HAFTANIN SORUSU
OKUYUCU YAZILARI


 

"Mucizeyi Düşüncelerinizde Arayınız" İfadesini Nasıl Açabiliriz?

 

 

         Şimdiye kadar gerçek ve hakikatlerin kaynağı olarak anlayışımızdan araştırmalarımıza ve deneyimlerimize kadar yer eden bütün kavramlarımız hep ısrarla somut neden ve sebeplere dayanmıştır. Bu yüzden ilmi olarak her teori ve düşüncenin somut deneylere dayatılarak açıklanmasında ki diretme ve yeni alternatifler yaratmama bağnazlığı ve statükocu inadı ile belki de bilmemiz gerekirken birçok bilinmeyenlerin karanlıkta kalmasına sebep olunmuştur. Nitekim tercih edilen bu şekil yöntem ve usuller ile birçok, somut ve soyut konularda kısmen yol alınmış olsa da bazı konularda ise hiç yol alınamamıştır.

         Bulunduğumuz devrin aydınlık zamanlarında düşünce ve düşünce gücünün her şeyin temeli olduğu artık insanlık tarafından iyice anlaşılmıştır. Düşünce çok büyük bir güç ve enerjidir. Nitekim maddenin tarif edilemediği mikro boyutlarında düşüncenin varlığı keşfedilmiştir. Bunda bilim ve teknolojide gelinen noktanın ve ulaşılan sonuçların büyük bir rolü vardır. Ve artık her şeyin temelde düşünceden meydana geldiğini biliyoruz. Ama ne var ki insan olarak düşüncelerimizin etkinliğini ve kendi faydamız doğrultusunda kullanmasını çoğumuz yeterince kavramış durumda değiliz. Çünkü düşüncelerimizi etkin olarak kullanabilmenin ne bilgisine, ne teknik birikimine nede ahlaki kriterlerine sahibiz. Sanki düşüncelerimiz, elimizin altında her istediğimiz gibi, istediğimiz yönde, istediğimiz şekilde her zaman kullanabileceğimiz önemsiz bir şeylermiş gibi ele almaktayız. Ancak düşüncelerimizin etkin olabilmesi için, önce kendimizi gerçekten tanımamız, ondan sonra gerçek ihtiyaçlarımızın neler olduğunu iyice bilmemiz ve ondan sonra da devamlı, samimi ve kararlılıkla isteklerimizin sanal âlemde oluşumlarını sağlamalıyız. Yoksa amaçsız, kararsız, gereksiz, negatif ve temelsiz düşüncelerin büyük bir çoğunluğu sanal âlemde birbirlerini yok edip dururlar ve bir amaç hâsıl olmaz. Layık olduğumuz, hak ettiğimiz ve samimi olduğumuz meseleler ile ilgili doğru düşüncelerimizin ise bir zaman zarfından sonra isteklerimiz doğrultusunda nasıl gerçekleştiğini mucizevî bir şekilde gözlemleyebiliriz. Ancak ihtiyaç ve isteklerimizin her an ve her zaman tekâmüllerimiz ile doğru orantılı olduğunu unutmamalıyız.

         Düşüncenin gerçek bir kontrolü ve idaresi, liyakat gerektirir. Bu liyakatinde bir varlıkta yer etmesi için yüksek ahlaki değerleri oluşturan bilgi, bilinç ve irade sahibi olmanın önemi çok büyüktür.

Orhan Yarat - 13.10.2009 *ruhsalboyut.com*

 

 

İnsanı insan yapan düşünebilme yetisidir. Düşüncenin biyolojik bir varlığı önce beşer anlamında insana, sonra da yüksek bir şuur varlığına dönüştürmesi başlıbaşına bir mucizedir.

Burada mucize yaratan düşüncenin hangi düşünce olduğunu tesbit etmemiz gerekir.  Otomatiğe bağlanmış günlük yaşamımızı sağlayan zihinsel faaliyet düşünce değildir. Aynı şekilde daha önce öğrenmiş olduğumuz bilgiler ve eylemler üzerine olan zihin faaliyeti de düşünce değildir.

Düşünce insanın daha iyi, daha doğru, daha bilgiye dayalı, daha sevgi dolu eylemler için özüyle ve özüne yansıyan O’nunla, O’nun görevlisi Ruhsal Sistemlerle kurduğu ve sürdürdüğü irtibattır. Düşünceyi böyle tarif edince ortaya mucizelerin çıkması kadar doğal ne var? Düşüncedeki mucizeye inanmakta zorlanmamız çok az düşünüyor olmamızdan kaynaklanıyor.

Kuşkusuz düşünce dediğimiz o irtibatı  sağlamak arınmış bir zihinle mümkündür. Hizmete adanmış sevgi yüklü bir zihin ancak o irtibatı sağlar ve mucizeler ortaya çıkar. Pek çok keşif ve icat, insanlığın yükselmesi için yapılan çalışmalar, en olumsuz koşullarda gerçekleşen mucizeler hizmete adanmış sevgi yüklü zihinlerin eseridir.

Ama dünyamızın günümüzdeki durumuna bakılacak olursa düşüncenin insanda yaratacağı en büyük mucize sevgidir. Sevgi düşünce dediğimiz irtibatın kesilmeden, ara vermeden, devamlı olarak sürmesi halidir.

Güney Haştemoğlu – 5.10.2009 *ruhsalboyut.com*

 

 

Genelde, ulaşılması bizce zor olan yerlere, mucizelerin bizi ulaştıracağına inanırız, aslında mucize biziz bunu bilmeyiz. Çevremizdeki insanlar, bizlerin çaba sarfederek oluşturduklarına algılarında yer vermedikleri için korkarak bakarlar ve kendilerinden üst bir düşünceyi kabul etmediklerinden dolayı bizlerin oluşumlarına mucize gözüyle bakarlar.

         Her birimiz birer mucizeyiz ve her birimizin içindeki yetenekleri bulup çıkartma vaktidir. Zaman, bizlerin bulamadıkları yönünde, bulacaklara doğru ilerlemededir. Mucizeler hep var, yeter ki biz nasıl biriyiz bunu keşfedelim ve üstüne gidelim. Kendimiz olmak, yeniliklerin başlangıcını teşkil eder. Hayatın içinden alımlar, bizi kabul edilebilirliklere yönlendirir, kabuller de olgunluğumuz doğrultusunda bizi, bize doğru yaklaştırmayı sağlar. Mucize her yerde ve her şeyde, bizler mucize isek her şekil ve durumda bunu göstermeliyiz. Herkesin ve her şeyin bize yani mucizeye ihtiyacı var. Bizdeki olgular bir başkası için gerekli olan ışık anlamını taşır. O ışığı bir başkasından esirgeyemeyiz herhalde, aksi takdirde ışık mucizeyi oluşturamaz.

         Mucizeler, her şeyi hatırlamamızı sağlayan düşünce birlikteliklerinde varlar, önemli olan gerekli birlikteliği kurarak, her şeyden yeteri kadar alıp gerçek mucizesine yönelmektir. Düşüncelerimizdeki birlik, bizim mucizeyi bulmamız, O’nunla bir olmamız demektir.

Tarık Öztürk – 15.10.2009 *ruhsalboyut.com*

 

 

Her şey düşünce ile başlar. Üzerinde yaşadığımız elle tutup gözle gördüğümüz madde dünyasının alt yapısı, temeli elle tutamayıp gözle göremediğimiz enerji boyutunun üzerine kuruludur. Enerji düşünceyi takip eder ki o bugün bilinçli kullanamadığımızdır. Bilinç, erdemli yaşayarak gelişir. Erdemi merhametli olmakla elde ederiz. Böylece hissedişimiz artar, yanlışlarımız azalır. Düşünce ise önce istekle sonra eylemle yaratımı meydana getirir. Bunların hepsi bir arada olamazsa birşeyler daima eksiktir. Kişi sadece düşünerek kendini mutlu ve mutsuz edebilir. Bir çok şeyden nefret ederek hasta, bir çok şeyi severek sağlıklı olabilir. Yaşam düşünceye ve düşünce ile meydana gelen duygulara göre yol alır. Bu yasayı bilerek kendimizi kullanmalıyız. Düşüncelerini yüksek tutmak bir insan için birinci görev olduğunda, sapmadan, dağıtmadan, düşmeden ilerlenildiğinde gerçek insan olma yolunda adım atılır. Düşünmenin mucizesi budur.

 

Günal Gölhan – 16.10.2009 *ruhsalboyut.com*

 

 

         Gerçek düşünce Var Olan ile bağlantı içine girmektir. Var Olan’ın tezahürlerine mucize adını veririz. Düşünce ile O’na vardığımıza gerçekleşen ise mucizeden başka bir şey olamaz. O anda yağan duygular, sezgiler, farkedişler, yaşanan hal ve sonrasında ona uygun olarak gelişecek olaylarla birlikte değişen yaşam çizgimiz, hepsi mucizenin aşamalarını teşkil ederler. Böyle gördüğümüzde yaşam baştan sona bir mucize olarak görünür.

         Yücelik bize “Mucizeyi düşüncelerinizde arayınız” derken, düşüncenin tezahür ettirici özelliğine dikkatimizi çekmek istemiş ve aynı zamanda yaşamımızda kendiliğinden fevkalade gelişmeler olacağına dair pasif beklentiler içinde zaman kaybetmememizi, kendi yaşamımızın gidişatına ait sorumluluğu üstlenmemizi işaret etmiştir. Ne kadar beklersek bekleyelim, isteklerimiz gökten zembille inmeyecektir. İsteklerimizin gerçekleşmesi için onları hayalimizde canlandırmak yeterli değildir. Onu kuvvetle düşünüp tüm varlığımızla katılırsak anda oluruz. Tüm varlığımızla katılmak, gereken tüm gayreti de göstermektir. Olmayacak bir dileğe tüm varlığımızla katılamayız zaten. Tüm varlığımızı kattığımız her işte birlenmişiz ve an değerine ulaşmışız demektir ki o da önümüze mucizeler diyarını serer.

Altan Gürol - 17.10.2009 *ruhsalboyut.com*