TENKİT KENDİNE, BİLGİ EHLİNE, SEVGİ SEVENEDİR...

SAYFA 1 SAYFA 2 SAYFA 3 SAYFA 4 SAYFA 5 ARŞİV
  Bugün: 29 Nisan 2024 Pazartesi

Bize Ulaşmak İçin
[email protected]
Yazdırılabilir Versiyon

 

HAFTANIN SORUSU OKUYUCU YAZILARI

 

İnanç Kaybedilebilir mi?

 

           İnanç, bir konunun zihnimizce veya şuurumuzca doğru ya da yanlış olarak kabul edilmesi ve diğer davranışların buna göre düzenlenmesidir. İnsan önce inancının zihinsel mi yoksa şuur kaynaklı mı olduğunu ayırt edebilmelidir. Zihinsel inançlar kimi zaman ilk sınanmada kolaylıkla kaybedilebilir. Çünkü zihin dediğimiz sistemi biz ailemizden, çevremizden kopyalarız. Genelde eğitim, çocuğun toplumca desteklenen bir zihin yapısına ve inançlara sahip olması için kurgulanmıştır. Tam tersi de olabilir; kişi toplumun empoze ettiği inancı bir şuur süzgecinden geçiremiyor, yani şuurunu kullanamıyorsa, doğru olsun olmasın o inançtan, her türlü dış baskıya rağmen asla vazgeçmeyebilir.

 

           İnancın yüksek bir şuur haline dönüşmesi için bağlantılı konularla da desteklenmesi, düşünce ve eylemlerde inançla bağdaşmayan bir durumun olmaması gerekir. Bu şekilde yapılanmış bir inanç artık bir sistem olmuştur ve asla kaybedilmez, üstelik daha yüksek inançlar için şuurda zemin hazırlar.

   

Sara Altınbaşak - 13.04.2008 *ruhsalboyut.com*

 

 

           İnanç kaybedilmez, ancak zayıf ve yetersiz bilgi ile donatılmış bir inanç bütünlüğü her zaman dağılmaya ve yok olmaya mahkûmdur. Mantık ve şuuruna varamadığımız ama inanç olarak empoze edilen veya kabullendiğimiz birçok değer ve kavram, zorlama ve şartların etkisinde kaybolur gider. Bunu benzer ister din boyutunda olsun, isterse başka bir yönde olsun, gerçeğe dayanmayan bütün oluşumlar, akıl ve mantık gibi sağlam zeminlere dayanmıyorlarsa er veya geç inanç ve değerlerini kaybetmeleri kaçınılmazdır.

 

           En büyük ve en önemli inanç dini inançtır. Zaman zaman bir takım kişi veya kurumların, inanmış insanların birçok şeylerden etkilenmesini önleyecek tedbirlere başvurması, bu hususta kaygı duymaları insanlığa yapılabilecek en büyük ve en onur kırıcı bir davranıştır. Dinsel inançlar muhakkak sağlam temellere dayanmalı, akıl, mantık ve şuur ile çelişmemelidir. Şayet din gibi bir kavramı ifade eden inanç, bir etki ve tesir ile kişide önemini kaybedebiliyorsa orada din adına empozeler, dayatmalar ve uydurmalar var demektir. Bu durum inançtan çok şartlanma ve kabullenmedir.

 

Orhan Yarat – 14.04.2008 *ruhsalboyut.com*

 

 

           Gerçek inancın uzun süre kaybedilemeyeceğini düşünüyorum. Aklî gerçekleri hiç dikkate almayan sadece dogmalara dayanan inançlar zamanla kaybedilebilir. Daha doğrusu kişinin gelişimine bağlı olarak değişebilir ve daha sağlam inançlarla yer değiştirebilirler. Fakat deneyimlerden geçmiş, olaylarla sınandıktan sonra yer tutmuş inançlar kolay kolay kaybedilmez ve değişmezler. Bu nedenle “dağları yerinden oynatan” inançlardan bahsedilmiştir. Kuvvetli inanç, gizli-aşikâr bütün güçleri harekete geçiren ve kullanabilen bir muharriktir. Bu durum bir realite dönemi için geçerlidir ve o dönemin sonuna kadar devam eder. Kişinin içinde bulunduğu realitenin bütün unsurlarıyla bağdaşan inançlar uzun süre dayanırlar, değişmeden kalırlar. Ne zaman ki realite değişimi başlar, inançlar da değişmeye başlar. Evrenlerde, “değişmeyen tek kural değişimin kendisidir” gerçeğine itibar edilirse, inançların değişeceğini de kabul etmek gerekir. Ancak güçlü ve sağlam inançlar zamanın tahribatına en az uğrayan inançlardır. Fakat inancın tekâmüle göre gelişimi-değişimi kayıp olarak nitelenemez. Olsa olsa inancın da tekâmülü söz konusudur. Bazı şok durumlarındaki kayıp gibi görünenler ise kalıcı değil geçici olsa gerektir ve fonksiyonları vardır. Bütün bunlara rağmen değişmeyen Tek Mutlak Gerçek Olan Yaratan’ın yarattıkları üzerindeki tasarrufunu biz bilemeyiz ve karışamayız. Bunun için “O’nun Vahdaniyeti nice adamı aciz kılmış, nice acizi de adamlık mertebesine çıkartmıştır” denilmiştir.

 

Osman Türkmenler – 14.04.2008 *ruhsalboyut.com*

 

 

           Temeli sağlam olmayan inançlar çökerler. Temelin sağlam olması için dıştan, zihnen kabul ettiğimiz doğruların, içten de benimsenmesi ve sürekli yaşanarak özümüze geçirilmesi gerekir.

 

           Her şuur seviyesinin inancı farklıdır. Bazı bilgilere vardıkça eski inançlarımızı bırakırız. İnanç bir giysi gibidir. Eski bilgilerimizin yeterli olmadığını fark ettiğimizde artık yeni elbisemiz hazırdır. Bu durum inanç kaybı değil, ilerlemedir.

 

           İnanç kaybı esasın kaybıdır. Değişmeyen esasların kaybı acıdır. Ölümle eşdeğerdir. Yaşamın ve emeklerin inkârı ile hüküm vermedir. Kalbin kapanışıdır. Bu durumdaki kişiye gerçekler eskisi gibi olmayacaklardır. Yeni düşüncesi doğrultusunda geri çekileceklerdir. Kişi, daha kaba bir ortamın yasalarına tâbi olacaktır. Bu ona hükümlerinde isabetli olduğu yanılgısını yaşatır. Oysa o kendi kendini oraya hapsetmiştir.

 

           Yolda yürüyüşümüzde inişler çıkışlar her zaman olabilmektedir. İnişler inancımızın sönükleştiği zamanlardır. Bunun tamamen kayba dönüşmemesi için kişi yardım almalıdır. Birlikte yürüyüş bu yüzden çok önemlidir. Durumunun farkında olan kişi, bir yanda hüküm tehlikesi olduğunu, diğer yanda yardım eli ve umut ışığı olduğunu bilir. Sürekli duaları ve çözüm arayışı ile feraha çıkar. Bazen tek bir duyuş kurtarıcı olabilir, gereğini yapmak şartıyla…

 

Altan Gürol - 18.04.2008 *ruhsalboyut.com* 

 

 

           İnanç, sistemle aramızda ki en büyük ve en güçlü bağdır. Her insanın inandığı bir şeyler mutlaka bulunmaktadır. Yaşadığı hayat boyunca olaylar karşısında zayıf bulunduğu zamanlarda inancında zayıflamalar olacaktır. Ancak kaybedilebileceğini düşünmüyorum. Çünkü inancımız bizim sandığımızdan çok daha kuvvetli köklere sahiptir ki, çeşitli nedenlerden dolayı uzaklaşsak da kopmamız mümkün değildir.


           Bütün bu sistemi kainatı Yaratana inanmamak, doğru düşünen, egosunu bir yana bırakmış bir insan için nasıl mümkün olabilir ki? En umutsuz olduğumuz anlarda bile sığındığımız dualarımızın ulaştığı tek bir yer vardır. Bu da her ne durumda olursak olalım, inancımızın kaybedilmesinin mümkün olmadığının en güzel göstergesidir.
 
Zeynep Ebru Güçnar – 19.04.2008 *ruhsalboyut.com*

 

 

           İnançsızlık; başarısızlık demektir. Olduramadığımız her girişimimizin arkasında, bilelim ki inançsızlığımız yatmaktadır. Dolayısıyla inanç, bu şekilde de kaybedilir. Tabii burada, Yaradan’a olan inancın kaybedilmesinin olasılığı sorulmakta. Aslında değişen hiçbir şey yok. Bizlerin dünyada oluşu ve bir yol çizerek öğrenmeye çalışması da, zaten O’na olan inancımızın kuvvetlenmesi içindir. Bu da; yaptığımız, yapacağımız, üzerinde olduğumuz her ne iş olursa olsun, eğer başarısızlığa uğramışsak, durup, kendimizi sorgulamamız gerekmektedir. Ben ne yapıyorum, ne için, kim için yapıyorum diye.

 

           Bizlerin en iyi yaptığı işi, layıkıyla yapması gerekmektedir. Yaptığımız işin sadece kendimiz için değil, kâinattaki bütün varlıklar için olduğunu bilmeliyiz. Eğer yaptığımız işin hakkını vermezsek, o varlıklara ve birçok şeye de inanmadığımız anlamına gelecektir. Bunun sonucu ise, görünenin arkasında, bize yardımcı olan yardımların kesilmesi olacaktır. Evet, bizler maalesef çok dar bir alandan baktığımız için, zaman zaman bu inanç kayıplarını yaşıyoruz, bu da mutlak hedefimize yaklaşmamızı geciktiriyor.

 

Tarık Öztürk – 19.04.2008 *ruhsalboyut.com*                      

          

<< geri
Ana Sayfa | Hakkımızda | Ziyaretçi Defteri Bugüne kadar sitemizi  kişi ziyaret etti, Şu anda  kişi sitede.