Gece Astral’ın Neresindeydin?                                     

Uyku, içinde barındırdığı işleyiş dolayısıyla bu gün ilmen bazı yönlerden anlaşılmış olsa bile, henüz bilinenler metafizikle birleştirilemediği için pek çok bilinmezi de taşıyan bir egosuz yaşam döngüsüdür. Kimi bilgiler ona küçük ölüm der, kimisi yaşam belirtileri içerdiği için ölümden uzak fizik bedenin desteklendiği bir safha olarak düşünür. Kimisi bedenin ve ruhun o safhada yeniden aktive edildiğini düşünür ki bütün bunlar ve başka bilgiler gerçeğin farklı açıdan görülmesinin ifadeleridir. Uyku bunların tümünü ve bu gün belki de hiç farkına varılamayacak gerçekleri de içerir. Neden bazı zamanlar uykudan uyandığımızda içimizde anlayamadığımız bir gerginlik hisseder veya mutsuz karamsar olur, bazen yine çözemediğimiz bir mutlulukla uçarız, rutin uyanış safhalarımızın dışında? Bu her bireyin yaşadığıdır. Genelde günlük olayların insan üzerinde bıraktığı etkilerin sonuçları olarak düşünülür ve rüyaların da bunlarla bir ilgisinin olduğunu varsayarız. Rüyalar bu gün söylemek istediklerimin dışında çünkü o da büyük bilinmezlikler içermede.   

İnsanın ruhsal yapısıyla ilgilenenler bilirler ki,  fizik beden sadece somutlaşmış enerji yoğunluğundan müteşekkil değildir. O içinde ve dışında beden olarak adlandırılan bazı üst titreşim planlarını da taşıyan muhteşem bir yapıdır. Ve bu yapı anlaşılabilmek için bedenlerle ifade edilir kısmen yanlış olsa da anlama kolaylığı sağlayabilmek için. Bu gün bilinen hiçbir şey bilgi olarak tamamlanmış ve bir bütünlüğe erişmiş değildir. Bunun gerçekliğini anlayabilmek için çeşitli dünya dışı öğretilerin bilgileri arasındaki açı farklılığına bakmak yeter. Bu farklar birleştirilip bir bütünlük sağlandığında bilgi ancak gerçeğe yakın olur. O nedenle bir bilgiye körü körüne inanmak kişiye kazanç değil zarar getirir. Bilgilerin bütünlenmesi ise yıllarca sürecek şuurlu bir çabanın sonucudur ve sadece elde edene aittir. Genele teşmil edilemez.

İnsana en yakın olan plan, çokça bilinen sıralamaya göre astral plandır. Duygu planı olarak da bilinir. Ruhun beden dışı açılımındaki ilk uğrak yeridir. Biraz da gece hayatını geçirdiği yer. Acaba ruh beden uyanıkken de astral planda ne kadar zaman geçiriyor olabilir. Bilinmez, bunu anlamak kolay değildir. Ama imkânsız da değildir. Planlar arası enerji farkını hisseden ve bunu bilinçli olarak yakalayan herkes astralda geçirdiği zamanları fark edebilir. Çalışmaları belki bir ömür, belki birkaç ömür sürer ama başarılır. Ölmeden ölündüğünde, ki bu mükemmel bir eğitimin sonucunda olur, uyanıkken  astralı fark edebilir insan.

Şimdi bir düşünelim, hiçbir etki içinde olmadan, düşüncelerinizi meditatif bir etkiyle uzaklaştırıp rahat bir uykuya dalsanız bile, sabah oldukça gergin bir biçimde güne merhaba demeniz mümkündür. Peki, uykuda ne olmuştur da değişmiştir bazı şeyler? Zihin kontrolü kaybettiğinden bazı olumsuz düşünceler enerji bazında mı ortaya çıkmıştır. Öyleyse ruh bundan nasıl etkilenmiş ve bedeni de etkilemiştir. Yoksa zihnin etkisiyle bazı kimyasallar bedeni etkileyip ruhun kontrolü dışına mı taşımıştır? Veya kişi uykuda astrala açılıp orada kendisini etkileyen düşük seviyeli enerji boyutlarıyla mı gecelemiştir? Bunların tam tersini de düşünebiliriz. Nedensiz mutlulukla uyandığımız sabahları.

Şuursal boyutumda yaşadığım gerçek astral plan katmanlarının ruhun gece ziyaretlerinde çok önemli bir rol oynadığıdır. Sebepsiz hissedilenler tamamen gecelenen plan seviyesinin eseridir ve ruhun etkilenişidir. Astral plan varlıkları seviyelerine göre etki yaratırlar. Ve kazara da olsa düşük bir seviyede takılan ruh bu etki hücumundan kendisini koruyamaz. Koruyabilecek değişmez yapıya sahip olsa zaten orada takılıp kalmaz.  O halde insana düşen yaşarken o planları aşmaktır. Çünkü ölünce aşacağımız yol oradan başlar. Bu nedenle sabah kalkışımız çok önemlidir, görünmez arkadaşlarımızın nereden olduğunu bilmek yönünden.

Selay Gunon

(Güncelleme: 04/02/2007)