TENKİT KENDİNE, BİLGİ EHLİNE, SEVGİ SEVENEDİR...

SAYFA 1 SAYFA 2 SAYFA 3 SAYFA 4 SAYFA 5 ARŞİV
  Bugün: 24 Nisan 2024 Çarşamba

Bize Ulaşmak İçin
[email protected]
Yazdırılabilir Versiyon

 

HAFTANIN SORUSU
OKUYUCU YAZILARI

 

 



"Göze Aldıklarınız Kadar Varsınız" Cümlesi

Ne İfade Etmektedir?

 

 

Göze alabildiklerimiz, bilgi ve bilincine vakıf olduğumuz, anlayarak akıl, mantık ve şuur kanalından yaşamlarımıza kattıklarımızdır. Nitekim ne biliyorsak, neyi ne kadar anlıyorsak ve yaşamlarımıza uyguluyorsak bir bütün halinde kişilik ve şahsiyet olarak varlık bütünlüğümüzün ifadesi ve anlatımı olur.

Varlık meydana getirdiği eylemlerinin bir bütünüdür. Yumurta yeme, su içme eyleminden, bir şeyler ortaya koyma ve araştırma, toplumlara yön verme ve yönetme eylemlerine kadar uzanan safhalarda azim, cesaret ve öz güven önemli rol oynar. Ancak bunların kişide yer etmesi ve eylemlerinde moral değerleri olarak yer alması hiçte kolay değildir. Nitekim bu oluşumlar ve ulaşılan merhaleler genelde bir yaşamda olabilecek oluşumlar değildir. Bunun geçmiş yaşamlarda kazandığı hasletlere kadar uzanan bir ayağı vardır. İkinci ayağı ise fiziksel yapısı, moral değerleri, yakın çevresi ve yaşadığı ortamıdır. Üçüncü ayağı ise birinci ve ikinci unsurların bir bütün halindeki, tezahüratı, eyleme dönüşümü, deneyimleme azim ve cesaretidir. Ancak yaşamın insana bahşettiği olanak ve olasılıklar ile geçmiş yaşamından getirdiği birikimi yetersiz olsa da, hâlihazır yaşamında gösterdiği olağanüstü büyük bir azim ve kararlılık, bilgilenme ve anlayış içinde akıl, mantık, şuur ve ne yapma bilinci ile göstereceği, eylem, atılım ve deneyimleme ile varlık birçok amaçlarına ulaşma imkânını her zaman bulabilir.

Nitekim bir bilim adamını bir ömür boyu yaşam tarzı olarak, sırf araştırmaya yönlendiren bu ideal, bu düşünce ve kararlılığın nedeni unsurların bütünselleşmiş içsel birikimdir. Bir liderin her şeye rağmen, her olumsuz ve zorluklara rağmen hedefe ulaşmaktaki bitmeyen o azim ve enerjinin sebebi yine bu unsurların bütünselleşmiş içsel birikimdir. Keza bir sanatkârın, bir roman yazarının azmi ve kararlığı da aynı unsurların bütünselleşmiş içsel birikimidir. Yoksa bilgi, bilinç ve idrak tabanı olmayan bir cesaretle akşamdan karar verip, sabahtan düşünce ve isteklerin geçebileceği bir olgu değildir.

Orhan Yarat - 27.10.2009 *ruhsalboyut.com*

 

 

 

Bizler, rahatımızın bozulmasını, alışkanlıklarımızdan kurtulmayı  istemeyiz ve alışkanlıklarımızı rahatlık olarak görüp, bunun dışındaki durumları da kendimize uygunsuz olarak kabul ettiririz. Bu yaklaşım şekli, etrafımızda olup bitenin dar bir bakış açısından görülmesine, hükmünün bizce verilerek, gerçekten uzak bir yol izlenmesine neden olur.

Yapacaklarımızı oldurabilmemiz, göze alabildiklerimiz doğrultusunda olur. Düşüncemizde şekillendirdiğimiz hayal gibi gözüken oluşumu hayata geçirebilmemiz, atacağımız adım sayesinde gerçekleşmeye başlayacaktır. Her göze alış, ufkumuzda, benliğimizde, yenilenmemizde yeni bir açılış demektir. Zoru başarmak değimi bu konuyla birleşen bir değimdir. ( Zorun içinde kolay, kolayın içinde de zor vardır.) Aslında zor ya da kolay diye bir şey de yoktur, zoru da kolayı da göze alabildiklerimiz doğrultusunda kendimiz oluştururuz.  Bunun açığa çıkması da, kendimizi cesaretlendirebilmemiz, gerçekten istediğimizin ne olduğunun farkına varılması gibi durumlarla sağlanacaktır. Gerçekten ne istediğimiz ve bu yönde ne yaptığımız çok önemlidir. Hayatta elde edeceklerimiz, bize bedavadan gelmeyecektir, mutlaka bizce tecrübe edilip, benimsediğimizde kazanım haline dönüşecektir.

O’na gidilen yolda da bir göze alış vardır. Kendimizce tecrübe ettiğimiz şu hayatı algılayış şeklimiz ve bunu uygulamadaki durumumuz, bulunduğumuz noktayı belirlemektedir. O’na olan yakınlığımız, üreticiliğimizdeki yapılandırmanın göze aldığımız yeri kadar olacaktır. 

Tarık Öztürk – 27.10.2009 *ruhsalboyut.com*

 

 

 

Bizi var edecek göze alışın konusu nedir? Konu tüm varoluşa hizmettir. Bu evrensel bir yasadır. Fizik dünyada da herkes göze aldığı hizmet kadar vardır. Bir hizmeti göze almak aynı zamanda o hizmet için gereken bilgiyi öğrenmeyi, hizmeti iyi ve doğru yapmayı göze almaktır. Bu göze alışlar o hizmet eyleminin gücü olan sevgiyi yaratır. Bu nedenle göze alış bir yerde güce açılıştır. Hizmetin göze alındığı yerde Yücelik bizi beklemektedir.

İnsan kendi çıkarını düşünmek zorunda olduğunu aksi halde kimsenin ona yardım etmeyeceğini düşünür. Böylece kendi özünden uzağa, yokluğa düşer. Bilmez ki hizmeti esas aldığında Bütün de ona ihtiyacı olan her türlü hizmeti verecektir. Ne var ki bunu da peşin peşin beklemek en büyük yanlışlık olur. O zaman bu bir hizmet değil bir alış veriş düşüncesi olur. Hizmet, sonunda bizi yükseltmiyorsa, içimizdeki sevgiyi büyütmüyorsa, hizmeti verenin gerçekte biz değil Yücelik olduğunun, bizim sadece Yüceliğe kanal olduğumuzun şuuruna ulaştırmıyorsa, bizim açımızdan ortada bir sonuç yok demektir.

Göze alışta teslimiyet vardır. Kendi çıkarını düşünmeden, hatta maddi kayıpları  göze alarak O’nun Rızası için gönülden yapılan bir hizmet,  o hizmetin gerçekleşmesi için gerekli bütün maddi ve manevi olanakları seferber eder. Göze aldıklarımız kadar gücün içindeyiz. Göze aldıklarımız kadar bir yerde yokuz, başka bir yerde, asıl olmamız gereken yerde varız.

Güney Haştemoğlu – 27.10.2009 *ruhsalboyut.com*

 

 

 

İnsanın gelişim değeri göze aldıklarıyla ölçülür. Olduğumuz yerde kalmak zaman içinde geriye kaymak anlamına gelir. Bu yüzden sürekli ilerleme gayreti içinde kalmak, tekâmülün başta gelen şartıdır. İlerleme gayretine sahip olmak için bir hedefimizin olması ve o uğurda göze aldıklarımızın olması gerekir. Bu son derece doğal bir işleyiştir ve yaşamın her alanında geçerlidir. Bir evliliğe adım atarken, iş hayatına atılırken, çocuk sahibi olmaya karar verirken daima göze aldıklarımız ve taahhüt ettiklerimiz vardır. Eğer ilk zorlukta vazgeçeceksek, hiçbir işi başaramayız ve yaptığımız işlerde hayır bulunmaz.

Kendimizi manevi yönden de yetiştirmek ve büyütmek zorundayız. Bunun için yalnızca okumak, düşünmek ve konuşmak büyümemiz için yeterli değildir. İşin felsefesinde kalmak çocuk kalmaktır. Göze almak, gelişmek için yeni sorumluluklar üstlenmektir. Üstlendiği sorumlulukları sonuna kadar, her şart altında yerine getirmektir. Göze almak kendine sınır koymamaktır. Kendindeki zayıf ve eksik yanlar üzerinde çalışmaktır. Kendindeki güçlü ve ileri yanların avantajı ile idare etmek değil, onları mükemmel hale getirmektir. Göze alış tek bir alanda değil, pek çok alanda aynı anda yürüyen ayrı çalışma alanlarıdır. Göze alışlarımız yoksa yücelik ile işbirliği içinde kalamayız. Yücelik sadece ilerlemek isteyen ve gayret edenlerle çalışabilir. Biz üzerimize düşenleri yerine getireceğiz ki elimizden tutulabilsin.

İnsan hem göze almaktan kaçıyor, hem de ilerlemek istiyorsa gerçekçi bir beklenti içinde değildir. Çalışmadan kazanç yoktur. İnsanın sadece ekmiş olduğunu biçebileceği gerçeği, erdemli yaşamın en büyük yasasıdır. Göze almak, bu büyük yasanın farkında olmak, erdemli olmayı istemektir. Yetişkin olmak hazırcılıktan, üretkenliğe geçmektir. Böyle olmadıkça yaşamın içinde olamayız. Yaşam fırsatını kullanamamış oluruz. Bir meslek sahibi olmak, geçinmek gibi zorunluluklar veya ün, mevki ve servet hırsı dışında, gerçek için çalışmayı başaramıyorsak yaşamımız büyük ölçüde boşa geçiyor.

Çoğunluk bu durumda olduğuna göre, bunca insanın yaşaması gereksiz mi? Burada çok dikkat etmemiz ve hüküm sahibi olmamamız gerekiyor. Dünyanın halinin böyle olması elbette ki anlamsız ve gereksiz değildir. Kâinatta hiçbir şey başıboş ve gereksiz değildir.  Her insan kendini pek çok tecrübenin içinde bulur, öğrenir, olgunlaşır ve bir takım yetenekler geliştirir. Gerçek yolunda göze alışları olmasa da, varlığına yapılan sürekli bir gerçek ekimi vardır. Pek çok yaşamlar boyunca devam eden bu ekim bir gün filiz verecektir. O zamana kadar onun fonksiyonu, filiz verme zamanı gelmiş olanlara ortam sağlamaktır. Ağaçtaki binlerce tohumdan bir tanesinin yeni bir ağaç olması, kalanının toprağa geri dönüşü gibi, binlerce insandan bir tanesi filiz vererek varolma şansı yakalar. İşte o zaman göze alışları olmazsa filizi büyüyemez. Bilgisi ve düşüncesi yeterli olduğu halde kaçarsa, ileriki yaşamlara güvenerek ertelemeye çalışırsa ikilik içine düşer ve bozulmaya uğrar. Görülenin gereği yapılmak zorundadır.

Altan Gürol – 29.10.2009 *ruhsalboyut.com*

 

 

<< geri
Ana Sayfa | Hakkımızda | Ziyaretçi Defteri Bugüne kadar sitemizi  kişi ziyaret etti, Şu anda  kişi sitede.