Ölüm Sonrası
İnisiyatik tecrübelere ve öte âleme gidip de geri dönenlerin anlattıklarına dayanarak, insan varlığının ölümden hemen sonraki hâlinin bir özeti yapabilir. İntihar dışında, normal süreçte gerçekleşen ölüm hissi acı verici değildir. Bu his, su üzerinde kayıp giden bir gemideyken hissedileni andırır; İsis'in kayığı, Caron’un kayığı imgeleri ve astral plânda hissedilenleri halka yansıtan bütün mitolojik fikirler buradan kaynaklanmıştır. Çağdaşlara göre bu his demiryolunda hiç sarsıntısız bir şekilde yapılan yolculuğu andırmaktadır. Varlık, ölüm dediğimiz şeye maruz kalmış olduğuna inanmaz; uyuduğunu ve rüya görmekte olduğunu sanmaktadır. Aynı zamanda ölüm, burada görünmez olarak tanımlamakta olduğumuz plânlara hakikî bir doğum olduğundan dolayı, yeryüzündeki yüzüstü bırakılmış zavallılar ağlayıp sızlanmakta ve kesin bir ayrılığa inanmakta iken, o çevresinde tüm aile büyüklerini, yitip gitmiş olduklarını sandığı tüm insanları ve onun gelişini coşkuyla kutlayanları bulmaktadır.
İnisiyatik geleneklerin söylediğine göre rehberinin eşliğindeki ruh üç gün boyunca yeryüzündeki görmekten hoşlanacağı bütün yerleri ziyaret edebilir. Yeryüzünde bırakmış olduğu sevdiği insanlara gerek rüyada gerekse de doğrudan doğruya yaşayanların hayaletleri görünebilir; hatta astral hâliyle kendi cenaze törenine de katılıp onu izleyebilir; ardından uykuya dalar... Yeni astral organların bundan böyle tekâmüllerini sürdürecek oldukları plânlara alışmaları gerekmektedir ve doğada sıçramalar olmadığından, bu yeni duruma uyum sağlama da, ruhun daha önceki tekâmülüne bağlı olarak ağır ağır gerçekleşir.
İnisiyeler için, astral plâna daha önceden gitmiş olanlar için bu evrim süreci kaldırılmıştır. ve zodyak kapılarından geçiş çok büyük bir kolaylıkla gerçekleşir. İnisiye olmayanlar ve kutsal olana karşı saygısız kişiler için, bu plândan geçmemiş olanlar için evrim çok daha ağır gerçekleşir ve uyanış için yeryüzü zamanıyla bir aydan bir yıla kadar varan bir süre geçmesi gerekebilir. Bir kere daha vurgulamak gerekir ki, burada olup bitenlerin hepsi bireyseldir. Hindular bu zaman farklılıklarını eksiksiz biçimde incelemişlerdir ve bize ilâhî plândaki bir yılın yeryüzü plânının 365 yılına eşdeğer olduğunu gösterirler. Bundan dolayı, spirit celselerde ya da diğer yollarla davet edilen ruhlar yeryüzüne ait zaman kavramını yitirmiş olduklarından, bunu tespit edebilmekte çok zorlanmaktadırlar.
Ruhun ilâhî plân bulunuşuna ilişkin ayrıntılara giremeyecek olduğumuz açıktır. Çünkü burada da bireysel bir tekâmül durumu söz konusudur: Kimileri astral varlıkların ilerleyişine iştirak edecekler, kimileri de daha alçakgönüllülükle, bir mineralin evrimine ve bazıları yeryüzüne ya da Mars'a ait icatların keşif yaratılışına katılacaklardır. Varoluşun genel niteliklerini ortaya koyabildiğimiz bu konulara ayrıntılı biçimde girebilmek ancak çok uzun çalışma ve deneyimlerini gerektirecektir.
Uyanış bir kere gerçekleştiğinde, ruh, öncelikle genel tekâmüle yardımcı olmak, ardından da gelecekteki yeryüzü programını inşa edebilmek amacıyla kendi astral organlarını kullanır. Bunun ne olduğu yalnızca ölümden sonra bilinebilecektir. Çağdaş bilginler tarafından öğretilmiş olan astronomik sistemin doğru olduğunu varsayarsak, reenkarnasyon herhangi bir sistemin bütün diğer gezegenlerinde gerçekleşebilir.
07.01.2009 *ruhsalboyut.com*