TENKİT KENDİNE, BİLGİ EHLİNE, SEVGİ SEVENEDİR...

SAYFA 1 SAYFA 2 SAYFA 3 SAYFA 4 SAYFA 5 ARŞİV
  Bugün: 24 Nisan 2024 Çarşamba

Bize Ulaşmak İçin
[email protected]
Yazdırılabilir Versiyon

 

HAFTANIN SORUSU OKUYUCU YAZILARI

 

Manevî Boşluk Nedir?

 

           Manevi boşluk, dünyasal hiçbir değerin, başarının dolduramayacağı bir durumdur. Kişi her şeye sahip olabilir, ancak manevi olarak boş ise mutlu ve huzurlu olamaz. Mutluluğu yaşamak için her şeyi denese de, gün bittiğinde eli boş, mutsuz ve ruhsal olarak açtır. Bu çok anlaşılabilir bir durumdur. Çünkü varlığımızla ilgili gerçek enerjiyi, sevgiyi ruhsal yoldan alıyoruz; bu insan olmamızın vazgeçilmez koşuludur. Aksi halde robotlaşırız. Manevi boşluk, ruhsal doyum sağlayan bir yaşam biçimi ile giderilebilir.

 

           Ruhsal doyum, önce sevgiyi yaşamaktır. Hangi şuur seviyesinde olursa olsun sevginin yaşanması, yüksek ahlaki değerleri davet eder. Ahlaken her yükseliş sevgiyi de daha yüksek bir şuura taşır; bilgelik, olgunluk, hoşgörü, bağışlayıcılık, hissediş kazandırır;   çevresindeki insanlar başta olmak üzere her varlığa hizmete yöneltir. Hizmet ruhsallığa hizmettir. Başkalarının ruhsallığına hizmet, kendi ruhsallığımıza hizmettir. Başkalarına hizmet etmeden ruhsal farkındalık içine giremeyiz. Yaşamımızdaki manevi boşluğu dolduracak olan bu farkındalıktır ve bu farkındalığın her gün biraz daha gelişmesidir. Ruhsal hizmetle, çevremize karşı zorunluluk nedeniyle yaptığımız hizmeti birbirinden ayırmalıyız. Kimi yerde dünya yasalarının bile kişiyi bazı hizmetlere zorladığını biliyoruz.  Gönülsüz, bıkkın, sevgi içermeyen hizmetler ruhsal hizmetten sayılmaz; bunlar bize ancak yük getirir. Hâlbuki zorunlu olduğumuz hizmetler, ruhsal hizmet için çok kıymetli fırsatlardır. İnsan buralardan ruhsal farkındalığa açılır. İster istemez karşı karşıya kaldığımız bu mecburi hizmetleri karşılama tarzımız ya bizim ruhsal yükselişimizi sağlayacaktır, ya da büyük manevi boşluklar yaratacaktır.

 

           Mecburiyet karşısında yaptığımız hizmeti gönül hizmetine çevirdiğimizde, hizmet vermemiz gereken başka kişileri ve alanları da keşfederiz. Durumdan görev çıkarma dediğimiz bu hizmetlere yönelen kişilerin yaşamları manen doyumludur.

 

Sara Altınbaşak – 10.03.2008 *ruhsalboyut.com*

 

 

           Manevi boşluk, korku ve endişe demektir. Ölümü, ölüp yok olacağını düşünen insanın içinde, derinden derine hissettiği yakıcı bir ateştir. Manevi boşluk içinde olan kişi, hep haksızlığa uğramış olduğunu veya uğrayacağının zannı içindedir. Yaşama direnci ve gayreti kendinden başka her şeyle çatışma ve mücadeledir. Onun için yaşamak, güçlü olmak, ezmek ve yok etmektir. Hesapları gayet detaylı ve incedendir. Hayata tutunmak ve kopmamak için maddi değerlere ihtiyaç duyar ve elde etmek içinde her yolu dener.

 

           Sevgi, hoşgörü ve fedakârlık gibi kavramlar, onun için bir zayıflık ve aptallıktır. Geçmişi anma ve hatırlama yeteneklerini bilerek köreltmiştir. Onun için gün bugündür. Kendi çıkarları doğrultusunda ayırım yapmaksızın her şeyi çok iyi kullanır. Daima hesaplı olduğu için kolay renk vermez. Çok güçlü gibi görüntü verse de, gerçek bir korkak olduğundan direnç gördüğünde hemen belli eder. Kendi düşünceleri doğrultusunda morale ihtiyaç duyduğundan, daima yeni ispat ve teyitler arar. Yaşam alanları, kendi anlayışında olanların yanıdır.

 

           Aslında manevi boşluk içinde olan bu durumda insanların evrim olarak, his ve algılamaları gelişmediğinden, göremedikleri ve dokunamadıkları yüce kavramlara karşı manevi inançlarının olması olanaksız olduğu gibi, maneviyatın ortaya koyduğu değerlere karşıda samimiyetleri yoktur. 

                         

Orhan Yarat – 11.03.2008 *ruhsalboyut.com*

 

 

           Günümüzde maneviyat dediğimiz değer, inanç ve bu yoldan da kişilerin inandıkları din ile alakalı bir vaziyet gibi algılanmaktadır. Bu açıdan baktığımız zamanda milyonlar ve hatta milyarlarca insan için maneviyat, dinler vasıtası ile yaradan ile kurulan ilişkidir. Maneviyat gerçektende Yaratan'a ve onun büyük istemine olan inanç ve bağlılıktır ve bu bağlılık ancak yüksek farkındalık içerisinde olan iyi niyet, teslimiyet ve samimiyet ile çalışarak sağlamlaştırılır.

 

           Maalesef günümüzde birçok insan, şekli olan hayat tarzları ile ve şekli olan ibadetleri ile amaçlı ya da amaçsız olarak bunu başkalarına karşı kullanma ve gösterme eğilimindedirler. Bu bakımdan maneviyatı din üzerinden açıklamak bizleri yanlış yollara sokacak bir izah olur, çünkü dinler ve çeşitli inanç sistemleri sadece birer vasıtadan ibarettir, gerçekte olan ise, her insanda var olan ince gönül değerinin duyulması, anlaşılması ve gönül değeri üzerinden yapılacak olan her işte samimiyettir. Bu samimiyet insanla-insan ve onu var edeni arasındaki samimiyettir. Bu samimiyet, üzerinde olunması gereken ya da kişilerce aranan tüm gerçekliktir. Gerçekliğin tarifi herkese göre faklılık gösterecek bir izahtır ve her insanın ancak gönül değeri üzerinden hissedebileceği çok ince bir duyuştur ama izahlar ve yollar farklı olsa da duyulacak olan hissedilecek olan değer ve hedef her zaman aynıdır. Bu sebeptendir ki dinler ve inanç sistemleri sadece vasıtadan ibarettir ve gerçekte inanılacak olan ve hedef din değildir, dinin hizmet etme ya da ulaştırma misyonunda olduğu yaratan ve onun büyük sistemidir. Bunun ispatı ise yaratan ve onun büyük sisteminin bu dünya ve hatta bu evren var olmadan çok öncede var olmasıdır.

 

           Gerçek maneviyat; insanlara neden var oldukları gizemini araştırmaya ve bulmaya sevkedecek olan, bizzat üzerinde hâlihazırda yaşadığımız bu dünyada birbirimize karşı sorumlu olmayı vazife eden, bencillikten sencilliğe götüren, ikilikten tekliğe hedef olunan, birbirimize karşı hüküm vermekten birbirimizi hüküm vermeden sevmeye götürecek... Yani insanı, Ona giden yolda farkındalık merdivenlerinden çıkaracak olan, bizzat bu dünyada anlaşılıp yaşanması gereken tüm yüksek unsurlardır. Farkındalık ışığını içinde barındırmamak veya reddetmek ise, manevi boşluk yani karanlıktır...

 

Volkan Topaloğlu – 11.03.2008 *ruhsalboyut.com*

 

 

           Manevi boşluk, her türlü iletişimin durmasıdır. Böyle kişiler, her zaman korku doludurlar. Hemcinsleriyle iletişim kurduklarında incineceklerinden, rahatsız olacaklarından, ilgilerine karşılık bulamayacaklarından, küçük düşeceklerinden, kabul görmeyeceklerinden öylesine endişe duyarlar ki etraflarına bir anlamda kale duvarları örerler. İçeriye hiç bir enerji sızmasına olanak vermezler. Her insanın içinde olan sıcaklık, sevecenlik ancak alışverişle büyüdüğü için, bu insanlar kimseye güleryüz de gösteremeyip, sevgi ihtiyaçlarını inkâr ederek kendilerini ciddi, hatta asık bir yüz arkasında gizlerler. Sevinçlerini, kederlerini hele de eksikliklerini bir başkası ile paylaşamazlar. Böylece etraflarındaki duvarların içinde güvenlikli bir şekilde yaşayabileceklerini sanırlar. Ama bu, aslında büyük bir manevi boşluktur, yaşamdan, yaşamın getireceği değerlerden, gelişimden, iletişim sayesinde yükselecek olan insani değerlerden kopuştur ve yapaydır. Yaşamın güvence altına alındığı gelişmiş ülkelerde intihar olaylarının çokluğu ne kadar düşündürücüdür. Yaşam zaten başlıbaşına bir risktir, tehlikedir. Bu risk, bu bilinmezlik de en büyük, en heyecanlı maceradır ve çok güzeldir. İnsanın ne yapacağı, nasıl olacağı, hangi potansiyeli ortaya çıkaracağı hiç bir zaman önceden bilinmez. İşte bu da manevi doluluk ve yaşam sevincidir.

 

Günal Gölhan – 11.03.2008 *ruhsalboyut.com*

 

 

           Manen bütün olamadığımızda her türlü tesire açık kalırız. Boşluk tesirlerle dolu kaotik bir alandır. “Bildiğin her şeyi unut çünkü hiçbiri doğru yerden bağlanmamış” durumudur. Manevi düzeni temin için “başına buyruk” olmayı bırakmak gereği vardır. Evrenle ahenk sağlamadan, boşluğumuzu dolduran o karmaşadan kurtulamayız. Bütüne uymak, düzenle birlikte özgürlüğümüzü getirir. Özgürlük, dış tesirlerden bağımsız olurken, içte Yücelikle birlikte hareket edebilmektir. Bu aşamaya gelebilmek hiç kolay değildir. Ancak, kendimizi buna hazır hissettiğimizde öyle bir an gelir ki “herşeyi bir tarafa bırakıp” yepyeni bir hayata başlamayı kuvvetle isteriz. O an gelene kadar arzularımız, gayretlerimiz ve kararlılığımız üzerinden tutunur ve tutuluruz. Arzu yoksa gayret yetersiz olacaktır. Gayret yoksa arzular engelleri aşamayacaktır. Kararlılık yoksa hedef şaşacak, başka yollara sapılacaktır. Sürekli hedefi gözlemek, arzuları tazelemek ve çok çalışmakla bu zor etaplar başarılacak ve manevi boşluk büyük bir zenginlik, mutluluk ve güç deryasına dönüşecektir. O’, boşlukta kaybolmuşlara her şekilde erişir. Çok güzel, çok özel şekillerde, defalarca... Zaman dolana kadar… Güzele, güzellikle, güzel gelsinler diye…

 

Altan Gürol - 11.03.2008 *ruhsalboyut.com*

 

 

           İnsan kendini bildiği andan itibaren “güven duyma” ihtiyacı içindedir. Bu ihtiyacını bebekliğinde annesi ve yakın çevresi ile karşılar. Büyüdükçe başka dayanaklar da bulur. Gelişme çağında maddi kazanımlar öne çıkar. Bir yerden sonra maddenin yeterli olmadığını görür, tutunacak şeyi madde ötesinde aramaya başlar. Çünkü artık madde onu doyurmamaktadır. Bu noktada manevi olan devreye girer. Ama onu hemen buluvermek kolay değildir. Genellikle uzun bir arayış dönemi gerekir. Bulduğunu sanır ama bakar ki yanılmıştır. Herkes kendine göre az çok farklı şeyler bulur. İşte manevi boşluk aradığı asıl olanı bulamamak, dayanacak ve tutunacak şeyden yoksun olmaktır. Belki aynı şey değil ama, manevi boşluğu en yakın ifade eden bir olay Kur’an ’da anlatılır. Annesi Musa’yı sepet içinde Nil’e bıraktığı gün, onun için “gönlü bomboş sabahı etti” denilir. Annenin duyguları böyle anlatılır.

 

           Aslında manevi boşluk, çaresizlik içinde kalmaktır. Ne var ki bazıları çaresizliklerinin bile farkında değildir. Şu bir gerçektir ki, insan var edildiğinden itibaren bilme tapma ve tapınma ihtiyacındadır. Çünkü o, bilgi üzre var edilmiştir ve bu ihtiyaç kendisini Yaratan tarafından ona verilmiş tekâmül aracıdır.

 

Osman Türkmenler – 12.03.2008 – ruhsalboyut.com*

 

 

           İnsanlar hayata gözlerini açtıklarından itibaren birilerine, bir şeylere tutunmak ihtiyacındadırlar. Bu önceleri en yakınları olan anne, baba varsa kardeşleridir. Bunlar hayatımızda hep olacaklardır. Ama onlara pek çok şey ilave olup maddi ve manevi ihtiyaçlarımızı dolduracaklardır. Zaman, hayatımızda pek çok şeyi değiştirir. Ve bir gün yapayalnız kaldığınızı görürsünüz. Eğer buna hazırlıklı değilseniz, manevi bir boşluğa düşer bocalarsınız. Manevi değerlere inanıyorsanız, bocalama hallerini oldukça çabuk atlatırsınız. Bunun için önce Yüce Yaratan’a sonra da kendinize güvenmek zorundasınız. Ayağınızı yere ne kadar sağlam basarsanız güveniniz de o kadar güçlenir.

 

           Manevi boşluk, sevgisizlikle beslenir. Sevgi, varlıkta yoklukta, her şartta mutlu hissedebilmenin tek yoludur. Maneviyatı desteklemenin yolu yine çevreye duyulan koşulsuz sevgi ve inançtan geçer.

 

Güzide Turaman – 13.03.2008 *ruhsalboyut.com*

 

 

           Bedenli ruhsal bir varlık olan insanın manevi bakımdan bilgisiz, boş olmasıdır. Manevi bakımdan boş olan kimseyi şöyle ifade edebilirim: Gönlü sevgiyle güçlenmemiş, egosal tutku ve tavırlardan kurtulamamış, iradesini kullanamayan, vicdanının sesini duymayan, kendini bilmeyen, dedikodu yapan, öte aleme ve Allaha inancı olmayan, başkalarını hor gören, yalancı, düşüncesiz, aç gözlü, bilmediği şeyleri reddeden, öfke ile-hırsla-kinle yaşayıp intikam peşinde koşan, kötülük yamaktan zevk alan, duygularının esiri olan bilgi, sevgi ve hizmetten yoksun, zamanın kıymetini bilmeyen, mutlu olmayı kötülükte bulan, şükretmeyi bilmeyen… Bunlardan birine veya birçoğuna sahip olan kimse manevi boşluk içindedir.

 

Fahire Öztekin – 13.03.2008 *ruhsalboyut.com*

 

 

           Ruhsallığımızın temel hissedişi olan maneviyatımız tekâmül yolunda ki en  olması gereken yanımızdır. Maneviyatımız nedir? Maneviyatımız gönlümüzdür, nefsimizdir, bir şeylere olan tutunuşlarımızdır ve en önemlisi sevgimizdir.


           Manevi yönü ağır basan kişilerin hissediş ve hakedişleri daha belirgin olur. Daha hakikatli duygularla bezenmiştir. Kalbi yumuşak ve huzurludur. Sevgiden uzak, gönlünü öne çıkartmayan kişilerde ise manevi boşluklar yer almaktadır. Sevgisizdir, inançsızdır, amaçsızdır yaşadığı beşeri hayatta ruhsallığın içinde olduğunu göremeyen ya da kabul etmeyenlerin hayata dair ve tekamül yolunda olmaya dair en ufak bir bilgisi yada düşüncesi bulunmamaktadır. Sığınacağı bir güç olduğunu bile görememektedir, giderek yüce sistemden uzaklaşmakta ve kendini belki de geri dönülmesi mümkün olmayan yollara götürmektedir. İşte bu durumda olanları doğru yola içlerindeki en güvenilir yanlarını manevi yönlerini görmeye davet etmeliyiz. Onları aramızda görmek için çaba göstermeli ve yüce sisteme dâhil olmaları için elimizden geleni yapmalıyız.
 
Zeynep Ebru Güçnar – 13.03.2008
*ruhsalboyut.com*

 

 

           Manevi boşluk; aradığımızı bulamamaktır. Bugüne kadar iç huzurumuzu, güzellikleri, sağlığımızı, daha sayacağımız birçok önemli noktayı, hep yanlış yerlerde aradık, aratıldık, bu yüzden bu konular üzerinde içimizde her zaman tamamlanacak bir boşluk hissederiz. İşte manevi boşluk, bunları yanlış yerlerde aradığımızdan oluşmaktadır. Bizler hayatımızı, kendi yaratmış olduğumuz görsellik üzerine kuruyoruz. Bu görsellik; bizlerin, birbirine düşmesinden tutun da, kendimizi kandıracak birçok konuya ev sahipliği yapar ve bu sahiplik hissi de, birçok şeyin, görsellik üzerinden sahibi olacağımızı düşündürür bize.

 

           Her ne olursa olsun, bizler hiçbir şeyin sahibi değiliz. Sadece, bize anlık olarak verilenlerin, işleticileriyiz. Eğer manen yaklaşımda bulunmuyorsak bu işletim de gerçeği yansıtmayacaktır. Manevi boşluk; yaptığımız her işte, her konuda, O’nu hissedememek, O’nun yardımını alamamaktır. O’nu hissetmekse; biz ne iş yapıyorsak yapalım, etrafımızda, bizim en iyi yaptığımız işlerin, en iyisine ulaşmaya çalışırken, yardımcı olacağımız, verişe geçirebileceğimiz kişileri bulmakla olacaktır. Manevi boşluğumuzda, gerçekten kendimizde edindirdiğimizi, verişe geçirirken, gerçeklik tarafından doldurulacak yanımız olacaktır.         

 

Tarık Öztürk – 15.03.2008 *ruhsalboyut.com*               

<< geri
Ana Sayfa | Hakkımızda | Ziyaretçi Defteri Bugüne kadar sitemizi  kişi ziyaret etti, Şu anda  kişi sitede.