TENKİT KENDİNE, BİLGİ EHLİNE, SEVGİ SEVENEDİR...

SAYFA 1 SAYFA 2 SAYFA 3 * RUHSAL BİLGİ SİTESİ * DOĞRU YAŞAM BİLGİLERİ *                                 *ARAMADIĞIMIZ  HAZİNEYİ  BULAMAYIZ.* SAYFA 4 SAYFA 5 ARŞİV
  Bugün: 29 Mart 2024 Cuma

Bize Ulaşmak İçin
[email protected]
Yazdırılabilir Versiyon


HAFTANIN SORUSU
OKUYUCU YAZILARI

 

 

Af mekanizması nasıl işler?

 

 

Affetmeme bir üçgen gibi... Bir köşesi olay diğer iki köşesi incinen kişi ile olayı yaratan kişi. Affetmezsek üçgenin kah bir köşesi, kah diğer köşesi kalbimize batıyor. Affedersek üçgen açılıyor ve kayboluyor.

Genelde af ile ilgili sözler spiritüel bir temele dayanmadığı için bizi affetme konusunda ikna edemiyor. Hatta öyle sözler var ki söyleyenin, affetmenin ne olduğunu bilmediğini görüyoruz.

Can Yücel "Bilmelisin ki" adlı şiirinde şöyle diyor: “Bilmelisin ki; karşındakini kırmamak ve inançlarını savunmak arasında çizginin nereden geçtiğini bulmak zor. Ne kadar yakın olursa olsunlar en iyi arkadaşlar da ara sıra üzebilir. Onları affetmek gerekir.”

Gerçekten kimseyi kırmamak çok ince bir çizgi… Bu konuda hiç farkına varmadan “konuşma kazaları” veya “yorumlama hataları” yapıyoruz. Arkadaşımızı seviyorsak affetmek kolaydır. O halde bağışlamazlık sevginin azlığından veya yokluğundan ileri gelir.

Bizi inciten her olay gerçekte öğrenmemiz gereken bir noktayı işaret eder. Ben karşımdakini incitiyorsam içimdeki bir acı nedeniledir. Veya birisi beni incitiyorsa aynı biçimde içindeki bir acı nedeniledir. Neden incindiğimizin doğru bir tahlilini yaparsak kendimizdeki acıyı keşfederiz ve görürüz ki o acı devam ettikçe biz hep incinmeye mahkûmuz. Ki bu acı egomuzun yarattığı bir acıdır. Kitle zihninin bize empoze ettiği bir değersizlik duygusudur. Bu duyguyu aşmamız gerekir. Bu kırgınlığımızdan öğreneceğimiz en değerli bir bilgidir. Unutmayalım ki bir başkasının bizde yarattığı o kırgınlığı zaten biz her gün kendi kendimize yaratarak o acıyı yarattık ve aynı acı nedenile biz de başkalarını zaman zaman farklı şekilde de olsa kırmaktayız. Yani kırıldığımız nokta aynı zamanda bizim de başkalarında kırgınlık yarattığımız noktadır.

Karşımızdaki kişi de kendinde aynı nedenlerle oluşan bir acıyı kendince hafifletmek için kırıcı olmaktadır. Bu da bizim için çok önemli bir bilgidir. Karşımızdakini tanımak, ona daha doğru davranmak, acısına dokunmamak. Eğer elimizden geliyorsa o acıya şifa olacak bir tutum içinde olmak. Onu yargılamak değil daha fazla sevebilmek. Seviyorsak eğer, en azından yapılması gerekenin bu olduğunu kabul etmek. Yoksa bu sitedeki yazıları neden okuyoruz değil mi?

Affetmediğimiz sürece o acı faal bir yanardağ gibidir. Zaman zaman ateş püskürür yakar, ama her zaman zehirli dumanıyla bizi zehirler. İçimizde nedenini bilemediğimiz huzursuzlukların, sıkıntıların kimi zaman asabiyetin nedenidir. Bu durumun biyolojik bedenimizdeki hasarını, kansere kadar giden sonuçlarını hepimiz biliyoruz.

Affetmemek bilgi noksanlığıdır. Kendimiz, çevremizdeki insanlar, olayların nedenleri, gücenmenin, kırılmanın ve affedememenin sonuçları hakkında bilgi sahibi olmamaktan dolayı affedemiyoruz. Kendimizi ve diğer insanları sevmediğimiz için affedemiyoruz. Affetmenin bizi ne kadar hafifleteceğini, huzurlu ve mutlu edeceğini bilmediğimiz için affedemiyoruz.

Denilebilir ki falanca kişiyi affettim ama ben de pek bir şey değişmedi. Nasıl birkaç kişiyi sevmek sevgi değilse bir kişiyi affetmek de affetmek değildir. Çünkü af mekanizması kendimizi ve karşımızdakini tanımaktan geçtiği için af, topyekûn aftır, kendimizi ve herkesi affetmektir. Bu af aynı zamanda geleceğe yöneliktir. Yani bundan böyle olabilecek affetmezliklerden de muaf olmak. Bu sevgidir, zihindeki safraları atıp O’na yükselmektir.

Güney Haştemoğlu – 23.5.2011 *ruhsalboyut.com*

 

 

 

Bağışlayınız birbirinizi, eğer O’nun sizi affetmesini istiyorsanız. (www.ayseli.org Öğretilerden 11)

Aslında bu söz her şeyi açıklıyor, bizler affettiğimizi sanırız ama esas affeden bizlerin tutumu karşısında O’dur. Bizler sadece birbirimize olan, hata sandığımız, aslında eksik bilgilerimiz nezdinde yanlış bilinçlendiğimiz tavırlarımızın bağışlayıcısı olmalıyızdır.

Bilinçsizce eylemine sokmaya çalıştığımız her durum, bir yerlerde büyük yıkımlara neden olmadadır. Bu, bizlerin her durumu ne kadar inceden inceye düşünerek hareket etmemizin gereğini ortaya koymadadır. Hareket, oluşturulmuş birçok bilginin sonucunda bizde açığa çıkan, bizce edinilmiş bir kazançtır. Her hareket de bizzat bizce deneyimlendiği zaman kazancımız durumuna geçecektir. Her kazançta, O’nun affediciliğine açılacak bir sorumluluk yükler. “Siz sizi ısıran köpeği de mi ısıracaksınız?" (B.D.) Etrafımızdaki herkesin bizim iyiliğimiz için çalıştığını düşünürsek, bizi ısıranın da niye ısırdığını anlamak için bir sayfa açmış oluruz. O sayfa da nerede, nasıl, niye olduğumuz, bulunuşumuzdaki farkındalıklar dökülür kelimelere ve belki o zaman anlarız bizi ısıranın niye bizi ısırdığını. Herkes yaptıkları yanlışlıktan dolayı pişman olup affedilmeyi bekler, fakat istediği yer genelde beklendiği yer olmaz. Bu durum da, pişmanlığın unutulduğu yerden yaşanması anlamını taşır. Tekrarlanan pişmanlıklar, ancak yeterli değişimi gösterebildiğimiz oranda yerini affedilmişliğe bırakır.

Af mekanizması, birbirimize ayna olduğumuz yerin farkındalığı ile işler.                 

Tarık Öztürk – 24.5.2011 *ruhsalboyut.com*

 

 

         

Planlanmış, dizayn edilmiş ve oluşturulmuş olan insan, öz olarak kusursuz, eksiksiz ve mükemmeldir. İnşası ve yaşamı tekâmül üzerine olan insanın birçok negatif şartlara muhatap olması ve olumsuz kabul edebileceğimiz halleri yaşaması hep ilahi sistemin iradesi tahtında oluşmaktadır. Çünkü insan kutsal kitaplarda ifade edildiği gibi maksat ve takatinin üzerinde hızlı tekâmül programlarına tabii olmuştur ve olmaktadır. Varoluştan bu yana empozelerle, tesirlerle ve nihayet kutsal kitaplarla hızı gittikçe artan tekâmül süreci içinde bu zamanlara kadar gelmiştir. İlahi sistem insana yüklenen zorluğu kaldıramayacağını bildiğinden ve evrensel aciliyette göz önünde bulundurularak af ve dua mekanizmasını devreye sokmuştur.

Af mekanizması bir lütuf, rahmet ve fırsattır. Eksik ve noksan olan insan bundan kendini ayrı bir yere koyamaz. Onun için hepimizin af edilmeye ve af etmeye ihtiyacımız ve muhtaçlığımız bulunmaktadır. Her olumsuz eylem ve davranışlarımızda hiç düşünmeden neleri harekete geçirdiğimizin, neleri başlattığımızın ve nelerin tohumlarını ektiğimizin çoğumuz farkında değilizdir. Gerek ilahi sisteme karşı, gerek insanlara karşı ve gerekse kendimize karşı sorumluluklarımızın, bilincine ve farkındalığına varıp af mekanizmasını sürekli işletmemiz gerekmektedir. Çünkü bizim varlığımız ve şahsiyetimizi belirleyen unsur, dâhil olduğumuz, içinde yaşadığımız toplumumuzdur. Toplumumuz ne ise bizlerde oyuz. Toplumu ne kadar yüceltirsek bizlerde yüceliriz. Bu yüzden bizlerin birbirimizi yüceltmemiz, sevmemiz ve af etmemiz çok önemlidir.

Af mekanizması insanda tıkanan pozitif enerji akışının yeniden aktif hale getirilmesinin anahtarıdır. Bu durum af eden içinde, af edilen içinde geçerlidir. Bu yüzden birbirimizin çöpüne dahi muhtacız. Onun için sevgi önemlidir. Sevgi enerjisinin akış içinde olması önemlidir. Hiçbir zaman kapanarak, iterek ve nefret ederek tekâmül edemeyiz. Bilmediğimiz, farkında olmadığımız ve anlamadığımız öyle konular, öyle hatalarımız vardır ki, ilahi sistem tarafından neden af edildiğimizi bilsek dizlerimiz üstüne düşer yerlere kapaklanırız. Çünkü bizler düşünce enerjilerimizle oluşturduğumuz ortak alanlarda birbirlerimizi takviye eder, etkiler ve besleriz. Bazen de yaydığımız negatif düşünce enerjilerimiz ile dengeyi bozar, kelebek etkilerini yaratırız.

Orhan Yarat – 26.5.2011 *ruhsalboyut.com*

<< geri
Ana Sayfa | Hakkımızda | Ziyaretçi Defteri Bugüne kadar sitemizi  kişi ziyaret etti, Şu anda  kişi sitede.