TENKİT KENDİNE, BİLGİ EHLİNE, SEVGİ SEVENEDİR...

SAYFA 1 SAYFA 2 SAYFA 3 * RUHSAL BİLGİ SİTESİ * DOĞRU YAŞAM BİLGİLERİ *                                 *ARAMADIĞIMIZ  HAZİNEYİ  BULAMAYIZ.* SAYFA 4 SAYFA 5 ARŞİV
  Bugün: 19 Nisan 2024 Cuma

  ZAMAN SONRASINA ...
  SAHİP OLMA DUYGUMUZ
  İRADE NİYETLE GÜÇLENİR
  YEDİ SES, YEDİ RENK...
  GÖNÜL DEĞERLERİMİZ -1
  KAZANÇ EMEK KARŞILIĞIDIR
  UYANIŞ İÇİN BAŞLANGIÇ
  UYANIŞ İÇİN AKTİFLEŞME
  DİLEKLER GERÇEĞE AİT...
  BİLGİ, HİZMET VE GÜÇ
  KOŞULSUZ SEVGİ NEDİR?
  ZAMAN IŞIK ANAHTARDIR
  VİCDANDA YASA, GÖNÜLDE O'
  ANLAMAK AHENK SAĞLAR
  İKİNCİ ZAMAN
  ZAMANI YAŞIYOR OLMAK
  İYİ VE DOĞRU
  DİKKAT ÜST BİLİNCİMİZİN...
  SEVGİ VE YAŞAM
  ZİHİN VE SEVGİ
  İYİLİK BÖYLE BİR ŞEYDİR
  UMUDU DAHA GENİŞ DÜŞÜNMEK
  HAYRI BİLMEK O'NA ERMEKTİR
  EYLEM YOKSA BİLGİ...
  IŞIK OLMAK
  KORKU VE ENDİŞE
  BİRLEŞTİRİLEN DEĞERLER
  BAŞEDEMEDİĞİMİZ SINAVLAR
  DÜNYA OYUNU...
  SEVGİ ÜZERİNE...
  RUHSAL İNCELİK
  ŞUUR VE BOYUT ANLAMLARI
  GÜCÜN KAYNAĞI AŞK...
  GERÇEĞİN GÜCÜNÜ GİYİNMEK
  TV'DE NELER VAR?
  ÖZGÜR MÜYÜZ?
  KURTULUŞ KENDİNİ BİLMEKTİR
  BİLGİ, SEVGİ VE HAYIR
  RUHSAL DENGE VE DÜZEN
  RUHSAL GERÇEK
  GERÇEK BİZ KİMİZ?
  RUHSAL YOLUN ÖNCELİKLERİ
  BİRLİK VE HAYIR İLİŞKİSİ
  BÜTÜNLENMEK
  ALLAH İNANCI
  TV'DE NELER VAR?
  RUHSAL ÖZGÜRLÜK
  ÖZGÜR OLMAK
  DİLEKLERİMİZ
  ÖZ BİLGİ
  HİZMET YARATMAK
  O'NUN ADALETİNİ ANLAMAK
  İLAHİ ADALETİN TECELLİSİ
  KADERİMİZİ BİZ Mİ YARATIYORUZ?
  SEVGİ VE AYDINLANMA
  TV'DE NELER VAR?
  YÜKSEK HİSSEDİŞ
  HAYRI BİLMEK
  SEVGİ VE KENDİNİ BİLME
  SEVGİ VE İNSANÎ DEĞERLER
  YENİ BOYUTA HAZIR MIYIZ?
  TV'DE NELER VAR?
  KARDEŞLİK ANLAMI
  YALAN SÖYLEMEK
  O'NUN SELAMI
  ATEŞ VE YANMAK
  DÜŞÜNCE SEVGİ VE İYİ OLMAK
  ANLAMAK DÜŞÜNMEK ARAMAK
  SEVGİ, İNANÇ, BİLGİ, VE NEŞE
  TV'DE NELER VAR?
  VAROLUŞ SORUMLULUĞU
  İNSANIN ÖZ DÜZENİ
  RUHSAL BİLGİYE UYMAK
  ŞUURLANMA
  KENDİMİZİN SORUMLULUĞU
  YALNIZ İYİLİK
  BERABERLİKTEN BİRLİĞE
  BİLGİNİN HAKEDİLİŞİ
  İNANMAK İLE YAPMAK
  İNANÇ VE SABIR
Bize Ulaşmak İçin
[email protected]
Yazdırılabilir Versiyon


HAFTANIN SORUSU OKUYUCU YAZILARI

Ruhî Şifanın Mahiyeti Nedir?


           Ruhi şifa kısaca, ruhtan ruh aracılığıyla ruha tesirdir. Yani madde ötesinden maddi ortamdaki bir görevli aracılığıyla şifa talep edene aktarılan iyileştirici tesirlerdir. Fakat biz ruhun ne olduğunu biliyor muyuz? Bildiğimiz, ruhun maddenin karşıtı olduğu, canlıları dolduran mekanizma olduğu, bedeni canlandıran ve yöneten güç olduğudur. O, bizim evrenimizde yaratılışın birkaç ana öğesinden bir tanesidir. Öyleyse ruhi şifa denilince, bunun ruhtan gelen bir tesir olduğu doğru, fakat bu tesir ile ruhun iyileştirildiği yanlıştır. Çünkü ruh hasta olmaz, olamaz. Hastalanan, ruhun canlandırma ve yönetim fonksiyonundaki ara ortamlar ve maddenin yani bedenin kendisidir. Tedavi edilen astral beden, mental beden ve daha bilmediğimiz başka süptil bedenler yahut bağlantılarla onların oluşturduğu aura titreşimleridir. Dolayısıyla şifa bulması gerekenler de ruh değil, ruha da etkide bulunabilen bu bağlantı araçları ve maddenin bizzat kendisidir. Ruhi şifa mekanizması varlığın enerji boyutunda bozulmuş olan titreşimlerini normalleştirerek ona sağlığını iade eder.

           Bugün dünyada daha çok ruhi şifa yoluyla iyileştirilen fiziksel-bedensel rahatsızlıklar dikkatlere çarpmaktadır. İçinde bulunduğumuz dönemde şifa olayı, inançsız büyük kesimlerin etkisiyle ne yazık ki inanç ile inançsızlık sistemlerinin gösterisine dönüşmüş durumdadır. Çünkü gözle görülen belirgin şifa sonuçları bedensel rahatsızlık ortamlarında daha çok alınmakta, derin şifa ile ilgili bedensel olmayan şifalar ise, gözlere hitap etmediğinden, o kadar belirgin olmamaktadır.  Filipinlerdeki kansız ameliyatlar görsel malzeme veren örneklerdir. Oysa asıl önemli olan ve istenilen, ruhsal şifa yoluyla insanların ebedi yönleri olan varlıklarında kalıcı etkiler yaratılmasıdır. Depresyon, bunalım, obsesyon gibi ince düzeylerde seyreden hastalıkların tedavisinde ruhun ruha etkisi çok daha önemlidir. Fakat bu tür tedavilerde görsel ispatlar fazla bulunmadığından, bunlar medyanın ve çoğunluğun dikkatlerinden uzak kalmaktadır. Belki de böyle olması gerekmektedir ve hayırlı olan da budur. Zira bizler makro boyutlarda işleyen planları ve zamanlamasını değerlendiremeyiz. Bizler bilmesek de, şükür ki işlerini yalnızca görev bilinciyle sürdüren şifacılar vardır. Ve onlar, fiziksel şifaya göre daha zor ve karmaşık olan ruhsal şifaya aracılık görevlerini sadakatle ve gösterişsizce yerine getirmektedirler. Ruhi şifa görevini yapanlar işte onlardır.

Osman Türkmenler
 

03.09.2007

 

 

 

           İlk önce şifanın ne olduğuna bakacak olursak; hastalıktan kurtulmak olduğunu görürüz. Ruhi şifanın esası ise, dünyaya geliş sebebimizi öğrenmekle başlayacaktır. Öğrenmek, hastalıktan arınmak ve sonunda şifa bulmak ile olacaktır. Mutlak ki yeryüzüne, ruhsal yönden eksik olan taraflarımızı, gidermek için de indik. Bu eksik taraflarımızı sırasıyla; bulup, öğrenime geçirerek, eyleme soktuğumuz yerden ruhumuz şifa bulacak, eksik kalan yanını tamamlayıp, ileride oluşabilecek bir durum için bağışıklık kazanacaktır.

 

           Ruhsal şifanın esası: ileride karşımıza çıkacak tekâmül planlarının zorluklarına karşı sınavlarımızı başarı ile geçerek, ruhsal bağışıklık sistemimizi güçlendirmek olacaktır.

 

Tarık Öztürk

 

03.09.2007  


 

 

           İlahi boşlukta sitemimizin de içinde bulunduğu iki ayrı bütünlük, iki ayrı düzen, iki ayrı boyut, çok uzun zamandan önceden bu yana birbirinin içine geçmektedir. İlahi sistem tarafından yapılan inceleme ve araştırma sonucu diğer bütünlüğe kapı açıldığında bizimde içinde bulunduğumuz sayısız evrenler sisteminde bulunan varlıklar hiç yaşamamış gibi yok olacaklar. Ancak varlıkların varlık bütünlüklerini devam ettirebilmeleri için ruhsal bütünlüklerine sahip çıkmaları gerekmekte olup, zamanın azlığı ve aciliyet nedeniyle hızlı evrim programları ilahi sistem tarafından devreye sokulmuştur. Dünya boyutunda bulunan insanlara ise ilk önce kitap sahibi olmayan peygamberler tesir, etki ve düşünce yoluyla yardım etmeye çalışmışlar. Ancak bu programdan bir netice alınamayınca ileri boyutlarda uygulanmakta olan kitabi peygamberler sistemi tatbikata konulunca bir netice alınmış ve Uzak Şark Dinleri, Zebur, Tevrat, İncil ve Kur’an insanlığa hediye edilmiştir.

 

           Nitekim hızlı evrim programları ile bilgi bombardımanı yanında, ağır ve zor yaşam şartlarında sürçen, bunalan ve yorulma belirtileri gösteren insanların kurtuluşu için evrendeki kardeşlerimiz daima yardıma hazır beklemektedirler. Hiçbir zaman taleplerimizi geri çevirmezler. Ruhsal şifanın mahiyeti de budur. Her şey insanlığın kurtuluşu içindir. Bunca uğraş, bunca mücadele yıpranan, evrimi yolunda ilerleyemeyen varlığın yeniden yol alabilmesidir.

 

           İlahi sistem ve görevli varlıkları evrensel boyut ölçülerinde zamanın kısalığı ve aciliyetin verdiği şartlar nedeniyle, insanlığın kurtuluşu için sürekli daha etkili ve netice alıcı yöntem, usul ve tatbikatlar geliştirmektedir. Ruhsal şifa, bu yöntemlerin en etkili olanlarındandır.

 

Orhan Yarat

 

04.09.2007  

 


 

           İnsan neden hastalanmaktadır sorusunu sorduğumuz zaman aldığımız cevap aynı zamanda ruhsal şifanın mahiyetini anlatır. Hasta olmak insanın kaderi değildir. Sağlıklı olmanın tek koşulu vardır, o da “doğru yaşam”dır. Ruhsal gücümüz, her türlü yüksek şuur etkisi, fizik bedene mental bedenimizden girmektedir.  Düşünülecek olursa tüm varlıklar en yüksek bir seviyede şifa ortamında tutulmaktadır. Sebze ve meyveler, çeşitli otlar, temiz hava, hareket, dünyamızın birbirinden güzel görünümleri, uyku, sevdiklerimiz ve daha nice şey tamamen varlıkların ve özellikle insanın şifasını sağlayacak güçtedir. Bir bakıma insan bir şifa cennetindedir.  Ancak insan, kalben doğru olan bir yaşamı sürdüremediği için bedenen ve zihnen hastadır.

 

           Ruhsal şifa çalışmasında önce şahsında doğru yaşamı gerçekleştirmiş bir şifacı vardır. Çünkü bu özelliği taşımayan kişi kendisi de hastadır ve şifacı olamaz. Şifa alan kişinin iyileşmesi ise doğru yaşama dönmesiyle mümkündür. Kişinin yanlış yaşamasının neden olduğu hastalık, neden ortadan kalkmazsa ancak geçici bir şifaya kavuşabilir,  

 

           Gerçekte ehil bir şifa görevlisi tarafından, hastaya yöneltilen yüksek tesirler, yalnızca hastalığın iyileşmesine yönelik değildir, hatta iyileşmenin bir yan tesir olduğu söylenebilir. Yüksek tesirler, kişinin bilincine hitap eder, bir üst gerçeğin tebliğini ifade eder, mental bedeni temizler. Bu büyük lûtfu hastanın hissetmesi ve zihinsel bir değişimin başlaması, Büyük Güç karşısında saygı ve sevgi haline geçmesiyle şifa ortaya çıkar.

 

Ayşe Turhan

 

04.09.2007  

 

 

 

           İnsan, yaşamında aklının ve gönlünün işbirliği içinde çalışması ve zamanı yerinde kullanarak bilgiyi deneyimlemesi sonucu şuurlanır. Böylece hem fiziksel hem ruhsal canlılık kazanır. Bu canın kendisi dâhil, tüm yaratılışın hizmetine sunulması güçlülük ve mutluluk yaratır. Bu ruhi şifadır. Bu vericiliği ile daha bir bilgi akışına çekilen varlık, aldığı bilgileri işleyerek geliştirip büyütecek ve dağıtacak; vermenin getirdiği huzurla hem kendisi, hem çevresi şifalanacaktır. Tabii ki bu şifa titreşimlerini, çevresindeki tüm varlıklara ulaştırabilmesi için kişinin, hem kendisinin hem alıcı kişilerin arınmış bir hal içinde olması gerekir.

 

           İnsan kendisini kolaylıkla arınmış kişi zannedebilir. Arınmışlığın ölçüsü, tüm varlıklara karşı duyulan koşulsuz sevgi ve her şeyle BİRLİK OLMA duygusudur.

 

Nevin İnam

 

04.09.2007


 

 

           Şifa Büyük Güç’e bağlanmaktır. Yaratılışın sonsuz çeşitlilik halinde görünüşü, bizim şuurumuzun yetersizliğinden kaynaklanmaktadır. Daha yüksek şuur seviyeleri için her şey bir ve tekdir. Bir olmak üzerinde çok düşünmeliyiz. Bir olmanın metodu karşılıksız sevgidir; bir diğer ifadeyle son seviyedeki en yüksek ahlak da diyebiliriz ki içinde yaratılmışlarla ve Yaratan’la ilişkilerin tüm ilkeleri mevcuttur. Bu başarıldığı zaman Büyük Güç’ e bağlanmış oluruz. Gerçekte Yaratan ile yaratılmışlar ifadesi dahi doğru olmaz. Güç,  Bir’ dedir. Bir olmayı dünyamızdaki örneklerle de anlayabilmeliyiz; dünyadaki hiçbir işi tek kişi başaramaz, başarı her zaman bir ekip işidir, dolayısıyla insanlar birlik oluşturdukları takdirde başarılı olur ve yaşamlarını sürdürürler. Bir uzuv, hatta bir hücre bedenden ayrılırsa varlığını sürdürebilir mi? İnsan bedeninin işleyişine bakınca, her hücre, her organ beyinden aldığı emirlere uyarak varlığını ve sağlığını koruyor. Büyük Bir’in bir hücresi olarak biz insanlar da Bütün’e sağladığımız uyumla o gücü kullanmaya başlarız.

           Bütün bunları söylemek çok kolay; ama daha ilk adım, yani diğer insanları kardeşi gibi sevebilmek, kendisi gibi anlayıp yardımcı olabilmek bile bize zor geliyor. İnsan kardeşlerimizi, hiç birini ayırt etmeden, koşulsuz olarak sever, oldukları gibi yargılamadan kabul edebilirsek, birlik olur, Büyük Güç’ e bağlanırız. Bu şifanın ta kendisidir. Fakat ruhsal şifa yalnızca hasta olmamak, afiyette olmak demek değildir. Şifa yüksek bir şuurla, beş duyunun ötesinde kalan gerçek âlemleri görmek, muazzam ilahi gerçeklerin bilgisine erişmek, yüksek bir güçle insanlığa ve diğer varlıklara hizmet edebilmek, o bilinmeyen sevgiyi yaşamanın büyük mutluluğunu tatmaktır ve daha bilemediğimiz nice güzellikleri anlamaktır. Bence ruhsal şifanın mahiyeti budur.
 

Güney Haştemoğlu

 

04.09.2007

 

 

 

           Ruhî Şifa, şuurluluğumuzun akış biçimidir. Şayet insan doğru evren akışını izliyorsa ki bu ruhsal bir doğruluktur. Bu takdirde donanımda olduğu fiziğindeki elektriği kesintiye uğratmaz. Biz bu uyumun sağlanması olayına ruhî şifa olarak bakıyoruz.

 

           Evrensel titreşime haiz beşer ömrü de daha uzundur. İnanç mekanizması doğal biçimde tezahür edeceğinden tüm yaşam değerlerine tek bakış içindedir. Olumsuz veya tereddüt gerektiren hiçbir pozisyonda kalmaz. Kısaca; böyle bir ideal insan, evrenin sigortası altındadır. Olabilene aşkolsun.

 

İlham Ülgor

 

04.09.2007

 


 

           Ne zamandır ruhsal konulara geçmenizi bekledim. Ruhsal dünyamızı biz insanlara biraz anlatabilmiş olsaydık, bugün başta sıhhatimizin elimizde olmasından tutunuz da insanlık problemlerimize kadar ne denli bir sorumluluk altında olduğumuzun farkındalığı ile ruhî şifanın yerini anlayabilmiş olurduk. Ben satırlarımla tevazudan ayrılmak istemiyorum ama şu bir gerçek ki, yaratılışındaki büyüklüğü kavrayamamış insanlığın başına gelecek ilk etkinin sağlığından başlayacağını kesinlikle biliyorum. Kaldı ki, bedenî iyiliğinin tek başına bir tekâmül fırsatı yaratamayacağından onun manevî konumunun da bilinmesi gerekecektir. Bu ne taklitle olur ne de sadece bedeninin sıhhatli kalması çabasıyla…

 

           Ruhî şifanın mahiyeti işte bu noktadaki anlamda çıkıyor. Sen ey insan! Yoktun varoldun. Öleceksin ki sana bağışlanan kudrete ve onun hikmeti olan varlığına kavuşacaksın. Bu bir ilâhî seyirdir. Bu inancın içinde yer tutuyorsan tekâmül de ediyorsundur. Yoksa sıhhatli bir ömür sürebilmek için çırpınıyorsan bu senin hayatın anlamını çözemediğini gösterir. Ruhî şifayı, bir insanın varoluş sebebinden nasiplenebilmesi ve uhrevî yaşamının da lezzetine varabilmesi gerçeği olarak görüyorum. Saygılarımla.

 

Kamil Selcan 

 

04.09.2007    

 

 

           Ruhsal olan, varlık bütünlüğümüzün araştırdığımız büyük bilge olan kısmıdır, öz olandır. Bizim fazlaca bilemediğimiz ama hissettiğimiz büyük gerçekliğin bizimle alakalı olanı ve bizim anlamımızdır. Çeşitli haller içinde yaşayan biz insanlar şifanın gerçekte ne olduğunu, nerede olduğunu ve nasıl gerçekleşebileceğini sorarız ve araştırırız. Aslında her türlü şifa ruhsaldır, öz dendir. Hasta olduğumuz zaman aldığımız birçok ilaç aslında sadece o anki rahatsızlığın verdiği acıyı hafifletmek ve bizlere kendimizi sağlıklıymış gibi hissettirmek için varlar, asıl şifayı sağlayan bizim şuur-zihin yapımızdır ve yüksek şuurluluk içinde olan bir insan için çok özel bazı durumlar dışında hastalık diye bir konu yoktur.

 

           Zihin denen varlığımızı, maddeyi yüksek bir biçimde algılamaya ve anlamaya programlayabilirsek; maddenin sadece maddeden ibaret olmadığını görürüz ve bu görüş bizde şuurluluk olarak yerini bulur. Her türlü düşüncemizin süptil etkileri vardır ve bizler genellikle bunun farkında değiliz. Sır her zaman düşüncelerimizde gizlidir ve sonra konuşmalarımızda. "Kendince düşünülmüş" ya da "basit bir düşünce" yoktur hepsi çok önemlidir çünkü özümüz tarafından ciddiye alınmaktadırlar ve her düşünce ve söz değerlendirilmektedir ve kaybolmamaktadır. Her türlü olumlu ya da olumsuz düşüncenin evrensel şuurda yarattığı etki bizlere büyüyerek yansımaktadır ve bizler kendimize neyi yansıtabileceğimizi seçme hakkına sahipleriz. Bu büyük bir lütufdur.

 

           Zihnimizde yarattığımız ya da bilmeden başkasından aldığımız ve bizim sandığımız düşünceleri "farkındalık" süzgecinden geçirmeden düşünmeye devam etmek, bizlerde zihinsel kirlilik yaratmaktadır ve bu çöplerin arasında bazı "hastalıklı" yada bozuk olanlarını farkında olmadan evrene yollamak, bir hastalık olarak bize geri dönebilmekte ve biz bunun nedenini asla bulamayacak durumda olabilmekteyiz.

 

           Bedenlerimiz evrensel etkileri almak ve evrene etkiler yollamak üzere tasarlanmış bir yapıdır ve bu yapı ancak ve ancak ileri bir şuur seviyesi ile kontrol edilebilir. Hiçbir şeyin farkında olmayan bir kişinin bulabileceği ya da bilebileceği sadece madde içerikli çözümlerdir ve madde ötesindeki farkındalık bilinmedikce sadece maddeyi etkileyebilirler. Ama hastalık aslında bir alçak şuur, yanlış düşünce etkisiyle ortaya çıkmış bir sonuçtur ve sadece maddi etki bu sonucu etkilemeyecektir. Bizleri yüksek şuura iyi ve güzel düşüncelere yöneltecek ve bağlayabilecek yegâne şey ise en yüksek değer olan sevgidir. Çünkü gerçek sevgiyle yoğrulmuş ve yaratılmış bir yapıdayız ve sevginin girmediği her yer yüksek şuura ve şifaya kapalı olacaktır.

 

Volkan Topaloğlu

 

05.09.2007  


 

 

           Şifa canlılıktır, hareketle sağlanır. Ruhun aktif hareketi varolan’la her türlü direk iletişimidir. Ondan hâsıl olan tesirler bir tıslım gibi hayatındaki her şeyi düzeltir, toparlar, iyileştirir ve güzelleştirir. Yapacaklarını ortaya çıkarır. Bir çiçeğin havası, suyu, toprağı ve ışığa ihtiyacı gibi ruh da bunların ruhsal karşılığı olan gıdalara ihtiyaç duyar. Bunlar gerçek arayışıyla ulaşılan bilgiyi kalpte duyarak ruha girerler. Ruhu değiştirir, kendini buldururlar. Çiçeğin doğayla ahengi gibi, ruhun tabiatı olan manevi evren ile ahenk oluşturur. Çiçeğin yukarı uzanışı gibi doğal bir yukarı yöneliş olur.


           Bu süreçte, düşüncedeki değerler doğru yerlerine yerleşirler. Bakış farklılaşır. Ruhsal büyüme (şuurlanma) hızlanır. Zaman çoğalır. Zamanda zamansızlıklar (sonsuzluk anları) yaşanır. Etrafına iyileştirici, dönüştürücü etkileri yayar. Rahatsızlıkların ilacı bu etkiden asla ayrılmamak (çiçek gibi toprakta köklenmek) ve kalbin havadarlığı (özgürlüğüdür). O zaman düşünce su gibi doğru yerlere doğallıkla akacak, gerçeğin yeni bilgisi ona açık kalacak ve anlam bütünlüğü kazanacaktır. Bütünlük, birliği sağlayarak bütünün gücüne ulaşmayı ve onu elde tutmayı sağlar. Rahatsızlık ayrılık, bölünmüşlük ve sınırlılıktan oluşur. Gerçeğin çekimine direnmek ruhu yıpratır. Ruh, gıdasız kalmaktan üşümüş ve zayıflamış halde çevre etkilerine maruz kalır.

          
Ruhsal şifa aslına kavuşmak, esasına dönmektir. Buna dair davete cevap vermekle iç yolculuk başlar. Böylece içinde barındırdığı diğer boyutları bir bir keşfedecek, varlığının potansiyel gücüne yaklaşacaktır. Her boyut, yeni bir açılımla ona ait hareketi kazandıracaktır.

Altan Gürol

05.09.2007  



 

           Ruhsal şifamız, yaşam kalitemizi belirler. İnsani vasıflarımızın gelişebilmesi için her açıdan sağlıklı olmalıyız. Ruhsal şifamıza düşüncelerimiz yön verir, ne düşünüyorsak nasıl düşünüyorsak davranışlarımızla öyleyiz. Aynı olayda pek çok kişi farklı tutumlar içindedir. Düşünce seviyelerine göre biri üzülürken diğeri şükür içinde olabilir, biri öfkeli diğeri sevgi dolu olabilir. Böylece her olay, nasıl olduğumuzu, hangi ruhsal seviyede bulunduğumuzu ve ruhsal şifamızın seviyesini bize gösterir. Olaylar karşısındaki tutumumuz ruhsal yapımızı şekillendirir. Stres, içinde yaşadığımız ortamı kabul edememekten, kendine acımaktandır ve bu nedenle kişi ya gözyaşı döker ya da saldırgan tavır içine girer.

 

           Dilimizle sevgi şifadır diyoruz. Ruhi şifa henüz bilemediğimiz o yüce enerji sevgiye ne kadar yakın bulunabildiğimizle ilgilidir. Hepimiz etrafımızdaki insanlarda kıskançlığın, nefretin, korkunun, kabulsüzlüğün tahrip edip hastalandırdığı bedenleri ve nedenlerini görebiliyoruz da, kendimizi görmek çok daha büyük çaba gerektiriyor. Bu gün hepimiz koşulsuz sevginin en büyük değer ve şifa olduğunu biliyoruz ama bilmek yetmiyor. Sevmek hem çok kolay hem de inanılmaz zor.

Günal Gölhan

05.09.2007

 

 

 

           Şifanın insan ruhuna ve bedenine yararları hepimizce bilinmektedir. Ruhumuzu besleyen yaşam kaynaklarımızdan en önemlisi olan sevgiyi içimizde yeşertemiyorsak bunun zararı sadece ruhumuza değildir. Bizler bir şekilde bir yerimiz ağrıdığında hemen üşüttüğümüzü fazla yediğimizi düşünürüz. Evet, belki de tıbbi açıdan bu şekilde rahatsızlanıyor olabiliriz ama ruhumuza zarar veren nefret, korku, kıskançlık, sevgisizlik gibi egomuzun yarattığı illüzyonlarda bedenimize zarar vermektedir.

           Auramızı kirletmekte ve bizi hasta etmektedir. Ruhumuzu ve bedenimizi ancak yaşama ve varmak istediğimiz bütüne inanarak temizleyip iyileştirebiliriz. İnancımızı ve isteğimizi enerjimizi yüksek tutabildiğimiz ölçüde ruhumuz ve bedenimiz şifa bulacak ve bizi hep daha ileriye götürmek için ayakta tutacaktır.

           Müzikte bile yapılan araştırmalarda, ilaçla yapılan tedavinin yanısıra müzikle yapılan şifa terapilerinden olumlu sonuçlar alınmıştır. İlaç tedavisinin yanında ruhumuza hitap eden müzikle şifa verilen hastaların daha çabuk iyileştiği saptanmıştır. Tabii inancımız ve yaşama duyacağimız sevgiyle bütünleşip, büyüyerek...
 
Zeynep Ebru Güçnar

 

05.09.2007

 


 

           Ruhsal şifa denilince, ilk önce hasta olanı iyileştirme, tedavi etme durumu akla gelmektedir. Bu konuları içeren birçok teknikler, okullar ve öğretiler bulunmaktadır. Sadece bunun üzerinde durursak eksik bir yaklaşım olur. Bu teknikleri her yerde yaygın olarak bulunmak mümkündür. Ruhsal şifaya daha geniş bir perspektiften bakacak olursak işin boyutunu da genişletebiliriz.

 

           Ruhsal şifada, bir koruyucu hekimlik gibi önceden (yani daha çocuk yaşlarda) ruhsal olma adına yapılırsa zaman içinde insanın ruhsal gelişiminde çok büyük bir ilerleme gösterebilir. Yüksek bir ruhsal enerjiye sahip bir varlığın, yaşamı boyunca karşılaşabileceği zorlukların üzerinden kolaylıkla gelebileceği ve bunları yaşama uygun hale getirmesi daha kolay olacaktır. Sürekli bu durum içinde birinin artık insanüstü bir hal alması içten bile değildir. Bu hal ki insanı canlı, farkında, yaratıcı ve tamamen şuurlu bir insan haline getirir. Bu durum insanın yaşam kalitesinin artmasına yardımcı olmakla beraber, beklentilerinin de gerçekleşmesine yardımcı olur.

 

           Yaşamı ruhsal olarak algılayanların hedefleri ve kazançlarıda büyük olur. Ruhsal şifa bir olma, birlenme halidir, aynı akortta rezonansa gelme halidir. Kozmik şuurla bağlantıda olan her varlık doğru bir yaşamda ve yüksek bir şifa enerjisi içinde titreşmektedir. O zaman dönüşüm başlamıştır çükü o artık arşa doğru bir yükseliş içindedir. Madde süptilleşir, zaman içinde zaman açılır. Boyutlar arası şifa tesirleri altında bilginin ve yaşamın sonsuzluğu hissedilir.

 

           Ruhsal şifanın mahiyeti yaşamı algılanmamıza yardımcı olan varlıkların, evrendeki rehberlerimizin gerçek sevgiyi yaşamamıza ve öğrenmemize yardımcı olmak istemeleridir. Karşılıksız bir veriş halidir.

 

Oğuz Demir

 

06.09.2007

<< geri
Ana Sayfa | Hakkımızda | Ziyaretçi Defteri Bugüne kadar sitemizi 93935893 kişi ziyaret etti, Şu anda 175 kişi sitede.