LBL_YAZI
SAYFA 1 SAYFA 2 SAYFA 3 SAYFA 4 SAYFA 5 ARŞİV
  Bugün: 28 Mart 2024 Perşembe

Bize Ulaşmak İçin
[email protected]
Yazdırılabilir Versiyon


HAFTANIN SORUSU
OKUYUCU YAZILARI

 

 

Merhamet duygusu nasıl yaşanırsa doğru olur?




         Her hangi bir durumda vermek ya da yardım etmek ile ilişkili bir durumdur. Çok ihtiyacı olana ihtiyacı olanı verebilmeyi sağlayan ya da en azından imkânlar dâhilinde yardım etmeğe yönelik insanı bir duygudur. Merhamet duygusu, vicdani olarak bize sıkıntı veren bir durum karşısında bizim maksimum yardım etme ya da durumu değiştirmeye yönelik kuvvetli bir güdü yaratan duygumuzdur. İnsani olarak yaratımda herkeste vardır. Açılmayı bekler ve vicdani olarak ya da "gönülden" gelen bir dürtü yaratır.

Bir duygu "gönülden" yaşanıyor ise, orada yani vicdan kademesinde ise o duygunun çok daha dikkatli ve içine girerek yaşanması gerekir diye düşünmekteyim. Çünki vicdan ya da gönül dediğimiz ince duygulardan yani daha Tanrısal ve yüksek duygulardan bahsediyoruz.

Bu duyguları yoğun olarak ve farkında yaşayarak gerçekte neye karşı sorumlu bırakıldığımızı yani "görevimizi" bilebilirz. Merhamet sorumluluğu düşündürtmelidir, sevgi ile birlikte verenin "O"ndan olduğu bilincinde olmayı ve "O" nun vasıtası ile görevimizi bilmeyi bulmayı bize telkin eder. Merhamet duygusu ile yapılan eylemlerde merhametin bize değil yaratıcı Yüce sisteme ait olduğu gerçeğini hiç unutmamak gerekir. Bizler sadece vasıtayızdır. Bizler en yüce görevimiz olan "O'nun dünya üzerindeki ifadelerinden" sadece birisi olma şansına vakıf olduğumuz ve bu şansın üzerimizde yarattığı sorumluluğu bilen olmalı ve bunun da öz sevgi, yüce sevgi ile olduğunu anlamaya çalışmalıyız. Her hangi bir duygu ve halin üzerimizde neden etkin olduğunu düşünmek ve bulmak görevimizdir. Bu etkilerin hangi durumlarda ortaya çıktığı da önemlidir ve bizim verdiğimiz önem bize yeni bir bilgi getirecektir. Bu da mümkün şuurlu durumumuza bir katkı sağlayacaktır.

Merhamet duygusu vicdani olarak gelişkin ve vicdani farkındalığı çalışan herkeste vardır. Sevgi olmayan yerde merhamet de yoktur.

Mazhar Volkan Topaloğlu – 12.3.2012 *ruhsalboyut.com*

 

 

 

Merhamet duygusu vicdani taraflarımızı gösteren özelliklerimizden biridir. İlahi ve evrensel bilgi ve öğretiler ışığında iman ve inanç sahibi olan her insanın vasıflarında biri merhamet duygusuna sahip olmasıdır. Tekâmülü ile orantılı bir bilgi, bilinç ve farkındalık içinde olan insanda, sevgi ile birlikte şükür halinin oluşması, merhamet duygusunun ortaya çıkmasına vesile olur.

            Merhamet duymak aynı zamanda var oluşumuz, imkânlarımız ve olanaklarımızın bilgi, bilinç ve farkında olarak mevcut sistem, nizam ve düzene karşı sorumluluk duymak, saygı duymak ve kollamaktır.

            Yaşamda her şey değişim ve gelişim halinde olup, insanda değişip gelişmektedir. Vicdani gelişim sürecinde olan bilgisiz ve bilinçsiz insan, merhamet duygusu ile istek, arzu ve tutkuları her zaman karıştırmış ve karıştırmaktadır. Kendini tatmin etmek için, egosunu okşamak için veya kendini rahatlatmak için her zaman merhamet duygusunu bencilce kullanma eğilimi göstermiş ve göstermektedir. Yapılan yardım, bağış ve dağıtımlarda bir zan, beklenti ve umut içinde olmuş ve olmaktadır. Kolay değişemeyen bu düzeydeki insanların, değişimin sabır, irade ve hoşgörü gibi esaslarını kendilerine mal edemedikleri için bir kısır döngü içinde saplanıp kalmışlardır.

            Allah’ın bazı kullarının akıl, mülk ve şöhret sahibi olmalarına rağmen, bazı kulları da akılsız, aç ve sefil yerlerde sürünmektedir. Âmâ Allah bütün kullarını sever. Ve hepsine merhamet eder. Çünkü merhamet, güzel, çirkin iyi, kötü zengin, fakir herkese lazımdır. Tekâmül süreçlerinde değişim ve dönüşüme tabii olan insanın imtihanlarını, eşiklerini ve zorluklarını aşmada muhakkak ki sevgiye, merhamete ve hoşgörüye ihtiyacı vardır. Yaşamda gelip geçici olan şekil, görüntü ve güç kimseyi aldatmasın. Onun için merhamet işlemekte olan sistem, nizam ve düzene saygı duymak, sevgi beslemek ve uyumlu bir parçası olmaktır. Allah nasıl ki bize merhamet duyuyorsa aynen bizlerde varlıklarına ve düzenine sevgi ve merhamet duymalıyız.

Orhan Yarat – 12.3.2012 *ruhsalboyut.com*

 

 

 

Merhamet, yaşananı olduğu gibi görüp ona göre müdahale etmeyi gerektirir. Bu durum da O’nun yasası üzerinden işleyen gerçekliğidir diye düşünüyorum.

Bizlerin merhamet duygusu, genelde duygusallığı üzerinden işler. Bu da merhamet değil, egosal yaklaşımımızdır. Merhamet edebilmek, o anda gerçekleşen yasanın farkındalığı üzerinden davranmamız gereken bir durumdur. Bunun dışında kalan merhamet duygusu, bizlerin sınırlı görüşü üzerinden, kendi zaaflarının açığa vurumu şeklinde işletilecektir.

Etrafımızda merhamet etmemiz, yardımcı olmamız gereken birçok kişi var diyelim. Bunları görmezden gelmeye çalıştığımız an, O’nun bizi varettiği sevgi enerjisinin titreşmesi neticesinde, merhamet duygumuz açığa çıkarak, bizlere doğalından yapamadığımız işi yaptırma gücü de verebilir. Bulunduğumuz her yer, sevginin buluşma anıdır. Eğer her yerde sevgi ile bulunabiliyorsak, merhamete ihtiyacı olan da o sevgiden nasibini alacaktır diye düşünüyorum.

Öyleyse, biz ne kadar gerçek sevgi isek, o kadar da merhametliyiz.   

Tarık Öztürk – 12.3.2012 *ruhsalboyut.com*     

 


         Merhamet önce zarar vermemektir, yardım, hizmet vs sonra gelir. Merhamet zayıflığımız değil, gücümüz olmalıdır. Merhamet adil yani Bütün’ün hayrına olduğunda güçtür, şuurdur.

Merhamet, merhametin sahibine göre dar veya geniş alana yöneliktir. Yüksek şuurdaki bir kişinin merhameti geniş alanlara yayılır. Daha alt şuurdaki insanın merhameti de dar alandadır, tek tek varlıklara veya kişilere yöneliktir. Ancak tek kişiye yönelik merhamet dahi o kişinin bağlı olduğu genişçe bir alanı ilgilendirir. Dolayısıyla tek bir varlığa tek bir kişiye gösterilen merhametin daha geniş alanlar için de doğru ve adil olması gerekir.

Merhamet kimi zaman bir varlığa, bir varlık grubuna kendini geliştirmesi, şuurca yükselmesi veya bir görevi yerine getirebilmesi için yeni bir şans vermektir. Zulme karşı duruş mazluma duyulan merhamettir.   

Merhametten maraz doğar, diye bir söz vardır. Maraz merhametten değil eylemdeki yanlışlardan doğar. Bilgi, doğruluk, iyilik ve sevgi içermeyen merhamet zarar verir. “İyilik yap kötülük bul” sözü de aynı eksikler nedenile istenmeyen sonuçlar yaratır. Her iki durumda da davranıştaki yanlışlığı görebilmeliyiz.

Merhamet belki sevginin yeterli olmadığı bir alt safhada vicdan yoluyla insanı zalim olmaktan alıkoyar. Sevgi varsa zaten bilgi de vardır, doğruluk ve iyilik de. Çünkü sevgi şuurdur. Şuur seviyesi yeterli olduğunda zor durumda olan her varlığa karşı hizmet ve görev sorumluluğu ortaya çıkar. Merhamet ego ile birlikteyse alt realitedeki bir duygudur. Kuşkusuz zor durumdaki bir varlığı kurtarmaya veya yardım etmeye gücümüz yetmiyorsa bu bizde bir üzüntü yaratır. Bu üzüntünün niteliği çok önemlidir. Üzüntü egosal duygusallık biçiminde ortaya çıkıyorsa, kolayca unutulur veya o durumun ortadan kalkması için verilmesi gereken doğru hizmet verilemez.

Merhamet dediğimiz şuur hali çok geniş bir yelpazede düşünülmelidir. Bu anlamda ilk önce merhamet iyilik ve sevgi adına vicdanda parlayan ilk ışıktır. Bu ışık doğruluk ve bilgi içermiyorsa fayda yerine zarar verir. Eylem içermiyorsa en kısa zamanda unutulur. Merhamet öyle bir şuur halidir ki kalp kırmamak, affetmek, hak yememek, saygı, özetle ulaşabildiğimiz veya düşünebildiğimiz tüm erdemleri içerir. Doğal olarak erdemsiz bir yaşam kendine ve çevresine zulümdür. Zulüm ise merhametsizlik!

Merhamet yelpazesinin en üstünde ise O’nun Merhameti vardır ki anlamamız mümkün değildir. O’nun Merhameti’ni kendimizinki ile kıyaslayıp hüküm çıkarmak büyük cahilliktir. Bizim merhametimiz egomuzun merhametidir; kişi üzerinden, kısım, parça üzerindendir, her zaman eksiktir, her zaman bilgi ve eylem hatası vardır. O’nun Merhameti ise Bütün üzerinden BİR üzerindendir ve mutlak tamdır. Bütün’ü asla bilemeyiz ama sorumlu olduğumuz eylem alanımızda merhametimizi olabildiğince çok yönlü ve geniş alan üzerinden sevgiyle, bilgi ve doğrulukla ve eylemle kısaca şuurla ortaya koyabilirsek üzerimize düşeni yapmış oluruz. Çünkü sorumlu olduğumuz alan şuurumuzla orantılıdır.

Biz insanlar sadece sorumlu olduğumuz alanlarda, örneğin evimizde, sokakta, iş yerimizde, akraba ve arkadaşlarımız içinde gerçekten merhametli olsaydık dünya cennet olurdu. Çünkü merhamet gören, merhamet eder ve olay çığ gibi büyür.

Güney Haştemoğlu – 13.3.2012 *ruhsalboyut.com*

 

 

Merhamet duygusu bizlerde empati duygusu üzerinden kendini gösterir. Kişi karşısındakine merhamet ederken aslında bilinçaltında, aynı durumda kendisinin olduğunu düşünüp empati kurarak kendisine merhamet etmektedir. Yani bizim merhamet sandığımız duygular çoğunlukla ego kökenlidir.

Bizler nasıl birçok duyguyu yeniden tanımlayıp doğru bir biçimde yaşamayı amaçlıyorsak, merhametin de kendi öğretimize uygun bir tanımını yapabilmeli ve bu tanımla yeniden öğreneceğimiz merhamet duygusunu yaşayabilmeliyiz.

Elimizde varolan bilgiler bizlere her konuda fazlası ile izahat vermektedir. Ancak bizlerin anlayışı, çabası kadar bu bilgiler kendini açmakta. Sevgi konusunda haftalarca konuşmamıza rağmen nasıl üzerinde hala yetersiz hissediyorsak, merhamet konusunda da o kadar konuşulsa yine yetmez diye düşünüyorum. Burada sevgi konusunu açmamın nedeni de, merhametin ilahi sevginin bizler üzerinden tüm canlılara akan sevginin farklı bir biçimi olduğunu düşünmem. Bir kediye merhamet aslında yüceliğin sevgisine yetebildiğimiz kadarı ile kanal vazifesi görmek demek. Bu sevgiyi bulandırmamak ve ona saf bir biçimde, araya egolarımızı, kişisel tatminlerimizi katmadan sadece bir kanal olabilmek için bizlerin kendini ruhsal anlamda yükseltmesi esastır.

Şehnaz Çalışkan Demir – 15.3.2012
*ruhsalboyut.com*

 

 

         Merhamet canlı olan her varlığın düştüğü sıkıntılar, acılar karşısında duyulan üzüntüdür. Elden geldiğince  imkanları nispetinde  yardım ederek, teselli ederek, dua ederek onu sıkıntılarından kurtarmaya çalışmak doğrudur. Eğer o kişi yaptığı kötü işten dolayı cezalı ise "oh oldu, cezasını çeksin" dememek, yaptığı kötülükten aldığı dersi görmesi, pişman olması için dua etmek doğru olur. 

Fahire Öztekin - 17.3.2012 *ruhsalboyut.com*


 

Merhamet, bugün bildiğimizden de öte, üst bir kavramdır. Merhamet O’nun lütfu, rahmeti ve sevgisidir. Bütün insanlığı ve yarattıklarını koruyan bağışlayan anlamındadır.

İnsan,  kendi gelişimi için bir yaşam programı seçerek doğduğu bu dünyada deneyimleyeceği bir hayata başlar. Her birimizin kendi ihtiyacına göre farklılıklar gösteren bu yaşamlarımız O’nun bizlere olan lütfu’dur.  Eğer bizler bu lütufun idrakında olur ve onun yönünde bir yaşam sürersek her zaman bizi koruyacak ve kollayacak olan büyük sisteme karşı kulluk görevimizi yapmış ve sisteme daha da yakınlaşmış oluruz.

İnsan olarak bizlerin yaşamlarında ilk bakışta hoş olmayan olaylarla karşılaşabiliriz.  Bu olayları yaşamaktan veya onlara şahit olmaktan hoşnut olmayabiliriz, ancak şunu bilmeliyiz ki, olaylar nasıl ve ne şekilde gelirse gelsinler bu olaylar aslında bizler için öğretici ve geliştirici fırsatlardır. Olayları değerlendirirken bu yönüyle bakabilmeli ve bu şekilde kabullenebilmeliyiz. Kaldı ki bizlere göre daha iyi yaşam sürdüğünü zannettiklerimiz ne kadar huzurlu olduklarını da bilemeyiz. Bu yüzden bu tür yargılarda bulunmak çok doğru bir davranış değildir. Bizler sadece olayları dışardan görebiliriz onların arka planlarını bilmemiz mümkün değildir. Eğer öyle birşey olsaydı ilk önce kendi planımızı bilebilirdik.

Bizler dünyasal zihnimizle olayları kolay veya zor diye kategorize etmeyi kendi yaşadıklarımızı başkalarınkiyle karşılaştırmayı meziyet zannediyoruz. Şöyle bir düşünelim:  Dünyadaki herkes aynı şeyi yapar ve aynı şekilde düşünürse dünya ne kadar sıkıcı olur. İnsan her ne yaşarsa yaşasın, eğer gönülce onu kabulde olursa O’nun lütfu ve merhametini görür hisseder ve onun gücü içinde olur. Bundan hiç bir şüphe duymamalıyız.

Biz egosal tarafımızın var olduğunu kabul etmemiz gerekir. Olayları ilk olarak egoyla karşılarız. İlk tepkilerimiz de egosal olur, bu yüzden olaylara küçümser bir tavırla acıma duygusuyla yaklaşarak yargılamış oluruz. Oysaki yaklaşımımız gönülce olursa her olayın bir sebebi olduğunu ve bu sebepleri bizlerin bilemeyeceği, ancak olaylarla ilişkili kişilerin kendilerinin çözmesi gereken bir durum olduğunu bunun için onun başına geldiğini düşünmemiz daha doğru bir davranış olur. Olaylara karşı doğru davranma zorunluluğumuz vardır, çünkü yasası gereği gördüğümüz ve karşılaştığımız olaylara karşı davranışlarımızla sorumluyuz. Doğru davranmak olayları doğru yöne sevk etmek için büyük bir itici güç oluşturmaktadır.

Kişinin bulunduğu durumu anlayıp ve neden o olayın içinde olduğunu farketmesine yardımcı olmaya çalışmak gerekir. Çünkü merhamet sevgi enerjisiyle çalıştığı takdirde işlev görür. Aksi takdirde egonun maşası olur.

Merhamet O’nun rahmetini hissetmek, güzeli bilmek ve güzel eylemektir.  Çorak bir toprağa yağan yağmurun rahmeti gibi ihtiyacı olan birinin gönlüne onun nuru ve rahmeti her zaman yağmaktadır. Yeter ki bizler onu bilelim ve görelim.

 Bizler, bizi yaratanların ve O’nun merhametiyle bu durumdayız bir merhamet denizi içinde yüzüyoruz da ancak bunun farkına varamıyoruz. Ne zaman ki biz böyle bir denizin içinde yüzdüğümüzü anlamaya başlarız o zaman O’nun izniyle gerçek yolda yürümeye başlarız.

Oğuz Demir  - 19.03.2012 *ruhsalboyut.com*

 

<< geri
Ana Sayfa | Hakkımızda | Ziyaretçi Defteri Bugüne kadar sitemizi  kişi ziyaret etti, Şu anda  kişi sitede.