LBL_YAZI
SAYFA 1 SAYFA 2 SAYFA 3 SAYFA 4 SAYFA 5 ARŞİV
  Bugün: 29 Nisan 2024 Pazartesi

Bize Ulaşmak İçin
[email protected]
Yazdırılabilir Versiyon

HAFTANIN SORUSU OKUYUCU YAZILARI

Güç Kaybını Hangi Faktörler Hazırlar?


         Hastalık ve sonrası oluşan şifasızlığın verdiği güçsüzlük yanında insanda güçsüzlüğe sebep olan faktörleri şöyle sıralayabilirim: Zayıflık, bilgisizlik.  —Doğrudan uzak hareket ve düşünceler sonrası duyulan güçsüzlük. —Tembellik, atâlet. —Sevgisizlik. —Bağışlayıcı olmamak. -Fonksiyonsuz kalmak. — Korku, endişe, şüphe, öfke, intikam alma sonucu oluşan durumlar. — Aşırı yemek yeme. — Aşırı uyku. Aşırı eğlence. —Geçmişe saplanıp kalmak. — Açlık ve doğru beslenmemek. — Ahlâka ters düşen fikir ve davranışlar. — Düşük titreşimli, olumsuz kimselerle beraberlikler. — Kendi değerini ve önemini bilememek. — Güç kaynağı olan olumlu duyguları bastırmak, kontrol edememek. — Egosallık sebebiyle veya bilmeden olumsuz hareketlerde bulunmak. — Olayların nasıl olduğunu değil, nedenini araştırmaya çalışmak, düşünmek. — İmalı sözler söyledikten sonra duyulan pişmanlık.

         Bütün bu faktörleri sadece bilmek, yazmak ve de söylemek güçlü olmak değildir. Bunları yaşamın her safhasında, her anında ve her ortamda şuurlu olarak yaşamanın dünyada var olmanın temel öğeleridir.

         Bu konuda annelerin evlatlarına ve torunlarına; öğretmenlerin öğrencilerine; patronların işçilerine, amirlerin memurlarına; ustaların talebelerine; yaşamında uygulayanların ilişkide olduğu arkadaşlarına –öğretmenlik etmeden- tavsiyeleri şeklinde ifade edilmeleridir ki, bu yumuşaklık ve otoriteden uzak temenniler olarak, dinleyenleri etkileyebilen faktörler olsunlar.

Fahire Öztekin

(Güncelleme: 30/10/2006)

 

 

 

 

 

 

         Yapılacak şeylerin çok, zamanın az oluşu tabiî işleri son dakikaya bırakmanın sonucu bu. Olması gerekenlerin öneminin bilincinde olmamak veya tercihi önde tutulacakları öne almada dikkatsizlik veya kendine güven eksikliği, lâyık olmama endişesi, beğenilmeme korkusu gücü düşürmede en önemli faktörlerdir.

         Hâl bu ki, zaman “beni doğru kullananlara yeterim” dermiş. İşin püf noktası bu galiba. Günün karmaşasından kurtulup, bir üst kavramı düşünmek, onun eylemine girmek, lüzumsuzları eleyebilir zannediyorum. O zaman bir üst kavram nedir. Bunun için dikkati ve farkındalığı geliştirmek gerekiyorsa bu nasıl olacak?

 

         Herhâlde düzenli bir yaşam; dingin, arınmış bir zihin, anlamlı, doğayla, evrenle içtenlikle bir bağlantı içine girebilmekle olabilir diye düşünüyorum. O zaman korkularından, endişelerinden kurtulur. Kendine güveni artar. Çünkü artık yalnız olmadığını farkeder. Ruhsal bir bütünlük içinde yücelik tarafından korunduğunu sezinler. Böylece güçlü bir şekilde aydınlığa doğru yürümeye hak kazanabilir mi acaba diyorum?

 

Nevin İnam

 

(Güncelleme: 30/10/2006)   

 



         Güç hangi faktörle elde ediliyorsa, onun elde edilemediği yerde kayba uğrar. Ve bu elde ediş noktaları o kadar değişiktir ki, her insan için, neredeyse sonsuz diyebiliriz.

         Genelde hareketlilik gösteren güç ve güçsüzlük dönemleri kişinin nedenini çoğunlukla dış etkenlerde arasa bile, gerçekte kendisinde gelişmeye imkân bulamayan bazı değerlerin eksikliğiyle olur.  Bunlar nedir diye sıraladığımızda, başta insanın inançsızlığı gelir. İnanç sadece yaygın kullanımı ile din ve diğer üst değerlere yönelik olsa da, pek çok farklı değere karşıda olabilir. Ve öyledir de. Neye inanıyorsak inancımız da odur. Ve onun gücünü yaşar insan. O değer sekteye uğradığında, bir anlamda beslenemediğinde de ait gücü kaybolmaya başlar. Yasa talebe karşı arzdır.  O halde insanın yapması gereken inandığını hiçbir dış etkene bağlamadan, aynı güç devresi içinde devamlı kılabilmektir.
 

         Dual yaşam dengeyi elde edebilmek içindir. Salınımın olmadığı yerde denge sağlanamaz. Güç ve güçsüzlük için de bu böyledir. İnanılan için verilen uğraş salınımı meydana getirir ve denge sağlandığında, güç değişmez bir biçimde kişinin elindedir. Burada yapılması gereken tek bir yönde hareket değil, -buna tüm düşünce, duygu, hüküm, ve ait ilgili değerlerin hepsi dahildir- dengeyi sağlayabilmek için yaşanılan tecrübelerin değerini anlayabilmek ve ona göre hizaya girebilmektir. Ve bu her insan için deneysel olarak değişiklikler gösterse de, esasta tek bir yasaya dayanır. Denge. İnsan neyse, gücü ve güçsüzlüğü de odur. Yani dengededir veya değildir. Denge güçtür, dengesizlik güçsüzlük. Burada dengenin de çok farklı boyutlarda gerçekleşebileceğini vurgulamam gerek. Olması gereken yüksek değerlerdeki dengeler ve o dengelerin gücüdür.

 

Selay Gunon

 

(Güncelleme: 31/10/2006)

 

 

 

 

 

           Evrim merdivenlerini düzenli ve ahenk içinde çıkabilmek ancak dikey tekâmül şartları içerisinde gerçekleşmekte iken, biz insanlar yatay tekâmül kurallarına bağlı yaşamakta ve tekâmül etmekteyiz. Yatay tekâmülde varlık birçok ileri, geri muzdarip hareketlerle ve zikzaklar çizerek yoluna devam eder. Ancak dikey tekamül için görevli bir organizatör birliği içinde akıl, mantık, şuur ve ne yapma bilinci ile var olmak mümkündür.

  Onun için güç kaybı, yatay tekâmülde Sırat-ı Müstakim yani orta yolu gerektiği gibi düzenli, ahenkli ve tutarlı yürüyememekten dolayıdır ve yaşam içinde bir zaman kaybıdır. Ama yatay tekâmülün bir icabı olarak yaşarken deneme yanılma yolu ile merhale alabildiğimizden güç kayıplarımızda ister istemez olmaktadır. Güç kaybetmek önemli değil, neden güç kaybettiğimizin bilgisine ve bilincine ulaşmak önemlidir. Çünkü bulunduğumuz boyut ve mekânda bizden kaynaklanmayan doğal etkilerden dahi zaman zaman güç kaybederiz. Fakat her şeye rağmen bireysel olarak tekâmülde yol alabilmek için gücümüzü nasıl kullanmamız gerektiği bilgisini bilmek ve tatbik etmek varlık olarak kendimize karşı sorumluluğumuzdur. Çünkü bizler bir bütün olarak ta enerjilerimizle evrenlere karşı sorumluyuz…

            Bireysel yaşamda potansiyel gücümüzü yerinde ve zamanında yeterince kullanabilme yeteneği ve becerisini, devamlı bir pozitif düşünce, hal ve davranış şeklini destekleyen, takviye eden ruhsal bilgi ve bilinci özümsemekle ancak yakalayabiliriz. Çünkü gücümüzü bir potansiyel olarak elinde tutan ve kontrol eden düşünce şeklimizdir.

            Zamanımızda çoğunluk olarak insanların, kendini bilmenin bilgisini düşüncesine nakşedemediğinden maalesef kendinde tutsaktır. Hovardaca, gelişi güzel, birtakım empozeler altında insiyaki olarak kullandığı düşüncesinde ürettiklerinin zaman zaman kendini bağladığını, defalarca zayıf düşürdüğünü, güç kaybettirdiğini hala anlamadan beyhude yaşama savaşı vermektedir. 

Orhan Yarat

 

(Güncelleme: 31/10/2006)

 

 


 

 

Güç muktedirliktir. Bir şeyi yapabilme ya da bir durumu gerektiği gibi karşılayabilmektir; yapıcı ve olumlu anlamda. Ben bu soruyu bir alıntı ile, Ruhsalboyut sitesinin yeni giriş yazısından yararlanarak cevaplamaya çalışacağım. Yalnız bilgi’nin yanında bazen görev ve sorumluluk kavramlarını da var sayarak. Aslında bilgi bilince dönüşünce otomatikman bu iki kavramı da içine alır.

Fizik bedeni güçlü kılan gıdalar ve sağlıklı yaşam koşullarının verdiği fizik gücü saymazsak, gerçek güç bize dışardan gelir. Onu fizik-ötesi melekelerimiz ve varlığımız yoluyla bilmediğimiz üst boyutlardan alırız. Bütün mesele o boyutlarla uyum halinde (rezone) olabilmemizdedir. Aksi halde fizik varlığımızın idamesini sağlayan azıcık gücümüz, yaşamımızı bitkisel ya da robotik bir süreklilik içinde sürdürmemize ancak yetecek ve sonunda o da bitecektir. Hem de geride hiçbir iz bırakmadan.

O halde güç kaybını hazırlayan nedenler içinde şunları sayabiliriz: Bilgileri yaşama sokmakta kararlı ve sürekli bulunmamak, bu konuda gayret göstermemek, isteksizlik. Bilginin sorumluluğunu üstlenmemek, yani bilgiyi yalnızca depo edilecek arşiv değerinde görüp bilgi olarak bırakmak, onu bilince çevirmemek. Bilgiyi önce anlayıp, sonra işlemeye geçirmek için hiçbir girişimde bulunmamak. Bizim ilerlememizi engelleyen eski alışkanlıklarımızı devam ettirmek. Bilgiler arasındaki bağlantıları araştırmamak, kurmamak. Birliğin sinerjisinden, enerjisinden ve avantajlarından yararlanmamak. Bütün bunlar mevcut gücümüzün kaybına sebep olan ve yeni güçler elde etmemizi önleyen nedenlerdir.

Osman Türkmenler  

(Güncelleme: 31/10/2006)

 

 


 

 

            Güç, herkesin tutunduğu bir daldır. Her şey gibi o da dalgalanmalar değişimler içinde bir seyir takip eder. Bir taraftan küçülür, kırılır, güç kaybolur. Diğer taraftan yeni sürgünler gürleşirler, büyürler.

            Gücün kaybolması tamamen kullanıma bağlıdır. En önemli kayıp, kaybetmekten duyduğumuz korkulardır. Eğer kişi, yaptığı işin doğruluğundan emin olamıyor ve hala onu yapmaya devam ediyorsa, bildiğini uygulamıyorsa, hayır demek istediği halde evet diyor ve bundan kişisel çıkar umuyorsa, kendisini olduğundan iyi, akıllı, üstün göstermek için çabalayıp duruyorsa, hiç bir sorumluluk almayıp kendi sorumluluğunu da başkalarına verme kurnazlığındaysa, kabulsüzlük, kararsızlık içinde bocalayan korunmak isteyen, güvence arayan gücünü kaybeder. Böyle bir kişi kelimenin tam anlamıyla her alanda sakat kalır. 

 

Günal Gölhan

 

(Güncelleme: 1/11/2006)

<< geri
Ana Sayfa | Hakkımızda | Ziyaretçi Defteri Bugüne kadar sitemizi  kişi ziyaret etti, Şu anda  kişi sitede.