TENKİT KENDİNE, BİLGİ EHLİNE, SEVGİ SEVENEDİR...

SAYFA 1 SAYFA 2 SAYFA 3 SAYFA 4 SAYFA 5 ARŞİV
  Bugün: 3 Mayıs 2024 Cuma

Bize Ulaşmak İçin
[email protected]
Yazdırılabilir Versiyon


Tanrı Beynimin Neresinde?

 

         “Neuroscience Letters” dergisinde yayınlanan bir yazıya göre bilim adamları beyinde Tanrıya inanmanın merkezini bulmak için araştırma yapmışlar.

 

         Tanrı inancı ve benzeri ilahi güçlere yönelmenin beyindeki yerini bulmak için 23 ila 64 yaş arasındaki rahibeler üzerinde yapılan bu yeni araştırmaya göre beyinde böyle bir özel merkez yok. Ancak beynin 12 ayrı bölümünün eşzamanlı olarak çalışması sonucu Tanrı inancı ortaya çıkıyor. Araştırmayı yapan Montreal Üniversitesinden Prof. Mario Beauregard, ilâhi düşüncelerle ilgili olarak sinir sisteminde somut bir bölge bulunmadığını, aşkın güce kavuşma duygusunun, duygulanma, varlık bilinci, vücut farkındalığı gibi merkezlerin ilişkisinden kaynaklandığını söylüyor.

 

         Rahibeler Tanrı ile ilgili sorulara cevap verirken beynin, aşktan sorumlu bölgesinin  en faal durumda olduğu, mistik bir anı anlatılırken 12 ayrı bölümün aynı anda ortaya çıktığı, Tanrı veya benzeri ilahi konulardaki sohbetlerde rahibelerin mutluluk, romantik aşk ve anaçlıktan (belki şefkat, koruma duygusu kasdediliyor) sorumlu "kaudat nükleus" adlı beyin bölümünün normalin üstünde işlediği gözlendi ve bu durum rahibelerde mutluluk yarattı.

 

         Araştırmayı değerlendiren İngiliz Katolik ilahiyatcılardan papaz Stephen Wang çalışmanın insan beyni ile ruhsal deneyimler arasındaki ilişkiye ışık tuttuğunu, ancak dinsel inancın ve duanın salt olarak beyinde gerçekleşen bir nörolojik olay değil, ruhsal bir fenomen olduğunu ifade etmiştir.

 

         Bilim adamları insanın bütün düşünce ve davranışlarının, hatta ruhunun bedendeki veya beyindeki yerini bulmaya çalışıyorlar ve bulamadıkları zaman aşikar gerçekleri reddediyorlar, üstelik bilimsel olarak kanıtlanamamış bu gerçekleri kabul edenleri de toplumda dışlıyorlar. Çünkü çok uzun bir zamandır bu eksik bilimsellik görüşü adeta bir nevi dinsel inanç haline geldi. Bu hatalı görüş insan zihnini, düşünce ufkunu daraltıyor. Orta çağda hurafelerle saflığını kaybetmiş dini inanışlar, şarlatanların elinde insanlığa çok acı çektirdi. Bu aşırı ve karanlık ortaçağ zihniyetinden, hızla bugün açıklayamadığı gerçekleri reddeden aşırı bilimsellik zihniyetine dönüştü. İnsanlık şuurunun sarkacı bu iki kutup arasında gidip geliyor. Gerçeği bir orta noktada bulup görenlere ne mutlu.

 

Bu haberi NTVMSNBC.com dan aldık.

 

Ayşe Turhan

 

(Güncelleme: 13/09/2006)

<< geri
Ana Sayfa | Hakkımızda | Ziyaretçi Defteri Bugüne kadar sitemizi  kişi ziyaret etti, Şu anda  kişi sitede.