TENKİT KENDİNE, BİLGİ EHLİNE, SEVGİ SEVENEDİR...

SAYFA 1 SAYFA 2 SAYFA 3 * RUHSAL BİLGİ SİTESİ * DOĞRU YAŞAM BİLGİLERİ *                                 *ARAMADIĞIMIZ  HAZİNEYİ  BULAMAYIZ.* SAYFA 4 SAYFA 5 ARŞİV
  Bugün: 28 Nisan 2024 Pazar

Bize Ulaşmak İçin
[email protected]
Yazdırılabilir Versiyon


Yüzyılın İlacı : Su

 

Su temizleyicidir; içten de dıştan da. Yeraltı suları ve sıcak sular pozitif enerji kaynağıdır. Yüzyılımızda her şeyin şifası bu sular. Yaşam enerjimizi suyla yönlendirebilir, enerji alanımızı arttırıp, çözümsüz hastalıklardan korunabiliriz. Dünyada sıcak ve soğuk su rezervi yönünden en önde ülkelerden olmamıza rağmen maalesef bu zenginliği kullanamıyoruz. Üstelik bu günkü teknoloji ile bu pozitif enerjiler ölçülüp görüntülenebilmekte. Bir alternatif tedavi yöntemi olarak araştırılmasını gerektirecek kadar önemli boyutları var kaplıca sularının. Ayrıca, Almanya’da bir enstitüde, hidro-terapi yöntemiyle su da ve su sesleriyle tedavi yapılıyor. Avrupa’da kabul gören bir yöntem. İnsanların yaşam kalitesi, vücutlarındaki ve yerküredeki suyun kalitesiyle bağlantılıdır. Yaşama geçirilen pozitif düşünceler sayesinde insanın kendisini ve yaşamış olduğu gezegeni iyileştirmesi ve yenilemesi mümkün.

 

Vücut hücrelerinin içinde ve arasında, hücre içi ve hücre dışı sıvı bulunuyor. Bu su sayesinde beyine ve dokulara mesajlar iletildiğine göre, demek ki bu sular sözleri, hareketleri kaydeden özelliğe sahip. İki hidrojen ve bir oksijen atomundan meydana gelen su molekülüyle yapılan araştırmalarda ilginç bir takım gözlemlerde bulunmuş bilim adamları. Suyun başkalaşmış olan kar tanelerini önce eritmiş daha sonra yeniden dondurmuşlar. Molekül yapısını bu işlemden sonra tekrar incelediklerinde, yeni kar tanelerinin eritilmeden önceki kar taneleriyle aynı özellikte olduklarını saptamışlar. Buradan varılan sonuç şu olmuş: Her su molekülü bir özgün “kimliğe” sahip. Bu da suyun bir “hafızası” olduğuna işaret ediyor! Bu konu üzerine yapılan deneyler elbette bununla sınırlı değil.

 

Araştırmacı Jacques Benveniste’in bu alandaki deneyi, bir çok insanın dikkatini çekiyor. Fransız kökenli bilim adamı, “suyun hafızasının kaşifi” olarak ün yapmış. Uzun süren çalışmasında esas yaptığı, suya farklı bir madde ilave etmek ve sonra sudaki değişimi test etmek. Sonra da eklediği maddeyi sudan ayırmak için başka müdahaleler yapıyor. Fakat bir kez karıştırıldığında, suyun içindeki o farklı maddenin asla yok olmadığını görüyor araştırmaları sonucunda.  O zaman bu maddenin su tarafından “hafızaya kaydedildiği” sonucuna varıyor.

 

Japon bilim adamı Masaru Emoto da bu konuda çok ses getiren bir kitap yazdı. Emoto, içinde 70’ten fazla kristal görüntüsü de bulunan “Suyun Gizli Mesajı” kitabını, “Su canlıdır ve duyguları algılayan kristallerden oluşuyor” fikri etrafında meydana getirdi. “Su, çevresindeki pozitif ve negatif bilgileri kaydeder ve tepki verir” diyen Dr.Emoto, suya farklı müzikler “dinleterek” aynı molekülleri tekrar tekrar resimliyor ve her müziğe farklı bir tepki verildiğini görüyor. Emoto’ya göre sadece müzik değil düşünce, kelime ve fikir de suyun moleküler yapısını etkiliyor.

 

Bu deneylerin ışığında bakıldığında suya yüklenen bir “bilge” anlam söz konusu. Bütün kültürlerde var aslında bu yaklaşım; toplumların hafızasını yokladığımızda bunu görüyoruz. Aynanın olmadığı zamanlarda su, insan için bu işlevi de görmüş. Suretleri yansıtmasıyla birlikte, ona atfedilmiş gizemli anlamlar daha da çoğalmış. İşte modern insan, bazı araştırmacıların ve özellikle de alternatif tıpçıların altını ısrarla çizdiği “suyun gücünü” görmezden gelemiyor artık. Kendisine söylenenleri bir “hard disk” gibi kayda alan su, şifacılar için farklı bir anlam ifade ediyor.

 

Eski çağlardan bu yana, insan topluluklarının bıraktığı bütün kalıntılarda suyun gizemine dair izler var. Suyun belleği olduğuna inanıldığından mı bilinmez, enteresan bir şekilde her çağda insanlar bu sihirli maddeye dilekte bulunuyor, dert anlatıyor. Aslında günlük konuşma içine yerleşmiş deyimler incelendiğinde, sudaki mucizenin dili de etkilediği görülüyor. Bu çerçeveden bakınca, akla bir sürü soru hücum ediyor. “Su gibi ezberlemek” deyimini hiç bu yönden düşündünüz mü? Veya “su gibi biliyorum” sözü, ondaki kayıt etme özelliğini akla getirmiyor mu? “Suyun gizemi” onun kristalize haldeki resimlerine bakıldığında da fark ediliyor. Büyüleyici güzellikteki kristallerin görüntüleri şaşırtıcı. Akarsulardan ve kaynaklardan alınan örneklerin mikroskopik görüntülerini yayınlamışlar. Doğanın bağrından çıkan, hiç işlenmemiş bu sular daha özel geometrik şekiller içeriyor. Su borularından evlerimize akan ve depolarda bekletilen durgun suların ise molekül hallerinde bozuk bir görüntü göze çarpıyor.

 

Kanser tedavisi gören sinema sanatçısı Filiz Akın, hastalığı yenmesinde sadece geleneksel tıbbın değil, alternatif terapilerin de rolü olduğunu vurguluyor, köşe yazılarında bu tip düşünceleri sık sık dile getiriyor. Suyun bir belleği olduğuna inandığını söylüyor sanatçı. “Su” deyip geçmeyin sonuçta. Buharlaşınca, bulutlara kadar çıkıyor. Tekrar sıvılaşıp toprağa geri dönüyor. Binlerce kilometre yolu aşıyor, asla engel tanımıyor. Yaşam bilincindeki tüm insan kültürleri ona hak ettiği değeri vermişler. Ayetler, destanlar, türküler ve şiirler bunu kanıtlıyor.

 

Dört bir yandan kimyasal maddelerle çevrili, radyasyon tehlikesi içinde yaşayan, yapay gıdalarla beslenen günümüz insanı için yine yaşamsal çareyi suda aramak belki de en doğru çözüm yolu.


Prof.Dr.Ahmet Maranki, Brunch dergisi, 30 Temmuz 2006, Sayı: 16


(Güncelleme: 30/07/2006)

<< geri
Ana Sayfa | Hakkımızda | Ziyaretçi Defteri Bugüne kadar sitemizi  kişi ziyaret etti, Şu anda  kişi sitede.