır. Bizler için akıl mantık ve şuur bütünlüğü gerçeklerimizi belirleyen temel unsurdur. Geçici ve değişken olan gerçek ve gerçeklerimiz, bizler geliştikçe, farklılaştıkça ve değiştikçe dönüşüme uğrarlar. Aslında algıladığımız tüm gerçek ve gerçeklerimiz, asıl hakikatleri bünyelerindeki sistemlerinde, nizamlarında ve düzenlerinde saklarlar. Bizler bilgi, bilinç ve farkındalığına vardıkça sırlarını açar kendilerini belli ederler.

            Hayatımızı devam ettirdiğimiz sistem, nizam ve düzen içinde hakikat olarak bellediğimiz gerçek ve gerçekliklerin değişim, dönüşüm ve gelişime tabii olduğunu bilmek çok önemlidir. Teslim olmak, bağlanmak ve tutku içinde olmak, zaman kaybıdır ki, yanlıştır, yanıltır ve hüsrana sebep olur. Bu durum hepimizin deneyimlerimizle tecrübe edinmiş olduğumuz her konu ve meselede geçerlidir.

            Değişim dönüşüm ve gelişimde zaman faktörü ve süreci, gerçek ve gerçekliğimizi algılama ve anlamada çok önemlidir. Zaman kaybetmeden gerçek ve gerçekliklerimizin eksik ve noksan taraflarını yük olarak sırtımızda uzun zaman taşımadan, zorluklarını ve sıkıntılarını fazla çekmeden, ilahi ve evrensel öğretilerin bilgi bilinç ve farkındalığı içinde, gerçeği anlama süreçlerinin kısalması tekamül olarak önemlidir. Bilgi her şeyde olduğu gibi gerçeğin anlaşılmasında da bir amaçtır. Bilgi aynı zamanda süreci kısaltan, gerçekle buluşmamızı çabuklaştıran, kolaylaştıran bir vasıtadır. Nitekim gerçek ve gerçekliklerimizi yükselterek evrensel düzeyde yorumlamak ve anlamaya çalışmak muhakkak daha az yanılmamıza ve daha ileriyi görmemize vesile olacaktır.

Orhan Yarat - 5.3.2012 *ruhsalboyut.com*   

 

 

Gerçek bir anlık düşünceyle hemen anlaşılacak bir şey değildir. Gerçeği anlama isteğinde ve bunun yolculuğunda olan bizler ancak iyide ve doğruda olduğumuzda,  O’nun söylediklerine inanır ve onları uyguladığımız zaman bizde açılacak olan bazı duyuşları ve kavramları hissedebiliriz. Bu kavramlar bizlerde küçük birer ışık olarak belirirken bu ışığı büyütmek yine Onun yolunda yürüdüğümüz takdirde Onun lütfuyla olacak olandır.

Yolculuğumuzun önemeli ve en yakın hedefi olan “gerçeği” bilme, bulma ve onu yaşamak olmalıdır. Ancak bulunduğumuz şuur düzeyine göre nefsimizi tam terbiye etmeden gerçek çalışmayı yapmak çok kolay değildir. Kendi gerçekliğimizin farkında olarak gerçek anlamda kulluk görevimizi yapmak bizlerden beklenen ve açacaklarımızla bulduklarımız kazancımız olacaktır.

Bizler gerçeğin ve gerçekliğin ne olduğunu ve nasıl olduğunu şuurumuz kadar bilebilir ve anlayabiliriz. Karşımıza çıkan birçok gerçeği kabul etmeyiz bize ters gelir.  Mantığımıza uymaz. O zaman ne kadar büyük bir kayıp içinde olduğumuzdan bihaber, gerçeğin bizde yer bulmasını ve onun ışığının bize ulaşmasına da kendimizi kapatmış olur izin vermeyiz.

Gerçeği yaşamamamızın önündeki en önemli engel başımıza gelen ve karşılaştığımız olaylara karşı peşin hükümlü davranmamızdır.

Bir kavram ya da olay hakkında peşin hüküm vererek onu kabul etmeyişimiz olayların karşısında gönülce davranmayışımız bizleri yüceliğin bilgilerine kapatacaktır. Gerçekliği yaşamamızdaki en önemli adımlardan biride kabulde olmaktır. Kabullenmediğimiz her kavram ve olay bizlere ileride yeni eprövler açacaktır.

Oğuz Demir - 5.3.2012 *ruhsalboyut.com*    

 

 

Gerçeğin ne olduğunun anlaşılması sevgi basamağında başlayacaktır. Sevgi öğrenilmeden gerçek’ten bahsetmek mümkün değildir. Çünkü gerçeği akıl anlayamaz. Anlamak aklın işi değildir. Anlamak şuurladır. Şuur ise gerçeği konuşmak değil yaşamaktır. Dünya aklındaki insan için ilk adım sevgi şuurudur.

Anlama bir birleştirmedir. Ayrı ayrı kalan anlayışlar anlama olamaz. Yaşam ve ölüm birer gerçektir. Ama bu iki gerçeği birleştiremediğimiz için ne yaşamı ne de ölümü anlayabiliyoruz. Bizi alakadar eden tek gerçeği anlama, bilme nice birleştirmelerin sonunda meydana gelecektir ki biz buna tümleniş diyoruz.

Gerçek bizden uzak olan göremediğimiz bir şey değildir. Bir anlamda sır dahi yoktur. Her şey ortadadır, ama gördüğümüz, içinde yaşadığımız halde anlamayız.

Gelecek zamanın gerçeğini asla bilemeyiz; ona sadece hazır olabiliriz. Gelecek zamanın gerçeğine hazır olmak ise bulunduğumuz zamanın gerçeğine ayak uydurmakla mümkün olacaktır. Ne yazık ki zamanı geride yaşıyoruz. Şöyle de denilebilir, yaşadığımız zaman, içinde bulunduğumuz zaman değildir, geçmiş zamandır. Önce bunu farketmek gerekiyor.

Zamanı geride yaşamak kolaydır. Ne düşünmeyi, ne dünya zihnini terk etmeyi, ne sürüden ayrılmayı gerektirir. Kolay ve konforludur. Tek yapılacak şey taklit etmek, açılmış yoldan yürümektir. İşte illüzyon oradadır. Çünkü o yol kapatılmıştır, çıkmaz sokaktır, şuurlanmaya götürmez. Eğer o yolda ısrar edersek içinde bulunduğumuz zamanın gerçeğini yaşayamayız.

 “Sizi alakadar edecek gerçek bir tekdir ve o da içinizdedir.” İnsanın adım adım yükselerek varacağı en büyük tek gerçek kendi gerçeğidir. Bu gerçek insanın yaratılış nedeni, gücü ve yerine getirmesi gereken görevidir. Gönül dediğimiz o yer, bizim mutlak surette anlayıp bilmemiz ve yaşamamız gereken gerçeğin bize verildiği yerdir. Bu aynı zamanda bizim şuurumuzun sınırıdır. Gönül bize ait değildir. Gönül gerçeğini ve ondan ötesini ancak fark edeceğiz ve bu farkedişler sürecek ama anlamamız mümkün olmayacaktır. “Çünkü şuura bir sınır, bilemediğimiz hayra bir çizgi konmuştur.”  Zaman bizde meknuz, bize verilmiş olan bir güçtür; bu güç gönülden gelen ve bizi alakadar eden tek gerçeği eyleme sokmak üzere kullanmamız için verilmiştir.

Zaman dediğimiz bu güç doğru kullanılmakla şuur ufkumuzu genişletir, yanlış kullanılmakla bizi yakar.

Gönülde gerçeği aramak, bulmak ve eyleme sokmak cesaret işidir. Cesur olmayanlar bu yolda yürüyemezler. Hep ortada olan gerçek, cesur olmayanlara görünmez.

“Değiştireceksiniz birçok şeyi; cesur olacaksınız; yanlışı en aza indirip keyifli bulunacaksınız. Onun huzurunu duymadıkça içinizde Gerçek’ten doğuş olmaz.”

Sizi öylesine dolayan ve yükselten O’nun bir verdiğidir ki, siz bunu fark ettiğinizde, sizden istenen her şeyi verebilmeye açık olacaksınız. Çünkü o zaman gerçeğin enerjisi yaşamınızı öyle değiştirmiştir ki, siz tercihte değil, olması gerekende bir anda bulunacaksınız.

Gerçek karşısında “özgür irade” adına nefsin tercihi, aslında özgürlüğünü kaybetmektir. Özgürlük gerçeği seçmektir. Düşünürsek, fedakârlık, cesaret, korkusuz olmak, O’nun Yolunu tercih etmek, bütün bu sözcükler nefsin sözcükleridir. Gerçeğin enerjisi yaşandığında bunlar akla bile gelmez, çünkü bunların yeri kalmamıştır.

Güney Haştemoğlu - 6.3.2012 *ruhsalboyut.com*

 


 

Gerçek, O’nca ve O’ndan olandır. Hakikat kelimesinin içindeki “Hak” bunu ifade eder. Gerçek sevgi dediğimizde O’nca olan hakiki sevgiden bahsetmiş oluruz.

Herkes şuuru ile sınırlı olarak kendi gerçekliği içinde yaşar. Şuuru geliştikçe O’nun gerçekliğine doğru yol alır. Gerçeğin çekim gücü bizi araştırmaya, öğrenmeye, bilmeye açar. Ruhsal yolculuk gerçeğe olan yolculuktur. Asıl gerçek, değişmeyen, bozulmayan, bir olan gerçektir. O’ tek olan, mutlak gerçek, kâinatı iç içe boyutlar şeklinde yaratmıştır. Her boyutun kendi gerçekliği, kendi yasaları vardır. Esaslar ise her boyutta geçerli olanlardır. Sevgi, bilinçlenme ve doğruluk gibi…

Gerçek bizi özgürleştirir ve ölümsüzleştirir. İçimizdeki gerçek, O’ndan olan özümüzdür. Ondan ayrı geçirdiğimiz bir ömür, uyanana kadar tekrar edecek olan bir rüyada yaşamak gibidir. Kimse bunu istemez ama bir türlü kendini rüyadan kurtaramaz. Gerçekten uzak kalmak, kendi kendimize kalmaktır. Zamandan da ayrı kalmaktır. Çünkü zaman gerçekle birlikte vardır. Güzel olan gerçek olandır. Kendimize göre olan doğru değildir.

Gerçekçi olmak düşünce, duygu ve davranışları gerçeğin yasalarına uydurmaktır. Duyguların ve isteklerin gerçeği bulandırmasına ve çarpıtmasına izin vermemektir. Örneğin, bir olaya üzülmek onun yasaya uygunluğunu görememektir. O olay önceden yapılan yanlış ekimlerin neticesinde meydana gelmişse, yanlışların telafisine imkân vermek içindir. Çünkü bir kez başlayan, doğru bitmek zorundadır. Bunu ömrümüz süresince başaramadığımızda yanlışlarımızı düzetmek için tekrar doğmakta ve kendi döngümüz içinde hapsolmaktayız.

Görmesini bilen için, gerçek her yerde, her zaman, her şekilde görünür. Yücelik insanın kâinat sırlarını çözebileceğini bildirilmiştir. Gerçeği çözülemez bir bilmece gibi görmek doğru değildir. İnsanlığa pek çok bilgi verilmiştir ve insanın varoluşundan bu yana öğrendikleri zihninde kayıtlıdır. Şu anda gerçeği bütünüyle göremesek de, bize söylenenlere uygun olarak doğru bir yaşam sürdürmekle ona en yakın halde oluruz. Hemen bütün gerçeği bilmek istemek gerçekçi değildir. Ruhsal yasalar gereği yavaş ve sindirerek ilerleyebiliyoruz. Ancak sürekli ve yoğun bir biçimde gayret edersek…

Altan Gürol – 7.3.2012 *ruhsalboyut.com*


 

 

Gerçek hakikat anlamına gelir. Doğru olandır. Yaşanan ıstıraplarla öğrenilir. İnsan ıstırap çekmedikçe gerçeği bulamaz, öğrenemez.

Gerçeği aramak ve görmek için alışkanlıklardan sıyrılıp akıl, bilgi ve tecrübeleri ile kazandığı, ulaştığı sonuçları, yaşadığı ıstırapları araştırıp irdeleyerek, şuurlu bir araştırma yaparak gerçeği aramış olur ki gerçekçilik budur. Yani gerçekçi olmaktır.

Fahire Öztekin – 9.3.2012 *ruhsalboyut.com*







Ruhsal gelişimimiz için, eksiklerimizi biraz daha kapatmak, cevherimizin içindeki öze biraz daha yaklaşmak için Dünya'ya bedenlenmekteyiz. Ruhsal varlığımız ve bu varlığımızın gelişmişlik düzeyi bizler için aslolan gerçektir. Ancak çoğumuz ruhsal varlığımızın gelişimi için, bu Dünya'da bizlere uygun görülen senaryoya kendisini kaptırıp, bu Dünya üzerinde yaşanılan olayları ve oynadığı rolü gerçeğin bizzat kendisi olarak algılamakta, ruhsal konuları ise mistik bilgiler olarak görüp, küçümseme eğilimindedir. Bu aynı, bir tiyatrocunun oynadığı role kendini kaptırıp, normal hayatında da bu rolün etkisi ile davranışlarda bulunmasına benzer.

Maslow'un ihtiyaçlar piramidinde de olduğu gibi, insanın öncelikle kendisinin ve ailesinin hayatını idame ettirebilecek bir geçim kaynağını oluşturması gerekmektedir. Günümüz insanı da günün belirli saatlerinde, düzenli olarak çalışarak Dünyasal işlerle uğraşmak durumundadır. Bu uğraşının da amacı kendisinin ve ailesinin ihtiyaçlarını karşılamaktır, ancak bunu bizden daha alt şuur seviyesinde kabul ettiğimiz hayvanlar alemindeki varlıklar bile yapabilmektedir. Yeryüzündeki varlıkların en üst şuur seviyesindeki insan, bu yaptıklarını yeterli görmemelidir. Ruhsal konularla uğraşmak demek, elbette Dünyasal işlerden elini eteğini çekmek demek değildir. Ancak gerek iş yaşantısında ve gerekse de kendine daha çok zaman ayırabileceği iş yaşamı dışı kalan zamanlarda, insanın aslolan gerçeği olan ruhsal yaşantısı ile ilgili olarak çalışması, okuması, başka insanlar ile konuşması, düşünmesi ve bu düşündüklerinin bir kısmını da yazıya dökebilmesi gerekmektedir. İnsan düşündükçe, düşündüklerini - öğrendiği bilgileri tatbik edebildikçe derinleşebilen bir varlık olduğundan, her zaman küçükte olsa adımlar atmalı ve gerçek arayışı içerisinde olmalıdır. Bizler hiçbir zaman Asıl Gerçeğe ulaşabilecek varlıklar değiliz, ancak Asıl Gerçeğin yolunda yürüyebilen, ilerledikçe Ona yakınlaşabilecek ve bu Gerçeğin bizim boyutumuzda veya frekansımızda sağladığı huzur ve mutluluğu hissedebilecek olan varlıklarız.

Turgut Özbek –10.3.2012 *ruhsalboyut.com*

 


 

Gerçek, bizlerin yaşadıkça şuurlanacağı, şuurlandıkça kavrayabileceği bir durumdur. Mutlak gerçek, O’nun koymuş olduğu kurallar üzerinden işleyendir. Bizlerin gerçek gerçekliği, bu kurallara uygun düştüğü yerdedir.

         Gerçeklik, o kuralları farkına vardığımız yerden doğru olarak yaşayabilmek demektir. Mikrodan, makroya bakıp da fark edeceğimiz, fark edipte görebileceğimiz her yerde O’nun yasası işler. O’ bizlerden yaşayarak, deneyimleyerek bilgilenmemizi, şuurlanmamızı ister. Her yeni bilinç düzeyi, öğrenmiş olduğumuz yer üzerinden yeni bir gerçeğin fark edilmesini sağlatır. Bu anlamda, gerçeğin de gerçeği olduğu bilgisini düşünmek gerekir.

         O’nun bizi sevgisinden varettiği gerçeğini düşünecek olursak, "Biz sevgi gerçeğinin neresindeyiz?" diye bir soru sormamız gerekir. Her şeye, yaşadığımız her konuya gerçek sevgi üzerinden bakabiliyor muyuz? Bizlerden, insan vasfımızı elde edebilmemiz için istenen gerçeklik sevgidir diye düşünüyorum. Bu anlamda bizlerin O’nun önündeki gerçeği sevgimiz kadardır diyebiliriz.

Eksik kaldığımızı düşünmeye başladığımız an, gerçeği aramaya başladığımız an’dır. Sonuçta tek bir gerçek var, o da her arayış içerisinde O’nun yolunda olmayı başarabilmektir.                               

Tarık Öztürk –11.3.2012 *ruhsalboyut.com*

 

 

 

Gerçek yaşadığımız boyutun titreştiği frekanstır ve herkes bu frekansı yakalayabildiği kadarı ile yasar. Her boyutun, her varlığın farklı bir gerçeklik algısı vardır. Bizler için yaşadığımız boyutun gerçekliğine uyumlaşmak şarttır. Bunun için kendimizde gerçek sevgiyi, buna bağlı olarak gerçek hayrı ve gerçek gönlü varetmemiz gerekir. "...Gerçek gönülle gerçek yerde olunuz..."

Gerçek hayır yolunda olanın yaşayacağı bir haldir. Bizler gerçeğin varlığını sezgilerimizle sınırlı da olsa hissedebiliriz. Ancak bu hissediş yaşayış olmadığı sürece bir değer değildir. Onu eyleme dökerek bir değer haline getirmek gereklidir.

"...Gerçeğin kenarında durup, onu gözünüzle gördüğünüz an, onu aynen yaşamalısınız. Gerçekten kaçılmaz, doğrudan sapılmaz..."

Şehnaz Çalışkan Demir – 13.3.2012 *ruhsalboyut.com*

 

                                                                

<< geri
Ana Sayfa | Hakkımızda | Ziyaretçi Defteri Bugüne kadar sitemizi 93430143 kişi ziyaret etti, Şu anda 209 kişi sitede.