TV 'DE NELER VAR?

TV'lerde ve Vizyonda


Konularımızla İlgili
Gösterim ve Yorumlar

LÜTFEN BENİ ÖLDÜRME / STRANGER THAN FICTION

        

Tür: Dram, Fantastik, Komedi, Romantik,

Yönetmen: Marc Forster

Oyuncular: Dustin Hoffman, Queen Latifah, Maggie Gyllenhaal, Will Ferrell, Emma Thompson, Tony Hale, Christian Stolte, Tonray Ho, William Dick, Guy Mussey,

Senaryo: Zach Helm,

Yapımcı: Lindsay Doran,

Yapım: 2006 – ABD

Süre: 113 dakika

http://www.sinemaland.com/lutfen-beni-oldurme-turkce-dublaj-izle.html

 

Yazar Karen Eiffel yazdığı romanı bitirmek üzeredir. Ancak romanın kahramanını nasıl öldüreceğine karar verememektedir. Ancak yazarın bilmediği çok önemli bir şey var: Karen Eiffel için sadece kendisinin yarattığı bir roman kahramanı olan Harold Crick gerçekte var olan, yaşayan biridir ve yazarın yazdığı olayın her sözcüğünü birebir yaşamaktadır. Harold birden yazarın aklındakileri duyar ve kaderine hâkim olmak ister.

 

Filmi izleyenler düşüncelerini yazdılar:

 

Hasan CÖMERT (ntvmsnbc) : “Neden değeri bilinmemiş? Bazı filmler genel beğeniye çok uymaz. Oscar'da adı geçmez, en büyük festivallerin (Cannes, Berlin, Venedik...) göz bebeği değillerdir, eleştirmenler çok yüz vermez. Sinefiller ve bazı sinema yazarları değerini bilir sadece. Az sayıda da olsa fanatik derecesinde hayranı vardır. Onlar için en özel filmler; gişe yapmış, festivallerden ödülle dönmüş, yıldız tablosunda en üste oturmuş filmler değildir. Genel bir tarifi yoktur bu filmlerin. İçerisinde pek bilinmeyen filmler olduğu gibi popüler isimlerin imzasını taşıyan yapımlar da var. Değeri bilinmemiş başyapıtlar böyle bir şey.

 

“Zach Helm'in incelikli senaryosunu Marc Foster, etkileyici bir şekilde perdeye aktarırken, oyuncuların performansları da Stranger Than Fiction'ı özel kılıyor. Will Farell, komedi yeteneği başka bir boyuta taşırken, Emma Thompson da kariyerinin en iyi işlerinden birini çıkarıyor. Dustin Hoffman ve Maggie Gyllenhaal'un da (Sadece Farell ile sahneleri var) Farell'la uyumu kusursuz. “

 

YILIM CECELOĞLU: Film günlük hayatında takıntılı bir şekilde programına saatine bağlı olan yaptığı her şey gününün rutini haline gelmiş olan bir vergi denetleme memurunun bir gün uyandığında ve aynı şeyleri yapmaya başladığında duyduğu bir ses ile başlıyor. Bu ses belgesel seyrederken duyduğumuz bir anlatıcının sesi gibi kahramanımızın hayatını ve gün içinde yaptıklarını ve yapacaklarını anlatmasıyla dikkat çekiyor.

 

Kahramanımız sesi duyuyor anlatılanları dinliyor fakat konuşamıyor sadece duyduklarına razı olarak gününe devam etmek zorunda kalıyor. Anlatıcı ses her sabah kahramanımızın uyanmasıyla anlatmaya başlıyor ta ki günün ne zaman nasıl sona ereceğine dair ipuçları vermeye başlayana kadar. Kahramanımız itiraz etmiyor sadece hayatına katılan bu anlatıcı sesin dedikleri sayesinde hayatını ve takıntılarını gözden geçirmeye başlıyor. Hayatının sona ereceğini öğrendiği zaman ise ' kaderine ' karşı çıkmak için elinden geleni yapmaya çalışıyor.

 

Filmi seyrettikten sonra kader ile ilgili düşünmeye başladım. Genel fikir dünyaya gelmeden evvel kurgulanmış bir hayatı yaşamak üzere dünyaya geldiğimiz ve kaderimize karşı çıkamayacağımız, engel olamayacağımızdır Fakat dünya üzerindeki bu kadar fazla sayıda insanın sadece kurgulanmış bir zaman dilimini sonucu belli olan bir şekilde yaşaması anlamsız değil midir? Hayatımızın sonucu belli ise gelişim mümkün olabilir mi?

 

Hep konuşulduğu gibi uyanmak her şekilde mümkün. Bazen anlatıcının sesini duymak lazım, bazen işaretleri görmek lazım. Ama filmdeki kahramanımızın sonunu söylemeyeceğim…

 

TURGUT ÖZBEK: Filmin konusu ilginç. Kader konusu ise hassas bir konu, birçok spritüel kanaldan kader konusunda bilgiler mevcut. Genel kanı; insanların birebir senaryo şeklinde bir kadere sahip olmadıkları ve herkesin kendine ait olan konularda "eğitime tabi" olduğu, kaderimizi bilincimizle "An" içinde kendimizin şekillendirdiği yönünde. Amaçlarımız ve hayır yönündeki isteklerimizin "Eylemsel" olarak hayata geçirilmesi ve bu eylemleri içselleştirerek önümüze çıkacak yeni derslere hazırlandığımızdır. "Son" un nerede, ne zaman ve ne şekilde tecelli edeceğini ise bilmemiz imkânsız... Sonumuzu ancak O’ bilir. Bu bilgiyi de kabul ile mükellef olduğumuz gerçeği var.

 

TARIK ÖZTÜRK: Her birimizin bir saati ve zamanı var. Ve her birimiz bir görevi tamamlamak ve bir seyir üzerinde açılması gerekenleri açabilmek adına bulunuyor ve bulunduruluyoruz.

 

Aslında sözlerimiz ve düşüncelerimiz nerede, neyi, nasıl yapılayıp yıktığımızın önemli bir göstergesi. Kim bilir, bizlerin düşüncelerinden yayına geçenler üzerinden kaç hayat sebepleniyordur? Galiba, yaptığımız yayının mahiyeti ve gücü oranında birçok yerde, birçok kişiye eziyet ya da çözüm sağlayacağı bir katkı yapıyoruzdur. Bu tamamen, düşüncelerimizle çektiğimiz enerjinin, üzerimizde kurgulanarak, yaptığı yayın üzerinden birbirimizi şekillendirmemize güzel bir örnektir. Film, bize ilk başta, ne kadar sevgiden uzak, çevremize duyarsız, robotik bir şekilde hayat sürdüğümüzün de bir göstergesi oluyor.

 

Aslında kitap, şöyle de bitebilirdi. “Herkes yaptığı yanlıştan döneceği noktada tutulmadadır.” Her bitiş bir başlangıç, her fark ediş yeniden bir doğuş demektir adeta. Aslında öldüğünü sandığımız şeyin, düşüncelerimizdeki yenilenmeyle, yeni bir hayata başlamasını da sağlayabiliriz. Ölüm sadece bir görev bitimidir. Görevi ne kadar sürdüreceğimiz ise, bizlerin gayreti üzerinden O’nun izin ettiği yere kadar olacaktır. İşte kaderimiz, belki de o iznin verildiği merci üzerinden oluşmadadır. Tabii, her şey yasası gereği işlemededir.

 

VOLKAN TOPALOĞLU: Öncelikle filmi beğendim ve kurgusu mükemmel, oyunculuklar çok güzel ve doğallık var, ifadeler ve tepkiler abartısız. Filmde kullanılan mekânlar özellikle iç mekânlara bayıldım. Her ne kadar Amerikan sistemindeki rutine bir gönderme yapılmışsa da, kahramanımız aslında Dünyada yaşayan milyonlarca "rutin" insanı yansıtmakta. Film bir olaylar kurgusu ve bu kurgu içindeki "kader vurgusu" öyle derin ki rutinde yaşayan bu insanı bile kaderi hakkında düşünmeye, onu değiştirebilmesi için "çalışmaya" zorluyor. Film de en çok hoşuma giden durum, bir insan kendisini rutine kaptırıp hayatı unutsa bile -eğer hayat isterse- o insan değişebilir ve kendisiyle birlikte değişenleri de hayretle gözlemler. Filmin vurgusu "değişim". Daha çok şeyler yazılabilir…

 

14.5.2012 *ruhsalboyut.com*