Gerçeğin Arayışında mısınız?

           En başta anlamamız gereken şey, gerçeği bizim yaratamayacağımız, gerçeği bizim planlayamayacağımızdır. Gerçek var, vardı ve var olacak. Gerçeği aldatamayız. Onu elde etmek için belli bir anlayışa erişmiş olmamız gerekir. Bu çabucak erişilen bir konum değildir. Bu genel bir kavram değildir, onu değiştiremeyiz. Gerçeğin varlığını kanıtlamak ancak onu deneyimlememizle mümkündür. Gerçeğin arayışı içinde olanlar yanlış yönlendirildiklerinde ise, bunun sonuçları felaket olur. 

           İster politik hayattan olsun, ister terapi veya dini hayattan olsun, yaşamlarının daha yüce bir anlamı olduğunu hisseden ve bu anlamı arayan insanlar var. Bu insanlar için, maddi hayatın zevkleri onları tatmin etmeyebilir. Eğer siz de Mutlak Gerçeğin peşindeyseniz bu, sizin de arayış içinde olduğunuzu gösterir. Arayış içinde olan herkesin içinde onları aramaya ve sorgulamaya devam ettiren bir dürtü vardır. Onların ruhları, kendilerine ait daha yüce bir Öz'le birleşmenin susuzluğunu çekerler. Arayanın yolculuğu çok uzun sürebilir.

           İdrakın ötesinde olan her şey ille de tanrısal demek değildir. Bütün güçler mutlaka doğru yola götürmez. Geleceği görme, sesler duyma, astral yansımalar, auralar, gözlerle eşyaları yükseltme, kehanet etme, ölülerle iletişim kurma ve buna benzer marifetler olası şeylerdir ama yapanı Tanrı'ya ulaştırmaz. Bunlar bize geçici bir güç verirler. Egomuzun bizim özel biri olduğumuza inanmasını sağlarlar. Ama tüm bu güçler eninde sonunda tükenir, hastalığa, sıkıntıya ve depresyona sebep olur. Bunlar başka ruhların hükmediciliğine açık davetlerdir. Kafa karıştıran dolambaçlı yollardır ve bazen de gerçeği arayışımızı tümden yok ederler.

(Güncelleme: 12/11/2006)