|
|
HAFTANIN SORUSU OKUYUCU YAZILARI
Gönlümüz hakkında neler biliyoruz; nedir, nerededir, nasıl işler?
Gönlümüz yüce boyutlarda, sevgide ve güzelliklerdedir. O daima özlenen, tarif edilemeyen ve hep arzu edilen yerdedir. Hiçbir zaman yücelerden, kaynağından kopmuş değildir. Yağmur gibidir, susayan insanlara yeniden can verir. Hatırlasak da, hatırlamasak da bize sevgiyi, sevginin enerjisini ulaştıran tek kanaldır. Bir kanca gibi ona yapışmış kendimizi kaybetmeden her şeye rağmen sevmeyi, hoşgörüyü ve samimiyeti elden bırakmamaya çalışırız… Hepimiz hissettiğimiz, hayalini kurduğumuz ve öyle olmasını istediğimiz gönlümüzün isteklerini bu dünyada yaşarken olmasını ister, görmek isteriz. Pembe panjurlu evler hep bu duygularla istenmiştir... | | | devamı... | |
|
|
HAFTANIN SORUSU OKUYUCU YAZILARI
Dikkat ve Yoğunlaşma Nedir, Niçin Önemlidir ?
Dünyasal olarak “Dikkat ve yoğunlaşma” uyanık olma, görebilme ve farkında olmaya çalışmaktır. Egonun, menfaatlerin ve çıkarların korunmasında ve gözetilmesinde, hatta güdülmek istenen siyaset ve ince siyasetin devamında gereklidir ve aynı zamanda bu mantalitede olanlar için önemlidir. Tamamen dünyasaldır ve tekâmülde aşağı kademelerde olan karakter, hal ve yapılanmalarda çokça görülür. Ve bu kademelerde olan yığınların gerçeğidir. Asıl önemli olan husus, ruhsal olarak bildiklerimizin ne kadarının bilgi ve bilincinde olduğumuzdur. Bu hususta edindiğimiz ölçü ve kıyaslamadır. Gerçekten biliyormuşuz gibi miyiz, yoksa gerçekten biliyor muyuz?... | | | devamı... | |
|
|
HAFTANIN SORUSU OKUYUCU YAZILARI
"Anlamak zihnin değil gönlün işidir" bilgisini nasıl açıklayabiliriz ?
Anlamak izafi bir kavramdır. Hayatımızın her safhasında yaşlandıkça değişen, farklılaşan veya zamanla bilmediklerimizi de içine alarak genişleyen bir idrak halidir. Şayet anlamak zihin işi olsaydı ve somut nedenlere dayansaydı, anladıklarımız değişmeyecek, sabit kalacak ve bizler de yaşam devrelerinde yanılmayacaktık. Hâlbuki yaşamımızın her safhasında tutku ile bağlandığımız, peşinden koştuğumuz, inandığımız nice konu ve mevzuların zamanla bizi yanılttığını, hayal kırıklığına uğrattığını veya anlayışlarımızın eksik olduğunu fark eder, bunu cahilliğimize sayarak işin içinden çıkmaya çalışırız. Aslında bizim anladığımız gibi somut bir oluşum yoktur. Hâlihazır durum bir yanılsama ve görüntüden ibarettir... | | | devamı... | |
|
|
|
|
HAFTANIN SORUSU OKUYUCU YAZILARI
Zihinsel Şartlanmaların Bulunmadığı Özgür Bir İnanç Nasıldır?
Gerçek inanç, zihinsel şartlandırmalar ile tahrifata uğramış, içeriği değiştirilmiş, birilerinin istek ve arzuları doğrultusunda harmanlanıp servisi yapılmış anlayışlar bütünlüğü değildir. Gerçek inanç, tarih boyunca gerek dini olsun, gerek sosyal ve kültürel yönde olsun, inat ve zıtlaşmalar sonucu ortaya çıkan sonuçlar bütünlüğü hiç değildir… Gerçek inanç evrenseldir. İnsan tekâmülü için gerekli olan kutsal bilgi ve tebliğlere dayanır. Şeffaf, saydam ve akıcıdır. Hiçbir şekilde sabitlenemez, durdurulamaz ve dondurulamaz. Bireysel veya toplumsal gelişim süreci içinde inancın da anlamı genişler ve derinleşir. Onun için dünya yaşamında öğrendiğimiz hakikatlerin hiçbir zaman tam bilgisine ve bilincine sahip değiliz... | | | devamı... | |
|
|
HAFTANIN SORUSU OKUYUCU YAZILARI
Bizi Gerçeğe Açan Sezgilerimizi Nasıl Geliştirebiliriz?
Gerçeği hissetmek, fark etmek ve anlamak bir şans, mutluluk ve şükür halidir. Anlamasak da gerçeğin var olduğunu, olabileceğini bilmek ayrıca doğru yolda olduğumuzun bir kanıtıdır. Daha hazır değilken, bilgi ve liyakat sahibi olmadan, hazmedemeyeceğimiz gerçeklere karşı duyarlı olmak, aynı zamanda aydın ve açık olduğumuzun bir göstergesidir. Gerçeği arzu etmek ve her şeyi ile kendini anlamaya adamak tekâmülde bir esasın başlangıcıdır. Ancak gerçeklerin anlaşılması da tekâmülle orantılı olarak kademe kademedir. Hazır olmadan, birçok hasletlerin gelişimi ve olgunlaşması oluşmadan istek ve tutku içinde olmak, bunalımlara, sıkıntılara ve depresyonlara sebep olabilir... | | | devamı... | |
|
|
|
HAFTANIN SORUSU OKUYUCU YAZILARI
"Kainatı ayakta tutan anlamdır" ifadesini nasıl açıklayabiliriz?
Bütün oluşumların ve yaradılışın düşünceyle başladığının en önemli kanıtı, “OL” emri ile olduğunu bildiren Kur’an dır. Yaradanın “OL” emri ile soyut olarak algıladığımız düşünce enerjisinin eyleme geçmesi sonucu maddi sistemler yaratılmıştır. Nitekim Kur’an bu konuda düşüncenin “OL” emri ile birçok oluşum ve unsurları harekete geçirmesi sonucu kâinatların, âlemlerin ve evrenlerin oluştuğunu açıklayan kadim ve kutsal bir kitaptır. Bugün kuantum teorisi ve düşüncesi atomun alt unsurlarındaki buluntulardan bu teoriyi desteklemek doğrultusunda bir eğilim ve kanaate sahiptir. Nasıl ki maddi sistemler düşünce enerjisi ile var olmuşsa, maddi sistemlerin varlığı ve devamlılığı da düşünce enerjisi ile olmaktadır... | | | devamı... | |
|
|