İdeal ve gerçek çalışma, bilgi, birikim ve bilincin oluşumu neticesinde ortaya çıkan çalışmadır. Bildiğini, bilmesi gerektiğini hazmederek, yanılmadan sapmadan kişinin hedefine doğru yürümesini sağlayan mücadeledir.
Çalışma, hayatımızı kapsayan bir eylemdir.Tekamül merdiveninin basamaklarını çıkarken gösterdiğimiz emek ve mücadele çalışmadır.Düz ve yukarı doğru merdiven basamaklarını çıkabilmek için donanımlı ve birikimli olmamız, oluşturduğumuz malzememizin yeterli olması gerekmektedir. Yoksa çalışma adına amaçsız, maksatsız ve hedefi belli olamayan zaman kaybedici, boş yorucu ve yıpratıcı uğraşılarla yerimizde saymamız kaçınılmazdır.
Devamlı sorgulamak, bildiğini dahi zaman içinde yeniden ve sürekli analiz etmek, çeşitli dallarda devamlı yeni şeyler öğrenmek, gerçek bir çalışmaya zemini oluşturmaktır. Yoksa aceleci, sabırsız kişi ve gurupları gözlemleyerek, görsel örneklemelerle doğru dürüst bir planı, birikimi ve temeli olmayan çalışmalar bazen insanı tali yolların yanlışlıklarına sürükleme olasılığı vardır.
Orhan Yarat
(Güncelleme: 11/10/2006)
Bilim adamları gerçeğin sadece yüzde yirmisini gördüğümüzü söylüyorlar. Duyduklarımız, dinlediklerimiz de öyle. Anladığımızı zannettiğimiz şey ise aslında gerçeğin kendisi değil, bizim hayal gücümüzün, bir yaşam boyu şartlandıklarımızın ortaya koyduğudur. O halde önce şartlanmalarımızdan uzak, akıl ve gönül işbirliğiyle yola çıkmalıyız.
Gerçek çalışması; iç sevinci, içsel zafer ve heyecan veren olmalı. Bu olduğunda, kişi sadece takip ettiği fikrin peşinde olur, o zaman bu çalışma yeni bilişlere, hissedişlere açılan bir kapı olur. Gerçeğin güzelliği, yerindeliği kişiyi coşturur, kalbini yumuşatır O Yüce ile irtibatı sağlar.
Gerçek çalışma genel anlamda kişiyi geliştiren çalışmadır, hep daha sonrası vardır, bitmeyecek olan, yaşam boyu ve daha sonra da sürecek olandır.
Günal Gölhan
(Güncelleme: 11/10/2006)
İstekle, bilgiyle, çalışmakla, devamlılıkla, adanmışlıkla ve sevgiyle. Sonucunda tüm bunların getirdiği güçle.
Çalışma hangi boyutta olursa olsun gerçektir. Fiil devreye girdiği andan itibaren gerçeklik de işlemeye başlar. Bu çalışıyormuş gibi görünse de böyledir, tüm enerjisini, zamanını, bilgisini, gücünü ortaya koysa da böyledir. Değişen sadece gerçekliğin derinliği ve yoğunluğudur. Bizi ilgilendirense derin çalışmalardır. Çünkü tekâmülün zaman olarak hız kazandığı ve olayların da bu nedenle peşpeşe ve etkileyici düzeyde yaşandığı bir zamanın insanları olarak buna mecburuz. Hatta mecburiyetin de ötesinde bu bir kader meselesi olmada.
İnsanlık varlıksal gerçekliğinin ne olduğunu ve neden yaratıldığını artık bilmek zorunda olduğu bir zaman çizgisinde, sadece dünyasal değerler için vaktini harcıyor ve ruhsal konulara hiç eğilmiyorsa ya güçlü bir ego dürtüsü altındadır ya da konunun öneminin bilgisizliğini yaşamadadır. Konuyu bilip de ilgilenmemek ise ayrı bir aymazlık, bir anlamda şuursuzluktur.
Gerçek için gerçekten çalışmak önce konunun önemini kavramayı gerektirir. Bunun kavrandığı yerde artık zamanın önemli bir bölümü, enerjisi ve gücü o yolda harcanır. Bakış farklılaşır, dil tatlanır, insan geçmişinden farklı bir hale bürünür. Bu noktaya gelmesi içinse yapacağı çok şey vardır, kazanacağı ve vazgeçeceği üzerine. Bunlar sürekli yazılıp söylenmede olduğu için burada yer almıyor, ama arayan için her yerde her zaman bu bilgileri bulmak mümkün.
Böyle bir sistemi yaşamına öz edinmiş insan gerçek çalışmanın yolunu tutmuş demektir. Yol ise bizce sonsuzdur, O’nun noktalayacağı yere kadar…
Aysel Ongun
(Güncelleme: 12/10/2006)