Şükretmek, hayra ve doğasını anlamaya yüz tutmuş insan için çok yüksek değer ve büyük anlam ifade eder. Çünkü şükür hayrı ve buna vesile olanı hissedebilmektir. Hayrı hissedebilen bir insan hayat yolunda nereleri ne şekilde ve nasıl takılmadan geçtiğini de hisseder ve ona yardım edene de şükreder. Yardımda olan, yolu aydınlatan, zorda el veren O’ndan gelen hayırdan başka bir şey değildir. Yaşamlarımız ve kendimize çizdiğimiz yollarda onun rızası ile ilerlerken, karşılaştığımız her insan, şahit olduğumuz her olay, içine çekildiğimiz her durum, isteyerek bilerek ya da bilmeyerek yaptığımız her davranış, düşünceler ve konuşmalar, inandığımız ve inanmadığımız her şey, yargılarımız ve sevmeyi başarıp başaramadığımız her şey, Yaratan’ın büyük sisteminin büyüsü ve mekanizması ile yolumuza yeni olaylar, insanlar, sahneler ve çekildiğimiz durumlar eklemekte ve bütün bu süregelen sistem kendini besleyerek yaşamdaki sürekliliğimizi oluşturmaktadır.
Bu oluşum sürecinde bilgi, eylem, niyet, tutum ve davranış şekillerimiz hayatı algılayışımız ve nihayetinde de sürekliliğimizi oluşturan unsurlar, bu oluşumun çeşitliliğine direk etki ederek oluşturmada olunan yaşamımıza ait yeni durumların yönünü tayin etmektedirler. Sorumluluğunda olmamız gereken unsurlar ise bu yolda edindiğimiz bilgiyi farkındalığa yükselterek hayatımıza doğru ve anlamlı bir katkıda bulunmak ve anlayışımızı yükselterek anladığımızı başkaları ile gerçek olarak paylaşabilmek, an değerlerini mümkünce yüksek yaşayarak ve bir hal içinde kalarak, gerekli birleştirmeleri yapmak ve hayat bilmecesinin mümkünce anlamlı ve anlaşılır olmasını sağlamaktır.
Kendi sürecimizi yönettiğimizi sevk ve idaresinde olduğumuzu bu şekilde anlamamız ve bu yolda ondan gelecek hayırlar ve rehberlikler olmadan bu yolu bitiremeyeceğimizi de idrak etmemiz ve bunun farkındalığına ulaşmış olmamız gerekmektedir. Sebepleri ve sonuçları böyle bir şuursal bütünlük içinde algılamak ise ondan gelecek hayır ve yardımları daha net bir şekilde ayırt edebilmemize olanak vererek bu yöndeki tesirleri şuurlu bir şekilde anlamamızı sağlamalıdır. Neyin nasıl olduğunu biraz daha anlamlandırmak ise hayatımızın akışına gizemli, saygı değer bir katkı yaparak şükrü en yüksek yoğunlukta ve bir yüksek hal olarak tutmamıza olanak verebilecektir.
Volkan Topaloğlu – 03.03.2008 *ruhsalboyut.com*
Şükretmeyi başarabilmek, insanın kendisini bilmesi ile başlar. Ondan sonra hayatı anlamak gelir. Bunun içinde insanın kendi yaşam şartlarını anlayabilmesi gelir. Ancak bütün bu merhaleler için bilgiye ihtiyaç vardır. Şükretmek yaşamın kör düğümünü, problemini çözmektir.
Karmalarının etki ve tesirleri ile oluşan yaşam şartlarının sunduğu olanak ve olasılıkların dilini, neler söylemek istediğini anlayabilmek aşaması, bizleri şükür basamağına çıkarır. Bu aydınlanmanın bir göstergesidir.
Ancak şükür, kısa süreli isteklerimiz, arzularımız ve şahsi mutluluklarımız sonucu dile getirdiğimiz bir olgular bütünlüğü değildir. O şekil dile getirilen temenniler egoyu tatminden öteye geçmez.
Orhan Yarat – 03.03.2008 *ruhsalboyut.com*
Şükretmeyi üst anlamıyla düşünürsek, her an ve her şey bir şükür vesilesidir; eğer bunu idrak edebilir, eyleme sokabilirsek, şuur kazancımız büyük olur. Ancak bunu başarmak çok güçlü bir teslimiyet işidir. Teslimiyet aynı zamanda hükümsüz olmak demektir. Hüküm devreye girdiğinde, şükür sadece iyi sandığımız durumlar için mümkün olur. Hâlbuki O’dan gelen ve hayır olmayan hiçbir şey yoktur. O halde önce bu hayrı anlamak gerekir. Tüm olaylar insanın şuurlanması için tertiplenmektedir. Kişisel veya genel kabul ettiğimiz olayları, O’nun Yasalarını harekete geçiren bizim davranışlarımız meydana getirir. O halde olayların tertiplenmesine bizim yasalar karşısındaki duruşumuz sebep olmaktadır.
Tecrübe dediğimiz şey gerçekte yasalara karşı doğru konumu bulmaya çalışmaktır. Yanlış konum, ıstırap veriyorsa, bu doğruyu görmek yani şuurlanmak içindir. Buna şükretmeliyiz. Doğru konumda olmadığımız halde ıstırabını duymadığımız mutlu olduğumuz ve her şey yolunda gidiyor sandığımız durumlar da vardır. Bunlar için de şükretmeliyiz. Çünkü dar bir şuurla tüm yanlışlarımızın bütün ıstırabını çekseydik dayanamazdık. Ne var ki bu rahat zamanlara aldanmayan, bunların öğrenme sürecinde sadece küçük molalar olduğunu fark eden, bunlar için de şükür duymakla birlikte fazla uzatmadan devamlı doğruyu arayan bir şuur, gerçek anlamda şükretmeyi başarabilir.
Güney Haştemoğlu – 03.03.2008 *ruhsalboyut.com*
Şükrümüzün yer bulması çok güzel olur. Yaşadığımız hayatın, bulunuşumuzun, etrafımızdakilerin, aldığımız nefesin, bizler için, her yanımızda olup bitenin şükrünü hissedip, dile getirebiliyorsak ve bu da O’nun katında yer buluyorsa eğer, çok güzel olur, diye düşünüyorum. Çünkü şükür; her zaman, mutlak verene, hükmümüzü verdiğimizce düzenleyenedir. Şükretmeyi başarmak; O’nun her şeyde olduğunu bilip, nimetlerinden faydalanırken, O’nu nimetinin içinde hissetmekle olur.
Tarık Öztürk – 04.03.2008 *ruhsalboyut.com*
İnsanoğlu gerçekten şükretmeyi bilseydi, şu anda bulunduğu yerde mi olurdu? Sorusu çoğu zaman aklıma gelmiştir. Ne zamanları şükrediyoruz hiç düşündük mü? Bir dilekte bulunuruz ve sonucunun olumlu olduğu anda '' Allah'ım sana şükürler olsun''diyip konuyu orda, bir sonra ki dileğimiz gerçekleşene kadar kapatırız. Oysa her yeni güne gözümüzü açtığımız ve nefes aldığımızı hissettiğimiz anda şükretmeliyiz. Bu güzellikleri görebildiğimiz için, tekâmül seviyesine belki de bir adam daha atmamıza yardımcı olacak bir güne uyandığımız için şükretmeliyiz.
Bir şeyin karşılığını istemeden, gelmesini beklemeden şükretmeliyiz. Ettiğimiz duaların hepsi yalvarma duası değil, şükretme duası olmalıdır ki yerini bulsun. Eğer önceden şükredersek Tanrı'dan gelecek her türlü deneyimin sonucunu kabul ettiğimiz anlamına gelmektedir. Tabii ki dileklerimiz ve isteklerimizde olacaktır hayırlısı ile gerçekleşmesini sabırla ve şükrederek beklememiz yerinde olacaktır.
Zeynep Ebru Güçnar – 04.03.2008 *ruhsalboyut.com*