Gerçek Dostluk Dostlar Başına

 

Salonu genişletmek için çiftlik evindeki bir duvarı yıkmak isteyen yaşlı çiftçi, çekiçle işe başlar. Birkaç tuğla parçasını yerinden çıkardıktan sonra hareket eden bir nesneye takılır gözleri. Etrafını temizledikten sonra bunun bir kertenkele olduğunu anlar. Fakat kertenkele kaçamaz. Çünkü ayağından bir çiviyle tuğlaya çakılmıştır. Dikkatlice bakınca tablo asmak için çakılmış bir çivinin kertenkeleyi duvara hapsettiğini görür. İşin garip tarafı, bu çivi oraya 3–4 yıl önce çakılmıştır. Nasıl olur da bir kertenkele o kadar süre tuğlanın içinde hareket etmeden yaşayabilir? Cevabı bir süre bekledikten sonra görür yaşlı adam. Bir başka kertenkele ürkek tavırlarla, tuğlanın içinden ağzından kırıntılarla çıkagelir. Bir dost kertenkelenin taşıdığı yiyeceklerdir onu onca zamandır hayatta tutan.

 

Dostluk, en savunmasız zamanımızda başucumuzda renklenen bir çiçek, yanı başında soluklandığımız bir tatlı sudur. Güzel zamanların davetsiz misafirleri zor anlarımızda başlarını alıp gittiklerinde, dostumuz çıkagelir. Hiç gitmemiştir aslında. Ama çevremizi saran uğultulu kalabalık, yüzünü bizden gizlemiştir bir süreliğine. Ve o gerçek dost, kötü günlerin en dingin ve sadık bekleyeni, hikâyede ağzında kırıntılarla gelen kertenkele gibi koşar sessiz imdadımıza.


Genç Gelişim Dergisi, Editör’den, Aralık 2006

(Güncelleme: 23/12/2006)