LBL_YAZI
SAYFA 1 SAYFA 2 SAYFA 3 SAYFA 4 SAYFA 5 ARŞİV
  Bugün: 19 Nisan 2024 Cuma

Bize Ulaşmak İçin
[email protected]

HAFTANIN SORUSU

Küçük ihmallerimizin neticeleri nelerdir?

         Küçük ihmaller, genelde pek önemsemeyip düzgün yapmadığımız, ertelediğimiz veya hiç yapmadığımız işlerdir. Kimsenin fark etmeyeceğini, hiçbir zararının olmadığını düşünerek doğru ve iyi olandan uzaklaşmanın altında üşengeçlik, boş verme, özensizlik, ciddiyetsizlik, kolaycılık, tembellik ve sorumsuzluk yatar. Böyle bir durum öncelikle toplumsal çevre içinde kişinin güvenirliğini ortadan kaldırır. Güvenilir olmak birlikte olduğumuz insanların desteğini almaktır. Bu desteği kaybeden insanın yaşamı zorlaşır. Gerçekte ise asıl kaybedilen Yüce Sistemin desteğidir.

İhmallerimiz yalnızca kişisel zararlar doğurmaz, ilişkide olduğumuz tüm çevremizi etkiler. Çok güzel bir kazak beğendiniz, ama en görünen yerinde bir ilmek kaçmışsa, o kazak artık defoludur, değeri kalmamıştır. Çevremizle oluşturduğumuz ilişkide çoğu kere biz de bir ilmekten ibaretiz, düzgün olduğunda fark edilmeyen...

devamı...   

HAFTANIN SORUSU

Gerçeği görmek nedir, nasıl başarılır?

         Burada mutlak gerçekten değil, mutlak gerçeğin şuur seviyelerindeki yansımalarından söz ediyoruz. İnsan olarak varoluşumuzun her safhasında bulunduğumuz şuurdan bir üst şuura doğru, o üst şuura yansımış olan Gerçek tarafından çekilmekteyiz. Bu çekime karşı koymak insana ağır ıstıraplar getirmektedir.

Bu çekim Gerçeğin üst şuurdan insana yansıyan sevgisinin, şefkatinin, koruyuculuğunun, affediciliğinin, ilminin, güzelliğinin ve daha pek çok yüksek özelliğinin çekimidir.

Bu çekimi gönlümüzde hisseder, düşüncemizle aydınlatır ve görürüz. Gördüğümüzün delili eylemimizdir. Eylem gönlü yeni hissedişlere, düşünceyi gerçeğin yeni ışıklarına açar.  Eylem Gerçeğin bilgisini, sevgisini, ilmini, gücünü yaşatır.

Ne var ki bu iş bu kadar kolay değildir...

devamı...   
HAFTANIN SORUSU

Sorumluluk almanın insana kazandıracağı güçler nelerdir? 

         Hangi sorumluluktan ve hangi güçten söz ediyoruz?
 
         Aile, iş, arkadaşlık ve toplumla olan ilişkilerimizdeki zorunlu sorumluluğumuzu ve bu sorumluluğun gerekçelerini mantıklı düşündüğümüzde hepimiz kabul ederiz. Bu zorunlu sorumluluk gerçekte insan olma yolunda yükleneceğimiz gönüllü ve gönülce sorumluluğumuzun ön çalışması, ön kabulü gibidir. Her iki sorumlulukta da iki gerekçe vardır: Birincisi bu sorumluluğu doğuran bir borç altındayız, ikincisi bu sorumluluğu yerine getirecek donanımımız var.
 
         Hepimiz pekâlâ biliriz ki zorunlu sorumluluğu, karşılıksız gönülce olan, iyi, doğru ve sevgiyle yapılan hizmete çevirebildiğimizde işler çok kolaylaşır. Öyle ki hizmetin alanı genişler, kalitesi yükselir, hizmetten yararlanan kişi sayısı çoğalır, yardımcılar ortaya çıkar, olanaklar artar. Hizmeti gönülce...

devamı...   
HAFTANIN SORUSU

Öğrenmek ve öğretmek nedir, nasıl olmalıdır?
        
         Öğrenmek bilgi dediğimiz gerçek tohumunun gönülde çimlenmesidir. Bir buğday tanesi hangi iklimde, hangi toprağa, hangi mevsimde ekilir? Gönüle bir bilginin ekimi de aynı koşullara bağlıdır. Şu halde önce gönül iklimini değiştirmenin, gönül toprağını hazırlamanın ve gönül mevsimlerinin bilgisine sahip olmak gerekir. Bu bilgilere sevgi bilgileri diyoruz. Ve ekilecek tohum da gerçeğin bilgisidir. Sevgi olmadan ne öğrenmek ne de öğretmek mümkün değildir.

Sevgi sözcüğü,  dünyaya hâkim karanlık zihniyette, şairane, romantik, hoş ama dünya gerçekleriyle pek bağdaşmayan tozpembe bir anlam olarak algılanıyor. Hâlbuki sevgi evrenleri yaratan en büyük güçtür, tek gerçektir. Ve doğal olarak gerçeğin bilgisi, sevginin bilgisidir ve sevgi ikliminde sevgi toprağında gelişecektir. Bu nedenle bütün dinler, bütün filozoflar insanlığa öncelikle yüksek...

devamı...   

HAFTANIN SORUSU

Zamanı baştan değerlendirme esası yaşamımızı nasıl etkiler?

         Genelde insanlar "esas" olarak ifade edilen ruhsal yasalara uymanın sağladığı kolaylıkları yaşam deneyimleriyle keşfeder ve ifade ederler. "Bugünün işini yarına bırakma", "Demir tavında dövülür", "Erken kalkan yol alır" gibi. Ancak ruhsal eğitim yolunda yürüyenler için konu bir öğüt, bir atasözü olmaktan çok öte kesin bir anlam taşımalıdır. Zaman nedir, zamanın baştan değerlendirilmesi neden önemlidir gibi konuların Yücelik karşısındaki yerimizi tayin ettiğinin bilinmesi gerekir.

         Dünya yaşamında zaman, bir bakıma DNA'mız gibi çift sarmaldır. Sarmalın biri saatle, takvimle ölçtüğümüz fizik zaman, diğeri henüz ölçemediğimiz, ama arasıra deneyimlediğimiz ruhsal bilinç zamanı. Bu iki zamanı birleştirerek yaşadığımız takdirde yaşamımız anlam kazanır. Güç, sevgi bu ikinci sarmalın özelliğidir. Çünkü zamanın ikinci sarmalı insana...

devamı...   
HAFTANIN SORUSU

Zamanı doğru kullanmanın ruhsal gelişimimizdeki rolü nedir? 

         Günlük yaşamdaki zaman algısının zihnimizi, zekâmızı, aklımızı ne kadar kısıtladığını asla bilemiyoruz. Günlük yaşamda doğru bir şekilde anladığımızı zannettiğimiz fizikî zaman dahi o kadar izafidir ki astrofizikçilerin fizik evrenle ilgili ve teorik olarak açıklamaya çalıştıkları zaman kavramı o konuda öğrenim görmemiş kişiler için anlaşılmaz bir formülden ibarettir. Özetle gerçekte ne fizik zaman ne de şuurla ilgili ruhsal zaman hakkında hiçbir şey bilmiyoruz. Zaman fizik veya fizik ötesi anlamda bizim için bir sırdır. Bununla birlikte günlük yaşamdaki zamanı olabildiğince doğru bir şekilde anlayıp gereğini yerine getirmek bizi ruhsal zamanı anlamaya doğru açar. Birinci adımı atamayan ikinciyi hiç atamaz. Her şeyin o ilk adım olduğunu zanneden de kendini daha yüce olana kapatır, yerinde sayar.

         Dünyadaki ruhsal eğitimin esas itibarile amacının öncelikle ruhsal...

devamı...   

HAFTANIN SORUSU

Kişilik çatışmaları neden kaynaklanır, nasıl çözülür? 

         Dünyada giyindiğimiz bir rol olarak kişilik, farklı yaşam deneyimlerimizden duygu ve düşünce olarak çıkardığımız sonuçlarla oluşur. Aynı ailede kardeşler dahi aynı deneyimleri yaşamazlar veya aynı olay onları farklı biçimlerde etkiler. Yaşadıklarımız DNA'mızdaki kimi özelliği aktive eder, kimini de pasifize eder. Oluşan bu kişilik farklıları, bir arada yaşamak, çalışmak, işbirliği yapmak zorunda olan bizlerin şuurlanmasında gerçek bir katalizördür. Bir yandan kendi kişiliğimizin yarattığı zorlukları çözmeye çalışırken diğer yandan çevremizdeki kişiliklerin etkisi altında zorlanıyoruz ve çevremizdeki insanları da aynı nedenlerle zorluyoruz. Burada karşılıklı bir etkileşim var. Hem uyarıcı yani zorlayan, hem uyarılan yani zorlanan oluyoruz. Genel olarak "olay" dediğimiz bu etkileşimler bizim tekâmül ihtiyacımıza göre, bizlere nasip olan "yoklamalar"a göre kazanmamız gereken noktalardan kurulmaktadır...

devamı...   
HAFTANIN SORUSU

Gerçek bayram nedir?

         Burada gerçek sözcüğünü doğru, hilesiz, yararlı, güzel, hakkıyla anlamlarını içeren; gerçek öğretmen, gerçek öğrenci veya gerçek ilaç, gerçek gıda dediğimiz zamanki anlamıyla kullanıyoruz.

Bu anlamda dünyadaki gerçek, bir üst boyuttaki üst gerçeğin, üst doğrunun, iyinin, güzelin, O'nun Rızası'na uygun olanın fiziksel bir yansıması olması gerekiyor.

Bu çerçevede "gerçek bayram" ruhsal yasalar karşısında bir hak etmenin sonucu ortaya çıkan mutluluk, neşe, şükür, huzur halidir. Gerçek bayram üst şuurla birlikte yaşanan sevgi ve sevinçtir. Üst şuurun katılımı yoksa kutlanacak bayram da yoktur.

Bir ruhsal verişin başlamasının birinci yıldönümü olan 5 Ekim 1965 günü verilen tebliğde Ruhsal Rehber şöyle diyor: "Gelişimizin yıldönümünün bayram olması için size verdiklerimizin

devamı...   
Ana Sayfa | Hakkımızda | Ziyaretçi Defteri Bugüne kadar sitemizi  kişi ziyaret etti, Şu anda  kişi sitede.