TENKİT KENDİNE, BİLGİ EHLİNE, SEVGİ SEVENEDİR...

SAYFA 1 SAYFA 2 SAYFA 3 * RUHSAL BİLGİ SİTESİ * DOĞRU YAŞAM BİLGİLERİ *                                 *ARAMADIĞIMIZ  HAZİNEYİ  BULAMAYIZ.* SAYFA 4 SAYFA 5 ARŞİV
  Bugün: 27 Nisan 2024 Cumartesi

Bize Ulaşmak İçin
[email protected]
Yazdırılabilir Versiyon


HAFTANIN SORUSU
OKUYUCU YAZILARI

 

 

İçi Dışı Bir Hale Gelmek Nasıl Bir Süreçtir?

 

 

İçi dışı bir hale gelmek insanın özünde inandığı, kalben bağlı olduğu esaslar her ne ise bunu yaşamının her anına yansıtması demektir. Hepimizin içinde saf, tertemiz bir "ben" vardır. İyi ile kötüyü ayırt eden içimizdeki bu saf benliktir. İşte bu kirlenmeyen öz, insana yaratıcısından akseden özdür. "İç" diye kastedilen burada o öz olmalıdır. Aksi takdirde insanın içindeki egoyu büyütüp dışına da bunu yansıtması hastalıklı bir haldir. İnsan içindeki o tanrısal "ben"i, cevheri büyütüp geliştirmelidir. O öz büyüdükçe insanın dışına da yansıyacak, ışığı insanı kaplayacaktır. Bu süreç tabii ki dile kolay gelse de türlü zahmetlerle dolu, tüm yaşam boyunca devam edecek zahmetli bir süreç. Çünkü insanda yükselişin bir sonu olamaz.

Bazen bizi inciten, üzen ya da bir takım yanlışları olan birisinden bahsederken "aslında özünde çok iyi bir insan" deriz. Hepimiz aslında özümüzde iyi insanlarız. Ama özünde iyi olmak yeterli midir? Özünde yani içinde doğruluk, iyilik, dürüstlükten yana olup eylem halinde bunları uygulayamıyorsak bu bizim kendi kendimize yenildiğimizin bir göstergesidir. İçi-dışı bir olamamak, insanın egosunun karşısında bir yenilgi daha almasıdır. Eğer bu durum süreklilik arz ediyorsa o zaman kişi mutsuzluk ve türlü acılar içerisinde debelenir durur. Bu yüzden insan içindeki güzelliği karşısındakine aktarmak, iyilikleri, hayırları çevresi ile paylaşmak zorundadır. İçindeki ışığı büyütüp karşısındakine yansıtmadıkça insan aydınlanamaz.

Şehnaz Çalışkan Demir – 23.2.2010  *ruhsalboyut.com*

 

 

 

İç ve dışın bir hale gelmesinin gereğini ve zaruretini dahi düşünmek, kişide bu husustaki değişime karşı bir özlem ve umut yaratmaya yetmektedir. Çünkü gerçekte insan iç ve dışını bir hale getirdiğinde gerçek huzur, mutluluk ve aydınlığa kavuşur. Birçok bilinmeyenleri fark eder, gerçeği anlamaya başlar. Aslında insanlık içle dışın bir olması halinin ne demek olduğu bilgisindedir. Ancak yine de tam bilincinde olunmadığı bir gerçektir.

İç ve dışın bir hal ve yaşam şekline dönüşmesi, adeta bireyin kendinde yapabileceği çok önemli bir değişim ve dönüşüm sürecidir… Doğru veya yanlış, sapmış veya saptırılmış bilgi anlayışı ve bunun uzantısı olan yaşayış şekillerinin çok ötesindeki, evrensel bir aydınlık, sabır ve irade ile ulaşılabilecek bir hal şeklidir. Bundan dolayı çeşitli öğreti ve bilinçlenmeleri öğrenerek aşmak ve içle dışın bir hale gelmesinin nasıl bir süreç olduğunu özünde anlamak gerekir. Bu süreçte inanç, iman ve sevgi başta gelen unsurlardır. Nitekim Sadıklar Planında olması gereken iman, inanç ve sevginin tarifi şöyle ifade edilmektedir: “İman, önünde engeller olduğu halde, öbür tarafı bu tarafmış gibi bilmektir. İman, bildiğini bilebileceğini, bildiğinden ayrı bilmemektir. İman, bilgisine, bilebileceği bilgisine yeni bilgiler katmak için, bilmediğini bilmektir. İman, hem ben, hem sen, kalkar hep biz oluşumuzdur.” İşte kişi böylesine bir iman ve anlayış ifadesinin bilincinde olarak kendine yönelmesi ile içle dışın bir olma hali sürecinin ilk basamaklarını çıkılmaya başlar. Böylelikle aydınlanmak farkındalığı meydana getirir. Farkındalık ise insanın kendini tanımasını, kendi anlayış ve doğrularını evrensel doğru ve anlayışlarla uyumlu hale gelmesi süreci ile devam eder.

Orhan Yarat - 23.2.2010  *ruhsalboyut.com*

 

 

      

“Siz, içinizdeki güneşle dışınızdaki güneşi birleştirdiğinizde gerçekten ışık olacaksınız.” 

Aydınlanmalıyız, aydınlatmalıyız. Öz’ü sözü bir hale gelecek şekilde aydınlanmalıyız. Çünkü gerçek kendimizi aydığımız yerden ifadelendirebileceğizdir, onun dışında kalanlar ezberci, bizim olmayan ifadeler olarak kalıp, içimizin ve dışımızın ayrılığına neden olacaktır. “Yaptığı iş aynasıdır kişinin” Bizler aydınlanarak ilk önce içimizi yumuşatmalıyız, içimizi ikilikten kurtarıp öz’ün verdiği yumuşaklığı dışımızla birleştirmeliyiz, aynalığımız bu yönde olmalıdır. Yaptığımız her işi, öz’ün ifadesi olarak dışımızla birleştiğimizde, gerçeğin ışığını da dışımızı aydınlatmak için yakmış oluruz.

İçimizi ne kadar güzel tutarsak dışımız da o kadar güzel olacaktır. Bunun için de boş yere konuşmaktan vazgeçip, sadece yapabileceğimiz sözler etmeliyiz. İçimizi dışımızı bir hale getirmek uygulamaktan geçer. Tecrübe edip, aydınlandığımız her şey O’nun yasalarını uygulayınca gerçekleşecektir. Dış dediğimiz kısım zaten O’nun yasalarıyla doğalından hareket etmekte, biz içimizi yasalara uygun hale getirdiğimiz sürece de içimiz dışımız bir hale gelecektir.    

Tarık Öztürk - 26.2.2010  *ruhsalboyut.com*

 

 

 

         İçerisi, dışarısı, aşağısı ya da yukarısı... Konuşulan ya da yazılan bütün kelimeler bir ifade amacıyla varlar. İfadedeyi doğru bir şekilde yapmak, yani birşeyi doğru ifadelendirmek için önce neyi ifade etmeye çalışıyorsak o olmalıyız... Onu hissetmeliyiz, onla aramızda bir ilişki ya da bir çeşit alış-veriş olmalı.

         İçi-dışı bir olmak "doğruluk ve dürüstlük" anlamında bütünlenmeyi temsil etmektedir. İçinde kötülükler ya da başkalarına karşı sürekli bir öfke olan ve bunu dışınada aynen öyle yansıtan bir insan da aslında içi-dışı bir olma halindedir ama bu hal hiç kimseden kabul görmeyecektir ! Çünki içi-dışı bir olan demek, insanların özünde sahip oldukları yüksek nitelikleri, bulunuşları ve eylemleri ile paylaşabilme halidir. Yani paylaşımdır...

         Bir insanın gerçek bir insan olması yolunda farkındalığına yükseltmek zorunda olduğu bir "gerçek" vardır. Bu gerçek, bu dünyada "O" nun sureti olmayı seçmiş bizlerin asla yalnız olmadığımız ve olamayacağımız gerçeğidir. Her düşüncemiz, her eylemimiz bilinmededir...Bu duyguyu içine sindiremeyen ya da böyle olmadığını düşünenler, içindeki özü doğru yansıtamamış olanlardır ve bu duygunun onlara getireceği yegane değer bölünmüşlük - parçalanmışlıktır.

         Bir üstadın sözü kulaklarda yankılanmaktadır. "Bir düşünce, bir eylem sizi çevrenizle çatışmaya götürüyorsa eğer bilin ki, onda zamana, mekâna, bilgiye ve kullanıma göre bir yanlış vardır."

Mazhar Volkan Topaloğlu - 27.2.2010 *ruhsalboyut.com*

 


        

İçi dışı bir olmak, hem hal olmak, bu bir aşamadır. Bu süreç bir üst değere yaklaşma sevgiyi tatma süreci ve yaratma sürecidir. Üst düşüncede yani sevgi rezonansında titreşme demektir. Bu hal seven olma halidir.

Onun yasalarıyla hareket edecek duruma gelebilmek ve bu yasalarla hareket edebilmek, bizdeki asıl kazanmamız gereken değişimin bu olduğunu bilmemiz gerekmektedir.

Bu süreç bizlerde varolan bir çok düşünceyi ve bir çok enerjiyi harekete geçirerek gerçek arınmayı sağlayacaktır. İnsanın ikilikten kurtulup bütünle birlikte hareket etme ve bütünlenme durumudur. Çünkü içi dışı bir olmak demek içimizdeki varlıksal gücümüz olan İlahi ışığın doğrultusunda davranıp yaşamımızda bunları aksettirmemiz gerekmektedir. Bu bizlerin önündeki en büyük sınavdır. Önce kendimize olan ikiliğimizden sonra çevremize sonrada bütün dünyaya karşı olan sorumluluklarımızı unutmamamız gerekmektedir. Bunlar bizlerin bilerek veya bilmeyerek yapacağımız etkileri, yaratımları ve büyük ölçüde daha bilinçli bir hale getirerek tamamen tertemiz saf bir düşünceye doğru götürecek gücü oluşturacaktır.

Her zaman kendimizde farkına vardığımız düzeltilmesi gereken davranışlarımızı görerek kendimizle olan hesaplarımızı tarafsızca yapmak zorundayız. Bu bize ciddi bir güç getirecektir ilk başta güçsüz görünen bu durum bir süre sonra hızlı bir ilerleme kaydederek bizlerin gerçek yasalarla hem ahenk içinde titreşmemizi sağlayacaktır. Fakat bu durum bizlerde asla ters bir etkiye neden olmamalıdır. Çünkü bugün bir çok  insanın kendinde hesaplaşması gereken yanları vardır ki aksi halde gelişim durmuş olurdu. İşte bu yüzden bizler fakına vardığımız her doğru yada yanlış olan davranışlarımızın bizim hayatımıza getireceklerini iyi düşünmemiz gerekmektedir. Bu doğrultuda alışkanlıklarımızı yeniden gözden geçirmemiz gerekecektir.  Bir süre önce doğru bildiğimiz şeylerin bugün geçerliliğini yitirdiğini veya değişime uğradığını fark etmemiz gerekmektedir.

Bu süreç bir arınma süreci bir çalışma süreci tortularımızdan kurtulma sürecidir. Bizler o zaman içimizde olana benzeyebiliriz, ona dönüşebiliriz bu muhteşem bir deneyim olurdu herhalde.

Oğuz Demir - 28.2.2010 *ruhsalboyut.com* 

 

 

İçi ve dışı bir olan kişi, dürüst, şeffaf, kendiyle barışık, gizleyecek bir şeyi olmayan, yapmacıktan uzak, doğal davranan kişidir. Düşüncesine, hislerine ve isteğine ters düşecek ifadelerde bulunmaz.

İçi dışı bir olmanın ilk aşaması arınmak ve hatalarını düzeltmek niyeti ile yapılan iç gözlemdir. Daha iyi bir insan olmak ve daha doğru bir yaşam sürmek amacıyla kendine eleştirel gözle bakamayan kişinin içi duvarlar arkasında gizlediği, kendinin de bilmediği ve ilgilenmediği kapalı bir alandır. İnsan hatalarını, eksiklerini ve zaaflarını bilmezse güçlü bir varlık olamaz. Bir zincirin en zayıf halkası kadar kuvvetli olması gibi, insan da ancak zaafları kadar güçlüdür. En iyi başardığı alanlarda faaliyet gösterse dahi hayat kendisini bir çok eksik noktasından zorlar. Kaçtığı kadar köşeye sıkışır ve gittikçe daha zor durumlarla karşılaşır. Çünkü insanın ilerlemesi güçlenerek mümkün olur. Her adımda biraz daha güçlenir ve tamamlanır. Varoluş zayıf olanın elenmesi değil, güçlenip bir sonraki evrim boyutuna ulaşması amacına göre işler.

Gerçeği gören göz için iç ve dış bütündür. O içi görür ve dışın ifadesindeki ikilikleri fark eder. İç ve dış birbirinin aynasıdır ve birbirlerini yaratırlar. İnsan dışında neyi algılıyor ve algıladığı şey hakkında nasıl düşünüyor ve hissediyorsa onu içine o şekilde kopyalar. Doğru bakıyorsa aydınlatıcı, olumsuz bakıyorsa karartıcı tesir alır. İçine ve dışına aynı tesiri yollar. Olumsuz bir durum karşısında, iyileştirici etkiler yayınlayabiliyorsa güçlenir, yayınlayamıyorsa kendisi de olumsuzları kuşanarak, içine yok edici tesirler eker. Beğenerek ve takdir ederek baktığı bir değeri ise aynen kendisine eker. Böylece ya güzelleşir ya da bozulur. Bu mekanizmayı idrak eden insan algı, düşünce ve duygularına hakim olmaya çalışır.   

Altan Gürol - 1.3.2010 *ruhsalboyut.com*



<< geri
Ana Sayfa | Hakkımızda | Ziyaretçi Defteri Bugüne kadar sitemizi  kişi ziyaret etti, Şu anda  kişi sitede.