TENKİT KENDİNE, BİLGİ EHLİNE, SEVGİ SEVENEDİR...

SAYFA 1 SAYFA 2 SAYFA 3 * RUHSAL BİLGİ SİTESİ * DOĞRU YAŞAM BİLGİLERİ *                                 *ARAMADIĞIMIZ  HAZİNEYİ  BULAMAYIZ.* SAYFA 4 SAYFA 5 ARŞİV
  Bugün: 18 Nisan 2024 Perşembe

  ZAMAN SONRASINA ...
  SAHİP OLMA DUYGUMUZ
  İRADE NİYETLE GÜÇLENİR
  YEDİ SES, YEDİ RENK...
  GÖNÜL DEĞERLERİMİZ -1
  KAZANÇ EMEK KARŞILIĞIDIR
  UYANIŞ İÇİN BAŞLANGIÇ
  UYANIŞ İÇİN AKTİFLEŞME
  DİLEKLER GERÇEĞE AİT...
  BİLGİ, HİZMET VE GÜÇ
  KOŞULSUZ SEVGİ NEDİR?
  ZAMAN IŞIK ANAHTARDIR
  VİCDANDA YASA, GÖNÜLDE O'
  ANLAMAK AHENK SAĞLAR
  İKİNCİ ZAMAN
  ZAMANI YAŞIYOR OLMAK
  İYİ VE DOĞRU
  DİKKAT ÜST BİLİNCİMİZİN...
  SEVGİ VE YAŞAM
  ZİHİN VE SEVGİ
  İYİLİK BÖYLE BİR ŞEYDİR
  UMUDU DAHA GENİŞ DÜŞÜNMEK
  HAYRI BİLMEK O'NA ERMEKTİR
  EYLEM YOKSA BİLGİ...
  IŞIK OLMAK
  KORKU VE ENDİŞE
  BİRLEŞTİRİLEN DEĞERLER
  BAŞEDEMEDİĞİMİZ SINAVLAR
  DÜNYA OYUNU...
  SEVGİ ÜZERİNE...
  RUHSAL İNCELİK
  ŞUUR VE BOYUT ANLAMLARI
  GÜCÜN KAYNAĞI AŞK...
  GERÇEĞİN GÜCÜNÜ GİYİNMEK
  TV'DE NELER VAR?
  ÖZGÜR MÜYÜZ?
  KURTULUŞ KENDİNİ BİLMEKTİR
  BİLGİ, SEVGİ VE HAYIR
  RUHSAL DENGE VE DÜZEN
  RUHSAL GERÇEK
  GERÇEK BİZ KİMİZ?
  RUHSAL YOLUN ÖNCELİKLERİ
  BİRLİK VE HAYIR İLİŞKİSİ
  BÜTÜNLENMEK
  ALLAH İNANCI
  TV'DE NELER VAR?
  RUHSAL ÖZGÜRLÜK
  ÖZGÜR OLMAK
  DİLEKLERİMİZ
  ÖZ BİLGİ
  HİZMET YARATMAK
  O'NUN ADALETİNİ ANLAMAK
  İLAHİ ADALETİN TECELLİSİ
  KADERİMİZİ BİZ Mİ YARATIYORUZ?
  SEVGİ VE AYDINLANMA
  TV'DE NELER VAR?
  YÜKSEK HİSSEDİŞ
  HAYRI BİLMEK
  SEVGİ VE KENDİNİ BİLME
  SEVGİ VE İNSANÎ DEĞERLER
  YENİ BOYUTA HAZIR MIYIZ?
  TV'DE NELER VAR?
  KARDEŞLİK ANLAMI
  YALAN SÖYLEMEK
  O'NUN SELAMI
  ATEŞ VE YANMAK
  DÜŞÜNCE SEVGİ VE İYİ OLMAK
  ANLAMAK DÜŞÜNMEK ARAMAK
  SEVGİ, İNANÇ, BİLGİ, VE NEŞE
  TV'DE NELER VAR?
  VAROLUŞ SORUMLULUĞU
  İNSANIN ÖZ DÜZENİ
  RUHSAL BİLGİYE UYMAK
  ŞUURLANMA
  KENDİMİZİN SORUMLULUĞU
  YALNIZ İYİLİK
  BERABERLİKTEN BİRLİĞE
  BİLGİNİN HAKEDİLİŞİ
  İNANMAK İLE YAPMAK
  İNANÇ VE SABIR
Bize Ulaşmak İçin
[email protected]
Yazdırılabilir Versiyon

HAFTANIN SORUSU
OKUYUCU YAZILARI

 

 

Zaman nedir, nasıl bir güçtür?


 

 

Zaman canlıdır. Zaman içinde birçok yasayı barındıran büyük bir güçtür ancak bizler bunun farkında olamayabiliriz. Zamanı kendi bulunduğumuz boyutun realitesi kadar algılayabiliriz. Zaman lineer değildir, aynı anda genişleyen üçüncü boyutu da vardır. Ancak kullanabildiğimizde fark edeceğimiz bir şeydir. (Yani X ve Y iki boyutu, Z harfi üçüncü boyutu oluyor). Buna zamanın hızlanması ve yavaşlaması da diyebiliriz.  Bazen her zamankinden daha kısa sürede, daha çok iş yaptığımızda şaşırır kalırız, nasıl olduğunu anlayamayız bile. Bu zamanı farklı kullanmaktan dolayı olan bir durumdur.  Herkesin zaman algısı farklı olmakla beraber zamanı da doğru algılamak zorundadır. İhtiyacımız olan doğru bilgiyi almak ve uygulamakla mükellefiz.

Zamanı yaşamak AN’da kalmakla mümkündür. Öncelikle geçmiş olayların tortularıyla zihnimizi meşgul etmemeli ve gelecekten kaygı duymamayı başarmalı, daha sonra AN’da kalarak zamanın bilgisinde ve gücünde olmalıyız. AN’ da kalmak içsel çalışmalarımızla mümkün olacaktır.

Zaman örtücüdür; yeniden kazanılan şeyler var olan şeyleri silikleştirebilir (bağlı hafıza). Kazanılan şeylerin unutulmaması için bilgiyi eyleme geçirerek öğrendiklerimizi şuur düzeyinde serbest hafızaya geçirmeliyiz yasası gereği burada bilgi sonsuza kadar kaybolmadan saklanabilir.

         Zamanla ilgili bilmemiz gereken bilgiler giderek artmaktadır. Bu konuda çok şanslı olmakla beraber bir o kadarda sorumluluğumuz artmaktadır. Bizler zaman anlayışımızı değiştirerek içinde bulunduğumuz Ahir Zamanın bilgisini anlamak ve uygulamak durumdayız. Bizden istenen değişimi gerçekleştirmek zorundayız. Sistemimizin söylediği gibi, yeni zaman enerjisiyle birleşen eski enerjiler bizleri başka bilişlere götürecek güçtedir. Ne var ki bizler hala yeniçağın enerjisini mevcut bilincimizle karşılamaya çalışmaktayız. Artık bu geçmiş bilgilerle avunmaya devam edemeyiz. İnsanlığın çektiği acıları gerçek sorunundan uzak noktalara çekmeye devam etmekteyiz. Yani hedeften uzaklaşıyoruz ve bunu ustaca yapıyoruz.

Zamanın getirdiği göklerin bilgisini yaşamak ve yaşatmak durumundayız. Zamanın darlığını ve O’nun gücünü hissederek bulunduğumuz yerden sıçrama yapmak ve gerçek zamanı yakalamaya gücümüzün olduğunu düşünüyor ve buna gönülden inanıyorum.

Oğuz Demir – 21.11.2011 *ruhsalboyut.com*

 

 

 

Zaman, içinde bulunduğumuz bütünlüğün sürekliliğine istinaden algıladığımız, zamanın etki ve tesiri altında kendimizi düzene koyduğumuz ve bu şekilde yaşamlarımızı kabullendiğimiz bütünleyici bir hakikattir. Zaman hakkında bilgimiz, bildiğimiz kadar olup, zamanı üçüncü boyut kapasitesi ve sınırları içinde algılayabiliyor, anlamaya çalışıyoruz. Bilgi ve teknoloji zaman içinde geliştikçe daha çok bilgi ve bilince ulaştık ve ulaşmaya da devam ediyoruz. Zamanın etki ve tesirlerini teorik olarak algılamaya çalışırken bugün hızlanan zamanı, eski zamana göre yaptığımız ayar, düzen ve algılarımızın yetersizliğinden, tutarsızlığından ve noksanlığından anlıyor ve fark ediyoruz. Daha teorik olarak bildiğimiz zamanın darlığı, genişliği ve durağanlığı gibi özelliklerinden ufak tefek algılarımız olsa dahi bilincine ileri tekâmül düzeylerinde varabileceğimiz de bir hakikattir.

Zaman, yaşamımızın temeli olan damarlarımızdaki kan gibidir. Zamanın etki, tesir ve fonksiyonlarını anlamak, yaşamlarımızdaki temel etkilerini bilmemiz gerekmektedir. Bilincinde olmak ve zamanı doğru kullanabilmek tekâmül ve liyakattır. Zaman ne olduğumuzu, ne olmakta olduğumuzu ve ne olacağımızı bize hatırlatır, bildirir ve ikaz eder. Zamanın ruhunu anlamak insanın kendini ve çevresini anlamasıdır. Zamanı göz önüne almayan, alamayan geleceğini anlamaz ve fark etmez. Olmuşun, olmakta olanın ve olacağın bilgisinin şifre anahtarı zamandır. Zamanın göz önüne alınmadığı hiçbir şey doğru sonuçlar vermez. Zaman yaşam ve tekâmülde göz önünde bulundurulması ve diğer bütün unsurlar ile birlikte hesaplanması gereken sabit sayıdır. Zamanı ciddiye alan, önemseyen ve değer veren kazançta olandır. Zamanı önemsemek, güvenmek ve saygı duymak gücü elinde bulundurmaktır. Onun gücüne, şifasına ve telafisine inanmak, anlık korku, telaş ve kaygıların sıkışmışlığından kurtulmaktır. Zamanda anı yaşamak, yaşadığının farkında olmaktır. Geçmişte takılı kalmak, gelecek kaygısında olmak anda olduğu kadar insanı huzurlu ve mutlu yapmaz. Onun için mümkün mertebe anda kalmak, anda kalmaya alışmak yaşama farklı bakmayı sağlar. Zaman göz önüne alınmadan yapılan dualar, telkinler ve temenniler suya yazılan yazı gibidir. Zaman değişimle birlikte kendini yeniler. Onunla birlikte kendini yenileyen daima kazançtadır. Eskide ayak diretmek zamanı önemsememektir. Zamanı önemsemeyen kaybettiğini işin sonunda anlar.

Orhan Yarat – 22.11.2011 *ruhsalboyut.com*

 

 

 

Zaman bizim bildiğimiz anlamının dışında "An" değerlerini taşıyan bir iletken bütünlüktür... "An" değerleri insanın gelişimi ve tekâmülüne ait çok hassas ve mutlak bilinç ve farkındalık alanlarıdır. Bu alanlar, "An" ya da gerçek zamanlılık hali içinde bilinçli farkındalıkları ile kalabilenlere fırsatlar ve hayırlar sunmaktadır, keza tam tersi olarak bunları kaçıranlara da kayıp olarak yansımaktadır.

Dünya bilincinde her olay bir zamanlılık ölçüsü ile sürmektedir. BU ölçü Dünyanın yaratılışından beri, belki de çok daha öncesinde var edilmiş büyük bir sistemsel bütünlük içerisinde gelişen olayları ve tekâmül sistemini düzenleyen büyük bir kudrettir. Her şey birbirine bu zamanlılık prensibi ile mutlak bir şekilde bağlıdır ve etkileşim içindedirler. Evren içindeki minicik bir toz tanesinden, dünyadaki bir okyanusun dibindeki tek hücreli bir varlığa ya da bir karıncaya kadar her türlü canlı-cansız yaşam ve maddesel alan, kuantum alanda tek bir mekanizma gibi işlemektedir. Yaratılmış olan herşey tek bir dev saatin parçaları gibi işlemektedir. Zamanı yanlış kullanmak bu büyük saati aksatmaktadır, hayırları yani yenilikleri ve bilemediğimiz ama bilmemiz gerekenleri geciktirmektedir.

Zamanı doğru kullanabilmek demek, sistemin içerisinde gerçek zamanlı var oluş hali ve sistemin öngördüğü hayırları görebilmek, görevlilik prensibi ve takım ruhu ile doğru kullanabilmek anlamına gelebilir. Birliğin gücü zamanda gizlidir.

"Gerçekte zaman yoktur" ifadesi ise 3. boyut âlemi için değil tüm yaratım için ifade olunmuş olmalıdır, keza zamanın bir başlangıcı ya da sonu yoktur. Ama yaratım planı ve tekâmül planları için, değişim öngörülen planlar için zamanlılık vardır ve şartlar kendi zamanlarını kendileri oluştururlar. Kaybedilen, doğru kullanılamayan zaman zamanı azaltırken, "an" içerisinde doğru anlaşılmış ve kullanılabilen zaman ise bize "zaman" kazandırır. Zaman, ancak doğru kullanılan "an" değerleri ile varlığını tamamlayabilecektir...

Volkan Topaloğlu – 22.11.2011 *ruhsalboyut.com*

 

 

 

Zaman, oluşum gelişim yolunda O’nca bahşedilmiş olan bir süreçtir. Gerçekte zamanın ne için olduğunu kavramak, ancak bulunduğumuz zamana ayak uydurabilmekle olacaktır.

         Zaman, bir döngünün de yerine getirilmesi için var olan bir süreçtir. Her şey zaman içinde bir olgunluğa ulaşır, bu da işlenecek konuya ayrılmış zamanın sürecidir. Misal olarak, bir bebek Dünya’ya geliyor ve belirli bir süreçte bedensel ve zihinsel olgunluğa ulaşıyor. Zaman, olgunlaşma sürecini ortaya koyan O’nun gerçekliğidir. Gelişip, olgunlaşma sürecinde, gitmiş olduğumuz yol üzerinden, zaman içinde zamanlar yaratmadayız. Bu zamanlar Dünya insanının toplumsal bilinç seviyesindeki gelişim süreci olduğu kadar her birimizin bireysel gelişimi yönündeki sürecini de kapsar. Yakın geçmişte ki bir bilgide, “siz fark etmeseniz de boyutlar birbirinden ayrılmadadır” der. Her bir boyut, hiyerarşik silsilenin bir üst basamağını teşkil eder. Boyutların birbirinden ayrılması, bilinç seviyesindeki farklılıktan kaynaklanır. Bilinç seviyesinde geride kalmak, geri plan işlerin de kalmaya benzer. Bizlere verilmiş diğer bir bilgide ise, “Bizler artık sizlerle birlikte çalışmak istiyoruz.” der. Zaman, tabiatı doğrultusunda, her şeyin oluşum aşamasındaki sürecinden ibarettir. Bizlerle çalışmak isteyen Sistem bizlerin gelişmesini, her yönden bilinçlenmesini ister ve bunun oluşması için de zamanın yettiği kadar bekler. Diğer bir bilgide ise, “kendi zamanına ayak uyduramayanlar, bizim zamanımıza hiç uyamazlar” der. Zaman her daim bir üst olan bilgiye uyumlanmamız için işleyen, canlı bir durumdur. Her yerde, kendimizi geliştirebildiğimiz yer kadar varızdır. Varlığımız, işleyen sistemin bir parçasıdır. Zamanın getirdiklerini bu bilinçle sürdürebilmek, eski alışkanlıklarımızdan sıyrılıp, yeni zamana kucak açmakla olacaktır. İşte o zaman işleyen sistemin bir parçası olur ve bir üst olana layık oluruz.

Zaman, içerisinde oluşumun gücünü barındırır. O’nun koymuş olduğu kurallar, yok gibi gözükenin içinde var olanı gizler, bu sadece görebilenin, hak edenin açacağı bir durumdur. Zaman kullanabilenin elinde bir güçtür, sadece kullanabilen zamanı yaşayacak ve yaşayıp, yaşatabildiği oranda gücüne kavuşacaktır.                             

Tarık Öztürk – 22.11.2011 *ruhsalboyut.com*

 

 

 

Zaman zemindir; O'nca bizlere bahşedilmiş, gelişimimiz doğrultusunda kullanıp üzerine kendi gerçekliğimizi inşa edebileceğimiz bir zemin… İlahi ve insanı olmak üzere zamanı iki şekilde de düşünebiliriz. İlahi zaman, sistemin uygun gördüğü anda gerçekleşecek olaylar için işleyen zamandır; bir bebeğin gelişim süreci gibi. Bu sürece bizlerin müdahalesi mümkün değildir. İnsani anlamda düşünürsek, bizlerin eylem sahasına zaman diyebiliriz; başladığımız bir işi bitirmek için tükettiğimiz zaman gibi. Bunlar değişkendir, kişiye bağlı olarak değişir.

Zaman tabii ki bizim algılayabileceğimizin ötesindeki kavramlardan biri. Ancak şu kadarı belli ki yaşanılan anda varolabilmenin şartı, zamanı, anın gerçekliğini kavrayabilmek. Bu hem kendimize hem de insanlığa karsı ödevimizdir. "Zamanın getirdiklerine eksik kaldığınız noktaların çatışması, tüm insanlığı bu zor günlerde yaralamaktadır, ruhen ve şifahen..."

Kur'an-i Kerim'de bir ayette şöyle denir: "Melekler ve ruh (Cebrail) O'na elli bin yıl olan bir günde çıkabilmektedir." Her varlık kendi realitesinde zaman mekanizmasıyla farklı bir ilişki içerisindedir. Bizim gerçekliğimizde zaman ilahi sistemdekinden farklı işler. Zamanda olabilmek eksiklerimizi görebilmemiz, gidermemiz ve bizden beklenen gelişimi istenilen hızda yapabilmemiz ile mümkündür.

Son olarak Fransızların güzel bir zaman tanımını sizlerle paylaşmak istiyorum; "Zaman korkanlar için uzun, mutsuzlar için yavaş, mutlular için çabuk geçer. Sevenler içinse zaman sonsuzdur."

Yaşam boyu seven ve sevilenler olmamız dileğiyle…

Şehnaz Çalışkan Demir – 22.11.2011 *ruhsalboyut.com*

 

 

 

Zaman henüz bilmediğimiz bir güçtür. Aklî olarak pek çok tanımlama yapabiliriz. Ancak akıl deneyimlediklerini bilir. Deneyimlemediği konuda konuşmak boş lâftır. Çünkü bilgi, deneyim sonucu ortaya çıkan ışıktır. Bilgisi olmayanın fikri de olmaz. Bilgi bu nedenle şuurdur ve realitemizi belirler.  

Zamanı içinde bulunduğumuz realiteye göre anlayabiliriz. Zamanla ilgili öncelikli deneyim takvimle ve saatle belirlenen zamanın deneyimidir. Bu doğru kullanabilen, daha üst bir zaman anlayışına erdemleri kadar açıktır.

Takvim ve saat zamanı bizi dünyadaki maddi yaşam açısından zorlar. Dünya yaşamındaki düzen, başarı, sağlık, insan ilişkileri, hatta saygınlığımız, sevilmemiz buna bağlıdır. Çoğunluk,  takvim ve saatle belirlenen zamanı dahi tam kavramış sayılmaz. Takvim ve saatle belirlenen zamanı doğru kullanamayanları maddi yaşam tasfiye eder; kullanabilenler, kullanamayanlara karşı üstünlük sağlar; kullanabilenler kullanamayanların efendisi durumuna geçer.

Takvim / saat zamanının gönülce kullanımı sevgiyi deneyimlememizi sağlar. Zamanın en temiz duygularla iyilik ve doğruluk için, O’nun Rızası için, hizmet için, bilginin eylemi için kullanılması bizi sevgiye açar.

Güne sabahın hayır zamanlarını kullanarak başlayıp, gün boyunca en basit görünen ama öncelikli ve gerekli olan işleri mürşidinin önündeymiş gibi yaparak o günün gerçek programını tamamlayan kişinin akşam olunca duyacağı hazzı, huzuru, mutluluğu, içten neşeyi, şükrü tasavvur edin. Bu gerçekten güzel günün sonunda aklın deneyimlediği, tüm hücrelerimizin yaşadığı enerji sevgi enerjisidir. Sevgi enerjisi ile başlayan gece bizim ertesi gün değişime uğramış yeni bir insan olarak doğuşumuzu sağlar. İşte zamanın bize en yakın olan anlamı ve gücü budur. Öncelikli olarak bilmemiz ve gereğini yerine getirmemiz gereken budur. Bu zamanın emridir. Emirdir çünkü uyan yükselir, uymayan helâk olur. Zaman şakaya gelmez muazzam bir güçtür. Zaman Yüce Ruhsal Sistemin ta kendisidir.

“Zamana uymak emri açmaktır. Emri bilenler hiç bir şeyden korkmazlar. O’nun Kudreti verildiği andan itibaren tüm fizik güçleriniz bilmediğiniz ölçüde istediği şekle girer. Şimdi siz bunu bilmek için alansınız.” Ayseli.org /Öğretilerden 12

Güney Haştemoğlu – 24.11.2011 *ruhsalboyut.com*

 

 

Her şey zaman; zaman hem varoluş hem yok oluş; yaratılış varsa zaman var yoksa yok. Hem de zaman büyük bilmece. Bu öyle bir bilmece ki tüm yaratılanlar biliyor ama insan bilmiyor. İnsan aklını ve gönlünü bir edip bulmak, bilmek, anlamak zorunda. Bugünkü zaman bilgimiz henüz kısıtlı, kendimizi ne kadar biliyorsak o kadar.

Eğer zamanımızı bilirsek, eğer seversek, sevdiğimiz şeyi taklit ederiz, sevdiğimiz gibi olur, onun gördüğü gibi görürüz böylece kendimizden başka olana benzeriz, ne kadar çok şeyi seversek o kadar çok şeye de benzeriz ki bu zamanın bütünselliğidir.

Zaman an’da gizleniyor. Çünkü şuurumuza göre bir zamanı yaşıyoruz ama an’ı fark edemiyoruz. An’a ne kadar enerji verebiliyorsak o kadar büyüyor, bir bakıyorsunuz an upuzun oluyor, bir bakıyorsunuz an göz açıp kapamayla geçiveriyor.

An’a enerji vermek onu bilinçli kullanmaktır. Mesela gereksiz konuşmamak, sözün güzel değilse susmak zamanı yavaşlatmaktır ki bu ana enerji vermektir. Bugünün işini yarına bırakmak, zaman var yanlışlığına düşmek zamanı yok etmektir, çünkü sonra yaparım deyip de yapmadığınız o isin yerine yaptığınız her neyse asla verimli olmaz kişi huzursuz ve mutsuz olur, zaman da kaybolur. Çünkü zaman O'nun Rızasına uygun yasadıkça vardır.

Zaman yaratılanların algısında mevcut. Dışımızdaki evrende durum şöyle: Renksiz, kokusuz, ışıksız farklı frekans dalgaları var. İnsan beyni nasıl muhteşem bir yapı ki bu frekans dalgalarından inanılmaz zamanlar ve mekanlar yaratıyor.

Zaman her insan için farklı kullanımdadır. Zaman öyle lütuf dolu ilahi bir enerjidir ki her insanin elinden farklı tutar, farklı olayları bize seçtirip kurarak ki O'nun Yolunda emniyetle yürüyebilmemiz için. Gerçi çoğu zaman o lütuf anlaşılmaz ıstırapmış gibi algılanır. İşte bu nedenle seçip istediklerinize çok dikkat edin hakikat oluverirler sonra da ben bunun böyle olacağını bilemedim demeyelim. Şüphesiz ki o sıkıntılar da hayrımızadır, ama siz üzerine gelen sıkıntılara şükredeni gördünüz mü?

Zamanı saatle, yılla kavrayabildiğimiz için, zamanın herkes için farklılığını anlayamıyoruz. Zamanı anlamak bilgiyi eyleme geçirmekle mümkündür. Bilgiyi eyleme geçirmek ayni zamanda hizmeti ve sevgiyi eyleme geçirmektir. Önce hizmet vermeden sevgiye ulaşılmaz. Anneler neden bebeklerini canları pahasına sever ve korurlar... Verilen emek ve hizmeti bir düşünün. Ki anne sevgisi sevgilerin en kolayıdır. Aile bizim birinci hizmet alanımızdır. Ama ruhsal bilgiyi alanlar tüm insanlığa hizmet etmek zorundadırlar. Görev budur. Kendi bilincimizi yükseltmek ise tüm insanlığa yapacağımız hizmettir.

Zamanı zamansızlıktan biz düşüncelerimizle çekip kendimize özgü bir dünya kuruyoruz, ama bunu bilincimizle yapmıyoruz ve yasadıklarımızın yüce bir gücün üzerimize yazdığı kader olduğuna inanıyoruz. Aslında insan için tek kader vardır, o da bilinçlenme zorunluluğudur. Bunun dışındaki şeyleri kendimizin yarattığını farkında olmalıyız.

Bir başka açıdan, zaman bizlere bir armağandır. Bu armağanı hoşnutlukla karşılamayı ve üzerimize kendi çekimimizle getirdiklerimizi bilinçle karşılamayı başardığımızda, bu beden dediğimiz sistemin tüm olanaklarını, yani insani vasıflarımızı geliştirip tam olarak kullandığımızda, yaşamın güzelliğini anlayacak ve şükür içinde kalacağız. Bugün ise yaşamın ne olduğunu yanlış beklentilerimiz yüzünden bilmiyoruz.

Her şey yerince olduğunda zamanın akışı değişecek. Zaman zamanı davet edecek. Şöyle ki: Koşulsuz iyi davrandığımızda, koşulsuz doğru olduğumuzda, hizmet ettiğimizde,              bilgi sahibi olduğumuzda, sevmeyi başardığımızda zaman bizim için farklılaşacak. Bu değişimin pek farkında olmasak da bir şeylerin eskiye göre farklı gittiğini hissedeceğiz. İçimizde bir hafiflik, nedensiz bir sevinç olacak. Bedenimizden sağlık fışkıracak. Ki bu doğruda olduğumuzun bir işareti sayılacak.

Zamanın zamanı davet ettiği yeni bir zamanda, o yeni zamanın, yeni bir mekânında bulunacağız. Bu durum, bizi yaşamın yeni bir anlayışına ulaştıracak. Bugün için davet edildiğimiz yer burasıdır.

Şimdi size Atatürk’ümüzün zamanı ve zaman enerjisini nasıl kullandığını anlatacağım: Olay 19 Mayıs1919’da Samsun limanına yaklaşan Bandırma vapurunda gerçekleşir. Samsun limanında Bandırma vapurunu bekleyenlerden biri de İngiliz komutan binbaşı Salter'dir ve Mustafa Kemal'i tutuklama emri almıştır. Ama kara çizmeli, kara kalpaklı Türk subaylarını görünce bunu limanda yapamayacağını anlar, iki askeri ile bir botla gemiye gider ve güverteye çıkar. Düşünün yanında sadece iki askerle! Bu durum küstahlık mı, kendine aşırı güven mi, bilgisizlik mi, cehalet mi siz karar verin; bence hepsi.

Türk tayfa onu Mustafa Kemal ve beraberindekilerin bulunduğu salona götürür. Herkes ayaktadır. Ortalarında duran mavi gözlü sarı saçlı adamın şimşek gibi bakışları ile karşı karşıya kalan Salter'in nutku tutulur. O ana kadar hiç düşünmediği şu sözler ağzından dökülüverir: "Taburum emrinizdedir!". Bunu nasıl söylediğini kendisi de bilemez Rum tercüman da şaşkındır.

İşte o anda yeni ve farklı bir zaman meydana gelmiştir. Bu durum, limandaki ve gemideki Türk subaylarının meydana getirdiği kollektif zaman enerjisinin, niyet üzerindeki gücü, Atatürk’ün gözleri vasıtasıyla İngiliz subayına aktarımıdır.

Yasa şöyle, her hangi bir şey düşünmeye başladığımızda beynimiz, bizi değiştiren kimyasallar üretiyor. Biz değişince zaman da değişiyor, hem olumluda hem olumsuzda.

Atatürk’ün gemiden inip İngiliz’in botu ile Samsun limanına çıkması da ayrıca anlamlıdır. Amaç Salter'i Atamız'ın gözlerindeki, hata yapanların çok korktuğu O MAVI GÜÇ’ün etki alanında tutmaktır. Şüphesiz bu beraberlik her ikisini bir arada görenlerin her hangi bir yanlış harekette bulunmamaları için de önemlidir.

Günal Gölhan – 28.11.2011 *ruhsalboyut.com*

 

 

 

Zaman görünmeyen canlı bir enerji ortamıdır, kainat onun içinde devinir. Fiziksel zaman, dünyanın yaptığı dönüşlerin sayısıyla ölçülür ve yaşamda gördüğümüz fonksiyonları nicelik olarak ölçer. Niteliksel değerlendirme ise ruhsal zaman ile ölçüdür. Örneğin, belli bir sürede şu miktarda işler yapıldı; o işlerin şuurumuzun gelişimine ne kadar katkı sağladığı, o sürenin gerçek verimini belirler. İşlerin sayısından çok, alınan şuur mesafesi önemlidir. Varoluş bitmeyen bir gelişim yolu olduğu için, gerçek zaman bitmeyen bir zamandır.  

Zamanın içinde pek çok güçler vardır. İyileştirme, geliştirme, silme, eleme, temizleme, başlatma, ivme kazandırma, sonlandırma, boyut atlatma gibi… Zamanı O’nun bize uzanan kolu gibi ya da ilerlememiz için döşediği büyük bir yol gibi düşünebiliriz. İnsanlık ve tüm varoluş muazzam bir zaman yolculuğu yapmaktadırlar. Bazı anlar bizler için daha çok fırsatlar sunar. Bunlar yüce mekanizmanın bize daha yakın olduğu hayırlı zamanlardır. Zaman içinde girişler ve geçitler vardır, farklı boyutlara ve zamanlara açılırlar. Zamanın, adeta sihirli diyebileceğimiz canlı bir yapısı vardır. Uzayabilir, kısabilir, hızlanıp yavaşlayabilir.

        
Zaman, doğru zamanda doğru işte olmakla değerlenir. Gereksiz işlerle geçirildiğinde zamanın dışında kalınır. Herkesin gelişim yolu kendine has olduğundan, herkesin zamanı ayrı işler. Ömür süremiz uzun olsa da gerçek ömrümüz katettiğimiz yol kadardır. Ömür, bize tanınmış olan büyük bir gelişim fırsatıdır. Doğru bulunuşumuz, yapacağımız faydalı işler bize ilave zaman kazandırır.

Zaman, ruhsal yasalarla uyum içinde işler. Son dönemde zaman hızlanmış ve bir sona yaklaşılmaktadır. Yüce bilgi şöyle diyor: “Zaman karıştıracaktır bazı şeyleri, mecburdur buna, yasa bunu gerektirir ve bu karışıklık içinde dimdik ayakta kalabilenler, sevgiyle birbirine tutunup onun ışığında yol alanlar sonsuza dek farklı bir gelişimin yolcusu olacaklardır.

Altan Gürol – 28.11.2011 *ruhsalboyut.com*

 

 

 

 

 

<< geri
Ana Sayfa | Hakkımızda | Ziyaretçi Defteri Bugüne kadar sitemizi 93892265 kişi ziyaret etti, Şu anda 160 kişi sitede.